mutlu musun ?
çok sordum bu soruyu
günler geceler boyu,
yalnız kaldığımda,
neşeli kalabalıklarda,
bir de babama sordum,
ses, yankılandı
geri döndü bana,
mutlu musun ?
o günden beri,
yanıt arıyorum hâlâ,
sorduğum bu soruya,
gittim bir dilsize sordum,
yanıt yoktu elbet,
bir görmeze sordum sonra,
yüzümü tuttu, haklıydı,
böylesine önemli bir sorunun
sahibini tanımak istemişti önce,
çok yanıtı var dedi,
ama söyle şimdi bana
doğru adama sorduğuna
emin misin ?
üzüldüm, pişman oldum,
döndüm gerisin geri,
iki yol kalmıştı bana,
ya çok âkil biri olmalıydı
ya da çılgın delinin biri,
önce filozof'a uğradım,
mutlu musun ? dedim,
görece'dir dedi,
insandan insana değişir,
bir krala göre bir memur,
bir memura karşın bir dilenci,
söyle sence hangisi mutludur,
kafam karışmıştı,
karar veremedim,
elim boş geri döndüm,
çaldım delinin kapısını,
bekledim, bu son şansımdı,
kapı açıldı, deliye baktım,
neşeli mi neşeli !
aynı soruyu sordum,
mutlu musun ? dedim,
düşünmeden Evet dedi,
hiç şaşırmadım,
aynı fikirdeyim dedim.