Kalp, acıları, hüzünleri gömebilen bir yapı değilmiş meğer. Zaman kazma kürek olamıyormuş söylenenin aksine. Yıllar önce bana söylenen, ''zaman her şeyin ilacıdır'' tesellileri geliyor aklıma. Neden mi? Çünkü zamanın ilaç olmadığını anladım da ondan, kalpteki yaraya kabuk bile olamadığını anladım da ondan.
Zaman, eski tozlu rafların tozuymuş, yazık...
Gerçek duygular, yeniden yeşermeye en müsait olanlarmış meğer. Ne kadar zaman geçerse geçsin tükenmiyormuş söylenenin aksine. ''Zamanla unutursun'' lakırdıları çalınıyor kulağıma. Neden mi? Çünkü zaman değilmiş sevgiliyi unutturan da ondan, gerçek duyguları yeşerten sevgilinin iki tatlı sözü, bir çift gülen gözüymüş de ondan.
Zaman, yağmurlu bir günde odamın camını kaplayan buğuymuş, yazık...
Gerçek acılar, telafisi artık mümkün görünmeyenlermiş meğer. Zaman öylece silemiyormuş yaptığım hataları söylenenin aksine. ''Zaman örtü gibidir'' sözü yankılanıyor beynimde. Neden mi? Çünkü zamanın örtemediği hatalar varmış da ondan, telafi şansını sunan da sunmayan da sevgilinin güzel ama kırık kalbiymiş de ondan.
Zaman, pişmanlıklarımın en güçlü kolu,
gönül ateşimin sönmeyen koru,
gördüğüm köyün kılavuzu,
beni bir tenhada bekleyen pusuymuş, yazık...