_Aþere-i Mübeþþere yârân _
Doðduðum geceye ve yevm'e yemin ederim
Varoluþtaki aþktý var olanýn eslahý
Nârýn zî'n-nûr burcundan aþk dermeye giderim
Ahmed aþkýyla mümkün nefsimizin ýslahý
Þems'e doyduðum gece ebter harflerim bile
Ehl-i insâf sözcükler söyletti nankör dile
Çölde elvân çiçekler güzelliðin âlâsý
Damarlarýný sarsan zikirlerini dinler
Çiçeðin rýzký yaðmur, yaðmurda aþk belâsý
Belânýn mübtelâsý, ''Belâ ver!'' diye inler
Pürneþe yapraklarla güneþe akýþýyla
Yerden göðe yükselir aþknüma bakýþýyla
Yusûf'un kozasýna ben'i tecrîd ediþim
Çaðýn hastalýðýnda mel'aneti görmekti
Beyzâ zikirden beyte geliþim ve gidiþim
Yârân meclislerinde muhabbeti görmekti
Ýþte Yâveriekrem, sohbetinde Yâr-ý Gar
''Ölümün belirtisi, doðmaktýr'' dedi Haydar
Hüsn-i dilârâ Osman, cennette ikâmette
Ýnsafý âli Ömer, adâletin âbýnda
Nur-u Muhammed Ali, hâne-i saâdette
Semâyý titrettiler, aþkýn bütün bâbýnda
Mübeþþer on sevgili, yaraya hazýr yârân
Yârân, iki cihânda yanmaya nâzýr cânân
Kýblesi dert olan aþk; kâinat bercestesi
Bu makamda ölenin kefenindedir hulûd
Kýyamete kalan aþk; hüsn-ü aþkýn bestesi
Vücûdumda gamlý bûd, aþk; âþýka zevk-âlûd
Emr-i Hak müjdesiyle ruhuma gülen visâl
Al Azrail canýmý, berzahta aþk için al!
2011
Müjgân Akyüz/MAJ
:: açýklamalar |
Gönderen: Müjgan Akyüz / , Türkiye
|
20 Haziran 2011 |
|
| Tecrîd: Dünya alâkalarýný kalpten çýkarýp Allah'a (C.C.) yönelmek
Aþere-i Mübeþþere: Cennet ile müjdelenen 10 sahabe
yârân: dostlar, sadýk arkadaþlar
Doðduðum gece: Doðum tarihimin Peygamberimiz(as) mîlâdi doðum tarihiyle ayný olmasýna atýf
Yâr-ý Gar: Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ýn en sâdýk sahabesi
Hazret-i Ebubekir Radýyallahü Anh'ýn ünvaný.
Yâveriekrem: en kerim yaver, Peygamberimiz.
''Ölümün belirtisi doðmaktýr.'' Hz. Ali(ra)
Çaðýmýzýn en büyük hastalýðý: gýybet
eslah: en salih, en iyi
Ehl-i insâf: merhametli,adil
beyt: ev,bina, þiirde iki mýsra
Elvân: Renkli
Aþknüma: Aþkýný bildiren. Aþkýný gösteren.
mel'anet: Lânete sebeb olan. Lânete müstehak iþ.
Beyzâ: beyaz,parlak
Haydar: Arslan, yiðit, cesur. Hz.Ali(ra) yakýþtýrýlan sýfatlardan
bâb: bölüm
âb: su, yaðmur, güzellik
zî'n-nûr: Nurlu, ýþýklý. Parlak.Bahtiyar.
Burc: Muayyen bir þekil ve sûrete benzeyen sâbit yýldýz kümesi.
Tek hisar kule, kale çýkýntýsý.
Dünyaya göre güneþin döndüðü yerin onikide bir kadarý.
Hüsn Ü Aþk : Güzellik ve muhabbet, þeyh Galib'in manzum hikâyesi.
cânân: Sevgili, can, ruh
Mübeþþer: Tebþir olunmuþ. Kendisine müjde verilmiþ. Ýyi haberle sevindirilmiþ
Aþere: On sayýsý
Semâ: Gök yüzü. Asuman. Mevlevilerin zikir esnasýndaki dönüþleri.
Âli: Büyük, yüksek, þerif, celil, aziz olan.
berceste: seçme, iyi mýsra.
nâzýr: Nazar eden, bakan.
Bir idarenin veya dairenin umur ve iþlerine bakan en büyük memur.
Bir iþin idaresine memur reis.
Hüsn-i dilârâ: Gönül alýcý güzellik.
bûd: uzaklýk
zevk-âlûd: zevkli
hulûd: Ölmezlik, süreklilik
visâl: Sevdiðine ulaþma. Kavuþma
Emr-i Hak: Hakk'ýn emri, Allah'ýn emri. Ölüm.
***GIYBET***
Gýybet; bir kimsenin bir ortamda hazýr bulunmadýðý zaman arkasýndan hoþlanmayacaðý bir þeyi söylemesidir.
Gýybet öyle kötü bir günahtýr ki, büyük günahlardan bile daha kötüdür.
Ýnsan günah iþlediði zaman günahýndan tevbe eder, Allah ta tevbesini kabul eder ve af olunur.
Gýybette ise; gýybet eden kiþi, gýybeti edilen kiþi ile helalleþmedikçe Allah (cc) tarafýndan affedilmez.
Bu konuda Resulullah (sav) þöyle buyuruyor
"Gýybetten kaçýnýnýz. Muhakkak ki gýybet zinadan daha kötüdür. Çünkü kiþi bazen zina eder, tevbe eder Allah tevbesini kabul eder.
Gýybet yapan bir kimse ise, gýybetini yaptýðý kiþi kendisini affetmedikçe Allah onu affetmez"
Allah (cc), Kur an ý Kerim de, gýybet yapaný ölünün etini yiyen bir kimseye benzeterek þöyle buyurmuþtur.
"Biriniz diðerini arkasýndan çekiþtirmesin. Biriniz ölü kardeþinin etini yemek istermi? Bundan tiksindiniz deðil mi?" (Hucurat/12)
Baþkasýnýn hakkýnda konuþup gýybetini yaptýðýmýz durumlarda,
konuþulan kusurun o insanda olmasý gýybettir,
birde o kusur onda yok ise hem gýybet ve hem iftiradýr. Ýftira cürümlerin en çirkinidir.
Eðer hakkýnda konuþtuðumuz konuyu birebir kendimiz görmemiþsek,
baþkasýndan veya bir ortamdan duymuþsak muhtemelen deðiþime uðramýþtýr ve tam olarak doðru deðildir.
Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde þöyle buyuruyor.
"Bir kimse kardeþini bir kusuru ile ayýplarsa, o kiþi ölmeden o kusuru iþler"
***Hz. Ömer Ýnsaf Ve Adâlet***
Hazret-i Ömer (RadiyAllahu Anh) arkadaþlarýyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki :
“Ey Halife, bu aramýzdaki arkadaþ bizim babamýzý öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.”
Bu söz üzerine Hazret-i Ömer suçlanan gence dönerek :
Söyledikleri doðru mu diye sorar , suçlanan genç der ki :
-Evet doðru.
Bu söz üzerine Hazret-i Ömer;
-Anlat bakalým nasýl oldu diye sorar:
Bunun üzerine genç anlatmaya baþlar, der ki :
-”Ben bulunduðum kasabada hali vakti yerinde olan bir insaným ailemle beraber gezmeye çýktýk, kader bizi arkadaþlarýn bulunduðu yere getirdi. Afedersiniz hayvanlarýmýn arasýnda bir güzel atým var ki dönen
bir defa daha bakýyor, hayvana ne yaptýysam bu arkadaþlarýn bahçesinden meyva koparmasýna engel olamadým, arkadaþlarýn babasý içerden hýþýmla çýktý , atýma bir taþ, attý atým oracýkta öldü. Nefsime bu durum aðýr geldi, ben de bir taþ attým, babasý öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaþlar beni yakaladý, durum bundan ibaret” dedi.
Bu söz üzerine Hazret-i Ömer:
-”Söyleyecek bir þey yok, bu suçun cezasý idam.Madem suçunu da kabul ettin” dedi.
Bu sözden sonra delikanlý söz alarak
-”Efendim bir özrüm var” diyerek konuþmaya baþladý
- “Ben memleketinde zengin bir insaným, babam rahmetli olmadan bana epey bir altýn býraktý. Gelirken kardeþim küçük olduðu için saklamak zorunda kaldým. Simdi siz bu cezayi infaz ederseniz yetimin hakkýný zayi
ettiðiniz için ALLAH(Celle Celaluhu) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeþime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum” der.
Hazret-i Ömer dayanamaz der ki :
-”Bu topluluða yabancý birisin, senin yerine kim kalýr ki?!”
Sözün burasýnda genç adam ortama bir göz atar, der ki:
- “Bu zat benim yerime kalýr.” O zat Hazret-i Peygamber Efendimizin (SallAllahu Teala Aleyhi ve Sellem) en iyi arkadaþlarýndan, daha yaþarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As’ dan baþkasý deðildir. Hazret-i Ömer Amr’a dönerek,
- “Ey Amr, delikanlýyý duydun” der.
O yüce sahabi
-”Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest býrakýlýr.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hazret-i Ömer’e çýkarak gencin gelmeyeceði, dolayýsýyla Amr Ibni As’a verilecek idam yerine maktülün
diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razý olmaz ve “babamýzýn kaný yerde kalsýn istemiyoruz” derler.
Hazret-i Ömer kendinden beklenen cevabý verir der ki :
“Bu kefil babam olsa farketmez cezayý infaz ederim.”
Hazret-i Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki :
-”Biz de sözümün arkasýndayýz.”
Bu arada kalabalýkta bir dalgalanma olur ve insanlarýn arasýndan genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek der ki '' Evladým gelmeme gibi önemli bir nedenin vardi neden geldin?” Genç vakurla baþýný kaldýrýr ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan) “AHDE VEFASIZLIK ETTÝ” demeyesiniz diye geldim der.
Hazret-i Ömer baþýný bu defa çevirir ve Amr Ibn As’a der ki :
-”Ey Amr, sen bu delikanlýyý tanýmýyorsun nasýl oldu onun yerine
kefil oldun“.
Amr Ibn As(RadiyAllahu Anh, ALLAH kendisinden ebediyyen razi olsun), vakurla kanýmýzý donduracak bir cevap verir, “Bu kadar insanin içerisinden beni seçti. “ÝNSANLIK ÖLDÜ “dedirtmemek için kabul ettim” der.
Sýra gençlere gelir, derler ki :
-”Biz bu davadan vazgeçiyoruz.”
Bu sözün üzerine Hazret-i Ömer :
-”Ne oldu, biraz evvel “babamýzýn kaný yerde kalmasýn” diyordunuz ne oldu da vaz geçiyorsunuz?” der.
Gençlerin cevabý da dehþetlidir :
-”MERHAMETLÝ ÝNSAN KALMADI” DEMEYESÝNÝZ DÝYE …
***Meleklerin Hayâ Ettiði Hz. Osman***
Hz. Osman müslüman olduktan sonra, Peygamberimizin kýzý Rukayye ile evlendi.
Peygamberimizin kýzlarý Rukayye ve Ümmü Gülsüm daha önce Ebû Leheb’in oðullarý
Utbe ve Uteybe ile niþanlanmýþlardý. Peygamberimiz, insanlarý Müslüman olmaya
da’vete baþlayýnca, Ebû Leheb düþmanlýk etmeye baþladý. Oðullarý da düþmanlýk edip,
Resûlullahýn kýzlarýný almaktan vazgeçtiler. Böylece Resûlullahý sýkýntýya düþürmek istediler.
Rukayye Hz. Osman’a nikâh edildi. Rukayye, Bedir savaþýndan sonra vefât edince,
Peygamberimizin diðer kýzý Ümmü Gülsüm de Hz. Osman’a nikâh edildi.
Bu bakýmdan ona, Peygamberimizin iki kýzýyla evlenme ni’metine kavuþmuþ olduðu için,
iki nûr sahibi ma’nâsýna “Zinnûreyn” denilmiþtir.
Hz. Âiþe anlatýr:
Resûlullah efendimiz, bir gün istirahat ediyordu. Bu sýrada Hz. Ebû Bekir içeri girmek için izin istedi.
Ýzin verilip içeri girdi. Resûlullah hiç hâlini deðiþtirmedi. Sonra, Hz. Ömer izin alýp içeri girdi. Yine hâlini deðiþtirmedi. Uzanmýþ vaziyette iken onlarla sohbet ettiler.
Daha sonra, Hz. Osman kapýya gelip içeri girmek için izin istedi. Peygamber efendimiz oturdular. Hz. Osman’ý bu þekilde kabûl ettiler.
Hepsi gittikten sonra sordum:
- Babam Ebû Bekir ve Hz. Ömer içeri girdiklerinde hiç hâlinizi bozmadýnýz. Fakat Hz. Osman içeri girince, oturdunuz. Bunun sebebi nedir?
- Meleklerin hayâ ettikleri bir kimseden ben nasýl hayâ etmem.
|
|