..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir deliyle aramda tek bir ayrım var. Ben deli değilim. -Salvador Dali
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dinler, İnançlar ve Ateizm > Akakiy Akakiyeviç




11 Ağustos 2011
Ramazan Bizim Neyimiz Oluyor?  
Aleviler Oruç Tutmaz

Akakiy Akakiyeviç


Türkiye’de yaşayan insanların hepsinin oruç tuttuğu varsayımından hareket eden bu düşünüş biçimi açıkça totaliter bir toplum tahayyülünün tezahürlerinden biridir. Türkiye toplumunda sadece Sünniler yaşıyormuş gibi, bu dinsel kimliğin inancına özgü değerler genelleştirilerek toplumun tümüne dayatılır.


:BGDE:
Ramazan Bizim Neyimiz Oluyor?

Kameri takvimle Ramazan Ayı, Türkiye toplumunun ortak dini değerlerine vurgu yapan bir aidiyet sembolü olarak her zaman öne çıkarılmaktadır. Türkiye’de yaşayan insanların yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu savıyla, yazılı ve görsel basında sürekli olarak Ramazan’ın kutsallığından, oruç tutmanın en önemli ibadetlerden biri olduğundan dem vurulmaktadır. Türkiye’de yaşayan insanların hepsinin oruç tuttuğu varsayımından hareket eden bu düşünüş biçimi açıkça totaliter bir toplum tahayyülünün tezahürlerinden biridir. Türkiye toplumunda sadece Sünniler yaşıyormuş gibi, bu dinsel kimliğin inancına özgü değerler genelleştirilerek toplumun tümüne dayatılır. Demokratik toplumlarda her bireyin yaşam biçimine saygı gösterilir ve serbestçe ibadet yapmasına imkân tanınır. Olması gereken budur. Fakat toplumumuzda, bahsedilen demokratik teamül çiğnenir ve sadece Sünnilerin inanç biçimine saygı gösterilir. Diğer dinsel azınlıkların inançlarını serbestçe yaşama arzuları Sünni İslam’ın insafına bırakılır. Buradan hareketle Türkiye toplumunda Sünni-İslam olmayan unsurların dinsel tahakküm altında oldukları sonucuna ulaşmak mümkündür.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk kabul edildiği tanımı aslında eksiktir. Bunun bir de yazılı olmayan fakat bilfiil uygulanan diğer bir boyutu vardır. Türk tanımında eksik olan yan “Sünni İslam inancını benimseyen kimse” ibaresi olmalıdır. Devletin asli unsuru olan ve devlet kademesinde ilerlemenin temel şartlarını taşıyan sadece Sünni-Türk insan tipidir. Dolayısıyla devlet aygıtını elinde tutan Sünni-Türk insanının inanç biçimi de kamusal alana hâkim olmaktadır. Böylece diğer inançların meşruiyeti de ortadan kalkmaktadır.

Aslında çok iyi bilinmektedir ki, bu toplumda Alevilerin yüzde doksan dokuzu oruç tutmamaktadır. Aleviler deyince de yaklaşık olarak sekiz, dokuz milyonluk bir kitleden söz etmekteyiz. Küçük bir Avrupa ülkesi nüfusuna eşdeğer bu kitlenin dinsel tercihi yok sayılarak, çoğunluğu teşkil eden Sünni inancına teşmil edilmektedir. Özellikle, televizyon izlerken, Ramazan’dan oruçtan bahsederken düşündüm. Ramazan bizim için, Alevi toplumu için ne anlama gelmektedir. Kendi kendime sorduğum bu soruyu da hemen cevapladım. Ramazan Alevi toplumu için bir kâbustan başka bir şey değildir. Olağan hayatın akıp gitmesine engel olan, kamuya açık yerlerde insanların günlük yeme, içme gibi ihtiyaçlarını bile karşılamakta oldukça zorlandıkları, dinsel fanatizmin yer yer teröre dönüştüğü olağanüstü bir aydır. Bu ayda olağan yaşamını idame ettirmeye çalışan insanların başlarına ne geleceğini ancak “Allah” bilir.

Bu itibarla Ramazan Ayı, Türkiye toplumunda farklılıkların tebarüz ettiği, farklıkların zenginlik değil birörnek toplum tahayyülünün önünde engel teşkil ettiği bir ay olarak değerlendirilmelidir. Denilebilir ki, her inanca eşit mesafede olunmalı ve saygı duyulmalıdır. Doğrudur. Sünni İslam inancının gereklerinin yerine getirilmesine hiç kimsenin engel olmadığı gayet iyi bilinmektedir. Fakat aynı anlayışı karşı taraftan beklemek de hakkımız olduğu halde ne yazık ki aynı hassasiyeti göremediğimiz gibi tersine baskıya bile maruz kalabiliyoruz. Ramazan ayında oruç tutmayan insanlar ötekileştirilir. Oruç tutmayana da saygı gösterilmesi gerektiği görmezden gelinir. Zira ikiyüzlü bir hoşgörü anlayışıdır söz konusu olan.

Böyle bir düşünce şekli, bırakın insan haklarını dinsel düşünüş ile bile çatışma halindedir. Hoşgörünün İslam dini için vazgeçilmez önemini Yunus Emre “yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü” vecizesiyle dile getirmiştir. Buna mukabil Sünni İslam için hoşgörü kavramına fiiliyatta yer yoktur. Ramazan ayında oruç tutmayanlar şiddetli bir biçimde cezalandırılırlar. Bıçaklanarak öldürülürler, ırmaklara atılırlar, şiddetin her türlüsü fütursuzca uygulanır. Durum bu şekilde ortaya konulduğu zaman da, “birtakım kendini bilmezlerin yaptığı, genellenemeyecek tikel bir olay” olarak yorumlanır. İslam’a özgü dinsel fanatizm hiçbir zaman kabul edilmek istenmez, yapılanlar görmezden gelinir. Bu anlamıyla bırakın Ramazan’ı, İslam dini, Alevi toplumuyla Sünni toplumunun ortak paydası değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır.

2011 Yılı Ramazan Ayında(Ağustos) yazıldı.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: İki teşekkür
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
15 Ağustos 2011
Değerli yazara ve yorum yaparak konuyu başka açıdan destekleyen Şahin'e teşekkürler... Konu çok kapsamlı ve giderek artan bir şiddeti işaret ediyor. Geçen hafta Erzurum'da sokakta sigara içen kadına yapılan saldırı, Almanya'da Yeşiller'den Türk milletvekiline oruç tutmadığı için yine Türklerin saldırısı... Camilerden teravih saatlerinde yapılan yüksek sesli yayınlar... TV'lerin dindarlık yarışı... Kamu kuruluşlarında, belediyelerde yemekhanelerin Ramazan'da işlemez hale gelmesi... Son yıllarda, azınlık din adamlarının büyüklerimize kurmak zorunda kaldıkları (Eskiden olmazdı) iftar sofraları... Trabzon, Malatya, Hırant cinayetleri ve sonuçsuzluğu... Sivas cehennemi... Biraz daha gerilerde kalan Kahramanmaraş, Çorum Alevi kırımları... Hemen akla gelen bu örnekler, yüzde 99'u müslüman (Sünni)olduğu durmadan söylenen halkımızın, yüzde 1'lik azınlığa reva gördüğü tutum ise... Bu orantısızlıktaki vahşeti, öncelikle müslümanların sorgulaması gerekmez mi? Hiçbir olayda, güçlü bir tepki gelmediği için, çok sözü edilen hoşgörünün, neyin hoşgörüsü olduğunu sormak gerekmez mi? Suskunluğun, sinsi ve gizli bir desteğin nereden ve ne için geldiğini sorgulamak gerekmez mi? Sorular bitmez... Sevgiler, saygılar yürekli yazarlara...

:: hoşgörü
Gönderen: Osman Volkan Şahin / ,
14 Ağustos 2011
tepeden bakmanın bir itirafı olarak "hoşgörü", bence muhafazakarlaşan değil, "münafıklaşan" bir toplumun yalanlarından biri değil mi? kimse kızmasın, bitmek tükenmek bilmeyen bir sınıf atlama hırsıyla daha dindar görünmeye çalışanlara ne diyeceğiz? bunların, sınıf atlama hayallerini engellemediğin müddetçe ramazanda ne yaptığının bir önemi yok. ancak mevcut durumda kendilerinde kuvvet görenler için paha biçilmez bir fırsat değil mi? aslında mütedeyyinlerin de bu konuya kafa yorması gerekmez mi? evet. yazınıza bir katkı sunmak isterim: Alevilerin de müslüman olduğunu söyleyerek, Alevilere inançlarını öğretmeye kalkıyorlar. Ancak buradaki "müslümanlık"tan kasıtları Sünnîlikten başka bir şey değildir. Bu da bizi baştaki "hoşgörü" yalanına götürmektedir. Gerçek dünyada ise, Sünnî patron, Sünnî ya da Alevî demeden sigortasız çalıştırıyor, 1500 tl'lık işe asgarî ücret veriyor, aradaki farkı da hüpletiyor. Aynı şekilde yapan Alevî patronlar yok mudur? Vardır elbette. Hiç böyle yapmayan patronlar da vardır. Kimse kızmasın diye uzun uzun anlatalım. Sonuçta sömürüde de bu din ve mezhep ayrımı ortadan kalkıyor. Türkiye'de bu denli bir Sünnî anlayışının hakim olmasının devlet yönetimi bakımından irdelenmesi gerekiyor. "Sokaktaki" dindar insanımızın burada bir kusuru yok. Cesaret gerektiren yazınız için teşekkür ederim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dinler, İnançlar ve ateizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alevilik ve Kemalizm

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhafazakar Tahayyülde Osmanlı İmgesi
12 Eylül,anayasa Tartışmaları ve 1960 - 1980 Dönemine Dair Bazı Değerlendirmeler
Türkiye'nin Yeni Vesayeti: Muhafazakar Hegemonya
Dersim Meselesi,chp'nin Tutumu ve Cumhuriyet Politikaları Üzerine
Otoriter Demokrasimizin Hal-i Pür Meali
Kılıçdaroğlu'nun Mevkii Belli Oldu: Sağ (A) Açık Oynuyor!
Muhaliflikten Muktedirliğe,mağduriyetten Mütegallibeliğe
Açılımın Mantığı ve İslamcı Muhafazakârların Toplum Tahayyülü Üzerine
"Yeni" Chp ve Sol Arayışlar
Nuri Bilge Ceylan’ın "Taşra Epiği" : Bir Zamanlar Anadolu’da…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Memurun Sabah Mesaisi Öncesi Gördükleri,düşündükleri [Öykü]
Alevilik İslam'ın Dışındadır..! [Deneme]
Askeri Vesayetten Sivil Otoriter Vesayete: Kısırdöngü,imkanlar ve Sınırlar [Deneme]
Futbol ve Ben [Deneme]
Türban ve İslami Kesim Üzerine Bazı Mülahazalar [Deneme]
Rus Edebiyatı'nda Gerçekçilik Akımının Öncüsü: Gogol'un Palto'su [İnceleme]
Son Otuz Yılın İdeolojisi Yeni Muhafazakarlık [İnceleme]
Seçmen Davranışlarının Önemi ve Dp (Akp) 'Nin Nasıl Uzun Süre İktidarda Kaldığı Üzerine Bazı Değiniler [İnceleme]
Çoğunluk: Türk Kimliğinin Sıradan Halleri [İnceleme]
Son Ekonomik Krizin Düşündürdükleri [İnceleme]


Akakiy Akakiyeviç kimdir?

Özellikle eleştirel yazmaya özen gösteren,Türkiye tarihi,politika,sinema ve hatta edebiyat üzerine kafa yoran ve yazmaya çalışan ve yazmayı önemseyen bir amatör yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Gogol,Puşkin,Çehov,Ahmet İnsel,Murat Belge,Ömer Laçiner v.b.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Akakiy Akakiyeviç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.