İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Doğal olan bu halde garip bir şeyler sezinliyordum. Hem mutluydum hem de tedirgindim. Bir yandan içim içime sığmıyor bir yandan da yerin dibine girmek istiyordum. Hava buz gibi soğuktu, tir tir titrerken içimdeki sıcaklığa anlam veremiyordum. Kızın o nedeni bilinmez gizemli gülümsemesi beni hem korkutuyor hem de merağa sevk ediyordu. Yerden bir tutam kar aldım ve karı elimde bir güzel yuvarladım.sonra kar topunu elimde bir güzel okşadım, birden iyiyce sıktım. Sertleşen kar topunu bir elimden diğer elime atıp yaptığım bu basit hareketleri kızın görmesini sağlamak için bir de türkü tutturmaya başladım. Çerkez kızı pek oralı değildi, ben içim sıkılarak aptalca hareketlerime devam ediyordum. “Benimle bir ilgilensen ha kız” diye düşünürken birden yanıma geldi, sertçe baktı,ardından şu sözler zarif dudaklarından düştü, düşmez olaydı. “Bana bak aptal kambur, çevremde çok dolaşıyon, seni bir daha buralarda görürsem, karışmam..” o bu gibi sözlere devam ederken ben onun gözlerine dalmıştım . Bir okyanus dalgasının tek damlasıydım, “var olmak” için “tamam” olmam gerekiyordu. Oysa ben eksiktim, tek damla güzellik verir miydi evrene. Bir bakış açısı yeter miydi beni anlatmaya. Ön yargılar yumağı ortasındaydım. Sonunda karşı karşıya gelmiştik. Cepheden görmüştüm onu. Bir tepeden dürbünlü suikast silahıyla sıkılan bir kurşun yemiş gibi sadece kendimle başbaşaydım. Hiçbir şey duymuyordum. Birden elimden kartopum düştü, kendime geldim,kız gitmişti.Kulaklarımda “bak aptal kambur,bak aptal kambur,bak aptal kambur..” sözleri tekrarlanıp duruyordu. Hürriyet ne de yakışıyordu benim kıza,bu hürriyeti beyaz bir gelinlikle süslemek bana nasip olamayacaktı bunu adım gibi biliyorum,ama o lanet olası umut var ya o umut,peşimi bırakmıyordu. Kızın arkasından seslenmek istedim,”.. hiçbir şey göründüğü gibi değildir, bakmasını bil..” Kız,uzun saçlarını titreterek yanımdan uzaklaşıyor,ben ise kendime dönüyordum. Ağır ağır evime dönüp kitaplarımla başbaşa kalmak istiyordum. “..insan ancak çalışmak suretiyle kurtarabilirdi kendisini..” * Bende öyle yapacaktım. Hemen hemen her gün sabahlara kadar çalışıyordum. “..Gerçeğin yükü ile ağırlaşmayan ruh pek kolaylıkla engellerin üzerinden sıçrar ve bütün cephelerin ötesinde muhteşem ve boş imparatorluklar kurar.”** ama bu çalışmalardan pek bir verim elde edemiyordum,
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Göktu Kara, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |