Çok farklı etnik kimliklerin, inançların, kültürel farklılıkların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.Bu güzel değerlendirilirse bizi ileriye, değerlendirilemezse sürekli birbirimizi yediğimiz bir çatışmaya döner.Türkiyenin siyasi tarihi o kadar çetrefilli, o kadar karanlık dosyalarla dolu ki,teori üstüne teori üretekerek birşeyleri irdelemeye çalışıyoruz.Bu da bizi bir noktada hikayeci" konumuna düşürüyor.Bu karanlık yapıların altında, aramızdaki farklılıklar sadece farklıyız" olarak kalmıyor, birbirine zıt hale gelmeye başlıyor.Yani A" ile B" birbirinden farklıdır lakin birbirinin zıttı değildir.Sürekli Türkün karışıtı Kürt,Sunninin karşıtı Şia-Alevi gibi bir anlayış var.Bu zıtlıkların oluşmasında temel neden, demokrasi anlayışının bu ülkeye tam anlamıyla oturmamış olmasındandır.Ülke yönetiminin kısa süreli koalisyonlar dışında hep tekelci olması ve yönetim anlayışının tamamen kendi tabanına hitap etmesinden kaynaklanıyor bu problemler.Bu tekelci yönetim anlayışı ister istemez, kendi tabanının özellikleri dışındakileri ister istemez "öteki" konumuna düşürüyor.Şuanki yönetimden gidecek olursak eğer, her ne kadar siyasi geçmişeri faşizanca bir anlayış olsada mevcudiyetleri" yüzünden belirli sıkıntılar çekmişlerdir.Bu mazlumiyet, siyasi anlamda her ne kadar onları belirli bir noktaya kadar getirse de, sıkıntıları çözmek yerine bunları adeta ceplerine koyup olası bir düşüşte, piyasaya sürüp tekrar kendi varlıklarını canlandırma hevesindedirler.Buna en temel örnek başörtüsü sorunu olabilir bence.Yıllarca bunu ağızlarına sakız edip, çözüm adına sadece meydanlarda çığırtkanlık yapmaktan öteye gitmeyen bir irade söz konusu.Bu konu o kadar siyasi rant" mevzu olmuştur ki, bundan sıkılan bazı siyasi gruplar bu sıkıntın çözümü adına adım atmasına rağmen, mevcut yönetim adeta bu mevzu cebimde dursun diyerek yüz çevirmiştir.Bugünler de çoğu akademsiyen-yazar olan bir grup, her ne kadar kullanmasını sevmesem de başörtüsüz kadınlar, başörtüsü sorununu çözmek adına imza kampanyası başlatmıştır.Bu herkesin özgürleşmesi" anlamında güzel bir adımdırÜlkenin son haline bakacak olursak eğer, giderek islami temellere dayanan, aslında bunu bile bereceremeyen bir iktidar söz konusu.Çünkü islamı analamadan, islami değerlerle yönetim diye bir şey olamaz.Kaldı ki , bu ülke her ne kadar çoğunluğu müslüman olsa da farklı dini inanışlara sahip insanları da var.Bu bir kişi dahi olsa önemli bir ayrıntıdır.Gelelim, sürekli bahsettileri, Melih Gökçekin iman ediyoruz biz" dediği dinde yönetim anlayışı nasıl.film izle
hd film izle
türkçe dublaj film izle
720p film izle
tek parça film izle
Kuranda yöneticilerin kaba saba biri olmaması gerektiği, iş ve yönetim konusunda halkla "şura"ya gidilmesi gerektiği üzerine ayetler vardır.Şura yani adalet en temel konulardan biridir yönetim konusunda.Yani kimse keyfince ben dedim olacak " gibi bir anlayışa sahip olamaz diyor islamiyet.Bakara suresinin 256. ayetinde açıkça dinde zorlamanın olmayacağı açıkken, bugün sanki Kuranda bu ayet yokmuşcasına, farklı inanç gruplarına ve inanmayanlara adeta bir dayatma yapılmaktadır.Ayrıca bugunki yönetim anlayışı krallıktan, padişahlıktan farkı yoktur. Eğer dedikleri gibi islamı esas olarak almış olsalardı, yönetim kadrolarına kendine yakın isimleri değil işin ehli" olanları getirmeleri gerekirdi.Bu ülke İdris Naim Şahin gibi bir İçişleri Bakanını görmesi bunun en temel kanıtıdır! Yönetimde sürekli belirli meshepten, cinsiyetten insanların olması da yönetimin ne kadar yanlış olduğunun bir göstergesidir