"...Hiçbir varlýk, insan kadar yükselemez ve onun kadar alçalamaz.-Friedrich Holderin-"
"...Büyük olmak iyidir ama, insan olmak daha iyidir.-Albert Schweiter-"

Zaman zaman ilginç siyasi fýkralar anlatýlýr, acý ama gerçek sözler yazýlýr- söylenir dost meclislerimizde. Þayet gündemi meþgul eden "siyasi" bir olay varsa üzerine bir de ustalar tarafýndan karikatürler çizilir. Biz okurlar da o hikayelere ve fýkralara yeni þekilleriyle anlamlar yükleriz. Kýsacasý aðlanacak halimize güleriz.
Son zamanlarda bir "eþek fýkrasý" almýþ baþý gidiyor.
Aþaðýdaki "Aða ve Maraba" arasýndaki diyalog anlatýlýr. Bu fýkra ne derece günümüze uyarlanmýþtýr, okuyanýn yorumuna býrakýyorum.


“…Aðanýn biri dünyayý gezip göreyim demiþ.Her yolculuðundan sonra köylüyü, kahvede etrafýna toplayýp, gezip gördüklerini
anlatýrmýþ ki marabasýnýn da vizyonu geniþlesin. Yine bir yolculuk sonrasý kahvede köylüsünü etrafýna toplamýþ.
Köylü baþlamýþ sormaya:
-Aðam bu sefer nere geçti?
-Afrike ye getmisem
-Aðam efrike de ne yaptýn?
-Safari ya çýgmisem.
-Hele bu sefari ne ola ki?
-Hele arabaya biniysen. Araziye ovaya iniysen. Nerde bi heyvan göriysen, peþinden arabayý süriysen.Heyvana yetisip tüfek ile vuriysen.
-Agam sen hi? heyvan vurdiin?
-Heee vurdim
-Ne vurdin?
-Zebra vurdim
-Agam hele bu zebra ne ola ki?
-Esegi biliysen?
-Hee..
-Aha, esegin siyah beyaz ?izgili olani
-Abov..Agam baska ne vurdin?
-Zürefa vurdim.
-Hele bu zürefa ne ola ki?
- Esegi biliysen?
-Hee..Aha, esegin bacaklari iki metre, boynu 3 metre olani..
-Abov..Agam baska ne vurdin?
-Gergedan vurdim.
-Hele bu gergedan ne ola ki?
- Esegi biliysen?
-Hee..
-Aha, esegin derisi biraz kalin olani, bir de burnunda iki tane boynuz vardir
-Abov..Agam baska ne vurdin?
-Piton vurdim?
-Agam bu piton ne ola ki?
-Esegi biliysen?
-Hee.
-Esegin aleti biliysen?
-heee..
-Aha, onun 4 metre olani. Ama esek yoktir.”
**
Ýnsan sadece belden aþaðýsýný görüp de yargýlamamalý birini. Ahlaki deðerlerimizi özel yaþantýmýzý, tele kulak ve miko böceklerle deþifre ederek küçültmek bana göre pek saðlýklý deðildir. Tarihimizde ve özellikle Osmanlý Ýmparatorluðunun yönetiminde etik olmayan ahlak dýþý senaryolarýn her biri yazýlsaydý, acaba bugün o yüce deðerlerimize hayranlýkla bakar, sevgi besleyebilir miydik?
Özellikle son zamanlarda sol yanýmýzý ezip geçen o sol siyasi liderler “siyasi harakiri” yaparak, görev ve sorumluluklarýndan uzaklaþtýrýlmalarý-uzaklaþmalarý beni ve Türk halkýný üzdüðü kesindir. Öyle ki o beðendiðimiz, "bir son umut" diye tutunduðumuz iç-dýþ siyasi iradeye-stratejiye vakýf insanýdýlar. Onlarýnböylesi hilelere kanýp siyasi arenadan uzaklaþmalarý, sol yanýmýzý güçsüz býrakmalarý, güven duygularýmýzý zedelemiþtir.
Büyük Hint Þairi R.Tagore' nin dini ve siyasi temasý ile 1912'lerde yazdýðý "Þairin Dini" adlý kitabýnda Ýnsanýn hürriyetine dair çok anlamlý sözlerine tanýk oldum. Ýnsan ruhunun dehlizlerine kadar girmiþ ve analizlerini yansýtmýþ sarý sayfalara:
"...Korkaðýn gaddarlýðý kadar müthiþ ve yýrtýcý bir gaddarlýk olamaz.
Servet hýrsýna, iktidar sarhoþluðuna, kendi ruhunu kurban vermiþ olan millet;
durmadan korku ve þüphe hayaletlerinin takibine uðramaktadýr.
Bunun neticesi olarak merhametsiz olmuþtur.Bu yüzden kendi yandaþlarýnýn da adaletsiz ve merhametsizliðine göz yumar."
Ve sanki bugünü görmüþ gibi R.Tagore ibret verici bir þekilde devam eder sözlerine:
"...Hürriyetin ruh ve zihniyet hürriyeti olduðu ve hiçbir zaman hariçten gelmeyeceðine dair derinden inanýrým.
Hür insan hürriyeti kendi için seven ve baþkalarýna yaymaktan zevk duyan insandýr.
Etrafýnda köleler görmekten hoþlanan insan, kendisinin de esaretini kabul etmelidir.
Baþkalarýndan ayrýlmak için kendi etrafýna duvar ören insan, kendi hürriyetini tahdit etmiþ olur."
Senelerce Rusya'nýn bizi etiketlediði bir sözden rahatsýz olmuþtuk. Hani hepimizin kulak arkasýna attýðý bir sýfatlandýrmaydý. Hatta daha sonraki yýllarýmýzda unuttuðumuz, ama gelecekteki siyasi þekillenmiþ heykelimizi çizen Rusya'nýn bu "HASTA ADAM" diye sýfatlandýrdýðý acý sözlerinin altýnda yatan derin manayý "es" geçtik. Öyle ki, çoðu düþünen siyasi iradenin ve siyasi kalemin bile bu atýlan kartopunun içinde " bir taþýn" olabileceðini aklýna dahi getirmediði bir deyim, dünya siyasi tarihinde adýmýza çalýnan bir kar lekesiydi.
Þimdi ister istemez aklýma, Tagore'nin günümüze çok uyan siyasi ve dini görüþlerine tanýk olunca, Hindistan ve Türkiye'nin gelecekle ilgili siyasi kaderini, haritasýný çizenleri aklýma getirdim. Amerika ve Ýngiltere...
Ve bilgiler otokontrolüne alýyordu aklýmý; zira ayný yýllarda yaþamýþ bu iki düþün adamýnýn;(-Atatürk ve Tagore-)
Ülkeleri ve üzerinde yaþayan insanlarýnýn geleceði için "nasýl bir endiþe" içinde olduklarýný fikir ve düþüncelerindeki ortak duygu izleðine þaþmamak gerek. 1900 yýllarýnýn baþýnda acaba Atatürk'de benzer duygu içinde miydi, diye aklýma düþüverdi. Buna en doðru yanýtý þu sözleri vermekte:
"...Korku üzerine hâkimiyet bina edilemez. Toplara istinad eden hâkimiyet pâyidar olmaz. Böyle bir hâkimiyet ve diktatörlük ancak ihtilâl zuhurunda muvakkat bir zaman için lâzým olur.M.K.Atatürk-"
Zaten bu düþüncemi de kanýtlýyor Tagore'nin düþünceleri;
"...Ýçtimai kompartýmanlarýmýzý bölmelere ayýrdýk.
Bunun bize özel bir þey olmasýndan inatla vakar duyuyoruz.
Hatta dünyada bizden baþka hiç bir cemiyetin hayata olan azalarýný sýnýflara ayýrmaya muvaffak olamadýðýna gururlanýyoruz.
Fakat siyasi hareketlerimizin arasýnda þu noktayý kolayca unutuyoruz:
Ýdare edenlerle edilenler arasýndaki münasebetlerinde tabii olmayan her þey,
ancak askeri tehdit ve payidar olabileceðinden, haysiyetimizi kýrar, hakaret mahiyetini alýr."
Öyle ki bizi yumuþak ve adil bir iradeye doðru davet ediyor Hintli þair ve düþünür:
"...Ýnsanoðullarýný sert bir sistemin çemberi içinde sýkmak ve orada zorla alýkoymak hayat ve inkiþaf kanunlarýný bilmemek demektir.
Bunu yapmakla bu insanlarý hayatlarý boyunca menfi bir durumda yaþamaya mecbur ettik.
Bunun cezasý müthiþ oldu:
-Asýrlarca hakir ve esir yaþadýk.
-Milli birliðimiz zedelendi.
-Hariçten gelen felaketlere karþý koymaktan aciz kaldýk.
- Ve bu dahilde ilerlememize hail olan engeller kurduk."
Artýk insanlar öze-söze deðil göze bakýyorlar.
Çünkü, "göz mideden büyüktür" bu nedenledir ki artýk doymak bilmiyor.
Ýktidar koltuðu da gözü çok büyütüyor.
Bu nedenledir ki o koltuða oturan insan, daha da büyük koltuk arzu ediyor.
Ne adalet, ne din, ne de insanlýða verdiði deðer kalýyor.
Biz yönetilenlerin de kiþilik renkleri öyle aþikar bir "uyuþukluk" rengindedir ki, farkýnda deðiliz artýk geliþmelerin, ülke üzerinde yaþayan insanlarýn akibetlerinin ne olabileceðinin?
Ben burada sözü yine R.Tagore'ye vereceðim:
"...Batý medeniyeti hareketli bir makine ruhunu taþýmaktadýr.
Ýnsan hayatlarý bu makinenin þuursuzca hareketlerine buhar temin eden kömür vazifesini görmektedir.
- Uyuþukluðumuz o dereceyi buldu ki; bizi nesillerden beri takipeden talihsizliðin sadece tarihin bir hissesi olduðunu ve baþka bir tarihi hadise ile tamir edilebileceðini bile düþünemiyoruz..."
Ve ülkesinin 1900'lü yýllarda nasýl bir yönetimde ve adaletin terazisinin kimlerin elinde olduðuna dair bir ip ucu da vermekten sakýnmýyor Tagore:
"...Þimdiki Hind Medeniyeti, kalýp dökmek için kullanýlan bir tazyik aletine benzer. Bu medeniyet canlý insanlarý sert nizamlarýn çerçevesi içersinde ezer; ve fert hürriyetine müsamaha etmediði için insanlarý her çeþit ve derecede esaretlere daha kolay boyun eðecek bir hale getirir."
Tagore insana ve evrene dair sözlerini kýsaca; "Þairin Dini" adlý kitabýnýn 100. sayfasýnda þu þekilde özetlemiþ:

"...Ýnsan hayatý hayat olmayan bir þeye kurban ediliyor.
Ve verilen kurbanlarýn hiç biri de TANRIYA verilmiyor.
Ve tamamen boþ yere verilmiþ oluyor."

"Hayat Ateþ Üzerinde Yürümektir" adlý dizimin yeni serüvenlerinde buluþmak umuduyla,

Sevgi ve saygýyla

Emine PÝÞÝREN


Kaynak: Hilmi Kitabevi/R.Tagore "Þairin Dini" adlý Kitabý sayfa: 100-104-105