..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilmek kadar kuşku duymaktan da zevk alıyorum. -Dante
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumsal Olaylar > Taner SARGIN




12 Haziran 2011
Ya Ezilip Bükülüp Koşullara Ayak Uyduracaksın; Ya da Koşulları Etkileyen Bir Değer Olacaksın.  
Koşullar değerleri yaratır, o değerler yeni koşulları belirlemede etkili olur.

Taner SARGIN


Doğruları savunmak. Doğruluğu, dürüstlüğü bir yaşam şekli yapmak, ortaya çıkan zorluklarla olgunlaşmak ve inadına o kadar lezzet kazanmak, aynı zeytin gibi, aşımız gibi. Doğruları savunmanın zorluğundan, yanlış ve kolayca kabul edilebilene yenilen, soruşturmadan, araştırmadan ve olgunlaşmadan hayatını mantar gibi yaşayan o kadar insan var ki, hocam.


:BEBD:
Bir söz vardır: "İnsanın işi ne ise, aşı da odur." derler.

Biz zeytinciyiz yani zeytin tarımıyla uğraşıyoruz. Kasım ayında zeytinlerimizi toplar havuzlara koyarız. Bu havuzlar zeytin ile dolarken belirli bir oranda su ve kaya tuzuyla zeytinin uzun süre saklanmasını sağlarız. Havuz dolduğu zaman yapacağımız "baskıya" hazırlık olarak bir katman tuz eker ve bir örtüyle kapatırız. Kenarlarından hiç zeytin çıkmayacak şekilde baskı tahtalarıyla kapatırız. Sonra üzerine kaptaki zeytin miktarının yüzde yirmisi oranında ağırlık koyarız. Bu işleme baskı vurma denir. Bundan sonra suyunu çekip birkaç gün öyle bekletiriz. Bu işleme de kuru baskı denir.

Bunları neden yazdım? Bu işe aşina olan zeytin üreticisi için bilinen işler. Bilmeyenlerle paylaşmak istedim . Dalından kopan zeytin acıdır. Baskı zeytinin acı suyunu çıkartır. Zeytin çerez gibi olur. Biz zeytinlere ne kadar eziyet etsek; çıkacak bir delik bırakmadan, basıp tuzu, vursak baskıyı öylece bekletsek o kadar olgunlaşır. Bu işlem ne zamandan beri yapılır kimlerin katkısı ile bulunmuştur bilmiyorum ama Zeytine yapılan bu eziyet işte böyle bir değer yaratıyor.


Zamanı geliyor zeytin üreticisi de eziliyor bir anlamda. Kar yağar dallar kırılır, don yapar zeytinler pişer, yani zeytin meyvesinin içersindeki su soğuktan donarken genleşir ve meyvenin dokularını parçalar. Ağaç gövdesindeki suyun donarak içten kabuğa doğru oluşturduğu çatlama seneler alacak tahribat yapar. Zeytin ağacı yaz kış yaprağını dökmez, yani kış aylarında vejetasyona girmez. Kış ayında birkaç gün güneş görse hemen uyanır ve çalışmaya başlar. Böyle bir zamanda aniden kar yağışı başlar ve hava soğursa, tahribatın sonucu birkaç yıl mahsul unutulur. Çiftçi ne kadar ezilse ekonomik şartlar altında yine de üretir, inadına üretir. Çünkü biliyoruz ki ne kadar üretirsek dış ülkelerden almak zorunda kalmayız. O kadar ucuz gıda maddesini ülkemiz insanına sunarız. Ülke olarak o kadar az borçlanırız. Hepimiz bu şekilde kelimelere dökmemekte inadına üretiriz. Yoksa yanlış mı yapıyoruz? Bu böyle olmuyor mu? Niye biz rahata kavuşamıyoruz? Niye üreticinin elinden yok pahasına alınan ürünler birkaç misli fiyata tüketiciye satılıyor? Geçen sene çiçeklenmenin sonu tozlaşma döneminde yağan yağmur zeytin rekoltesini düşürdü. Buna rağmen sofralık zeytin toptan satış fiyatı ortalama 3–5 lira arasında seyrediyor. Ama bu zeytinlerin tüketiciye sunulduğu gıda reyonlarında 8–12 lira arasında seyrettiğini görüyorum. 3 liradan üreticiden alınan zeytinin üretim maliyeti 2.5 liradır. Bu arada belirtmek isterim sofralık zeytin miktarının düşük olmasından dolayı yağlık zeytin sofralık olarak piyasaya girdi bunu sizler bilmezsiniz ama bizler takip ediyoruz. Bu nedenle Yunanistan’dan zeytinyağı ithalatı yapılıyor.

Avrupa’da bir ineğe 2,5 dolar günlük destek veriliyor. Japonya da bu 7,5 dolar. Biz Avrupa’dan ithal et alıyoruz. Başka ülkeden aldığımız bir ürün o ülkenin çiftçisine bizim verdiğimiz bir destektir. Hadi buna bir diyeceğimiz yok. Onlar da çiftçi, ama onlar zaten kendi ülkeleri tarafından destekleniyor. Bir de biz niye desteklemek zorunda kalıyoruz. Bazı yetkililer rahatça söyleyiveriyor: "Gerekirse ithal doktor getiririm." ‘’ithal öğretmen getiririm’’ Hadi getir. Öğretmen getir, avukat getir, doktor getir, çiftçi getir, sanayici getir. Ne olacak bizim yetişdirdiklerimiz, bunun için açtığımız okullar, harcanan emekler?

Değerli öğretmenlerimden Recep BOZKURT hocamın hayatının bir bölümünde geçen olayları yazdığı "Bir Yaşam Yolculuğu" isimli romanını çıktığı günlerde aldım. Bir çırpıda okudum. Başka kitaplar da yayınladı. Uzmanlık alanı yerel tarih olsa da güzel romanları var. Burada belirtmeden geçemeyeceğim. Diyeceğim böyle bir eğitimci nasıl yetişiyor? Affedersiniz hoşgörünüze sığınarak yazıyorum. İthal etsek bu kadar değerli biri yurt dışından gelir mi?

Doğruları savunmak. Doğruluğu, dürüstlüğü bir yaşam şekli yapmak, ortaya çıkan zorluklarla olgunlaşmak ve inadına o kadar lezzet kazanmak, aynı zeytin gibi, aşımız gibi. Doğruları savunmanın zorluğundan, yanlış ve kolayca kabul edilebilene yenilen, soruşturmadan, araştırmadan ve olgunlaşmadan hayatını mantar gibi yaşayan o kadar insan var ki, hocam.

Recep BOZKURT Hocamızın daha önce yazdığı "Ulusal Kurtuluş Savaşında İznik" isimli araştırma kitabı İznik vakfı tarafından çıkarılmış olup burada geçen bir bölümü aktarmak istiyorum. ’’...İstanbul Maltepe’de bulunan Uçak Atış Okulu Subay ve öğrencilerinin uçaklarıyla birlikte Anadolu’ya kaçırılışı da bir destan gibidir. Bu okulun bütün personeli Anadolu’ya geçmek istemektedir. Oysaki okulun mühimmatı, malzemeleri, batyaryaları sıkı bir gözetim altındadır. Buna rağmen poligonun bütün eşya ve malzemesi İznik üzerinden Anadolu’ya kaçırılmıştır .’

Evet değerleri koşullar yaratıyor. Milli mücadele esnasında Anadolu ’muzun her bir köşesinde destanlar yaratıldı. Kahramanlar vardı halk vardı bütün amaç vatanı savunmaktı. O zor koşullarda yaratıldı bu değerler. Günümüzün rahata kavuşmuş nesline bakıyorum da yedikleri bir lokma ekmeğin dahi bedellerinin tarihimizde ödendiğini bilemeden yaşadıklarını görüyorum. Şu an elimizde olana sahip çıkmak çok mu zor? Birilerinin değerlerimizi bu denli yok sayması, satması karşısında uyanmalı. Yakın tarihimizi incelemek bunun için ne yapmamız gerektiğini gösterecektir.

Yazımı Recep hocamın Ulusal Kurtuluş Savaşında İznik isimli kitabında geçen bir paragrafla noktalamak istiyorum. "Milli mücadele işgale uğramış ya da sürekli işgal tehdidi altında bulunan yörelerde, diğer yörelere nazaran çok daha meşakkatli, çok daha kanlı, çok daha zor geçmiştir. İznik gibi yörelerde Korkaklar, kaçanlar, rahat yaşamayı onurlu yaşamaya tercih edenler, işbirliği yapanlar ve hainler; yiğitler, kahramanlar iç içe yaşamışlardır."

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ::
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
12 Haziran 2011
Zeytinin çilesi gibi insanın çilesi de sürecek. Acı suyu, iyice çıkana dek. Zeytin isyanı öğrenene dek belki de...Belki de zeytin yok olana dek. Ama kadim zeytin, mantarla bir olabilir mi?..Elinize sağlık..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumsal olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ayasofya Müzesinin Cami Olmasının Arka Planında Neler Olabilir?
Singapur'da Çocuk Fahişe, Afrikada Bir Çocuğun Ölümle Dansı

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dondurulmuş Ölüler
Yenidünya Düzeni Güçlerinin Günümüz İnsanı Üzerindeki Politikalarını Gerçekleştirme Araçları
Suriye Hususunu Doğru Değerlendirmek.
Yenidünya Düzeni Güçlerinin Politikalarını Gerçekleştirme Araçlarından Yeni Osmanlıcılık ve Anadolu Kültürünün Ötekileştirilmesi
Piraha İnsanının Yaşam Tarzından Postmodern Yaşam Tarzına Çağdaşlık İrdelemesi
Mutluluğun Kaynağı İnsan İnsanın Çelişkisi Yabancılaşma
Belgesel Yapmak

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Git Kendinde Kaybol Arama Beni [Şiir]
Keşiş Dağında Erguvan Kokusu [Şiir]
Müşküre [Şiir]
Topraktan Gelen Sesler [Şiir]
İçimde Bir Şiir Ölüyor [Şiir]
Yavaş Yavaş Ölürler Neruda"yı Nazım"ı Tanımayanlar [Şiir]
Hava Kar Yağıp Buz Kesiyor [Şiir]
Kayıp Şiirler Şehrinde Yitirdiklerim [Şiir]
Geceye Saçlarından Dökülenler [Şiir]
Filler ve Çimen (*) [Şiir]


Taner SARGIN kimdir?

Yakamozları yazmaktan çok, içine girmemin getirdiği duyguyu yazmayı tercih ederim.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Taner SARGIN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.