beni unuttun mu başak duruşlum
susuşunun kuytusunda
şiirler yaşayan
konuğundum bir zaman
silinmiş suretim körfezin ay sarhoşu gecelerinden
yabancıyım şimdi
seni ıslandığım yağmurlarına bu kentin
silinmiş o ışıltı sesinin çavlanından kalan iz
ağaçlar sağanak sağanağa mahzun
bu kentin eski zaman bahçelerinden..
inceydin
sen bile bilmedin
benim sende bildiğim inceliği
kalakaldın
kalabalıkların arasında
kayboldun
ama yiten ben oldum
gökyüzü kaybeder mi bir gün turnalarını
aşksız
şiirsiz
şarkısız
kimbilir kiminle
savrulmanın telaşı
izi kalır akan suyun sert taşta
çeşmeler aşındırır demir kurnalarını
yürekte iz koyar mı akıp giden gözyaşı
dizelerde ay açılan dallar kırıldı
cigara dumanı rengi rakı kadehlerinde
unuttun şiirlerin yüreğine ördüğü hülyayı
unuttun
yüreğin aşk için yaratıldığını
kalabalığın denizlerinde
kırık kayıklar gibi
ansızın
uzak bir şarkıda
gönlünün körelen dehlizlerinde
belki bir derin sızı
kırk yılda bir geçiyorsa aklından
viran ve terkedilmiş köylere benzeyen yüzüm
ne desem anlatamaz yaramı
bana gelince
kırılmış kanadımla
bozkırlara düşmüş
uçmayı düşleyen
bulutları
enginleri düşleyen
kimsesiz martı
gerisini ne sen sor
ne ben söyleyim
Ağustos-2004
adnan durmaz