İkinci gün matematiktendi sınavımız. Hani öğrencilerin hep korktuğu ders vardır ya, ondan işte!..Neden korkutur bizi bu ders anlamak mümkün değil doğrusu. Oysa çözülen problemin tek bir cevabı vardır. İzafiyetten uzaktır o. Yani sonucu bir çıkan bir problemin iki yada, eksi iki olması ihtimali yoktur. Ama biz toplum olarak izafiyetten yana kullanırız tercihlerimizi. Bu yüzden kesinliği olmayan devlet politikalarımız, bu yüzden kesinliği bulunmayan kanunlarımız, bu yüzden kesinliği bulunmayan insan ilişkilerimiz, bu yüzden süreleri değişen gece ve gündüzlerimiz vardır. İyi ki mevsimler üçer ay sürüyor!..Gerçi iki bahar karıştı gitti ya birbirine, neyse!..J)))
Gene ucuna ad yazılarak kıvrılan, içinde beş tane matematik problemi yazılı kağıtları dağıttılar bize. Değerlendirme yaparken haksızlık yapılmasın diye başvurulan bir yöntemdi bu. Öğretmenler bilgisayardı o zamanlar. Kazananı, kazanmayanı titizlikle seçerlerdi. O yıllarda ”falanca isimli çocuk, sınavı mutlaka kazanacak!..” diye bir emir gelmezdi bir yerlerden (!) Şimdinin sınav öncesinde çözülüyor bu problem.Sorular çalınıp kazanması gereken öğrencilere veriliyor daha önce.Cevaplarını zaten bilen bilgili çocuklar, bilgisayarda da kazanmış olduğundan, itiraz hakkını da almış oluyorlar hakkını aramaya kalkan insanların. Sonuç mu? Sonuç belli işte! Ulusun aynadaki görüntüsüne bakmak yeterli bunu anlamak için. En salak insan olarak kendimi bulurum, ben bile anladıktan sonra bunu, herkes haydi haydi anlar..Üniversitelerdeki birikmelerden tutun, türban meselesine kadar alacalanan bir resim kaplar bakışlarımızı. Düşünceye dalarız..’nerede yanlış yaptık?’ sorusunu ise hiç sormayız kendimize.Ulus eğitim ve öğretim işini halledemezse; yaldızlı bir tarihe sahip olamayacağını da bilmelidir ve güneşli bir yarını özlememelidir bence. Bu ülkede, pişman değilim asla!..28 yıl ilkokul öğretmenliği yapmış biri olarak sıkıntılarım varsa eğer; maaşım asgari ücretin hemen önünde, aynı kanun maddesinden maaş alan bir milletvekilinin aldığının onda biri değilse eğer; çok sevdiğim güzel yurdumun arzuladığım bir köşesini gidip göremiyorsam eğer; çocuklarımı doyurmak, okutmak için ek işlerde çalışıyorsam (bulursam tabii)eğer; kapkara çarşaflı bir kadına ”niye böyle giyindin?!” diyemiyorsam eğer; hala erkekten sonra yatağa yatıp, erkekten önce kalkıyorsam eğer; aynaya düşen resim hiç de iyi değil demektir.
BİR KÜP KESME ŞEKERİM,
BİR DAMLA SUYLA ERİRİM.
SONRA
ŞEKERSİZ KAHVE İÇER,
SADECE TÜRKÜ SÖYLERİM:
“O YAYLANIN ÇİMENİNE KUZU YAYILIR KUZU...”
NE YAYLAMIZ VAR
NEDE ÇOBAN
OYSA BİZ
KUZULARA KATILDIK ÇOKTAN...
“GÜNDE BU GÜNKÜ GÜNDÜR
SALLAN YOSMANIN KIZI!...”
HİŞT!..UYAN BE ÇOBAN OSMAN!...
HAY DİLİM ÇEKİLEYDİ
MELEMESEYDİM
KURTULACAKTIM KURTTAN, KUŞTAN...
HEY!
KARNIN DOYDU MU ARICIK (!)
TADABİLİR MİYİM YAPTIĞIN BALDAN?
“AMAN KIZI,ÇEÇEN KIZI
SEN ALLAR GİY BEN KIRMIZI...”
EN BÜYÜK HATAM
YANIMA YAKLAŞAN
HER KURTU
‘ASENA ‘SANMAM!..
KIVIR BAKALIM ASENA, KIVIR!..
BU GİDİŞLE
NASILSA BİTMEZ ORYANTAL HAVAM..
“ÇIKALIM DAĞLAR BAŞINA
SEN GÜL TOPLA, BEN NERGİSİ!..”
“DÜN GECE
BU GECE,
EVVELKİ GECE...”
AŞKI YAŞADIK SENİNLE..
AMA
KALMADI ARTIK SANA VERECEK
NE ETİM,NE KEMİĞİM,
NE DE PARAM!..
POSTUM İSE “İRTİCA!..”
AĞLASAM AĞLAYAMAM...
GÜLMEK DERSEN;
GAMZE YANAKLI,
GÜL DUDAKLI,
ÇİÇEK YÜZLÜ BİR ÇOCUĞA ISMARLADIM
EĞER
DÖNERSE GERİYE; SEVİNECEĞİM
AMA
YETERSE YAŞAM....
Sınav kuyruğu kıvrıldı kıvrıldı siyasete dolandı gene. Bilgisayar öğretmenlerdi esas mesele. Onlara saygı ve minnet borcunu ödeyemem.Kabul ederlerse eğer kocaman bir öpücük gönderiyorum ve bitmeyen sevgiler sunuyorum kendilerine yürekten.
(devam edecek)