Bütün sanatlarda insanı şaşırtan bir yan vardır. -Alain |
|
||||||||||
|
Ömrümün yarısı uykuda geçiyor. Geri kalan öteki yarısı da uyku sersemliğinde… Can sıkıntısından uyuduğum saatleri söylememe bile gerek yok. İnsan vakit geçsin, ömür bitsin diye uyur mu? Yemek henüz hazır değil en iyisi uyuyayım. İşe gitmeme daha iki saat var. Biraz daha uyuyayım. Hafta sonu gelmiş. Kocaman bir hafta çalışmışım. Erken kalkmama hiç gerek yok. Hem kalkıp ne yapacağım? Aksırana, tıksırana kadar uyuyayım da vücudum iyice dinlensin. Hadi uykuda harcadığım zamanı kayıp saymak bir yana bununla övündüğüm bile olur. Bir uyumuşum, bir uyumuşum sormayın, misler gibi… Uyku insanın üstüne yapışıp kalır. Bütün gün uyurgezer gibi dolaşıp durursunuz. Konuşursunuz, yemek yersiniz, kitap okursunuz ama içiniz uyur, sersem gibi kalırsınız. İnsan ömrünün sonuna yaklaştığını anlayabilir mi? Eğer anlayabiliyorsa uykuda geçirdiğim zamanlara pişman olacağımdan adım gibi eminim. İnsanın yaşamın değerini anlaması ve onu sevmesi çok zaman alıyor. Şimdi yağmurda ıslanmayı, üşüdüğüme aldırmadan karda uzun yürümeyi daha çok seviyorum. Çalışmak, üretmek ve kazanmak adına bize söylenenlerin yalan olduğunu biliyorum. Sabahın köründen akşamın karanlığına kadar ağır işlerde çalışan insanların her fırsatta yorgun bedenlerini biraz olsun dinlendirebilmek için uyumaktan başka çareleri mi var? Uyumak elbette ihtiyaç... Ben abarttıklarıma kızıyorum. Sabahın en deliksiz uykularının bizi beklediği saatte kalkıp kahvaltı etmek, kahvaltı etmeye zorunlu olmak insan ne berbat bir şey değil mi? Birkaç zeytin yemek, biraz peynir belki, bir veya iki dilim ekmek ve illa henüz demini almamış, henüz çiğ kokulu bir bardak çay… Eziyet diye buna denir. Çünkü mecbursun ve öğleye kadar yiyecek başka bir şey bulamayacaksın veya zamanın olmayacak. Oysa insan acıkınca yemeli. Canı çekince, iştahla, keyifle doyuruncaya kadar… Ağzına attığı her yudumun keyfini çıkarabilmeli. Gaza gelip erken büyüdüğüm için pişman olacağım. Aslansın, kaplansın, sen böyle yapmazsın, sana da zaten böylesi yakışır yalanlarına inandığım için pişman olacağım. Yeniden dünyaya gelsem çocukluğumu elimden geldiği kadar uzatmanın çarelerini arardım. Bütün çocuklar büyüme hevesindedir. Bunun farkında olan büyüklerimiz "Sen artık çocuk değilsin," dediklerinde inanıveriyor insan. Birine kırk gün ne dersen o olurmuş. "Kocaman adam oldun artık sen," dediler. Öyle oluverdim. On ikisinde gündeliğe başladım. On dördünde gurbete çıktım. Eyvan galiba geç kaldım diye ödüm koptu. Yirmisinde evlendim. Sakal tıraşım gelmeden, daha yüzüm ergenliğini bitirmeden kendi çocuğum oldu. Ondan sonrası şu güzel Karadeniz türküsü, "Ben zaten ıslanmışım, yağarsa yağmur yağar." Baba olduktan sonra insan hiç ıslanmıyor. Hiç üşümüyor, hiç hastalanmıyor, hiç ağlamıyor, hiç acıkmıyor. Çünkü artık dünya başkası için dönmeye başlıyor. Kızım ıslanıyor, kızım üşüyor, kızımın yüzüne güneş geliyor, kızım acıkıyor, kızım ağlıyor, kızım küsüyor… Eğer uygun bir zaman bulursam azıcık ben de hastalanabiliyorum. Ve ben her şey için sıramı bekliyorum. Bunun eşim, kızım veya oğlumun kişisel tutumuyla zerre kadar ilgisi yok. Baba olmanın raconu böyle… Anne olmanınkinden söz etmek bile istemiyorum. O daha beter, can dayanır gibi değil… Dünyaya yeniden gelirsim daha çok çocuk kalacağım. Daha çok oyun oynayıp, daha çok çamurlara gireceğim. Derede daha çok kayık yüzdürüp daha çok uçurtma uçuracağım. Komşu bahçelerden daha çok erik, şeftali ve incir çalacağım. Evlenmek mi ? Aklınıza turp sıkayım. Yüzü astarından pahallıya gelse de evlenirdim yine ben. Ama kana kana çocukluğumu yaşadıktan sonra. Kısacası kalıplara uygun bir yaşamı seçtiğim için pişman olacağım. Bana çizilen sınırları zorlamadan ve sessizce boğun eğerek yaşadığım için pişman olacağım. Taksitlere yetişmeye çalışmak, faturaları denkleştirmek için koşturup durmak yaşamak olarak tanımlanabilir mi? Keşke küçük yaşlardan başlayarak birkaç dil öğrenebilseydim. Hangileri olduğu hiç önemli değil. Bu coğrafyada kullanılanlardan başlayabilirdim örneğin. Makedonca, Kürtçe, Lazca, Arapça, Süryanice, Hemşince, Gürcüce, Çerkezce neden olmasın. En azından kendi ülkeme şimdi olduğum kadar yabancı kalmamalıydım. Düzenli bir işte çalışmak yerine bulduğum işte bir süre çalışıp karnımı doyurduğumda mutlu olmalıydım. Kocaman bir yelkenli değil ama bir motosikletim olmalıydı. Ve bütün dünyayı dolaşıp sürekli farklı insanlarla tanışmalıydım. Daha çok kadın tanımaktan kaç erkek şikâyet edebilir ki? Bütün bunları kaldırıp atayım. Daha çok bisiklete binmeliydim örneğin. Rüzgâr yüzüme tozuyla, dumanıyla, çimen ve taze bahar kokularıyla birlikte vurmalıydı. Düşlerimiz bir yaşama sığacak kadar az değil. Oysa insan bulduğunu yaşar ve razı olur. Akıl bir yandan razı olurken öte yandan kocan düşlerimizden ertelediğimiz kocaman bir arşivi sunar durur. Kutupların beyazını görmek istemeyen kaç kişi vardır içimizde? Okyanusun güneyindeki tropikal adaları, binbir renkli kuşları ve balıkları. Her sabah erkenden kalkıp tıraş olup işe gitmek mi ister insan? Yoksa rengini ve kokusunu hiç bilmediği yeni meyvelerin tadına bakmayı mı? Pişmanlıklarımız uzun bir liste olacaksa buna yetişmenin çaresi yok. Ama henüz yaşam devam ediyorsa, son söz henüz söylenmemişse ne güzel… Kuyruk kapana kısılmışsa bile sokağa çıkıp karlara uzanın. Ama uzandığınız yerde bir sokak lambası olsun. Sokak lambası ışığından kaldırımlara dökülen karlara bakın. Kıçınızda ıslaklığı, ellerinizde karıncalanmayı hissedene kadar öylece kalın. Seyfullah
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |