..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dengeli bir rejimde yemeðin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Bilimsel > Tüze Felsefesi (Hukuk) > Ahmet Odabaþ




17 Eylül 2012
Sevgili Atatürk (Kitap)  
Ahmet Odabaþ
Bir de hukuk fakültesinin birinci sýnýfýnda okunan Medeni Yasanýn ilk maddesini herkes iyi bilmelidir. Hakime, bir konuya iliþkin yasal düzenleme olmamasý halinde, ne yapacaðýný söyleyen bu madde çok ama çok önemli bir düzenlemedir.


:ACAI:
Sevgili Atatürk





DOSTÇA BÝR SÖYLEÞÝ

Atatürk,, bizim insanýmýz. Ayný sokaðý bölüþtüðümüz, ayný sofrayý, ayný çayý bölüþtüðümüz bir dost…

Yaþamý hakkýnda biraz bilgimiz var. Her þeyi bilmek gibi bir lüksümüz yok elbette… Ýçimizden biri olduðunu biliyoruz.

Askerliði konusunda, devlet adamlýðý konusunda, 15 yýla sýðan (1923-1938) çalýþmalarý konusunda bilgimiz, yüzeysel . Hukuk devrimi yapýlmýþtýr…örneðin 1926 tarihli Medeni Kanun, toplum yaþamýný kökten deðiþtirmiþtir. Yalnýzca bu ayrýntýyý görmek için, hukuk bilmek, en basitinden, boþanma hükümlerindeki deðiþikliði bilmemiz gerek. Yasada hüküm bulunmayan bir konu, hakimin önüne gelirse, ne yapýlacaðý açýktýr. (Medeni Yasa m.1)

Yurttaþlarýn, dillerine, dinlerine göre ayrým yapýlmayan bir düzenleme… Özenle okunmasý gereken bir hukuk devrimi… Azýnlýk sorunu bu yasa ile sona ermiþtir. Bugün itibarý ile azýnlýklardan söz edenler, ya bu ayrýntýyý bilmiyorlar, ya da baþkalarý için konuþuyorlar.

Yýllarýn deneyimi ile söylenmiþ bir sözü anlamak için, bilgi sahibi olmamýz gerekir. Conk Bayýrý’nda verilen ve “ Size savaþmayý deðil, ölmeyi emrediyorum…” diyen emri, bölerek çözümleyemeyiz. Emrin devamýný okumak ve çözümlemek durumundayýz… “ Biz ölene kadar geçecek zamanda…” diye devam ediyor.

Özel biri.. bizim için, bizimle birlikte savaþtýðýný, yaþamýný ülkemiz ve insanýmýz için feda etmekte gözünü kýrpmadýðýný biliyoruz. Yalnýzca bir kahraman deðil, bilgisini ve zekasýný da kullanan bir dost.

Atatürk dönemi yasalarýný, ekonomik kalkýnmayý, sanat, kültür ve toplum yaþamýný iyi bilmeliyiz.

Borç bataðýna saplanmadan, ciddi yatýrýmlar ve sanayileþme saðlanabilir mi… Evet…

Dünyadaki en güzel örnek Türkiye’dir. Atatürk dönemi Türkiye’si kalkýnma hýzýnda, Rusya ve Japonya ile birlikte ilk sýrada yer almýþtýr.

Atatürk’ün ekonomi felsefesini, yabancý kaynaklardan, kitap ve dergilerden anlamaya çalýþmayalým. Aynasý iþtir kiþinin, lafa bakýlmaz… Bu söz Ziya Paþa’nýn… Demek ki söylenenlere deðil, yapýlanlara bakacaðýz…

Uçak fabrikasý kuruldu mu… evet…(lütfen nereye gitti, nasýl ve neden gitti diye sorgulayýn… þaþýrmak yok!..

Demir-çelik fabrikalarý kuruldu mu.. evet… (Ne durumda olduklarýný sorgulayýn)

Cam, çimento, þeker fabrikalarý kuruldu mu.. evet.. (ne durumda olduklarýný sorgulayýn)

Etibank’ý, Sümerbank’ý sorgulayýn… nerden gelip nereye gittiler…

Tarýmda dünyanýn kendi kendine yeten sayýlý ülkelerinden biriydik. Olmasý gereken de bu…Þu anda ne durumdayýz…düþünmemiz gerek.

Yapýlanlarý anlatmak beni aþar. Her þeyi anlatmak yerine, bazý örneklere deðinmek yararlý olur… Nazilli Basma Fabrikasý açýlýrken gösterilen hoþnutluðu ve tesisin, yalnýzca basma üreten bir yer olmadýðýný dikkate almalýyýz.

Eðitime, spora, kültüre katkýlarýný dikkate almalý ve öðrenmeliyiz.

Bugün itibarý ile, yani 29 Mart 2011 Salý günü itibarý ile, fabrikanýn ne durumda olduðunu da görmeliyiz.

Zor þartlarda yapýlan mükemmel tesisler, özelleþtirme denilerek satýlmýþ veya yok olmaya býrakýlmýþtýr. Lütfen özelleþtirme sonrasý tesislerin ve çalýþanlarýnýn ne hale geldiðini merak edelim.

Askerliði konusunda yorum yapmak için, askerliði bilmek gerek… Devlet adamlýðý hakkýnda yorum yapmak için, yöneticilik yapmýþ, sorumluluk almýþ, baþarýlý olmuþ olmak gerek.

Borç para tuzaðýna düþmeden, ekonomik kalkýnmayý gerçekleþtirmiþtir. Bu ayrýntý önemlidir. Osmanlý’dan kalan borçlar dahi son kuruþuna kadar ödenmiþ, bir çok yatýrým yapýlmýþ, bir çok tesis devletleþtirilmiþ ve bunlar yapýlýrken borç para tuzaðýna düþülmemiþtir.

Ülke güvenliði ve savunmasýný, kendi kaynaklarýmýzla gerçekleþtirmiþtir.

Atatürk sonrasý , ekonomik yardým adý altýnda alýnan borç paralar, sonuçta borca batýk bir ülke haline gelmemize neden olmuþtur.

Ekonomik yardým, askeri yardým adý ile alýnan borç paralar, ülke yönetiminde yabancý ajanlarýn söz sahibi olmasýna neden olmuþtur.

Ýstedikleri tesisin kurulmasý ve veya kapatýlmasý, istedikleri silahlarýn satýlmasý gibi, kapitülasyonlar tanýnmýþtýr. Kapitülasyonlarýn kaldýrýlmasýndan, gururla söz ederken, ikili anlaþmalarla, çoklu anlaþmalarla, adý deðiþmiþ olsa da, bu tuzaða yeniden düþülmüþtür.

Hangi silahý kaç paraya satacaklarý, hangi sýnýra mayýn döþeneceði, hangi ülkelerle iliþkilerin gergin olacaðý ve koparýlacaðý, yabancý uzmanlarýn (ajanlarýn) keyfiyetine kalmýþtýr.

Her þeyden biraz kýrýk dökük bilgi sahibi olmaktansa, bildiklerimizi tam ve saðlam tutmak doðru bir seçenektir.

1924 Anayasa’sý, 1960 darbesi ile alaþaðý edilmiþtir. Anayasa hukuku ve tüm anayasa metinlerini öðrenmeye çalýþmadan, 1924 Anayasasý’nýn 2. Maddesini inceleyelim.


1924 Anayasasý:

Madde 2: (5.2.1937-2115) Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçý, Devletçi, Lâik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçe’dir. Baþkent Ankara’dýr.

Yakýn tarihimiz, devrimcilik sözcüðünün yasaklanmasý veya aradan çýkarýlmasý ve özellikle ayný maddede, yan yana bulunan devrimcilik ve milliyetçilik sözcüklerinin birbirinden ayrýlmasý sürecini yaþamýþtýr.

Bu ayýrýmý anayasa metni hazýrlayan masum hukukçularýn deðil, arka planda bulunan ve sað-sol çatýþmasýný planlayan gizli servislerin desteklediðini düþünebiliriz. Bu kadar basit mi… Hayýr, bu denli karmaþýk…

1924 Anayasasýnýn ikinci maddesi, uygulanan politikalarýn özetidir.

Daha demokratik olduðu iddia edilen 1961 Anayasasý, ayrýntýlar konusunda düzenleme yaparken, 2. Maddede özetlenen felsefeyi göz ardý etmiþtir.

Devrimcilik ve milliyetçilik birbirinden ayrýlmýþ, zamanla birbirine düþman gibi tanýtýlmýþtýr. Devrimciler, solcu ve Rusya yanlýsý gibi, komünizm sempatizaný ve yandaþý olarak tanýtýlýrken, milliyetçiler, komünizm ve sol tehlikesini bertaraf etmekle görevli, Amerika ve Avrupa yanlýsý bir görüntü almýþtýr.

Aslýnda, sað-sol bölünmesinin zemini hazýrlanmýþ ve basýn kanalýyla ciddi bir bilgi kirliliði oluþturulmuþtur.

Doðru kullanýlmayan ilaç, tedavi edeceðine, daha kötü hale getirebilir ve hatta öldürebilir.

Demek ki sorumlu olan anayasa metni deðil.

Ayný sokaðýn, ayný mahallenin insanýný birbirine düþüren, kavga ettiren, anayasa metni deðildir. Bilgi kirliliðini pompalayan karanlýk güçler, istediklerini yaptýrmýþtýr.

1982 Anayasa’sýna gelindikte, devrimcilik sözcüðünün yerini inkýlapçýlýk almýþ, bu da anayasanýn giriþ bölümünde yazýlmýþtýr.

Çizilen tablo, 12 Eylül dönemine kadar yaþanan karanlýk olaylarýn faturasýný, birkaç sözcüðe yüklemek olmuþtur. 1924 Anayasasý’nýn 2. Maddesi yine göz ardý edilmiþ, üstü kapalý belki de açýk olarak , olumsuzluðun sorumlusu olarak devrimcilik gösterilmiþtir.

Türkiye’yi, solcu, komünist ve sanal Rusya yanlýsý düþünceden korumak için, saðcý, milliyetçi, Amerikan yanlýsý bir grup oluþturulmuþtur.

Aslýnda, tam baðýmsýz Türkiye diyen, Atatürk‘çü düþünce hedefe konulmuþtur. Ýnsanýmýzýn tam baðýmsýzlýk düþüncesi ve Atatürk sevgisi o denli güçlü ki, doðrudan Atatürk ve Atatürkçülüðü hedef gösterememiþ, ama deðiþik gruplar eli ile, cumhuriyet dönemi, tam baðýmsýzlýk, Atatürkçülük düþüncesi, saldýrýya uðramýþ ve saldýrý devam etmektedir.

Demek ki açýkça saldýramayanlar, dolaylý yollardan, baþkalarýný kullanarak, propaganda ve zayýf halkalara çýkar saðlamak yöntemi ile, onlarý kendi hesaplarýna kullanmýþlardýr.

Türkiye’nin çok partili döneme geçerek, daha demokratik olduðu görüntüsü yaratýlmaya çalýþýlmýþtýr. Aslýnda, Demokrat Parti yönetimi, Adnan Menderes, Celal Bayar ve arkadaþlarý, sinsi bir tuzaðýn içine çekilmiþtir.

Celal Bayar, Atatürk döneminde , baþbakan ve bakan olarak görev yapmýþ ve Atatürk hayraný bir kiþidir. Ayný þekilde Adnan Menderes, CHP milletvekilliði yapmýþ, Atatürk hayraný bir milliyetçidir.

Öyle bir sisli hava yaratýlmýþtýr ki, sanki çok partili dönem ile daha demokratik, daha halkçý, daha milliyetçi … bir yönetim kurulmuþ, tüm olumsuzluklar, 2. Dünya Savaþýndan kaynaklanan sýkýntýlar DP öncesi yönetime, yüklenmiþtir.

Yönetimde, çok uluslu þirketlerin telkinleri, yabancý uzmanlar (ajanlar) etkili olmuþ ve basýn dahil her türlü aracý ile karalama ve çatýþma ortamý yaratýlmaya çalýþýlmýþtýr. Olumsuzluklarýn asýl sebebi olan yabancý güçler ustaca gizlenmiþtir.

Demokrat parti kurucularý ve yöneticilerinin, deðiþik bir savaþ taktiðinin ortasýnda kalan, ülkesi için ölmekten çekinmeyecek milliyetçi ve devrimcilerdir. Belki atom bombasýnýn sansasyonel etkisi ile, küçük Amerika olma düþüncesi ile, borç para ve faiz tuzaðýna düþülmüþtür.

Savaþlarýn kýlýç-kalkan, tank ve toptan, tüfekten ibaret olmadýðý açýk. Bir ülkeyi iþgal etmek, onun kaynaklarýna, doðal zenginliklerine el koymak için, deðiþik yöntemler olmalý.

Hattý müdafa yoktur, sathý müdafa vardýr…o satýh bütün vatandýr sözünü anlamak çözümlemek gerek. Buraya, Hançerlioðlu’nun, sömürgecilik ve yeni sömürgecilik konusundaki açýklamalarýný eklemeliyiz. (Felsefe Ansiklopedisi)


Yardým sözü, yýllarca, sempatik görünüme bürünmüþ, para satma, borç para verme eylemidir. Bir saldýrý yöntemi, bir iþgal yöntemidir, devletler arasý iliþkilerde.

Bir virüsün, içine girdiði bir hücreyi bütünü ile ele geçirmesi dikkatlice izlenmelidir. Size yardým ediyoruz, sizi düþman saldýrýsýndan koruyoruz, tek istediðimiz, bizi sempatik gösterecek yayýnlar yapmanýz, uzmanlarýmýzýn hazýrladýðý ekonomik politikalarý uygulamanýz, yardým adý ile verdiðimiz yüksek faizli paralarla, yalnýzca ve yalnýzca silah satýn almanýz… istemediðimiz ülkelerle iliþkiyi kesmeniz, sýnýrlarý kapatmanýz… bize karþý propaganda yapacak herkesi düþman kabul edip, imha etmeniz…

Sizi saldýrýdan koruduk, komünizmin yayýlmasýný engelledik, istediðiniz kadar para yardýmý verdik daha ne yapalým…

Kralcýlarýn kraldan daha sinsi ve tehlikeli olabileceði gerçeðini unutmayalým. E tabi krallara düþen, kralcý yetiþtirmek, onlarý etkili konuma getirmek…

Kendi iþini yapmak dýþýnda bir düþüncesi olmayan askere, kendisinin karar vermediði konularda, sorumluluk yüklemeye çalýþmak, siyasilerden kaynaklanan manevra hatalarýný onlara yüklemeye çalýþmak ciddi bir hatadýr.

Anayasalarýn askerler tarafýndan yazýldýðý gibi bir yanýltma sözkonusu… Oysa:

Koreye asker gönderme kararýný kim verdi…Genelkurmay mý…

1961 Anayasasý sonrasý sivil yönetimler kurulmadý mý…

1982 Anayasa’sý sonrasý sivil yönetimler kurulmadý mý…

Anayasa metinlerinde pek çok deðiþiklik yapýlmadý mý…

Ýkili anlaþmalarý kim yaptý, asker mi…

Borç para ve silah alýmýna kim karar verdi… asker mi…

Uçak fabrikasýnýn kapatýlmasýna kim karar verdi…

Fabrikalarýn yabancýlara satýþýna kim karar verdi…

Tarýmýn bitirilmesi kararýný kim verdi…

Hayvan ithalatýna kim karar verdi…

Vergi koyan kim… petrol ürünlerindeki KDV ve ÖTV ye kim karar verdi… Tüm maliyetleri, tarýmsal üretimi, zamlarý, enflasyonu, refah düzeyini doðrudan yönlendiren bir vergi…

Bugünkü devlet borçlarýna kim karar verdi…

Hukuk sorunlarý neden var…

Seçim Yasasý neden deðiþmez… askerler mi tutuyor.

Yabancý üslere, savunma ittifaklarýna, Suriye sýnýrýnýn mayýnlanmasýna kim karar verdi…

Genelkurmay binasýna yardým heyetini kim yerleþtirdi…. Ne iþi vardý orda..

Kontrgerilla nasýl, niye ve kim tarafýndan kuruldu…

Stratejik ortaklýk kararýný kim verdi…

Çekiç Güç’ün yasal altyapýsýný kim kurdu…


Askerlerimizin tutuklanmasýna kim karar verdi…Tutuklama ve tutukluluðun devamý kararlarýnda gerekçe göstermeyen yargýcýn sorumluðunu kim kaldýrdý.

Özel yetkili mahkemeleri ve savcýlýklarý…
kim kurdu…

Topu askere atmak yanlýþ seçenek…




















ATATÜRK VE TÜRKÝYE

Baþlarken;

Tarihimizi ve yaþanan olaylarý, baþkalarýnýn propaganda görevlisi gibi deðil, bilimsel olarak deðerlendirelim. Buna çok ihtiyacýmýz var.

Osmanlý’nýn, bir savaþ ile deðil, aldýðý borç paralar, yabancý hayraný zavallýlar ve yerli iþbirlikçilerin ortak çalýþmasý ile parçalandýðýný unutmayalým.

Ýnsan haklarý savunucusu özgürlük havarilerinin Ortadoðu ve Balkanlarý nasýl parçaladýðýný,böl-yönet politikalarýnýn nasýl yürütüldüðünü ve bu yerlerin hala kan ve gözyaþý içinde olduðunu bilelim.

Atatürk döneminde,yabancýlardan tek kuruþ borç para alýnmadan, Dünya tarihinin en hýzlý ekonomik kalkýnmasýnýn gerçekleþtirildiðini, üstelik Osmanlý’dan kalan borçlarýn bu dönemde ödendiðini ,unutmayalým.

(1929 - 1939 yýllarý arasýndaki on yýlda dünya sanayi üretimi %19 artarken, Türkiye'de sanayi üretimi artýþýnýn %96'yý bulduðunu, Sovyetler Birliði ve Japonya dýþýnda hiçbir ülkede, bu alanda Türkiye'den daha hýzlý bir büyüme saðlayamadýðýný bilmeliyiz)
Askeri darbelerin Türk Silahlý Kuvvetlerine mal edilemeyeceðini, 1960 darbesinin arkasýnda demokrasi aþký deðil, Türkiye’nin sanayi alanýnda kalkýnmasýný engelleme manevralarý olduðunu, düþünelim. Menderes’in 1960 yýlý haziran ayýnda Rusya’da yapacaðý görüþmelerin, Türkiye’nin siyasi tutumumu kökten deðiþtirebileceði , endiþesi ile sudan nedenlerle darbe yapýldýðý, yargýlama benzeri hukuk dýþý uygulamalar yapýldýðý ve idamlarýn gerçekleþtirildiðini tekrar tekrar düþünelim.

Yapýlan hukuk ötesi uygulamalar, sanki ordunun sebebiyet verdiði bir eylem olarak ve ordumuz aleyhine kullanýlmýþtýr, kullanýlmaya devam edilmektedir.

Hangi anayasa daha modern, hangisi daha özgürlükçü gibi teknik incelemeyi gerektiren ulusal konularýn sokaktaki vatandaþa sakýz olarak daðýtýldýðýný, reklam ve propagandalarla uzun süreli uykulara daldýðýmýzý unutmayalým.

Ulusal konularda, konusunda eðitimli yabancý uzmanlar ile , sözde iþbirliði yapan deneyimsiz elemanlarýmýzýn un çuvalý gibi kullanýldýðýný ve fakat sonuçta kiþisel deðil ulusal boyutta zararlarýmýz olduðunu unutmayalým.

Yargýlama sürecinin ise hukuk tanýmaz bir süreçten ibaret olduðunu göz ardý etmeyelim.

Kore’ye asker göndermenin ve askeri ittifaklarýn silahlý kuvvetlerimizin kararý deðil, siyasi iradenin kararý olduðunu bilelim.

Bir askerin baþarýsýnýn orduya, olumsuz çalýþmalarýnýn ise kendisine ait olduðunu unutmayalým.

Yüksek maliyetli askeri satýþ kredilerinin, vatandaþa yardým diye tanýtýldýðýný, bu kararlarý siyasi iradenin aldýðýný görmeye çalýþalým.

Silah satýþ kredisi verenlerin, hangi silahlarýn verileceðine, fiyatlarýna ve silahýn nerede kullanýlabileceðine kendilerinin karar verdiðini,

Savunma ittifakýnýn Türkiye’nin savunmasýna tek kuruþ katkýsý olmadýðýný, bilelim. Getirdiði ekonomik yük konusunda duyarsýz olmayalým.

1960, 1971 ve 1980 darbelerinin ayný kaynaktan yönlendirildiðini, Türkiye’deki sað-sol gibi yapay bölünmelerin ve çatýþmanýn ayný kaynaðýn ürünü olduðunu,

Alevi, sünni, Türk-Kürt ve Ermeni gibi yapay bölücülüðe sevk edenin de ayný kaynak olduðunu iyi bilelim.

Terör örgütü kimliðinde eylem yapanlarýn, yabancý gizli servislerin elemaný ve/veya tetikçisi olduðunu her türlü karanlýk eylemin arkasýnda yabancý devletlerin olduðunu yerli iþbirlikçilerin paravan olarak kullanýldýðýný göz ardý etmeyelim.

Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaþlýk baðý ile baðlý olan herkesin eþit haklara sahip olduðunu ve hepsine ayný hukukun uygulandýðýný,

Medeni Yasa’nýn kabulünden itibaren Türkiye’de azýnlýk diye bir ayrýcalýk kalmadýðý, herkese ayný hukukun uygulandýðýný iyi bilelim.

Medeni Yasa ile vakýflar konusunun tümü ile çözüme ulaþtýðý bilinmelidir.

Bir de hukuk fakültesinin birinci sýnýfýnda okunan Medeni Yasanýn ilk maddesini herkes iyi bilmelidir. Hakime, bir konuya iliþkin yasal düzenleme olmamasý halinde, ne yapacaðýný söyleyen bu madde çok ama çok önemli bir düzenlemedir.

1915 te Conk Bayýrýnda verilen emri tekrar ve tekrar okuyalým.(Size savaþmayý deðil ölmeyi emrediyorum….)

Atatürk döneminin muhteþem sanayi tesislerinin kuruluþunu ve kapatýlmalarý için yapýlan manevralarý, kullanýlan teknik destek, konusunu iyi bilelim. , Karabük Demir-Çelik fabrikasýnýn neden kapanmasý gerektiðine dair raporlarý ve bu ve benzer raporlarýn 1960 darbesi ile iliþkisini düþünelim, Türkiye’deki kardeþ kavgasýnýn gizli fotoðrafýný göreceksiniz.

Karabük bir örnektir… bu dev sanayi tesisi, Ýnönü baþbakan iken, 1937 tarihinde, Atatürk döneminde kurulmuþtur. Tek kuruþ borç para alýnmadan gerçekleþen ulusal bir baþarýdýr. Okunmasý ve anlaþýlmasý gereken bir destandýr.

Menderes döneminde satýlmasý ve elden çýkarýlmasý için rapor verilen ve satýlmayan , 1960 darbesinin gizli sebeplerinden biri olan bu tesis, 1994 tarihinde, Tansu Çillerin baþbakan olduðu dönemde özelleþtirilmiþ, zararýna satýlmýþtýr. Bugün ise, fabrika çalýþanlarý bedel ödemeye devam etmektedir.

Çok partili siyasi yaþama geçtiðimiz günlerdeki, acemi yöneticilerin küçük Amerika olma sevdasýndan uyandýklarýnda, kendilerine Atatürk döneminden kalan sanayi tesislerini sattýramayan Amerika, kendisine karþý dik duruþ gösteren, isteklerini aynen yerine getirmeyen yönetimi gözden çýkarmýþ ve darbe ortamýný hazýrlatmýþtýr.

Demokrat Parti kurucu ve yöneticilerinin , daha öncesinde CHP milletvekili olduðunu, Adnan Menderes’in CHP milletvekili olduðunu unutmayalým. Üçüncü cumhurbaþkanýmýzýn aktif siyasetin içinde olduðu ve çok partili yaþamdan önce , bakan ve baþbakan olarak görev yaptýðýný biliyoruz. Celal Bayar'ýn , Atatürk için söylediði, " Seni sevmek milli ibadettir" sözü ile Ýsmet Ýnönü'nün "Vatan sana minnettardýr" özdeyiþini unutmayalým, unutturmayalým.

Söylendiði veya sanýldýðý gibi, çok partili yaþam ile demokrasi ve daha fazla özgürlük gelmediði, açýk pazar haline gelindiðini düþünelim.

Seçimde çok oy almakla, 1950 lerin yanýlgýsýna düþmenin demokrasi olmadýðýný bilmek durumundayýz.

Herkes hukukla ilgilenebilir ancak, herkesin hukukçu olma lüksü yoktur. Anayasa tartýþmalarýný sokaktaki vatandaþa indirmek, kalp nakil ameliyatýný mezbahada yaptýrmaktan farklý olamaz.

Kaymakam Kemal Beyi ve benzer konumdaki üst düzey devlet memurlarýný sözde yargýlayýp astýranlar ile-ki ayný mahkeme benzeri yapý Atatürk dahil bir çok büyüðümüzü idama mahkum etmiþtir- Menderes ve arkadaþlarýný, Deniz Gezmiþ ve arkadaþ’larýný astýran mantýk ayný mantýktýr ve ayný zihniyetin ürünüdür

Türkiye’de bugün yaþanan ve bilgi kirliliði ve hukuk ötesi uygulamalarý içeren , varlýðýna dair hiçbir iz ve emare olmayan Ergenekon Senaryosunun, ayný oyunun devamý olduðunu düþünebilirsiniz.

Türkan Saylan’a, kardelenlere, üniversite hocasý, gazeteci ve kritik görevlerdeki askerlere saldýrmanýn, ucuz kahramanlýktan öte, kaynaðý açýk olmayan sindirme, susturma ve vatandaþ arasýnda bölünmeyi zorlayan ciddi hatalar olduðunu düþünebilirsiniz. Sað-bol vb gibi yapay bir bölünme ortamý oluþturulduðu dikkate alýnmalýdýr.

Nato þemsiyesi altýnda sözde korunan Türkiye’nin, Nato’ya girebilmek için Kore’ye asker gönderdiði bilinmelidir, Bölünmüþ Türkiye haritalarýnýn Nato çatýsý altýnda uçuþtuðunu dikkatle izleyelim.

Ýncirlik’teki yabancý askeri üssün, PKK ya lojistik destek saðladýðý.

Irak’ýn kuzeyi ile ilgili uçuþ yasaðý vs. nin bu askeri üsten kontrol edildiði,

Türkiye karþýtý yapýlanmaya karþý çýkan Eþref Bitlis yönetimindeki helikopterin, Ýncirlik’ten kalkan uçaklarca engellendiði ve iniþe zorlandýðýn bilelim. Sonradan, uçaðýnýn düþürülmesi de düþünülmelidir.

Yine sözde Nato gücü tarafýndan korunan Srebrenika halkýnýn, nedeni açýklanamayacak bir þekilde infaz timlerine teslim edilip, infaz edildiðini unutmayalým. Bir Sýrp komutanýnýn suçlanmasýnýn, olayýn arkasýndaki karanlýðý aydýnlatmadýðýný gözardý etmeyelim.

Türkiye’deki kilit isimlerin bu olay ile yakýn tarihlerde infaz edildiðini unutmayalým.

Ayný þekilde Irak iþgalinin, Ýncirlikteki üsten kalkan uçaklar tarafýndan gerçekleþtirildiðini düþünelim. Ortadoðu’nun güçlü ülkelerinden olan Irak’ý darma daðýn eden Nato’nun . terör sözkonusu olunca, sizin iç sorununuz demesi dikkatli izlenmelidir.

Bugünkü siyasi ortamýn, esasa hiç deðinmeden, þekil üzerinden siyaset yapmak olduðuna dikkatle bakalým.

Geçmiþte de daha farklý deðildi.

Demokratik þekilde iktidara geldiðine inanan ve tüm yönetim yetkilerine hakim olan kiþi ve gruplar, gerçekte amatörü olduklarý bir arenada, profesyonel oyuncularla dans etmeye, dövüþmeye çalýþmaktadýr ki, iyi düþünülmesi gerekir.

Rusya’ya gitmek üzere randevu alan Menderes, ciddi sanayi yatýrýmlarý gerçekleþtirmeyi, demir-çelik tesisi kurmayý, aliminyum fabrikasý kurmayý ve Boðaz Köprüsü yapmayý planlamaktadýr. Ön görüþmeler yapýlmýþtýr.

Yabancý uzmanlarýn bazý sanayi tesislerinin özelleþtirilmesi ve/veya kapatýlmasý yolunda verdikleri raporlar dikkate alýnmamýþ, hatta ayný nitelikte sanayi tesisi kurma çalýþmalarý yapýlmýþ; gerçekte emperyalizme karþý dik duruþ sergilenmiþtir. Bu ayrýntý özenle gizli býrakýlmýþtýr. Bu yanlýþ ve yanýltýcý görüntü, siyasiler tarafýndan olduðundan farklý þekilde, siyasi reklamlarda kullanýlmýþtýr ve kullanýlmaktadýr.

Kendini Menderes’e benzetmeye çalýþanlarýn ayný dik duruþu sergilemesi, ayný kalkýnma çalýþmalarýn yapmasý, yakýn akrabalarýný ticaretten uzak tutmasý gerekir.

Menderes döneminin garip özelleþtirmelerini de inceleyelim. Belki bize söyleyecekleri vardýr.

Lütfen bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalýþmayalým. (Mumcu) Türkiye’nin sahibi olduðu uçak fabrikasýný neden ve ne zaman kapattýðýný, inceleyelim.

Türkiye’mizde, Amerikan karþýtý oluþumlarý engellemek ve susturmak için ne gibi çalýþmalar yapýldýðýný, sözde bu düþünceye karþýt olarak kurulan ve aslýnda ayný kaynaktan yönlendirilen düþüncelerin neler olduðunu inceleyelim. Bu oluþumlarýn Atatürk ve Atatürkçülüðü ulustan gizlemek. Atatürk’ü gözden düþürmek için çalýþtýðýný unutmayalým.

Askeri darbelerin tamamýnýn Atatürk ve Atatürkçü düþünceye karþý yapýldýðýný ve fakat bu amacýn hiçbir zaman açýkça ortaya konmadýðýný ve konamayacaðýný, neden ve niçinleri ile birlikte düþünelim.

Atatürk döneminin, ordu, ulusal savunma, ekonomi, eðitim, kültür, mimari konularýndaki fotoðrafýný netleþtirmek, öncesi ve sonrasýyla karþýlaþtýrmak ve iyi bilmek zorundayýz. Nasýl olup da borç bataðýna saplandýðýmýz, borç alýnan paralarýn nereye ve kimin cebine gittiðini merak edelim.

Dost ve müttefiklerimizin, kalkýnmamýza ne gibi katkýlarýnýn olduðunu, savunmamýza ne gibi katkýlarý olduðunu, hangi fabrikanýn, kuruluþuna destek saðladýklarýný, eðitime, kültüre kaç kuruþluk katkýlarý olduðunu merak edelim.
Askeri darbelerin görünen nedeni mevcut yönetimlerdir. Oysa gerçek neden, Atatürk ve Atatürkçü düþünceyi, tam baðýmsýzlýk düþüncesini etkisiz býrakma gayretidir..

1960 darbesi ile, 1924 Anayasa’sý ve bu anayasadaki milliyetçilik ve devrimciliði ayný maddeye koyan ruh unutturulmuþtur.

Devrimci ile milliyetçi, birbirine düþmanmýþ gibi, yapay bir görüntü oluþturulmuþ, yurttaþýn birbirine kýrdýrýlmasý planlanmýþ ve uygulanmýþtýr.

1971 muhtýrasý ile, devrimci kýrýmý yoðunlaþmýþ, devrimci ve milliyetçi ayýrýmý abartýlarak halka benimsetilmiþtir. Tam baðýmsýzlýktan söz eden kiþiler, yargýlanmýþ gibi yapýlarak idam edilmiþtir. Tam baðýmsýzlýk diyenler susturulmuþtur.

Saðcýlarýn solculardan intikam olmasý olarak propagandasý yapýlmýþtýr. Cahil kitle üzerinde prim bile yapmýþtýr.

1982 Anayasasý, devrimcilik sözcüðünü Anayasadan çýkarmýþ, Anayasa’nýn giriþ bölümünde, inkýlapçýlýktan söz edilmiþtir. Böylece Atatürk döneminde anayasaya konulan, devrimcilik sözcüðü yasaklanmýþ, milliyetçi ve devrimci düþmanlýðý devam ettirilmiþtir.

Devrimci ya da solculara saldýrý devlet politikasý olarak benimsenmiþ, bu þekilde propaganda yapýlmýþtýr.

Aslýnda, tam baðýmsýzlýk diyenler, Atatürkçü düþünceyi savunanlar hedef haline gelmiþtir.

Bugünkü fotoðrafa baktýðýmýzda, darbeci ve iþbirlikçilerin –aslýnda gizli servislerin- baþarýsýný görüyoruz.- Tüm darbeler, tüm saldýrýlar, Atatürk’e karþý yapýlmýþtýr, yapýlmaktadýr.

Atatürk’ü neden ve ne kadar sevdiðimize karar vermeden önce , bilgi eksiðimizi gidermemiz ve objektif düþünmek zorunda olduðumuzu unutmamamýz gerekir.












TÜRKÝYE VE KOMÞULUK

Dikkat edilirse, 1923 ile 1940 arasý, dünyanýn en hýzlý geliþen ekonomisi, Japonya, Rusya ve Türkiye’dir.

Demek ki, Türkiye ve Rusya arasýnda olabilecek yakýnlaþma, emperyalýzmin çökertilmesi olabilir… Belki de Türkiye üzerinde oynanan oyunlarýn köþe taþlarýndan biri bu…

Amerikan karþýtý olan herkes solcu, Rusya yanlýsý ve tabi ki düþman… Asýl neden ise, bölgesel iþbirliðinin önlenmesi gayreti…

Aðýr sanayi yatýrýmlarýnda, Türk ve Rus iþbirliði var… ve Amerika bu tesisleri sattýrma gayretinde… Bugünkü görünüm ise…özelleþtiriniz… satýnýz… kamuyu sanayiden çekiniz…. Uçak fabrikasý mý… herkes unuttu…

Türkiye’de Rusya düþmanlýðý oluþturulmalý ki emperyalizm güçlenebilsin. Türk ve Rus iþbirliði, Ortadoðu’da dengeleri bozar…

Köy Enstitüleri komünist yetiþtiriyor…kapatýn..

Nazým Hikmet komünist… yasaklayýn…

Rusya’dan destek alarak kurduðunuz fabrikalarý kapatýn…

Uçak fabrikasýný kapatýn… aðýr sanayi size göre deðil… hem biz size daha ucuza satarýz.

Amerikan karþýtý olanlarý yargýlýyor gibi yapýp asýn…

Tutuklayýp kodese atýn… ölmese bile ölmüþten beter olsun… Vatan haini ilen edin… moral kalmasýn…

Kürtlere özerklik verin… Ýran, Irak ve Suriye Kürtleri de özerk olup, sonra birleþir… sonra da Türkiye’ye baðlanýr…federasyon kurarsýnýz(bu da oltadaki yem)

Atatürk ve Atatürkçü düþünceden uzak durun… Neden… Tam baðýmsýz Türkiye’den söz ediyor, emperyalizme karþý duruyor… ekonomik, hukuki, kültürel, askeri… tam baðýmsýzlýk diyor…

Komþularý ile iyi iliþkiler kuruyor… ve borç para almadan kalkýnabileceðini biliyor… Bilmekten öte bunu gerçekleþtiriyor. Türkiye Ankara’dan yönetiliyor… Yabancý hayranlýðý, yabancý danýþman, yabancý bilmem ne yok…



















DARBELERÝN ARKA YÜZÜ

1960, 1971, 1980 ve devam eden olaylarýn arkasýnda, yabancý gizli servisler açýk açýk oynuyor…

Darbelerin öncesi ve sonrasýnda IMF programlarýný görebilirsiniz… Ekonomi, borç para alma ve faiz ödeme mekanizmasý üzerine kuruldu…

Darbelerin sonrasýnda hep benzer ekonomik politikalar… Ýnsanmýþ, hakmýþ, hukukmuþ, özgürlükmüþ… kimsenin ipinde deðil…

Bizi harcamaya çalýþan zihniyetin ipi ile, kuyuya inme hatasý yapýyoruz….darbe sonrasý…

Darbenin öncesi de, yeni sömürgeciliðe karþý dik durma giriþimidir…

Darbeler evrim geçirip, darbecilerle mücadele ediyoruz denilerek, farklý bir darbe yapýlýr…

Para ve kar transferi

Kaç saniyede para dünyanýn bir ucuna gönderilir…1-2-3…

Deðiþen çok þey var…

Sýcak para geliyor…iyi mi… adamlar faizle para satýyor… e tabi biz de alýyoruz… Yabancý para geliyor gibi kendimizi kandýrýyoruz. Tefeciden para alýyorsun… öte baþý bu… Etibank, Sümerbank, uçak fabrikasý, cam fabrikalarý, þeker fabrikalarý,çimento, demir-çelik…vs fabrikalarý…ne oldu size…

Özelleþtirip, bize muhtaç olun diyen dostlarýmýz…

Benim mühendisim üç kuruþluk heronu þunu bunu yapamýyor mu…

Teknolojinin neresindeyiz ve eteðimizi kimler çekiyor…kimler çelme takýyor… geliþmiþ savaþ gemisi, denizalt. Tank, top …þu ve bu yapmamýz engelleniyor mu… Kim tarafýndan, Putin tarafýndan mý… yoksa Beþar Esat mý… haýr, hayýr…Ýran mý..

Emperyalizme karþý dik duruþun bedeli aðýr…60 darbesinin nedeni ve 71…80… gizli servisler açýk açýk oynuyor da, kral çýplak dememiz engelleniyor… Demokrasi diye, bedava çay, çorba ve küçük þeyleri görüyoruz…
60 darbesini devrim sanan, demokrat kardeþler uyumaya devam ediyorlar… hep ayný oyun…
Toplu hareket etmemiz cenaze törenlerine kaldý..

Rahmetliyi iyi bilirdik…

Avrupalý insan haklarýný benden…bizden iyi mi biliyor… Türk tehdidi var diye Yunanistan’a silah satanlar benden daha mý insancýl…














Askeri Darbenin Hukuk ile Ýliþkisi

Darbe hukuk düzenine karþý yapýlýr. Darbenin bahanesi olan eylem ve iþlemler, hukuk düzenini deðiþtirmek, görünürde, karmaþaya son vermektir.

Darbeyi planlayan, þartlarý olgunlaþtýrýp, sözde daha çaðdaþ kurallar getirdiðini düþünen zihniyet, aslýnda kendisini kontrol eden baþka güçlerin yönetimindedir. Bu durumu anlayýp anlamadýklarý tartýþýlýr.

1960 darbesi, 1924 Anayasa’sýna karþý yapýlmýþtýr.

Yoksa mevcut yönetime karþý mý… Görünüþte mevcut yönetim ve uygulamalar esas alýnmýþtýr ancak , asýl hedef 1924 Anayasasý ve Atatürk düþüncesidir.

Saðcý-solcu gibi yapay ayrýmlarýn yapýlabilmesi için, insanlarýn çatýþmaya sürüklenebilmesi için, 1924 Anayasasý’nýn 2. Maddesi, devrimcilik ile milliyetçiliði birlikte sayan madde sessizce kaybedildi. Çünkü, milliyetçi ile devrimci, saðcý-solcu denilerek kavga ettirilmeli idi…

Bu kavgalar 60-80 dönemindeki nedeni düþünülemeyen çatýþmalardýr.

1980 darbesi ile, devrimcilik sözcüðü yasaklanmýþtýr. Atatürk döneminde benimsenen ve anayasaya giren bu sözcük, tehlikeli bulunmuþ olmalý.

Bu ince manevralarý, birkaç iþgüzarýn düþündüðünü sanmýyorum. Manevralar gerçekten ince.

1982 Anayasasý

Devrimcilik sözcüðü kullanýlmamýþ, baþlangýç bölümünde, inkýlapçýlýktan söz edilmiþtir. Uður Mumcu, Atatürkçü olan inkýlapçý deðil, devrimcidir diyor. Ýþin özü bu.









BÝLÝM TEKNÝK GELÝÞME VE DEVLET
Devletlerin geniþ alanlarý ve nüfuslarý kontrol edebilmesi, güçlü yapýlar oluþturmasý, bilim ve teknik geliþmeden yararlanmasý ile doðru orantýlýdýr.
Topraklarýnýn büyüklüðü, nüfusunun fazlalýðý, bu iki unsurun bir arada bulunmasý, güçlü devlet olmak için yeterli deðildir. Ortak amaç, birlikte yaþama iradesi ve iþbirliði gerekli…

ULAÞIMIN ÖNEMÝ

Amerika Birleþik devletleri, demiryollarýnýn geliþmesi, coðrafi yapýnýn ulaþýma uygun olmasý, telefon ve telgrafýn geliþmesi, sýnýrlarýn saldýrýya uygun olmamasý nedeniyle, güçlenmiþtir.

Amerika, demiryollarýnýn geliþmesi ile, ülke bütünlüðünü saðlamýþtýr.

Ayný dönemlerde, Osmanlý ülkesinde, coðrafi yapý ulaþýma uygun deðildir. Teknik ve bilimsel geliþme, tüm ülkeyi kontrol etmeye yeterli deðildir.

Amerikan coðrafyasý ile, Osmanlý coðrafyasýný karþýlaþtýrýr ve demiryollarýný döþersek, coðrafi fark ve üstünlükler görülecektir. Amerika birliðinin demiryolu ile saðlanmasý ve Osmanlý birliðinin saðlanmasý düþünüldükte, Cezayir, Fas ve Tunus’a uzanmanýn maliyeti çok ama çok fazla olacaktýr.

Arada koca bir deniz var… Haritalar masaya konuldukta, fotoðraf daha net görülecektir.

Düz ovada yol yapmak ile, daðlarý aþmak ya da aþamamak arasýnda zorluk ve maliyet farký var. Türkiye’nin ulaþým için yaptýðý masraflarý bilemiyorum… çok ciddi olduðu kesin… bir Avrupa ülkesi ayný masraf ile çok daha geniþ alanlarý birbirine baðlayabilir.

Aðrý daðýna denizyolu olmaz elbette…


PETROL ve PETROL ÜRÜNLERÝ

Her tarafý petrol olan, görünüþte zengin ülkeler, gerçekte egemen güçlerin bakkal dükkaný olarak çalýþýyor… Bol keseden petrol vererek, silah alýyor, lüks tüketim alýyor… Eðitim ve bilim önemli deðil… Özgürlük ve insan haklarý falan, egemen güçlerin yedek akçesi… Yoksa kimsenin bir önemi yok…

Suriye ile Türkiye’nin iþbirliði olasýlýðý, egemen güçler için tehlike… Türkiye-Rusya iþbirliði daha büyük tehlike… Türkiye Ýran iþbirliði de tehlike… Yunanistan ile Kýbrýs ile iþbirliði tehlike… Irak ile iþbirliði tehlike… Olaya kimin gözlüðü ile baktýðýnýz sorunu…

Perde arkasýnda deðil, açýk bir bilgi kirliliði, açýk bir psikolojik savaþ, yýllardýr sürüyor…

Gerçekten, Türkiye, Ýran, Irak ve Suriye iþbirliði, bölge barýþý, kalkýnmasý açýsýndan ciddi bir hamle olacaktýr. Bölgede çýkarlarý olan sömürgeci güçler, bu iþbirliðini baltalamak için her þeyi yapar. Tehlike burada…


Nazým Hikmet gibi bir milliyetçiyi bile vatan haini ilan ettiler… Adnan Menderes ve arkadaþlarýný sözde askeri darbe, aslýnda gizli servis oyunlarý ile görevden aldý ve susturdular. Geliþmeler, üçüncü kiþilerin isteðine göre ezberletildi. Herkes her þeyden o kadar emin ki, gerçek fotoðrafý görme isteði olmadý.

Sað sol çatýþmasý diye ahmakça bir oyunu önümüze koydular. Binlerce insanýmýz bir kör dövüþüne kurban gitti…

PSÝKOLOJÝK SAVAÞ

Soðuk Savaþýn iki süper arasýnda meydana geldiði düþünülür. Oysa bu görüntünün arkasýnda, taraf tutmasý gerektiðini düþünen ülkelerin kendi istekleri veya tercihleri ile savaþ alaný haline gelmesi durumu vardýr.

ABD ile iþbirliði yaptýðýný düþünen Menderes hükümeti, bir darbe ile yýkýlýr. Darbeyi kimin yaptýðý, sað-sol, devrimci –milliyetçi çatýþmasý, soðuk savaþýn, aslýnda psikolojik savaþýn bir görünümüdür.

Ordu ile, halk arasýnda üstü kapalý bir çeliþki olduðu görüntüsü yaratýlmaya çalýþýlýr. Halk Menderesi sevmektedir. Ordu halkýn sevdiðini alaþaðý etmiþtir görüntüsü oluþturulmaya çalýþýlmýþtýr.

Sol veya solcu görünen parti veya eðilimler, ordu ile birlikte iþbirliði yaparak, darbe yapmýþ gösterilmiþtir. Gerçek nedir sorusu, propaganda çöplüðü içinde gizlenmiþtir.


BUGÜNÜN FOTOÐRAFI
10 Aðustos 2011 Çarþamba

Ergenekon, Balyoz, Kafes, ve benzer adlarla , baðýmsýz yargý adý ve kimliði kullanýlarak, ordu tasfiye edilmek istenmektedir.

PKK denilen taþeron tetikçiler ile, aslýnda gizli gizli görev yapan bilinen güçler ile savaþýlmasý gerekirken, kendi güçlerimiz çatýþtýrýlmaktadýr. Görüntü, sað-sol çatýþmasý, alevi –sünni çatýþmasý gibi baþkalarýnýn tezgahladýðý, iþbirlikçi yarým akýllýlarýn desteði ile uygulanan bir senaryo…

Kanserli hücrelerin yayýlmasý, metastas hali sözkonusu….

Üç savcý ve beþ hakim cepheye sürülerek, yürütme, istediðini hapse attýrýp, istediðinin göreve gelmesi veya istemediðinin engellenmesini saðlamaktadýr.

Baðýmsýz yargýya biz talimat veremeyiz gibi bir savunmanýn arkasýnda, hukuk kurallarýna uyan hakimlerin tasfiye edilip, sürgüne gönderilmesi, askerlerin sivil yargýya tabi olmasý görüntüsü altýnda, askerlerin özel yargýya tabi tutulup, onlarca paþa ve albayýn , subay ve astsubayýn hapse atýlmasý saðlanmýþtýr.

Sorarlarsa, baðýmsýz yargý…biz karýþamayýz denmektedir. Gerçekte savcýlýðýn idari birim olduðunu ve istenen davanýn açtýrýlmasýnýn mümkün olduðunu biliyoruz.

Ýstenen kiþilerin tutuklanmasý istenip, tutuklamaya karþý çýkan yargýçlarýn, sürgüne gönderildiðini, pasif görevlere atandýðýný görüyoruz.

Konumuz neydi… soðuk savaþ… bu savaþý sýcak sýcak yaþayanlar bizleriz.


Psikolojik savaþ, dik durmasý gereken vücudun, kendi organlarý ile çatýþmasý ortamýný hazýrlamýþtýr. Soðuk veya psikolojik savaþýn cephesinde, süper güçler yoktur. Onlar senaryo yazýp, sahneye koymaktadýr.

Gerçekten 60 darbesi, Amerika ile Menderes hükümeti arasýnda hesaplaþmadýr. Elbette silahlar eþit deðil.

Darbe sonrasýnýn maliye bakaný, Menderes döneminde, ekonomi yönetiminde söz sahibi olamamýþ olan bir ÝMF çalýþanýdýr.

Sayfalar arasýnda kalan bu ayrýntýyý incelerken, ABD, Dünya Bankasý ve IMF nin ayný takýmýn oyuncularý olduðunu bilmemiz gerekir.

Amerika karþýtý olan, ünlü veya ünsüz herkesin, vatan haini ilan edildiðini görüyoruz. Nazým Hikmet de böyle, Deniz Gezmiþ de…



TUTUKLU KÝÞÝLER

Ergenekon, Balyoz vs adlarla tutuklanan askerlerin incelenmesi gerek.

Bu kiþiler hep veya çoðunlukla kilit noktalarda mý… Örneðin Dursun Çiçek… amiralliðe terfi edecek konumda… ve belki de çok daha önemlisi Genelkurmay’daki görevi… 1915 olaylarý, Tehcir konusunda uzman.. Dikkat edilmesi gereken bir ayrýntý olduðunu düþünüyorum.

Diðer görevleri ve çalýþma alanýný bilemem… bilmemem gerekir. Çalýþmalarý ve raporlarý konusunda, arþivi konusunda bilgi sahibi deðilim. Normalde de bilgi sahibi olmamam gerekir.

Ermeni Soykýrýmý, 1915 vs denilince, birden bire ABD, NATO , CIA ve Avrupa Birliði ile karþýlaþýyoruz. Bu konularda çok þey bilmek, belki de tutukluluk sebebi.

Ýþgal dönemi mahkemeleri ile ayný mantýk… Kilit noktalardan seçilecek kiþileri cezalandýr. Karar veren baðýmsýz yargý falan deðil… talimat gereði…

Olayýn arkasýnda, askeri darbeler…1960, 1971, 1980.. görülebilir… ve 2003…



KUVVETLER AYRILIÐI NASIL BÝRÞEY

Ergenekon soruþturmasý denilerek hukukun aðzý burnu daðýtýldý. Haberal adlý, bir üniversite ve bir televizyon sahibi, profesör tutuklandý… iki yýldýr tutuklu… ve hasta..

Ergenekon üyesi ve/veya yöneticisi olmakla suçlanýyor. Üç yýldýr varlýðýna dair en ufak inandýrýcý bir kanýt olmayan soyut bir terör örgütü…

Haberal, gerekçesiz olarak tutukluluðun devamýna karar veren 9 yargýç hakkýnda, tazminat davasý açtý. Niteliði gereði Yargýtay’da görüldü dava… ve 9 yargýç tazminat ödemeye mahkum edildi.

Ayný aðýr ceza mahkemesinde olup, kararlara muhalif olan hakim hakkýnda tazminat davasý açýlmadý. Ama o hakim baþka yere tayin edildi.

Tazminat ödemesi gereken ve karar, Yargýtay Genel Kurulunca onanan hakimler, ayný davaya bakmaya devam ediyor. Yasal bir engel var mý bu duruma diyenlere… yasal engel yok, hukuki engel var… Tarafsýzlýðýnýza kuþku düþmemeli…

Bunun açýklamasý olabilir mi… olur tabi… bu hakimlerin derhal, HSYK tarafýndan o görevden alýnmasý gerekir. Olmadý þimdi. Ýdare, istediði kiþiyi HSYK ya getirebilir, istediði hakimi istediði yere gönderebilir… Kuvvetler ayrýlýðý nerde…

Þehitlere kelle dediði için 3 kuruþ manevi tazminat ödemesine karar verilen baþbakan, karar veren hakim hakkýnda ne yaptý dersiniz.

Sen misin bu kararý veren…

HSYK seçimlerinde, bakanlýk tarafýndan, blok liste çýkarýlmasý, tarihe geçecek incilerden biri…

Ýdare, Ergenekon Terör örgütünü gerekçe göstererek, savcýlara talimat verip, istediði kiþi hakkýnda, gece aramasý, telefon dinlemesi vs. her þeyi yaptýrabiliyor. Sonra da, ben karýþmam baðýmsýz yargý yaptý diyor…

Ýstihbarat ve emniyet birimlerimiz, bir hafta içinde, böyle bir örgütün varlýðýný netleþtiremez mi… 3 yýl… el insaf…

Ve bunca zamana karþýn bir kanýt yok, aranmýyor da… tutuklamalara açýk kapý… hukuka aykýrý tabi…

-9 yargýç görevden ayrýlmak zorunda

-Ergenekon bahane edilerek tutuklama yapýlamaz, baþka bir teminat aranabilir ama tüm tutuklular serbest býrakýlmalýdýr.

-Ýddianameler açýk ve net suç tanýmý yoksa, reddedilmeli,

-Þüphe üzerine dava açýlamamalýdýr

-Haberal için deðiþtirilen ve hakimlere tazminat davasý açýlmasýný engelleyen yasa, deðiþtirilmelidir.

- Bir veya bazý delillerde sahtelik olmasý, o delillerin geçersizliði, aleyhe kullanýlamayacaðý anlamýna gelir.

Þüpheden sanýk ne zaman yararlanýr

Hükümde yararlanýr denemez. Yargýlamanýn her aþamasýnda, þüpheyi gerektiren durumlar, sanýk lehine yorumlanýr… Yasal dayanaðýný tüm hukukçular bilmek durumunda….

Var olmayan bir örgüt üyeliði, iþlenemez suç olmaz mý… olur. Bu konuda deðerlendirmeyi Yargýtay yapmalý… ancak… þüpheli bir durumun tutuklamaya neden olmasýný gerektirecek, ciddi ve inandýrýcý nedenler olmalýdýr.

Þüphe halinde tutuklama olmaz… baþka tedbirler düþünülebilir.. Ýþlenemez bir suçu iþlenebilir hale getiremeyiz… O halde…

Televizyonda bazý beyler konuþur… Yargýnýn iþine karýþmayýz…

Savcýlýk idareye baðlýdýr…bu durum susarak geçiþtirilir ve sanki savcýlýk yargý imiþ gibi bir görüntü oluþturulur.

Kural olarak, idare mahkemeye talimat veremez ama savcýya talimat verir.

Açýkça talimat vermediði hakime, maaþýndan, tayinine kadar, görev yerine kadar… sen anlarsýn… talimatý verebilir. Anlamayana anlatýrlar.

Bir savcýnýn çocuðunun çizgi film CD lerine, Ergenekon delili diye el konulabilir…

Ergenekon senaryosunun yazarý

Bir senaryo yazarý, bir beyin takýmý olmalý… Takým… Kaç kiþi olduðu belli deðil…

Atatürk’e, Kurtuluþ Savaþýna, tam baðýmsýzlýktan yana olanlara, belki Boðazlýyan Kaymakamýna kadar gideceðiz.









DARBE ve MUTASYON

Darbeler hangi amaçla yapýlmýþ ya da yaptýrýlmýþtýr. Gerçekten vatan ve millet aþký ile tutuþan kiþiler mi darbe yapmýþtýr yoksa olaylarý ve geliþmeleri yönlendirmek isteyen birileri mi darbe yaptýrmýþtýr.

Bilgi kirliliði ve propaganda sayesinde, 60 darbesinin rövanþý olarak 12 Mart 1971 sürecinin yaþandýðý gibi bir hava oluþturulmaya çalýþýlýr. Adnan Menderes ve bakanlarýný sözde yargýlayýp astýranlar, Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarýný sözde yargýlatýp astýrmýþtýr. Mahir Çayan da yargýlanmadan infaz edilmiþtir.

Saðcý-solcu kandýrmasý ile, kardeþleri dövüþtüren zihniyet, Amerika ve Avrupa’nýn karþýsýnda çýkarýlacak en küçük sesi bile susturmuþtur.

Sað-sol þamatasýný, alevi-sünni çatýþmasý oyununu , bilgisayar oyunu gibi pazarlamýþlardýr. Bir dönem etkili de olmuþtur. Bugün, bu yazýyý yazdýðým 2009 tarihi itibarý ile, sað-sol, sizin gazete-bizim yazar kandýrmacasýnýn derin izleri devam etmektedir. Oyle görünüyor ki, daha uzun yýllar sürecek...

Sen mi ülkeni daha çok seviyorsun ben mi... Aþk olsun yani... 1924 Anayasa’sýnýn sessizce deðiþen maddesi, aslýnda ulusal birliði göstermiyor mu....
,

(1924 Anayasasý)

Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçý, Devletçi, Lâik ve Devrimcidir.

Beyinler öyle yýkanmýþtýr ki, milliyetçilik ile devrimciliðin , halkçýlýðýn, devletçiliðin
birlikte düþünülemeyeceði gibi ithal bir düþünce beyinlere kazýnmýþtýr.

12 Eylül döneminde, devrimcilik sözcüðü adeta yasaklanmýþtýr. Samsun Devrim Lisesi de bundan payýný almýþtýr. Devrim tarihi adý, inkýlap tarihi olarak deðiþtirilmiþtir.

Fakültede dahi ayný melodi dinlendi.... Bilimden nasibimizi aldýk böylece...

Önceki dönemde ailelerin tercihine býrakýlan din dersi, 1982 anayasasý ile zorunlu hale getirilmiþtir. Ýlk etapta, din kültürü ve ahlak adý ile, birilerini uyutarak getirilen, yumuþak görünümlü hükümler, zorunlu din dersi adý altýnda gerçek kimliðine kavuþmuþtur.

Rabýtanýn gündemde olduðu dönemde, üniversitede, Türk Dili adý altýnda, siyaset kokan, bilimsellikten nasibini almamýþ kitaplar pazarlandý. Bir arkadaþýmýz bu dersten sýnýfta kaldý ki, o arkadaþýn okutman olarak ortalýkta gezen kiþiden daha iyi Türkçe bildiðinde bir kuþkum yok.

En basit ölçek üniversite giriþ sýnavýdýr. O okutman niye hukuða giremedi... Dil aþkýndan mý...

Ergenekon senaryosu, Mutasyon Geçirmiþ Evrimleþmiþ Bir darbe mi,... Hedefte olanlara bakýnýz... Sað sol, alevi sünni benzeri garip bir bölünmeye neden oluyor yurttaþlar arasýnda.

Hukuk bilgimizi tepetaklak etmeye çalýþan garip bir tutuklama, sorgulama, yargýlama süreci var. Hukuk mantýðý ile düþünmeyen, düz mantýk... suçu yoksa beraat eder... mantýðý ile, terör estiriliyor.

Yargýtay telefonlarý, yargýç telefonlarý, savcý telefonlarý dinleniyor... vatandaþ dinleniyor. Haberleþme hürriyeti güme gitti... mahkeme kararý ile imiþ... iyi de mahkemenin baþka iþi yok mu...

Siyasiler savcýlarýn (güncel adýyla Ergenekon savcýlarýnýn) tutumunu, baðýmsýz yargý diye tanýmlamaya çalýþýyor. Savcýlýk ile mahkemeler karýþtýrýlýyormuþ gibi yapýlýyor. Savcýlýk bir idari birimdir ve idarenin talimatý ile ceza davasý açar. Bu noktanýn baðýmsýz yargý ile ilgisi düþünülemez.

Açýlan ceza davasýna bakan yargýç açýsýndan baðýmsýzlýk ileri sürülebilir.

Yargýçlarýmýz da idarenin baskýsý altýnda…















ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESÝ GÖRÜNMEYE ÇALIÞANLAR

Tarih 2009... Fansa’da, Ermeni Soykýrýmý Yok demek suç...

Ýsviçre’de, Ermeni Soykýrýmý yok demek suç...

Baþkasý var mý.... (bilmiyorum.) Sürüsüne bereket… olmaz mý..

Türkiyenin yerini bilmeyip, adýný söyleyemeyen bir ýsým ülkeler var…

ABD her yýl, soykýrýmý kabul ederim haa... diye baþlayarak dilek ve temennilerini sunar. Pek çok meclis, bu yönde karar alýr.

Domuz gribi konusunda, grip ve sair salgýn hastalýk konusunda, kanser ve yer çekimi kanunu konularýnda da karar alsanýza... Hastalýðý yasak edin de görelim.

Bu kahramanca çalýþmalar, özgürlükler ülkelerinde yapýlýr.

Terör amaçlý kullanýlan mayýnlar, roketatarlar, silahlar... malum ülkelerin imalatý. Ýþkence aletleri de öyle... Hangi özgürlük demiþtiniz...
















ASKERÝ DARBENÝN HUKUK ÝLE ÝLÝÞKÝSÝ

Darbe hukuk düzenine karþý yapýlýr. Darbenin bahanesi olan eylem ve iþlemler, hukuk düzenini deðiþtirmek, görünürde, karmaþaya son vermektir.

Darbeyi planlayan, þartlarý olgunlaþtýrýp, sözde daha çaðdaþ kurallar getirdiðini düþünen zihniyet, aslýnda kendisini kontrol eden baþka güçlerin yönetimindedir. Bu durumu anlayýp anlamadýklarý tartýþýlýr.

1960 darbesi, 1924 Anayasa’sýna karþý yapýlmýþtýr.

Yoksa mevcut yönetime karþý mý… Görünüþte mevcut yönetim ve uygulamalar esas alýnmýþtýr ancak , asýl hedef 1924 Anayasasý ve Atatürk düþüncesidir.

Saðcý-solcu gibi yapay ayrýmlarýn yapýlabilmesi için, insanlarýn çatýþmaya sürüklenebilmesi için, 1924 Anayasasý’nýn 2. Maddesi, devrimcilik ile milliyetçiliði birlikte sayan madde sessizce kaybedildi. Çünkü, milliyetçi ile devrimci, saðcý-solcu denilerek kavga ettirilmeli idi…

Bu kavgalar 60-80 dönemindeki nedeni düþünülemeyen çatýþmalardýr.

1980 darbesi ile, devrimcilik sözcüðü yasaklanmýþtýr. Atatürk döneminde benimsenen ve anayasaya giren bu sözcük, tehlikeli bulunmuþ olmalý.

Bu ince manevralarý, birkaç iþgüzarýn düþündüðünü sanmýyorum. Manevralar gerçekten ince.

1982 Anayasasý

Devrimcilik sözcüðü kullanýlmamýþ, baþlangýç bölümünde, inkýlapçýlýktan söz edilmiþtir. Uður Mumcu, Atatürkçü olan inkýlapçý deðil, devrimcidir diyor. Ýþin özü bu.








TUTUKLAMA TAZMÝNAT ve YASALAR



Haksýz tutuklama nedeniyle tazminat

Haksýz ve hukuka aykýrý bulunan tutukluluðun devamýna dair karar nedeniyle, karar veren hakimlere karþý tazminat davasý açýlýrsa ne olur… Böyle bir davanýn kabulüne karar verildi ki, olaya uygun olduðunu düþünüyorum.

Bir siyasi çýktý, bu kararý eleþtirdi ve hangi kanuna dayanýyorlar bu tazminat için diye eleþtirisini yaptý.

Yasada açýkça, usulsüz tutukluluðun devamý kararý tazminatý gerektirir demek durumunda deðil. Haksýz eyleme iliþkin genel hükümler vardýr ve bunun yanýnda Medeni Yasa’nýn 1. Maddesi vardýr. Hukukçu, bu konuda yasal düzenleme yok diyemez. Çünkü, Medeni Yasa’nýn 1. Maddesi ona yol göstermektedir.


Tutuklulukta makul süre

Tutuklanan kiþilerin, makul süre içinde yargýlanmayý ve soruþturma veya kovuþturma sýrasýnda serbest býrakýlmayý isteme haklarý vardýr. Serbest býrakýlma ilgilinin yargýlama süresince duruþmada hazýr bulunmasýný veya hükmün yerine getirilmesini saðlamak için bir güvenceye baðlanabilir. (Any.m.19)

Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi

Madde 5

Özgürlük ve güvenlik hakký
1.Herkesin kiþi özgürlüðüne ve güvenliðine hakký vardýr. Aþaðýda belirtilen haller ve yasada belirlenen yollar dýþýnda hiç kimse özgürlüðünden yoksun býrakýlamaz.

a) Kiþinin yetkili mahkeme tarafýndan mahkum edilmesi üzerine usulüne uygun olarak hapsedilmesi;
b) Bir mahkeme tarafýndan, yasaya uygun olarak, verilen bir karara riayetsizlikten dolayý veya yasanýn koyduðu bir yükümlülüðün yerine getirilmesini saðlamak için usulüne uygun olarak yakalanmasý veya tutulu durumda bulundurulmasý;

c) Bir suç iþlediði hakkýnda geçerli þüphe bulunan veya suç iþlemesine ya da suçu iþledikten sonra kaçmasýna engel olmak zorunluluðu inancýný doðuran makul nedenlerin bulunmasý dolayýsýyla, bir kimsenin yetkili merci önüne çýkarýlmak üzere yakalanmasý ve tutulu durumda bulundurulmasý;

d) Bir küçüðün gözetim altýnda eðitimi için usulüne uygun olarak verilmiþ bir karar gereði tutulu durumda bulundurulmasý veya kendisinin yetkili merci önüne çýkarýlmasý için usulüne uygun olarak tutulu durumda bulundurulmasý;
e) Bulaþýcý hastalýk yayabilecek bir kimsenin, bir akýl hastasýnýn, bir alkoliðin, uyuþturucu madde baðýmlýsý bir kiþinin veya bir serserinin usulüne uygun olarak tutulu durumda bulundurulmasý;
f) Bir kiþinin usulüne aykýrý surette ülkeye girmekten alý konmasýný veya kendisi hakkýnda sýnýr dýþý etme ya da geriverme iþleminin yürütülmekte olmasý nedeniyle usulüne uygun olarak yakalanmasý veya tutulu durumda bulundurulmasý;

2. Yakalanan her kiþiye, yakalama nedenleri ve kendisine yöneltilen her türlü suçlama en kýsa zamanda ve anladýðý bir dille bildirilir.

3. Bu maddenin 1.c fýkrasýnda öngörülen koþullara uyarýnca yakalanan veya tutulu durumda bulunan herkes hemen bir yargýç veya adli görev yapmaya yasayla yetkili kýlýnmýþ diðer bir görevli önüne çýkarýlýr; kendisinin makul bir süre içinde yargýlanmaya veya adli kovuþturma sýrasýnda serbest býrakýlmaya hakký vardýr. Salýverilme, ilgilinin duruþmada hazýr bulunmasýný saðlayacak bir teminata baðlanabilir.

4. Yakalama veya tutuklu durumda bulunma nedeniyle özgürlüðünden yoksun kýlýnan herkes, özgürlük kýsýtlamasýnýn yasaya uygunluðu hakkýnda kýsa bir süre içinde karar vermesi ve yasaya aykýrý görülmesi halinde kendisini serbest býrakmasý için bir mahkemeye baþvurma hakkýna sahiptir.

5. Bu madde hükümlerine aykýrý olarak yapýlmýþ bir yakalama veya tutulu kalma iþleminin maðduru olan herkesin tazminat istemeye hakký vardýr.


Madde 6

Adil yargýlanma hakký
1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuþ baðýmsýz ve tarafsýz bir mahkeme tarafýndan davasýnýn makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açýk olarak görülmesini istemek hakkýna sahiptir. Hüküm açýk oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararýna, küçüklerin korunmasý veya davaya taraf olanlarýn özel hayatlarýnýn gizliliði gerektirdiðinde, veya davanýn açýk oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceði bazý özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceði ölçüde, duruþmalar dava süresince tamamen veya kýsmen basýna ve dinleyicilere kapalý olarak sürdürülebilir.

2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluðu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayýlýr.

3. Her sanýk en azýndan aþaðýdaki haklara sahiptir:

a) Kendisine yöneltilen suçlamanýn niteliði ve nedeninden en kýsa zamanda, anladýðý bir dille ve ayrýntýlý olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasýný hazýrlamak için gerekli zamana ve kolaylýklara sahip olmak;

c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceði bir savunmacýnýn yardýmýndan yararlanmak ve eðer savunmacý tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatýn para ödemeksizin yardýmýndan yararlanabilmek;

d) Ýddia tanýklarýný sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanýklarýnýn da iddia tanýklarýyla ayný koþullar altýnda çaðýrýlmasýnýn ve dinlenmesinin saðlanmasýný istemek;

e) Duruþmada kullanýlan dili anlama dýþý veya konuþma dýþý takdirde bir tercümanýn yardýmýndan para ödemeksizin yararlanmak.


Teorik olarak güzel de, pratikte, keyfiyet aðýr basýyor. Ergenekon terör örgütü meselesi gibi… Böyle bir þey olmadýðýný herkes biliyor veya çoðunluk biliyor… Türkan Saylan Hocamýzý terör örgütü ile iliþkilendirmeye çalýþmak, ve diðerlerini… anlaþýlýr gibi deðil demeyeceðim… Anlaþýlýr… Tartýþalým… birlikte…











VERGÝ ve VERGÝ CEZALARI ÝLE EKONOMÝYÝ YÖNLENDÝRMEK

Tarým ürünü ithal ediyoruz… canlý hayvan ithal ediyoruz..
Ülke topraklarýmýz geniþ ve örneðin mercimeðin anavataný burasý… onu dahi ithal ediyoruz.. Pamuk ithali olacak þey deðil.
Tarýmsal girdilerden önemli kalem, mazot ve gübre… petrolümüz olmadýðýndan pahallý deðil… Fiyatýn % 80’i vergi… Evet evet vergi… ÖTV ve KDV yi de ithal ettiðimiz söylenemez.

Tarýmsal üretim ve hayvancýlýkta, maliyeti artýran en önemli kalem mazot… ve gübreler, yemler… Küspe üreten þeker fabrikalarýný özelleþtirmekteki mantýk, akaryakýt fiyatlarýný yüksek tutmaktaki mantýk, gübre fiyatlarýndaki mantýðý, anlayan bana da anlatsýn….

Devlet gelirleri, akaryakýta dayanýyor diyemeyiz. Atatürk döneminde, KDV ve ÖTV mi vardý… Saat gibi çalýþan bir ekonomi ve hýzlý kalkýnma…

Benzin ve mazottaki tüm vergileri kaldýrsak, yine tarým ürünü ve hayvan ithal etmek zorunda kalýr mýyýz…
Bunu da uzmanlarý hesaplasýn…

Sýcak para komedisi ile, yabancýlara faiz ödüyoruz… Alýþtýk buna…
Gel sevgili ve sayýn vatandaþým…anayasaya oy ver… herkes hukuk doktoru, herkes ekonomi uzmaný, herkes yönetim hukuku uzmuný…

Yalan rüzgarý dizisi ile mutlu olan insandan, askeri doktrinler, maliye politikalarý, hukuk, mahkeme ve yargýlama gibi konularda, görüþ sor… Ama benzin ve mazottan alýnan vergileri sorma… çünkü sonucu biliyorsun…

Aslýnda görüþ falan sorma, istediðini onaylat… Kararý sen verdin olacak…

Böyle bir süreci kanser tedavisinde uygulamazsýn elbette… Nedeni açýk deðil mi…


TÜRKÝYE’NÝN KONUMU

Türkiye, imparatorluklar kültürü üzerine kurulmuþ, coðrafi þartlarýndan kaynaklanan ulaþým maliyetleri ne raðmen, yetkin ellerde, hýzlý geliþme gösterebilmiþ bir ülkedir.

Gerçekten, Türkiye, Rusya ve Japonya’nýn hýzlý geliþtiði bir dönem yaþanmýþtýr. Ulaþýmý ilerletmek için, ülke demiryollarý ile kaplanýrken, 1926 yýlýnda, uçak fabrikasý kurulmuþ olmasý, düþünce olarak bile hoþ görünmektedir.

Yabancý devletlerden borç para almadan , hýzlý bir kalkýnmayý gerçekleþtirdiðimiz bir Atatürk dönemi var. Bu gerçeði gizlemek ve Atatürk dönemini karalamak için, yoðun bir psikolojik savaþ uygulanmýþtýr ve devam etmektedir.

Kalkýnma için yabancý yatýrýmcýya, yabancý paraya ihtiyacýmýz var inancý, bilgi kirliliði ve psikolojik saldýrýdan baþka bir þey deðildir.

Türkiye, bir kýsým Avrupa ülkelerine uçak satmýþtýr. Bu uçak fabrikalarý, yabancý yatýrýmcý veya borç para ile yapýlmamýþtýr. Teknoloji Alman teknolojisidir. Ýhtiyacýmýz teknoloji dir. Nitekim, Rusya’dan demir-çelik fabrikalarý konusunda, teknik destek alýnmýþtýr. Bu fabrikalar, fabrika kuran fabrika niteliðindedir.

Türkiye, 1947 yýlýnda, borç para almaya, savunma konusunda borçlanmaya baþlamýþtýr…
Faiz ve kredi saldýrýsý baþlamýþtýr. Aslýnda kibar görünümlü bir örümcek aðý çevresinde uçmaya baþladýk.

Kredi ile silah satanlar, silah satýþ kredisini yardým diye tanýttýlar. Bu yönde propaganda yapmamýzý istediler. Ünlü Marshal yardýmlarý, aslýnda yardým deðil, satýþ kredisidir.

Satýcý ne isterse ve nasýl isterse onu satacak, ne istemezse onu dikte edecektir.

Bilgi kirliliði ve propaganda ayný takýmýn oyuncusu… Kalkýnma için borç para almanýn gerekli ve zorunlu olduðu inancýnda… Adnan Menderes’in onaylamadýðý ekonomi politikalarý nedeniyle, hükümetten ve Türkiye’den ayrýlmak durumunda kalan kiþi , ÝMF görevlisi olarak, güney Amerika’da görev yapmýþ, 60 darbesi sonrasý, Türkiye’ye gelerek, maliye bakaný olmuþtur. Bu ayrýntýnýn iyi okunmasý gerekir.

BÝLÝM ve TEKNÝK TAM OLARAK NEYÝ KAPSAR…

Devlet canlý bir organizmadýr. Bütün canlýlar gibi, yaþamak ve kendini korumakla görevlidir.

Ýnsan vücudu, dýþarýdan gelen saldýrýlara olduðu gibi, kendi bünyesine katýlmýþ olan, zararlý maddelere ve organizmalara karþý savunma konumundadýr.

Canlý olarak, su ve besin gereksinmemizi karþýlamak, canlýlýða zarar verecek her türlü canlý veya cansýz varlýklara karþý korunmak durumundayýz. Organizma, belli bir düzende çalýþmak zorunda. Kalp atýþý düzensizleþirse, böbrek görevini yapamazsa, pankreas görevini yapamazsa, gerekli önlemleri almamýz gerekir.

Bilim ve teknoloji insanýn yaþama savaþýna her yönüyle destek olmak durumundadýr.



BUGÜN
17 Aðustos 2011 Çarþamba
Askerlerimize saldýrý yapýldý. Ýlk açýklamaya göre 8, gelen haberlere göre 12 þehit var… Sorun Amerikan destekli, Ýncirlik, Kuzey Irak destekli , Kandil merkezli görünen , aslýnda Amerika ve Avrupa destekli terör…

Bize düþman olarak PKK gösteriliyor… iþin gerçeði onlar tetikçi… baþka iþbirlikçiler de var. Birlikte, iðrenç bir oyun sergiliyorlar. Türkler ve Kürtler çatýþýyor gibi yalan rüzgarý oynuyor.

Bizim askerimizin baþýna çuval geçiren hergeleyi, beyler gibi karþýladýk. O yaratýk ülke sýnýrlarýndan geçirilmemeliydi. Türkiye zararýna çalýþan gizli servis elemanlarýný biliyoruz… Bildiðimizle kalýyoruz.

PKK nýn, aslýnda Amerika’nýn canýna okuyan komutanlar tutuklu… bizim mahkemelerimiz tutukladý… bizim savcýmýz tutuklama istiyor… Açýklamak mümkün deðil… Hukuk ötesi bir durum..

Ýþ yargýya intikal etti … yargýya karýþýlmaz gibi bir hedef saptýrma var.

Hükümet istediði özel yargýyý kurdurabilir… istediði meclis kararýný çýkarabilir… istediði yasayý yapabilir… istediði hakim ve savcý tayinini yaptýrabilir… E hani yargý baðýmsýzdý…

Tutuklamalar, mahkumiyetler, infaz þekilleri, hükümetin keyfiyetinde… yetkili ve sorumlular…

Seçim sonuçlarýný bilgisayarda harmanlayan Amerikan þirketi… Kandil ile baðlantýlý mý deðil mi…

Kimin milletvekili olacaðý, kimin olmayacaðý bir bilgisayar oyunu… yerli deðil…





BU OYUNUN KURALI VAR MI

Kendi askerinin elini kolunu baðlayýp cepheye sürer misin… Askeri hareketsiz býrakýrsan, savunma görevini kim yapacak… Bu anlamda, bir yandan bakarsan anlamsýz ve tehlikeli, diðer taraftan, yani gizli servisler tarafýndan bakarsan, baþarýlý bir çalýþma…

Askerliðin hiçbir tarafýný bilmeyen ve kendini cesur hukukçu sanan bir tiyatro grubu, oynananýn bir oyun olduðunun farkýnda bile deðil…

Yargý baðýmsýz, biz ne yapalým diye hukukun arkasýný dolananlar da oyunu kendi senaryolarý sanýrý. Gerçekte ise, satrancýn piyonu olabilirler…

Ben bilgisayar programýndan anlamam… ama iþin ustalarý, seçim sonuçlarýný istedikleri þekilde hesaplayacak program yapamýyorlarsa, bir þey bilmiyorlar demektir.

Benim aklýmýn köþesinden geçmeyecek programlar varsa… ki var… sonuç baþtan belli…

Hukukçu olarak, gizli oy açýk sayým, insan haklarý, eþitlik… gibi terimlerin çevresinde dönüp dururum.

Devam eden, adý konmamýþ savaþýn cephesine, özel yetkili mahkemeleri ve onlara düzmece bilgi taþýyan birimleri göndermeliyiz… Savaþ, baþlamadan biter… Düþman senin delikanlý askerin deðil… onlar gibi deðil… düþman, tam bir cambaz, hokkabaz… yerine göre þarlatan…

Ýnanacaðýn ve güveneceðin kiþiyi tanýmýyorsan, oyunu baþtan kaybettin.. (20 Aðustos 2011 Cumartesi)












Demokrasi ne kadar demokrat

Demokrasý, yönetilenin yönetenini serbest iradesi ile seçmesi… ya da ben öyle biliyorum.

Sandýk baþýna gidip, gizli oy açýk sayým ile seçme hakkýmýzý kullanýyoruz.

Gizli oy, serbest oy mu…düþünülmeli… Bilgi kirliliði gýrtlaða kadar…propaganda ve reklamlar olabildiðince…tehdit, gözdaðý vs. gibi iradeyi sakatlayan ayrýntý sýradan þeyler… bu arada sahte oylar falan…
Açýk sayýmda, kim kaç oy aldý, anýnda görüyorsunuz. Sonra bu oylar bilgisayar ortamýnda toplanýyor… (Ahmet’in oyu Mehmet’e yazýlabilir…sehven)

Avukatým …yaptýðým iþ belli…Bilgisayarý birkaç þekilde kullanýrým.. biri daktilo olarak…internet gezintisi… hukuk programlarý…bitti.

Þunu gönül rahatlýðý ile söyleyebilirim…Program yapan uzmanlar, istedikleri kiþiyi kazandýrýp, istemediklerini kaybettiremiyorsa, bu iþi bilmiyorlar demektir…

Ýyi bildiklerinde kuþkum yok…þöyle bir hukuki sonuç görünüyor….bilgisayar ortamýndaki sayým, açýk sayým deðil…

Gizli oy tamam, açýk sayým tamam deðil..

Sonuç… yaþasýn demokrasi…












SOYKIRIM YALANININ KÖKENÝ ÜZERÝNE



1. Nutuk’dan

Efendiler, Ýstanbul'dan gönderilen 19 Þubat 1920 tarihli yazýda, «Ýngiliz Dýþiþleri Bakanlýðý'ndan Ýstanbul'daki siyasî temsilciliðine gelen ve siyasî temsilcilik tarafýndan da resmen hükûmete yapýlan sözlü tebligatta, padiþahlýk baþkentinin Osmanlý Devleti'nde býrakýldýðý bildirilmiþ; fakat bununla birlikte,

Ermeni katliamýnýn durdurulmasý ve Yunanlýlarla bütün Ýtilâf Devletleri'nin kuvvetlerine karþý olan tutumumuzun deðiþtirilmesi istenmiþ; aksi takdirde, barýþ þartlarýnýn deðiþtirilmesinin muhtemel bulunduðu da ayrýca ifade edilmiþtir» denilmekte ve bazý hususlar,

özellikle «þikâyete yol açacak en küçük olaylara bile meydan býrakýlmamasý» tavsiye edilmekteydi.

Efendiler, bu sözlü vaadin arkasýndaki anlam ve maksat ne olabilirdi? Yunanlýlarýn, Fransýzlarýn ve daha baþkalarýnýn iþgali altýnda bulunan vatan topraklarýndan baþka, Ýstanbul'un da alýnmasý
kararlaþtýrýlmýþtý.

Ancak, ileri sürülen þarta uyulursa, Ýstanbul'u almaktan vazgeçeriz mi, denilmek isteniyordu? Yoksa, Yunanlýlarýn, Fransýzlarýn, Ýtalyanlarýn iþgalleri zaten geçicidir, Ýtilâf Devletleri, yalnýz Ýstanbul'u alacaktý, fakat teklif ettikleri þarta uyarsak, onu da býrakacaklardýr, anlamý mý çýkarýlýyordu?

Veyahut da Efendiler, Ýtilâf Devletleri Kuva-yý Milliye'nin iþgal bölgelerinde, iþgal «kuvvetlerine karþý kurduðu cepheleri bozdurmaya ve açtýðý savaþlarý, giriþtiði hareketleri durdurmaya, Ýstanbul Hükûmeti'nin gücünün yetmeyeceðini çok iyi anladýklarýndan, Yunanlýlar da dahil olmak üzere,

Ýtilâf Devletlerine karþý yapýlan saldýrýnýn önlenememiþ ve

aslý olmayan Ermeni katliamýna son verilmemiþ olduðu bahanesiyle Ýstanbul'u da mý iþgal etmek niyetindeydiler?

Daha sonraki olaylar, bu son tahminin doðru olduðunu göstermiþtir, sanýrým. Ne var ki, Ýstanbul Hükûmeti'nin Ýngiliz temsilciliðinin teklifinden böyle bir anlam çýkarmaya yanaþmamýþ, aksine ümide kapýlmýþ olduðu görülüyordu.

Efendiler, yapýlmýþ olan teklifin ne derece yersiz olduðu hususunda bir fikir verebilmek için, biz de o günlerle ilgili bazý durumlarý hatýrlayalým.

Þüphe edilmemek gerekirdi ki, Ermeni katliamý konusundaki sözler, gerçeðe uygun deðildi.Aksine, güney bölgelerinde, yabancý kuvvetler tarafýndan silâhlandýrýlan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cür'et alarak bulunduklarý yerlerdeki Müslümanlara saldýrmakta idiler.

Ýntikam düþüncesiyle her tarafta insafsýz bir þekilde öldürme ve yok etme siyaseti gütmekte idiler.

Maraþ'taki feci olay bu yüzden çýkmýþtý. Yabancý kuvvetleri ile birleþen Ermeniler, top ve makineli tüfeklerle Maraþ gibi eski bir Müslüman þehrini yerle bir etmiþlerdi.

Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocuklarý iþkenceyle öldürmüþlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiþ olan bu vahþeti yapan Ermenilerdi.

Müslümanlar yalnýz namuslarýný ve canlarýný korumak için karþý koymuþ ve kendilerini savunmuþlardý.

Yirmi gün süren Maraþ katliamýnda, Müslümanlarla birlikte þehirde kalan Amerikalýlarýn, bu olay hakkýnda Ýstanbul'daki temsilcilerine çektikleri telgraf, bu faciayý yaratanlarý, yalanlanamayacak bir þekilde ortaya koymakta idi.

Adana ili içindeki Müslümanlar, tepeden týrnaða kadar silâhlandýrýlmýþ olan Ermenilerin süngülerinin baskýsý altýnda her dakika öldürülmek tehlikesi ile karþý karþýya bulunuyorlardý.Canlarýnýn ve baðýmsýzlýklarýnýn korunmasýndan baþka bir þey istemeyen Müslümanlara karþý uygulanan bu zulüm ve yok etme politikasý, medenî insanlýðýn dikkatini çekecek ve onlarý insafa getirecek nitelikte iken,

aksinin yapýldýðýný iddia ederek ondan vazgeçilmesini isteme gibi bir teklif nasýl ciddî olarak kabul edilebilirdi?

Ýzmir ve Aydýn dolaylarýnda durum buna benzer ve belki daha da acýklý deðil miydi? Yunanlýlar, her gün kuvvet ve vasýtalarýný artýrýyor ve taarruz hazýrlýklarýný tamamlýyorlardý.Bir yandan da oraya buraya saldýrmaktan geri durmuyorlardý.

O günlerde Ýzmir'e yeniden bir piyade alayý ile tam teçhizatlý bir süvari alayý ve yirmi dört adet yük otomobiliyle çok sayýda nakliye arabasý, altý tane top ve birçok savaþ malzemesi çýkarýldýðý, cephelere bol miktarda cephane gönderilmekte olduðu anlaþýlmýþtý.

Gerçek þu idi ki, milletimiz, sebepsiz olarak hiçbir yerde hiçbir yabancýya saldýrmýþ deðildi.

Bu durum karþýsýnda, Efendiler, vatanýmýzýn iþgal edilmiþ yerlerinden düþmanlarýn çekildiklerini görmeden veya hiç olmazsa çekileceklerine tam bir güven duymadan, aldatýcý sözlere gereðinden fazla deðer vermek akýl kârý mýydý?

Memleket kaderinin tek dayanak noktasý olarak kalmýþ bulunan Kuva-yý Milliye'yi daðýtma gayesi güden bu gibi teklif ve teþebbüsleri anlamakta güçlük var mýydý?

Geleceðin þüphe ve belirsizliði uðruna, millî dâvâdan hemen vazgeçmek doðru olur muydu?

Yalnýz Ýstanbul'un deðil, Boðazlar'ýn, Ýzmir'in, Adana bölgesinin, kýsacasý millî sýnýrlarýmýz içindeki bütün vatan topraklarýnýn egemenliðimiz altýnda kalmasý millî gayemiz deðil miydi?

Bu duruma göre, yalnýz Ýstanbul'un, Osmanlý Devleti'ne býrakýlacaðý vaadi karþýsýnda, Osmanlý Devleti'nin sadrazamý Ali Rýza Paþa memnun olsa da, Türk milletinin memnun olacaðý ve bununla yetinerek susup oturmayý tercih edeceði nasýl düþünülebilirdi?

Vahdettin'in sadrazamý, Kuva-yý Milliye'yi daðýtmayý hedef alan bütün bu teþebbüslerin tarihî sorumluluðunu düþünmek istemiyor muydu?

Efendiler, yabancýlarýn teklifine ve onu gerçekleþtirmeye kalkýþan hükûmetin istek ve emrine, milletçe de Kuva-yý Milliyece de boyun eðilmeyeceði þüphesizdi



2. Ermeni Soykýrýmý Savýnýn Baþlangýcý ve Amacý


Katliam vs. söylemlerinin ne amaçla çýkarýldýðý ve bugüne kadar ve belki gelecekte ne anlamda kullanýldýðý, kullanýlacaðý, kimler tarafýndan kullanýldýðýný... açýk ve net olarak Atatürk anlatmýþtýr.

Yukarýdaki metin tüm yanýtlarý içermektedir.


3. Amaç Ýþgal Güçlerini Korumak


Ýþgal kuvvetlerine karþý koymazsanýz Ýstanbul'u size býrakabiliriz.

Aksi takdirde daha aðýr antlaþmalara hazýr


4. Soykýrým Ýddiasýnýn Çözümü

Hocalý Katliamýnýn üstünden kaç yýl geçti.18 galiba. Karabað’ýn iþgali yakýn ve güncel olaylar.

Peki 100 yýl önceki Aðrý Daðý’nda eþek izi arayanlar ne yapýyor. Ýnsanlar varmýþ, ölen varmýþ, iþkenceye uðrayan varmýþ. Koyun bunlarý bir yana. Gözünün önünü görmeyen veya görmezden gelenler yüz yýl önceyi mi görecek... Buna gülümseyin lütfen...

Baðdat’ta milyonu aþkýn insan öldürüldü naklen yayýnda.

Lübnan yerle bir edileli ne kadar zaman oldu.

Filistin yerle bir olalý ne kadar oldu.

Ermeni soykýrýmý yok demeyi suç sayan ülkeler nerede ve ne yapýyorlar.

Irak için, Lübnan için, Filistin için, Türk halký üzgün... üzerine düþeni yapmaya çalýþýyor.

Sevgili Araplar Türkiye için, Karabað için, Hocalý katliamý için nasýl bir tepki gösterdiler. Ne tepkisi...

Amerika, Avrupa, ne gibi tepki gösterdi veya göstermedi. Bu yakýn olumsuzluklar, Ermeni Soykýrýmý Yalanýný deþifre etmeye yetmektedir.

Ýþgalde ve ölümlerde çýkarý olan sözde özgürlükçüler, veya Türkiye’ye baský yapmakta yararý olan, politikasý gereði, iþlerine geldiði þekilde davranýyorlar.

Karabað’ýn iþgalinde yararý olanlar, Ermeniler dýþýndaki emperyalistler. Ermenileri kullanýlýyor. Düþündükleri o insanlar deðil. Ermeni ismini maske olarak, kalkan olarak kullanýyorlar. Ermeni diasporasý, ermeni soykýrýmý, gibi kavramlarýn arkasýna gizlenerek, emperyalist kurnazlýk oyunlarý oynanýyor.

Bilgi sahibi olmadan, propaganda rüzgarýna kapýlan sözde aydýnlar, emperyalist oyunlarda figüranlýk yapýyor, kendi insanýna karþý, kendi devletine karþý suçluluk kompleksi oluþmasýnýn aleti oluyor.

Osmanlý Devleti için teslimiyet ve esaret belgesi olan Mondros Mütarekesi`nin imzalanmasýndan kýsa bir süre sonra düþmanýn devasa deniz filosu Boðaz`a demirlemiþ ve 13 Kasým 1918`de Osmanlý baþkentini iþgal etmiþti. Karaya çýkan Ýngiliz, Fransýz, Ýtalyan, Yunan ve Amerikan subay ve askerleri `doðal müttefikleri` Ermenilerle Rumlar tarafýndan çiçeklerle karþýlanmýþlardý.

Dikkat ediniz... Ýstanbul’u kim ve niye iþgal etti... Doðal müttefiklik ne anlama gelir... (iþgalin Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesine göre bahanesi... bahane gerekli deðil aslýnda... ama kendi halkýna ve diðer milletlere ve devletlere propaganda yapýlabilmeli....)

Ne kadar baþarýlý olduklarýný görmek için, Türkiye’deki etkilerini ve zaman boyutunu birlikte deðerlendirmeliyiz. Yüz yýllýk bir propaganda günümüzde etkisini gösteriyor. Tarih bilmeyenler tarihçi, hukuk bilmeyenler hukukçu kesiliyor.(Odabaþ)

Mavi Kitap kim veya kimler tarafýndan ne amaçla hazýrlandý... Ýngiliz Propaganda Dairesi tarafýndan, sipariþ olarak, ünlü bir tarihçiye yazdýrýldý. Gerçekle ilgisi var mý... bu propaganda ve reklam mantýðý ile açýklanabilir.

Soykýrým diye ileri sürülen ve bir kýsým Don Kiþotlarýn tereddütsüz kabul ettiði eylem:

-Osmanlý hükümetinin aldðý karar mýdýr
-Osmanlý Meclisinin aldýðý karar mýdýr
-Göç kararýnýn uygulanma süreci midir
-Hangi yýllarý içerir
-Ýþgal yýllarýnýn (Ýstanbul açýsýndan 13 Kasým 1918 den baþlýyor) fiili hakimi kimdir.
-Ýþgalciler, soykýrým mý yaptý, soykýrýma yardým mý etti
-Ýþgal dönemindeki “soykýrým durdurulsun” þeklindeki yazýþmalar, ne anlama gelir. Ekte sunduðumuz Nutuk’tan alýntý ve Atatürk’ün TBMM ‘deki açýklamasý, ayný düþünceyi yansýtan Uður Mumcu’nun yazýsý ve bu düþüncelerin onaylanmasý anlamýnda, Hrant Dink’in bir gazeteye verdiði beyan,

Ermeni soykýrýmý iddiasý emperyalist güçlere ait bir propaganda, bir baský aracýdýr. Arkasýnda Ermeniler veya diaspora falan deðil, doðrudan emperyalist güçler vardýr. Ayný þeyler PKK için de geçerlidir.

Uður Mumcu, 29 Temmuz 1992 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde :

“Kürt’ü Türk’e, Türk’ü Kürt’e, Ermeni’yi Türk’e, Türk’ü Ermeni’ye , Alevi’yi ‘Sünni’ye, Sünni’yi Alevi’ye düþman eden emperyalizm ve emperyalizmin Ortadoðu’daki çýkarlarýdýr. Dün öyleydi, bugün de öyle...” demiþti. Deðiþen bir þey yok.

“Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çýkarlarýndan ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çýkarlarýna göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaþmasý'yla en doðru çözüm þeklini buldu. Asýrlardan beri dostane yaþayan iki çalýþkan halkýn dostluk baðlarý memnuniyetle tekrar kuruldu."
Mustafa Kemal ATATÜRK
1 Mart 1922
TBMM Üçüncü Toplanma Yýlý Açýþ Konuþmasý


Yüz yýl önceki hayali devlet politikasý nedeniyle özür dilemek gibi ahmakça bir eyleme soyunan kiþiler, Irak, Lübnan, Filistin ve Türkiye’deki terör konularýnda suskun.

Aslýnda yapýlan eylemler planlý... figüranýn tek iþi kendine verilen rolü yapmak. Yani biz oyunu ve figüranlarý görüyoruz. Sahnenin arkasý baþka bir þey.

Sayýn zengin emperyalist takýmý... tüm Ermenistan halkýný maaþa baðlasanýz, kaç kuruþ gider. Konu onlar deðil, siz de biliyorsunuz ben de...

Biraz milliyet, daha fazla din motivleri kullanýlarak oynanýyor


5. Ýç Çatýþma Planlarý

Uður Mumcu, 29 Temmuz 1992 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde :

“Kürt’ü Türk’e, Türk’ü Kürt’e, Ermeni’yi Türk’e, Türk’ü Ermeni’ye , Alevi’yi Sünni’ye, Sünni’yi Alevi’ye düþman eden emperyalizm ve emperyalizmin Ortadoðudaki çýkarlarýdýr. Dün öyleydi, bugün de öyle...” diyor. Olayýn özeti bu.



“Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çýkarlarýndan ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çýkarlarýna göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaþmasý'yla en doðru çözüm þeklini buldu. Asýrlardan beri dostane yaþayan iki çalýþkan halkýn dostluk baðlarý memnuniyetle tekrar kuruldu."
Mustafa Kemal ATATÜRK
1 Mart 1922
TBMM Üçüncü Toplanma Yýlý Açýþ Konuþmasý


6. Mondros Mütarekesi


Birinci Dünya Savaþý sonunda Osmanlý Devleti'yle Ýtilaf Devletleri arasýnda imzalanan mütareke (30 Ekim 1918).

Eylül 1918’e gelindiðinde, savaþýn Türkiye ve müttefikleri için kaybedildiði kesin olarak anlaþýlmýþtý. Nitekim Bulgaristan, 29 Eylülde ve Almanya da 4 Ekim'de ABD’ye baþvurarak barýþ istediler. Bu durumda Osmanlý Devletinin de yapacaðý baþka bir þey kalmamýþtý. Güneyde Ýngiliz kuvvetleri, Anadolu sýnýrýna dayanmýþ, batýda Bulgaristan’ýn çekilmesiyle Makedonya cephesi çökmüþ ve Ýstanbul, doðrudan Ýtilaf Devletlerinin tehdidi altýna girmiþti. Bu þartlar altýnda Türkiye de, 5 Ekimde, mütareke için ABD Baþkaný Wilson’a baþvurdu.

Türkleri, tarihlerinin en büyük felâketine götüren Talat Paþa baþkanlýðýndaki Ýttihat ve Terakki Hükümeti, istifâ etti (8 Ekim).


14 Ekimde Ýzzed Paþa baþkanlýðýnda yeni bir hükümetin kurulmasýndan sonra, Osmanlý Devleti ile Ýtilaf Devletlerini temsil eden Ýngiliz Amiral Calthorpe arasýndaki barýþ görüþmeleri, Limni Adasýnýn Mondros Limanýnda baþladý (27 Ekim 1918).

Görüþmelerde Türkiye’yi, Bahriye Nâzýrý Rauf (Orbay) Bey baþkanlýðýnda Hâriciye Nezâreti Müsteþarý Reþat Hikmet ve Miralay Sadullah Bey temsil etti. Görüþmelerin baþlamasýyla birlikte Calthorpe, önceden hazýrlamýþ olduklarý bir metni, Osmanlý delegelerine okudu. Calthorpe, Osmanlý Hükümetinin bu metni imzalamaktan baþka çaresinin bulunmadýðýný, aksi takdirde Ýtilaf Devletlerinin askerî harekâtý sürdürerek, daha aðýr barýþ þartlarý ileri sürebileceðini söyledi.

Türk delegelerinin çabalarýna raðmen, mütareke þartlarý, Ýngilizlerin istediði þekilde gerçekleþti ve 30 Ekim 1918’de imzalandý.

Yirmi beþ maddelik bu mütareke ile Türkiye, her bakýmdan etkisiz bir hâle getirildi.

Mütarekenin en aðýr þartlarý þunlardý:

1. Karadeniz’e geçiþi saðlamak için Boðazlar açýlacak ve geçiþ güvenliðini saðlamak üzere Çanakkale ve Ýstanbul boðazlarýndaki istihkâmlar, müttefiklerce iþgal edilecektir.

2. Osmanlý sýnýrýndaki bütün mayýn tarlalarý taranacak ve bunlarýn kaldýrýlmasýna yardým edilecektir.

3. Askerî kuvvetin, sýnýrlarýn korunmasý ve asayiþin saðlanmasý için gerekenden fazlasý terhis edilecek ve bunlarýn teçhizatý, Ýtilâf Devletlerine teslim edilecektir.

4. Güvenlik görevlisi küçük gemiler dýþýnda, bütün Osmanlý donanmasý teslim edilecek ve donanma Osmanlý limanlarýndan dýþarýya çýkmayacaktýr.

7. Ýtilaf Devletleri, güvenliklerini tehlikeye düþürecek olaylarýn patlak vermesi durumunda, baþka stratejik nokta ve bölgeleri iþgal etme hakkýna sahip olacaktýr.

10. Hükümet haberleþmeleri dýþýndaki bütün telsiz, telgraf ve kablo istasyonlarý da Ýtilaf Devletlerince denetlenecektir.

16. Suriye, Irak, Hicaz, Yemen, Trablus ve Bingazi’deki Osmanlý ordularý, en yakýn Ýtilaf kuvvetlerine teslim edilecektir. 24. Vilayât-ý Sitte’de (altý vilayet: Erzurum, Van, Elazýð, Diyarbekir, Sivas, Bitlis) karýþýklýk çýkarsa, Müttefikler bu illerin herhangi bir bölümünü iþgal edebileceklerdir. Mondros Mütarekesinin uygulanýþý, þartlarýndan daha sert bir biçimde cereyan etti. Ýtilaf Devletleri, mütarekenin 7. maddesine dayanarak, keyfi hareketlerle Osmanlý Devletini parçaladýlar. Antlaþma þartlarýný, çoðu zaman kendi istekleri doðrultusunda yorumlayarak hareket ettiler.

Bu durumda, Türk milleti, istiklal ve baðýmsýzlýðýný korumak üzere harekete geçti.


7. Hem Suçlu Hem Güçlü Olmak

Ýþgal kuvvetleri diyor ki... derhal Ermeni Soykýrýmýný durdurun... Ýstanbul (Baþkent) dahil her yeri fiilen iþgal edenler söylüyor bunu.

Bunun anlamý þudur... eðer iþgal kuvvetlerinin olduðu yerde katliam yapýlýyorsa, bunu yapan ve/veya yönlendiren iþgal kuvvetleridir. Sorumlu kendileridir.

Ýkinci ve asýl amaç ise, bahane aramamýza gerek yok, istediðmiz yeri (Ýstanbul dahil) iþgal edebiliriz...

Özür dileme meraklýsý þovmenlere duyrulur....


Mustafa Kemal: “Ermeni Soykýrýmý iðrenç bir yalandýr”

Ermeni soykýrýmý iddialarý konusunda Mustafa Kemal de deðerli bilgiler veriyor. Hem Nutuk’da, hem de diðer yazýþmalarýnda bu konuya deðinen ulu öndere kulak verelim.

Günümüzde soyu kýrýldýðý ileri sürülen Ermenilerin sayýsý 1,5 milyona kadar çýkarýlýyor. Oysa 1920 yýlýnda, yani olaylarýn yaþandýðý tarihten 5 yýl sonra, bu rakam sadece 20.000.
…………………………..
7 Mart 1920’de Ýstanbul’daki ABD Yüksek Komiseri(Ýþgal temsilcisi)Tuðamiral Mark L. Bristol’e bir yalanlama yazýsý (tekzip) gönderen Mustafa Kemal, gerçekleri þöyle anlatýyordu:

“…çýkarlarý gereði Avrupa’da olumsuz söylentiler çýkaranlar , yeniden Anadolu’da, 20 bin Ermeni’nin öldürüldüðü, yolunda çok iðrenç ve kesinlikle gerçek dýþý, (yalan) haberler uydurdular.
……………………
(Cevizoðlu “1919’un ÞÝFRESÝ” S.141-142.)



8. Geliþmiþ Bazý Ülkeler Ýçin Düþünce Özgürlüðünün Anlamý

Bir çok Avrupa ülkesinde, ermeni soykýrýmý yok demek suç. Bunun anlamý nedir, bu konuda düþünce özgürlüðü falan yok. Devlet politikasý olarak soykýrým var kabul edilmiþtir. Aksine konuþmak yasak. Devlet politikasý olarak kabul edilen þeylerin bilimsel deðeri var mý... Yok. Konuyu tartýþma þansýnýz da yok.

Peki nerde demokrasi, insan haklarý, düþünce özgürlüðü. Siz Türkiye sýnýrlarý içinde yaþayan 70 milyon insana saldýracak, aksi düþünce ve düþünce açýklamalarýnýn suç olduðuna hükmedeceksiniz. Ýlginç... Yaþasýn düþünce özgürlüðü...

Bir ülke yasa çýkararak, soykýrýmýn varlýðýný kendi çapýnda kesinleþtirecek. Hukukçu olarak, düþünce özgürlüðü ve insan haklarýný savunduðunu iddia eden ülke ve insanlara, yer çekimi yasasýnda ve benzer yasalarda düzenleme yapmalarýný öneriyorum. Ýlgili ilgisiz her konuda mecliste yasa çýkarmak , dostane bir yöntem deðil.

Nasýl olsa bilimselliði tartýþýlmadan, her þey kabul edilebilir. Kanserden ölümlere son verin. Sigara saðlýða zarar vermesin. Savaþ olmasýn, silah ticareti olmasýn. Ýþkence aletleri ticaret konusu olmasýn. Nükleer , biyolojik ve kimyasal silahlar yok edilsin.. Alt tarafý bir yasa çýkarmakla bunca sorunu çözebilirsiniz?

Fen bilimleri konusunda çýkarýlacak yasalarýn mikroplar için hüküm ifade edip etmediði, daldan düþen elmanýn tabi olduðu yasanýn deðiþtirilip deðiþtirilemeyeceði önemli bir problem.




9. Sonuç

“Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çýkarlarýndan ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çýkarlarýna göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaþmasý'yla en doðru çözüm þeklini buldu. Asýrlardan beri dostane yaþayan iki çalýþkan halkýn dostluk baðlarý memnuniyetle tekrar kuruldu."
Mustafa Kemal ATATÜRK
1 Mart 1922
TBMM Üçüncü Toplanma Yýlý Açýþ Konuþmasý


Uður Mumcu, 29 Temmuz 1992 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde :

“Kürt’ü Türk’e, Türk’ü Kürt’e, Ermeni’yi Türk’e, Türk’ü Ermeni’ye , Alevi’yi Sünni’ye, Sünni’yi Alevi’ye düþman eden emperyalizm ve emperyalizmin Ortadoðudaki çýkarlarýdýr. Dün öyleydi, bugün de öyle.

Soykýrým iddiasý, Ermenilerin , Ermeniler için ortaya attýðý bir sav deðildir. Perde arkasýnda, dost ve müttefik olduðu sanýlan emperyalist güçler vardýr.



KAYNAKÇA

1.Atatürk, Nutuk, Atatürk Araþtýrma Merkezi,Prof Dr. Zeynep Korkmaz, 2003
2.Ataöv, Türkkaya, Prof. Dr. Osmanlý Ermenilerine Ne Oldu, Ýleri yayýnlarý,2.basý, 2007
3.Halaçoðlu, Yusuf, Prof. Dr., Sürgünden Soykýrýma Ermeni Ýddialarý, Babýali Kültür Yayýncýlýðý, 7. Baský,
4.Halaçoðlu, Yusuf, Prof. Dr.,Tarih Gelecektir, BKY ajans, 5. Baský, 2008
5. Kaçaznuni, Ovanez, Taþnak Partisinin yapacaðý Bir Þey Yok, Kaynak Yayýnlarý, 5. Basý, 2005
6. Kantarcý, Þenol-internet
7. Baðcý,Hamdi, Söyleþi,(Doç Dr.Feridun Ata ile) memleket Gazetesi 1 mart 2009
8. Mumcu, Uður, 29 Temmuz 1992 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
9. Perinçek, Doðu, Ermeni Sorununda Strateji ve Siyaset, Kaynak Yayýnlarý, Mart 2006
10.Yalçýn, Durmuþ ve arkadaþlarý, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1-2,Atatürk Araþtýrma Merkezi,
11.Gürel, Ahmet, Sözde Ermeni Soykýrýmýnýn Gerçek Yüzü, ADD Ödemiþ Þubesi Yayýný, 2005
12.Adývar, Halide Edip, Türkün Ateþle Ýmtihaný, Atlas Kitabevi, 1982
13.Ataöv, Türkkaya, Prof.Dr, Ermeni Belge Düzmeciliði, Ýleri Yayýnlarý,2. Basým, 2006
14.Kümbül, Bengi, Tercümaný Hakikat Gazetesine Göre Osmanlý Ermenileri 1914-1918, Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk yayýnlarý, Þubat 2006
15.Laçiner, Sedat, Ermeni Sorununda Suç ve Ceza-Ýnternet
16.Cevizoðlu, Hulki, 1919’un Þifresi
17.Cevizoðlu, Hulki, Ýþgal ve Direniþ
18.Odabaþ, Ahmet, Ermenilerin Sigorta Ataðý, Ýzmir Barosu Dergisi, Sayý.
19. Sert, Selahattin, Haçlýlarýn Son Kurbaný Ermeniler,
20. Ata, Ferudun, Ýþgal Ýstanbul’unda Tehcir Yargýlamalarý, TTK Yayýnlarý,
Ankara-2005











Kurtuluþ Savaþýnýn Neresindeyiz

Düþündük mü hiç… neresindeyiz.

Kurtuluþ Savaþýný görünürdeki düþmana karþý verirken, aslýnda 7 Düvel olarak tanýmlanan, Sevr Anlaþmasýnýn taraflarý ile yaptýk.

Gerçek düþman, Lozan’da bizimle pazarlýk yapýp, ülke sýnýrlarýný mümkün olduðunca dar tutmaya çalýþan, Musul ve Kerkük’ü sýnýrlarýmýz dýþýnda çizenlerdir.

Sonra, isyanlar, ayaklayanlar….

Yaþandý bitti mi….

Devlet yaþamýnda, yaþandý-bitti yok…

Dünyanýn ekonomik krizle mücadele ettiði Atatürk’lü yýllardaki kalkýnma hýzýmýz mükemmel… Atatürk döneminde, yabancýlardan tek kuruþ borç para alýnmadan, ciddi sanayi yatýrýmlarý yapýlmýþ, Köy Enstitüleri denilen bir eðitim devrimi gerçekleþtirilmiþtir.

Türkiye’de gözü olan emperyalizmin karþýsýndaki en güçlü kale, Atatürk Düþüncesidir.

Nutuk’da anlatýlan maddi ve psikolojik saldýrýnýn tüm boyutlarý bugüne kadar devam etmiþtir ve devam etmektedir.

Atatürk’ü düþmanlaþtýrmak, yabancýlaþtýrmak , ondan kurtulmanýn yolu…

Atatürk döneminin tüm çalýþmalarý, karalanmalý, Atatürk hedef tahtasý olmalýdýr. Oðlunu-kýzýný, babasýna düþman etmeye çalýþan, psikolojik saldýrýnýn dumanlarý arasýndayýz…

Hiçbir güç, silahlý çatýþma ile , savaþ ile Türkiye’yi yenemez… O zaman, kardeþleri, aileyi birbirine düþürmek ve kýrdýrmak en ucuz yol. Bugüne kadar olan o…

Atatürk dönemi baþarýlarýný unutturmak, Atatürk’ü unutturmak, ona düþman yaratmak , bizi bize kýrdýrmak en sýradan oyun…

1939’da Osmanlý’dan kalan son borçlar da ödendi. Ekonomi tarihi veya eðitim tarihi yazacak durumda deðilim… Karabük Demir Çelik Fabrikasý 1937’de tamamlandý… Tek kuruþ borç para alýnmadan… Etibank ve Sümerbank’ý, þeker, çimento fabrikalarýný borçlanarak kurmadýk.Demek ki devleti yönetmek borç almak demek deðil…

Günlük psikolojik saldýrýlar, maddi gerçeði gizleme ve unutturma gayretini sürdürmektedir. Yabancý ülkelerin sözcülüðünü yaparak, ulusal deðerlere saldýranlar, Truva Atý yaratmaya çalýþan zavallýlardýr.

Ya bilgi eksiði, ya zeka özrü ya da vatan hainliði sözkonusu…

1947’de, nereye gittiðini düþünmeden borçlanmaya baþladýk. Amerika’dan, yardým adý altýnda, faizle borç para almaya baþladýk.

Amerikan hayranlýðý ve küçük Amerika olma sevdasý gözlerimizi kör etti…

Menderes dönemi, sanayi tesislerinin neden kapatýlmasý gerektiði, neden özelleþtirme gerektiði konusundaki yabancý uzman görüþ ve talimatlarý ile doldu.

Borç para verenler, paranýn nereye ve ne þekilde kullanýlacaðýna da karar veriyordu.

Sanayi veya kalkýnma yok… Tarýmsal üretim yapýn, silahlarý bizden alýn… En çok bunlara ihtiyacýnýz var… Çok silah almamýz gerek…çünkü Rus tehdidi altýndayýz…

Uçak fabrikasý kuran ülkemiz, uçaklarýn Nato standardýnda olmadýðý gerekçesi ile, fabrikayý kapatmak zorunda kaldý. Avrupa’ya uçak ihraç ettiðimiz gerçektir. Unutturulan , acý bir gerçek…

Amerika’dan umduðu yardýmý göremeyen Menderes, Rusya’ya gitmek üzere randevu alýr almaz, askeri darbe yapýldý. Demokrasi aþký ile yapýlan bir þey yok…

Sonra daha modern ve çaðdaþ olduðu iddia edilen 1961 Anayasa’sý yapýldý.

1924 Anayasasý’nýn milliyetçilik ile devrimciliði yan yana sayan ikinci maddesi unutuldu. Sað ve sol çatýþmasýna zemin hazýrlandý. Vatandaþýn kafasý öyle yýkandý ki, devrimci ve milliyetçi birbirine düþman olarak ezberletildi.

Amerika sevdalýsý olmayanlar solcu-devrimci idi. Rusya yanlýsý idi ve yok edilmesi gerekiyordu. Bunu kim yapacaktý… milliyetçiler…

1924 Anayasasý, yani Atatürk dönemi, devrimcilik ve milliyetçiliði ayný bütünün parçasý olarak kabul etmiþtir. Gerçek bu… Gelin görün ki, yaþadýklarýmýz neden Atatürk’e saldýrýldýðýný açýk ve net olarak göstermektedir.

Biraz anayasa hukuku meraklýsý olun lütfen… ve devrimcilik sözcüðünün nasýl inkýlapçýlýk olduðunu anlamaya çalýþýn.

1982 anayasasý ile…

Atatürk’e, devrimciye, milliyetçiye , askere saldýrmayý ucuz kahramanlýk olarak görenler var… Kendi amaçlarý yok… piyon olarak, maþa olarak görev yapýyorlar… Parmak yalama giriþimleri gündem dýþý…

Soðuk savaþýn faturasý hep bize… tehdit altýndasýnýz… alýn size silah… tabi parasýyla. Amerika’ya karþý çýkanlar, solcu vatan hainleri… Katli uygundur… Saðý milliyetçi ile solcu milliyetçi birlik olursa, birlikte olursa, cambazlara yer kalmaz… Onun için gerilim politikasýna devam…

Savaþýn dumanlarý içindeyiz…

Türkiye güçlü bir devlettir… Türk Halký özgür yaþamýþtýr, özgür yaþayacaktýr.


















ATATÜRK ÝLE SÖYLEÞÝ

Atatürk,, bizim insanýmýz. Ayný sokaðý bölüþtüðümüz, ayný sofrayý, ayný çayý bölüþtüðümüz bir dost…

Yaþamý hakkýnda biraz bilgimiz var. Her þeyi bilmek gibi bir lüksümüz yok elbette… Ýçimizden biri olduðunu biliyoruz.

Askerliði konusunda, devlet adamlýðý konusunda, 15 yýla sýðan (1923-1938) çalýþmalarý konusunda bilgimiz, yüzeysel . Hukuk devrimi yapýlmýþtýr…örneðin 1926 tarihli Medeni Kanun, toplum yaþamýný kökten deðiþtirmiþtir. Yalnýzca bu ayrýntýyý görmek için, hukuk bilmek, en basitinden, boþanma hükümlerindeki deðiþikliði bilmemiz , …. Yasada hüküm bulunmayan bir konu, hakimin önüne gelirse, ne yapýlacaðý… bu konuda düzenleme var.

Yurttaþlarýn, dillerine, dinlerine göre ayrým yapýlmayan bir düzenleme… Özenle okunmasý gereken bir hukuk devrimi…

Yýllarýn deneyimi ile söylenmiþ bir sözü anlamak için, bilgi sahibi olmamýz gerekir. Conk Bayýrý’nda verilen ve “ Size savaþmayý deðil, ölmeyi emrediyorum…” diyen emri, bölerek çözümleyemeyiz. Emrin devamýný okumak ve çözümlemek durumundayýz… “ Biz ölene kadar geçecek zamanda…” diye devam ediyor.

Özel biri.. bizim için, bizimle birlikte savaþtýðýný, yaþamýný ülkemiz ve insanýmýz için feda etmekte gözünü kýrpmadýðýný biliyoruz. Yalnýzca bir kahraman deðil, bilgisini ve zekasýný da kullanan bir dost.

Atatürk dönemi yasalarýný, ekonomik kalkýnmayý, sanat, kültür ve toplum yaþamýný iyi bilmeliyiz.

Borç bataðýna saplanmadan, ciddi yatýrýmlar ve sanayileþme saðlanabilir mi… Evet…

Atatürk’ün ekonomi felsefesini, yabancý kaynaklardan, kitap ve dergilerden anlamaya çalýþmayalým. Aynasý iþtir kiþinin, lafa bakýlmaz… Bu söz Ziya Paþa’nýn… Demek ki söylenenlere deðil, yapýlanlara bakacaðýz…

Uçak fabrikasý kuruldu mu… evet…

Demir-çelik fabrikalarý kuruldu mu.. evet…

Cam, çimento, þeker fabrikalarý kuruldu mu.. evet..

Yapýlanlarý anlatmak beni aþar. Her þeyi anlatmak yerine, bazý örneklere deðinmek yararlý olur… Nazilli Basma Fabrikasý açýlýrken gösterilen hoþnutluðu ve tesisin, yalnýzca basma üreten bir yer olmadýðýný dikkate almalýyýz.

Eðitime, spora, kültüre katkýlarýný dikkate almalý ve öðrenmeliyiz.

Bugün itibarý ile, yani 29 Mart 2011 Salý günü itibarý ile, fabrikanýn ne durumda olduðunu da görmeliyiz.

Zor þartlarda yapýlan mükemmel tesisler, özelleþtirme denilerek satýlmýþ veya yok olmaya býrakýlmýþtýr.

Askerliði konusunda yorum yapmak için, askerliði bilmek gerek… Devlet adamlýðý hakkýnda yorum yapmak için, yöneticilik yapmýþ, sorumluluk almýþ, baþarýlý olmuþ olmak gerekir.

Borç para tuzaðýna düþmeden, ekonomik kalkýnmayý gerçekleþtirmiþtir. Bu ayrýntý önemlidir.

Ülke güvenliði ve savunmasýný, kendi kaynaklarýmýzla gerçekleþtirmiþtir.

Atatürk sonrasý , ekonomik yardým adý altýnda alýnan borç paralar, sonuçta borca batýk bir ülke haline gelmemize neden olmuþtur.

Ekonomik yardým adý ile alýnan borç paralar, ülke yönetiminde yabancý ajanlarýn söz sahibi olmasýna neden olmuþtur.

Ýstedikleri tesisin kurulmasý ve veya kapatýlmasý, istedikleri silahlarýn satýlmasý gibi, kapitülasyonlar tanýnmýþtýr.

Hangi silahý kaç paraya satacaklarý, hangi sýnýra mayýn döþeneceði, hangi ülkelerle iliþkilerin gergin olacaðý ve koparýlacaðý, yabancý uzmanlarýn (ajanlarýn) keyfiyetine kalmýþtýr.

Her þeyden biraz kýrýk dökük bilgi sahibi olmaktansa, bildiklerimizi tam ve saðlam tutmak doðru bir seçenektir.

1924 Anayasa’sý, 1960 darbesi ile alaþaðý edilmiþtir. Anayasa hukuku ve tüm anayasa metinlerini öðrenmeye çalýþmadan, 1924 Anayasasý’nýn 2. Maddesini inceleyelim.


1924 Anayasasý:

Madde 2: (5.2.1937-2115) Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçý, Devletçi, Lâik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçe’dir. Baþkent Ankara’dýr.

Yakýn tarihimiz, devrimcilik sözcüðünün yasaklanmasý veya aradan çýkarýlmasý ve özellikle ayný maddede, yan yana bulunan devrimcilik ve milliyetçilik sözcüklerinin birbirinden ayrýlmasý sürecini yaþamýþtýr.

Bu ayýrýmý anayasa metni hazýrlayan masum hukukçularýn deðil, arka planda bulunan ve sað-sol çatýþmasýný planlayan gizli servislerin desteklediðini düþünebiliriz. Bu kadar basit mi… Hayýr, bu denli karmaþýk…

1924 Anayasasýnýn ikinci maddesi, uygulanan politikalarýn özetidir.

Daha demokratik olduðu iddia edilen 1961 Anayasasý, ayrýntýlar konusunda düzenleme yaparken, 2. Maddede özetlenen felsefeyi göz ardý etmiþtir.

Devrimcilik ve milliyetçilik birbirinden ayrýlmýþ, zamanla birbirine düþman gibi tanýtýlmýþtýr. Devrimciler, solcu ve Rusya yanlýsý gibi, komünizm sempatizaný ve yandaþý olarak tanýtýlýrken, milliyetçiler, komünizm ve sol tehlikesini bertaraf etmekle görevli, Amerika ve Avrupa yanlýsý bir görüntü almýþtýr.
Aslýnda, sað-sol bölünmesinin zemini hazýrlanmýþ ve basýn kanalýyla ciddi bir bilgi kirliliði oluþturulmuþtur.

Doðru kullanýlmayan ilaç, tedavi edeceðine, daha kötü hale getirebilir ve hatta öldürebilir.

Demek ki sorumlu olan anayasa metni deðil.

Ayný sokaðýn, ayný mahallenin insanýný birbirine düþüren, kavga ettiren, anayasa metni deðildir. Bilgi kirliliðini pompalayan karanlýk güçler, istediklerini yaptýrmýþtýr.

1982 Anayasa’sýna gelindikte, devrimcilik sözcüðünün yerini inkýlapçýlýk almýþ, bu da anayasanýn giriþ bölümünde yazýlmýþtýr.

Çizilen tablo, 12 Eylül dönemine kadar yaþanan karanlýk olaylarýn faturasýný, birkaç sözcüðe yüklemek olmuþtur. 1924 Anayasasý’nýn 2. Maddesi yine göz ardý edilmiþ, üstü kapalý belki de açýk olarak , olumsuzluðun sorumlusu olarak devrimcilik gösterilmiþtir.

Türkiye’yi, solcu, komünist ve sanal Rusya yanlýsý düþünceden korumak için, saðcý, milliyetçi, Amerikan yanlýsý bir grup oluþturulmuþtur.

Aslýnda, tam baðýmsýz Türkiye diyen, Atatürk çü düþünce hedefe konulmuþtur. Ýnsanýmýzýn tam baðýmsýzlýk düþüncesi ve Atatürk sevgisi o denli güçlü ki, doðrudan Atatürk ve Atatürkçülüðü hedef gösterememiþ, ama deðiþik gruplar eli ile, cumhuriyet dönemi, tam baðýmsýzlýk, Atatürkçülük düþüncesi, saldýrýya uðramýþ ve saldýrý devam etmektedir.

Demek ki açýkça saldýramayanlar, dolaylý yollardan, baþkalarýný kullanarak, propaganda ve zayýf halkalara çýkar saðlamak yöntemi ile, onlarý kendi hesaplarýna kullanmýþlardýr.

Türkiye’nin çok partili döneme geçerek, daha demokratik olduðu görüntüsü yaratýlmaya çalýþýlmýþtýr. Aslýnda, Demokrat Parti yönetimi, Adnan Menderes, Celal Bayar ve arkadaþlarý, sinsi bir tuzaðýn içine çekilmiþtir.

Celal Bayar, Atatürk döneminde bakanlýk yapmýþ ve Atatürk hayraný bir kiþidir. Ayný þekilde Adnan Menderes, CHP milletvekilliði yapmýþ, Atatürk hayraný bir milliyetçidir.

Öyle bir sisli hava yaratýlmýþtýr ki, sanki çok partili dönem ile daha demokratik, daha halkçý, daha milliyetçi … bir yönetim kurulmuþ, DP öncesi yönetimden intikam alýnmýþtýr.

Yönetimde, çok uluslu þirketlerin telkinleri, yabancý uzmanlar (ajanlar) basýn dahil her türlü aracý ile karalama ve çatýþma ortamý yaratýlmaya çalýþýlmýþtýr.

Demokrat parti kurucularý ve yöneticilerinin, deðiþik bir savaþ taktiðinin ortasýnda kalan, ülkesi için ölmekten çekinmeyecek milliyetçi ve devrimcilerden, tam baðýmsýzlýk yanlýlarý olduðunu ,

Amerika ve NATO taraftarýlýðý ile kandýrýlan, küçük Amerika olma düþüncesini açýkça söyleyen bir hataya düþmüþtür.

Savaþlarýn kýlýç-kalkan, tank ve toptan, tüfekten ibaret olmadýðý açýk. Bir ülkeyi iþgal etmek, onun kaynaklarýna, doðal zenginliklerine el koymak için, deðiþik yöntemler olmalý.

Hattý müdafa yoktur, sathý müdafa vardýr…o satýh bütün vatandýr sözünü anlamak çözümlemek gerek. Buraya, Hançerlioðlu’nun, sömürgecilik ve yeni sömürgecilik konusundaki açýklamalarýný eklemeliyiz. (Felsefe Ansiklopedisi)

Savaþ teknikleri, saldýrý ve savunma konusunda ne kadar bilgiye sahibiz.

Yardým sözü, yýllarca, sempatik görünüme bürünmüþ, para satma, borç para verme eylemidir. Bir saldýrý yöntemi, bir iþgal yöntemidir, devletler arasý iliþkilerde.

Bir virüsün, içine girdiði bir hücreyi bütünü ile ele geçirmesi dikkatlice izlenmelidir. Size yardým ediyoruz, sizi düþman saldýrýsýndan koruyoruz, tek istediðimiz, bizi sempatik gösterecek yayýnlar yapmanýz, uzmanlarýmýzýn hazýrladýðý ekonomik politikalarý uygulamanýz, yardým adý ile verdiðimiz yüksek faizli paralarla, yalnýzca ve yalnýzca silah satýn almanýz… istemediðimiz ülkelerle iliþkiyi kesmeniz, sýnýrlarý kapatmanýz… bize karþý propaganda yapacak herkesi düþman kabul edip, imha etmeniz…

Sizi saldýrýdan koruduk, komünizmin yayýlmasýný engelledik, istediðiniz kadar para yardýmý verdik daha ne yapalým…

Kralcýlarýn kraldan daha sinsi ve tehlikeli olabileceði gerçeðini unutmayalým. E tabi krallara düþen, kralcý yetiþtirmek, onlarý etkili konuma getirmek…
(BAÞLIK AYRI METÝN AYNI OLABÝLÝR)












ERMENÝLERÝN SÝGORTA ATAÐI....


30 Ocak 2004 tarihli Milliyet Gazatesi”nde bir haber baþlýðý bu. Amerikan sigorta þirketi New York Insurance, 1915-1919 arasýnda Anadolu”da öldürüldüðü ileri sürülen Ermenilerin hayattaki mirasçýlarýna 20 milyon Dolar ödeyecek. Kaliforniya”da 4 yýl önce açýlan dava 2.400 poliçeyi kapsýyordu. Davayý açan avukat kardeþimiz, bu kararýn ayný zamanda Ermeni soykýrýmýnýn tanýnmasý olacaðýný belirtmiþ

1.Amerikan sigorta þirketinin avukatlarý ne iþ yapar
Böyle bir alacak-tazminat istemi- karþýsýna çýkan þirketin ilk yapacaðý iþ avukatýna veya avukatlarýna baþvurmak olacaktýr. Amerika’da yargýlama ve avukatlarýn çalýþmalarý konusunda fazla bir bilgim yok.

Ancak, 85-90 yýl önceki hayali sigorta poliçesi ve hayali olaylara atýf yapýlarak tazminat ödenmesi inandýrýcý görünmüyor.

Gerçekten, bu memlekette zamanaþýmý diye bir olay yok mu. Klasik ilk itirazlardan birisi zamanaþýmý itirazý olarak ileri sürülmüyor mu. Siz bir Avrupa ülkesinde bu þekilde sigorta þirketi aleyhine giriþimde bulunsanýz, belgeler doðru olsa bile karþýnýza ilk çýkacak savunma, zaman aþýmý itirazý olacaktýr. Þu anda Türkiye’de çalýþan yabancý sigorta þirketleri var. Ýsterseniz onlarýn avukatlarýna sorabilirsiniz.


2.Sigorta þirketinin Türkiye’deki çalýþmalarý

Bu muhteþem þirket, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun dört bir yandan saldýrýya uðradýðý bir zamanda, Anadolu’ya gelip, Ermeni yurttaþlarýmýzý tespit edip, sizin sigorta yaptýrmaya ihtiyacýnýz var. Hadi pamuk eller cebe... demiþtir. Ekonomik açýdan zor zamanlar yaþayýp, geçinme hesaplarý yapan insanlar, “aman ne güzel, bir de hayat sigortasý yaptýralým. Ne olur ne olmaz” demiþler ve sigorta bedellerini ödeyerek, sigorta yaptýrmýþlar.

Sigorta þirketinin yalnýzca Ermenileri bulmasý ve onlarla poliçe düzenlemesi enteresan bir vaka elbette. Ýnsanlar arasýndaki eþitsizliðin çözümlenmesi gerek.

Bakterilerden söz ederken, ilkel kardeþlerimiz diyen bilim adamýna saygýlar sunuyorum. O kendisini ve bizi, canlýlýðýn bir parçasý kabul ederken, siyasi cambazlar, kendilerine yer edinmek için yapmadýk oyun býrakmýyorlar.



O tarihte, yani 1915’lerde, Osmanlý geniþ bir ülke. Rumlar, Ermeni’ler, Yahudi’ler, Kürtler, Türkler, Araplar.... bütünün bir parçasý. Siz bunlarýn arasýnda Ermeni’leri seçin, gidip onlarla sigorta poliçesi imzalayýn. Ermeni yurttaþlarýmýzýn kaç tanesi okur-yazar. Kaç tanesi imza atmayý biliyor. Sözde poliçelerde imza, parmak izi... ne var.

Bu olay iki açýdan mizah unsuru içerir. Birincisi öyle kolay lokma sigorta þirketi yoktur. Gerçek olaylarda bile sigorta tazminatý ödememek için pek çok yollara baþvurulurken, habere konu olaya biraz gülümsersiniz.

Ýddia edilen sigortalama olayýnýn bir an için gerçek olduðunu var sayýn. Demek ki, senaryo hazýr. Birileri bir þeyler hazýrlamýþ. Sonucunu da öngörmüþ. O kadar ufkunuz açýktý. O insanlarýn ölüm riski taþýdýðýný biliyordunuz da, neden hiçbir önlem almadýnýz. Yoksa senaryo sizin mi.

O dönemde geçim sýkýntýsý çeken insanlar, poliçe bedellerini nerden ve nasýl ödediler.

Sigorta olayýný çözümlemek için hangi hukuk uygulanacaktýr. Osmanlý ülkesinde sigorta çalýþmasý yapma yetkiniz var mý. Hangi kurumdan, ne gibi bir izin aldýnýz.

Sigorta þirketi ile sigorta yaptýran arasýnda uyuþmazlýk çýktýðýnda, hangi ülke hukuku uygulanacaktýr. Peki bu ayrýntýya dikkat edildi mi.

Adý geçen dava, Türkiye’yi dolaylý olarak muhatap almaktadýr. Amerika’da davanýn ihbarý diye bir kurum var mý. Sigorta þirketi ödeme yaparsa, yarýn bize dönecek ve rücu davasý açacak belki de.

Yoksa tahkim vs. bahanesi ile, yargý yetkimiz de devre dýþý mý kalacak.

Peki sayýn þirket, sen gerekli savunmalarý yaptýn mý. Osmanlý’nýn 1915 tarihindeki sýnýrlarýný biliyor musun. Bu ülkede yaþayan insanlarý, hayali olaylardan sorumlu tutarken, neden kafatasý kriteri alýyorsun.

Göç olayý, belli bölgedeki yurttaþlar için uygulanmýþtýr. Bu olaydan, o bölge dýþýnda yaþayan, örneðin Ýzmir’de, Ýstanbul’da vs. yaþayan Ermeni yurttaþlarý da mý sorumlu tutuyorsunuz.

Yine o geniþ ülkenin, kültürel farklýlýklar gösteren, Süryani’lerini, Araplar’ýný, Yahudiler’ini , Kürt’lerini .... mi sorumlu tutacaðýz. Peki, o tarihte Osmanlý sýnýrlarý içinde olan ve þu anda deðiþik ülkelerin yönetimindeki yerlerde yaþayan halk ne olacak.

Osmanlý ülkesinden koparýlan yerler ve insanlar huzura kavuþtu. Eðer bu yerler, Ýsrail, Filistin, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Kuveyt, Yugoslavya, Yunanistan... Osmanlý’dan ayrýlmamýþ olsa ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçasý olsa, oralarda yaþayan insanlar da hayali soykýrýmdan sorumlu sayýlmaya çalýþýlacaktý.

Görüldüðü gibi, sorumuz ayný zamanda çözümünü içeriyor. Sorun Türkiye’nin daðýlmamýþ olmasý. Ülke sýnýrýnýn dýþýnda kalan aklanýyor. Ýçerdekiler yeni saldýrýlara muhatap.



3.Osmanlý Meclisinin Genetik Haritasý

Tehcir kanununu çýkaran Osmanlý Meclisinin genetik haritasý biliniyor mu. Mecliste, ne kadar Rum, ne kadar Ermeni, ne kadar Arap, ne kadar Kürt, ne kadar , Türk vardý.
Böyle net bir harita olamaz. Herkes birbiri ile akraba. Bugünkü Amerika’yý düþünün. Alman, Fransýz, Ýtalyan, Çin..... nasýl ayýracaksýnýz. Evlenirken, kim kimin genetik geçmiþi ile ilgileniyor. Ortada bir Amerikalý var. Hepsi bu.

Eski tapu kayýtlarýný okuyorum. Osmanlý uyruðundan söz ediyor. Ne din, ne dil, ne ýrk... Ýstavri’den, Yorgo’dan, Maria’dan söz ediyor.

“Kýzlaraðasý Haný’da ikamet eden, tebai Osmaniye’den Yorgo...”



4.Dedem için de tazminat verilecek mi

1915’lerde gelip, bir kýsým yurttaþlarýmýzý ölüme karþý sigortalayan þirket, acaba annemin babasýný da sigortalamýþ olabilir mi. Gerçekten, Trabzon’da yaþayan dedem, çeteler tarafýndan öldürülmüþ. Henüz yirmili yaþlarýnda ...

Madem ki yiniyetli olarak geldin ve Osmanlý ülkesinde yaþayan insanlar için yaþam sigortasý poliçesi düzenledin.... dedemi de sigorta etmiþ olman gerek. Sayýn þirket, benim dedemin, Türk, Rum, Kürt, Ermeni, Yahudi.... olup olmadýðý konusunda bilgi sahibi deðil. Böyle bir bilgiye ulaþmasý da bilimsel anlamda olanaksýz ve bir o kadar da anlamsýz.

Dedem de o ortamda, o þartlarda yaþayan bir insandý, tüm diðer insanlar gibi.

Ýnsanlarý konu alan her türlü çalýþmada, birim insandýr. Baþka þekilde düþünülmesi ard niyet içerir. Dedemin gelmiþini geçmiþini.... Amerika’daki bir þirket bilebilir mi.


5. Soykýrým Varsa Kim Yaptý

Osmanlý, kendi kendine mi soykýrým yaptý. Böyle saçmalýk olur mu. Ülkede çeþitli diller ve dinler bir arada yaþýyor. Osmanlý Meclisi’ni kimler oluþturuyor. Eðer göç kararý bir yasa ile alýndý ise, bu yasa hangi ülkenin yasasý.

Osmanlý ülkesinde yaþayan ve sonuç itibarý ile bugünkü Türkiye’de yaþayan ve yalnýzca müslüman olan Türkler mi bu kararý aldý.

Herhangi bir ülkede veya yerde yaþayan, hýristiyan, þaman, budist... dinlerine inanan Türkler deðil. Yalnýzca Türkiye’de yaþayan ve yalnýzca müslüman olanlar....

Anadolu Türkleþme ve islamlaþma sürecini yaþarken, burada yaþayan halk, genlerine kadar deðiþti ve Türk geni taþýmaya mý baþladý. Var mý böyle anlamsýz bir önerme. Genlerin bir insana ait olduðu düþünülebilir. Ancak, her hangi bir milleti, milliyeti, ýrký, dini temsil eden genler olamaz. Varsa böyle anlamsýz teoriler bilmek isteriz.

Ýnsanlar Türk ve müslüman oldular diye, çaðdaþ yobazlar tarafýndan dýþlanmaya çalýþýlýyor; cezalandýrýlmaya çalýþýlýyor.

Birinci Dünya Savaþý yýllarýný ve Osmanlý’nýn son dönemini iyi bilmemiz’ iyi çözümlememiz gerekiyor.

Ülke içinde çatýþma ve insan öldürmeyi teþvik eden, destekleyenlere bir sorumluluk yüklemeyeceðiz. Bu ülkenin insanýna, kendi insaný ile çatýþtý diye leke atacaðýz. Dikkat edilirse, savaþ dinleri karþý karþýya getirmiþ görüntüsünde. Ancak Osmanlý’nýn müslüman olan unsurlarý da, devlete karþý kýþkýrtýlmýþtýr.

Göç kararý ve uygulamasýndan, neden Türkiye sýnýrlarý içinde yaþayan müslüman halk sorumlu tutulmak istenir de, farklý dinlerdeki insanlarýmýz baþka türlü.

Yine neden, Osmanlý’nýn Anadolu’su suçlanýr da, Irak, Suudi Arabistan, Mýsýr, Lübnan, Ýsrail.... sorumlu tutulmaz. Aslýnda ülke sýnýrlarý yapaydýr. Osmanlý sýnýrlarýný ve meclis yapýsýný bilmeyen hayalperest kardeþlerimizin gösterileri anlamsýzdýr.

Çanakkale Savaþýnda, gönüllü olarak savaþa giden ve tamamý ölen Týp Fakültesi öðrencilerinin, genetik haritasý var mý. Bu deyimi sanýrým yalnýzca ben kullanýyorum. Sanýrým neyi anlatmak istediðim yeterince açýk.

Çanakkale’yi geçip, Ýstanbul’u almak ve Osmanlý’ya son vermek isteyen güçlerin, her türlü propagandayý yapmasý, her türlü yalaný söylemesi doðal deðil mi. Yaptýklarý saldýrýyý haklý göstermek için, her yola baþvurmalarý, her tekniði kullanmalarý onlar için doðaldý.

Ayný anda Çanakkale ile birlikte, Osmanlý’nýn dört bir yaný saldýrýya uðramýþtýr. Arap çöllerinde 2 milyon askerimizin öldüðünü bir kaynaktan okumuþtum.

Bunun üzerine bir de Çanakkale’de yenilgiye uðrayan saldýrganlar, her türlü propaganda aracý ile Osmanlý’ya, sonrasýnda Türkiye halkýna saldýrmýþlardýr. O gün baþlayan soðuk savaþ taktiði aynen devam ediyor. Soðuk ve sýcak savaþ aslýnda birbiri ile iç içe gibi görünüyor.




6.Propaganda

Birinci Dünya Savaþýndaki, o zamanýn süper güçlerinin planlarý tutsa, Anadolu’da hýristiyan bir devlet kurulsa idi, böyle anlamsýz bir propaganda devam eder miydi.

Irak’ta kimyasal silah, nükleer silah... var gibi bahaneler, propagandadan baþka bir anlam taþýr mý. Bu günün tarihi, zamana yalan ve yanlýþ olarak yazýlabilir. Kendini haklý çýkarmak için her þey söylenebilir.

Ama, Ýran-Irak Savaþý’na, her iki tarafa da, el altýndan silah satýldýðý söylenmez. Ýþkenceye sözde karþý çýkýlýr ama neden iþkence aletlerinin üretilip, aklýevvel ülkelere satýldýðý söylenmez. Her kimyasal ve biyolojik biraz da nükleer silaha sahip ülkeye savaþ açmak gerekse, bazý ülkelerin kendi kendine saldýrmasý, kendini imha etmesi gerekir. Buna da gülünebilir.




7.Köfteden Aydýnlar


Bu aydýn türünü bu adla ilk ben andým. Dün radyodan bir aydýn türünü duydum. Az geliþmiþ ülkelerde sömürgecilerin sözcüsü olabileceðinden söz ediyordu. Bu tiplere aydýn deðil, kibar söylemle yalaka denilir. Biraz daha yumuþatarak, köfteden aydýn da denilebilir. Adam her þeyi bilir. Çok yönlü olmak güzel de, atmak baþka bir þey. Ýnsanlarý, dillerine, dinlerine, renklerine, ekonomik durumlarý, ülke sýnýrlarý ve silahlý kuvvetlerinin gücüne göre ayýrmak, doða yasasýna uygun ancak Anayasa'ya aykýrý bir durum

Belki de insanlýk suçu bu.


8. Baðýmsýz Yargý


Baðýmsýz yargý, sigorta poliçelerinin ödenmesine karar verdi. Bir kýsým vakýflar, ölen kendi babalarýymýþ gibi tazminatlarýný aldýlar. Bu tazminatlar, yol, su, elektrik ve Türkiye'ye karþý propaganda finansmaný olarak geri dönecek. Peki bu propagandanýn kime ya da kimlere yararý olacak.

Ermeni yurttaþlarýmýza bir yararý olmayacaðý gibi, Ermenistan'da, veya dünyanýn baþka yörelerinde yaþayan Ermeni'lere bir yararý olmayacak. Avrupa ülkeleri veya Amerika, ülkelerinde yaþayan Ermenilere baðýmsýz devlet mi kurduracaklar. Tabi kendi ülkelerinde. Gülümseyin lütfen. Böyle anlamsýz düþünce olur mu...Peki hayali poliçeler ile alýnan tazminatlar ne olacak.

Birileri malý götürüyor ama, gariban insanlar deðil.

Avukat Ahmet, öldürülen dedesi için tazminat davasý açsa, yine kabul edilecek mi. Baðýmsýz yargý meselesi iþte.... .Bu arada dava açýlmadan tazminat ödeyen Fransýz sigorta þirketine de saygýlar. Nasýl olsa bol kepçeden ödeme yapýyorsunuz, benim ödemeyi de yapýn. Veraset ilamý isterseniz, birkaç gün içinde hallederim.





ANAYASA TARTIÞMALARI ÜZERÝNE

1924 Anayasasý:

Madde 2: (5.2.1937-2115) Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçý, Devletçi, Lâik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçe’dir. Baþkent Ankara’dýr.

Yakýn tarihimiz, devrimcilik sözcüðünün yasaklanmasý veya aradan çýkarýlmasý ve özellikle ayný maddede, yan yana bulunan devrimcilik ve milliyetçilik sözcüklerinin birbirinden ayrýlmasý sürecini yaþamýþtýr.

Bu ayýrýmý anayasa metni hazýrlayan masum hukukçularýn deðil, arka planda bulunan ve sað-sol çatýþmasýný planlayan gizli servislerin desteklediðini düþünebiliriz. Bu kadar basit mi… Hayýr, bu denli karmaþýk…

1924 Anayasasýnýn ikinci maddesi, uygulanan politikalarýn özetidir.

Daha demokratik olduðu iddia edilen 1961 Anayasasý, ayrýntýlar konusunda düzenleme yaparken, 2. Maddede özetlenen felsefeyi göz ardý etmiþtir.

Devrimcilik ve milliyetçilik birbirinden ayrýlmýþ, zamanla birbirine düþman gibi tanýtýlmýþtýr. Devrimciler, solcu ve Rusya yanlýsý gibi, komünizm sempatizaný ve yandaþý olarak tanýtýlýrken, milliyetçiler, komünizm ve sol tehlikesini bertaraf etmekle görevli, Amerika ve Avrupa yanlýsý bir görüntü almýþtýr.

Aslýnda, sað-sol bölünmesinin zemini hazýrlanmýþ ve basýn kanalýyla ciddi bir bilgi kirliliði oluþturulmuþtur.

Doðru kullanýlmayan ilaç, tedavi edeceðine, daha kötü hale getirebilir ve hatta öldürebilir.

Demek ki sorumlu olan anayasa metni deðil.

Ayný sokaðýn, ayný mahallenin insanýný birbirine düþüren, kavga ettiren, anayasa metni deðildir. Bilgi kirliliðini pompalayan karanlýk güçler, istediklerini yaptýrmýþtýr.

1982 Anayasa’sýna gelindikte, devrimcilik sözcüðünün yerini inkýlapçýlýk almýþ, bu da anayasanýn giriþ bölümünde yazýlmýþtýr.

Çizilen tablo, 12 Eylül dönemine kadar yaþanan karanlýk olaylarýn faturasýný, birkaç sözcüðe yüklemek olmuþtur. 1924 Anayasasý’nýn 2. Maddesi yine göz ardý edilmiþ, üstü kapalý belki de açýk olarak , olumsuzluðun sorumlusu olarak devrimcilik gösterilmiþtir.

Türkiye’yi, solcu, komünist ve sanal Rusya yanlýsý düþünceden korumak için, saðcý, milliyetçi, Amerikan yanlýsý bir grup oluþturulmuþtur.

Aslýnda, tam baðýmsýz Türkiye diyen, Atatürk’çü düþünce hedefe konulmuþtur. Ýnsanýmýzýn tam baðýmsýzlýk düþüncesi ve Atatürk sevgisi o denli güçlü ki, doðrudan Atatürk ve Atatürkçülüðü hedef gösterememiþ, ama deðiþik gruplar eli ile, cumhuriyet dönemi, tam baðýmsýzlýk, Atatürkçülük düþüncesi, saldýrýya uðramýþ ve saldýrý devam etmektedir.

Demek ki açýkça saldýramayanlar, dolaylý yollardan, baþkalarýný kullanarak, propaganda ve zayýf halkalara çýkar saðlamak yöntemi ile, onlarý kendi hesaplarýna kullanmýþlardýr.

Türkiye’nin çok partili döneme geçerek, daha demokratik olduðu görüntüsü yaratýlmaya çalýþýlmýþtýr. Aslýnda, Demokrat Parti yönetimi, Adnan Menderes, Celal Bayar ve arkadaþlarý, sinsi bir tuzaðýn içine çekilmiþtir.

Celal Bayar, Atatürk döneminde bakanlýk yapmýþ ve Atatürk hayraný bir kiþidir. Ayný þekilde Adnan Menderes, CHP milletvekilliði yapmýþ, Atatürk hayraný bir milliyetçidir.

Öyle bir sisli hava yaratýlmýþtýr ki, sanki çok partili dönem ile daha demokratik, daha halkçý, daha milliyetçi … bir yönetim kurulmuþ, DP öncesi yönetimden intikam alýnmýþtýr.

Yönetimde, çok uluslu þirketlerin telkinleri, yabancý uzmanlar (ajanlar) basýn dahil her türlü aracý ile karalama ve çatýþma ortamý yaratýlmaya çalýþýlmýþtýr.

Demokrat parti kurucularý ve yöneticilerinin, deðiþik bir savaþ taktiðinin ortasýnda kalan, ülkesi için ölmekten çekinmeyecek milliyetçi ve devrimcilerden, tam baðýmsýzlýk yanlýlarý olduðunu, ve fakat, Amerika ve NATO taraftarýlýðý ile kandýrýlan, küçük Amerika olma düþüncesini açýkça söyleyen bir hataya düþmüþlerdir..

Savaþlarýn kýlýç-kalkan, tank ve toptan, tüfekten ibaret olmadýðý açýk. Bir ülkeyi iþgal etmek, onun kaynaklarýna, doðal zenginliklerine el koymak için, deðiþik yöntemler olmalý.

Hattý müdafa yoktur, sathý müdafa vardýr…o satýh bütün vatandýr sözünü anlamak çözümlemek gerek. Buraya, Hançerlioðlu’nun, sömürgecilik ve yeni sömürgecilik konusundaki açýklamalarýný eklemeliyiz. (Felsefe Ansiklopedisi)

Savaþ teknikleri, saldýrý ve savunma konusunda ne kadar bilgiye sahibiz.

Yardým sözü, yýllarca, sempatik görünüme bürünmüþ, para satma, borç para verme eylemidir. Bir saldýrý yöntemi, bir iþgal yöntemidir, devletler arasý iliþkilerde.

Bir virüsün, içine girdiði bir hücreyi bütünü ile ele geçirmesi dikkatlice izlenmelidir. Size yardým ediyoruz, sizi düþman saldýrýsýndan koruyoruz, tek istediðimiz, bizi sempatik gösterecek yayýnlar yapmanýz, uzmanlarýmýzýn hazýrladýðý ekonomik politikalarý uygulamanýz, yardým adý ile verdiðimiz yüksek faizli paralarla, yalnýzca ve yalnýzca silah satýn almanýz… istemediðimiz ülkelerle iliþkiyi kesmeniz, sýnýrlarý kapatmanýz… bize karþý propaganda yapacak herkesi düþman kabul edip, imha etmeniz…

Sizi saldýrýdan koruduk, komünizmin yayýlmasýný engelledik, istediðiniz kadar para yardýmý verdik daha ne yapalým…

Kralcýlarýn kraldan daha sinsi ve tehlikeli olabileceði gerçeðini unutmayalým. E tabi krallara düþen, kralcý yetiþtirmek, onlarý etkili konuma getirmek…


Anayasa tartýþmalarýnýn anlamý üzerine

Bir defa her þeyin en iyisi ve güzelini isteme hakkýmýz var. Ancak isteklerimiz arasýnda bir mantýk sýrasý olmak zorunda… Susuzken yemeðe saldýrmayýz. Önce suyumuzu içmemiz gerekir.

Bir þekli anayasa metni mi daha önemli, gelir düzeyi, iþ, eðitim, saðlýk ve güvenlik vs. mi… Önemli olan yaþam…temel hak ve özgürlükler önemli… þekli anayasa olmasa ne olur…. Örneðin Ýngiltere’de yok…

Anayasa tartýþmalarý amacýndan sapmýþtýr. Temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesi deðildir asýl amaç. Görüntü, siyasi aktörlerin oyunundan ibarettir.
Bu kadar basit mi… evet bu kadar basit…
















Cumhuriyet Kuruldu… Askeri Zaferin Kültürel ve Ekonomik Zaferle Taçlanmasý Gerekiyor…

29 Ekim 1923 ile 10 Kasým 1938 arasýndaki 15 yýlý iyi okumalýyýz.

Dün okuduðum Nazilli Basma Fabrikasýnýn kuruluþu ve bugünkü hali, benim 15 yýla yoðunlaþmam gerektiðini anýmsatmýþtýr.

Savaþ bitse de, çeþitli kanallardan saldýrý devam etmiþtir, etmektedir.. Ayaklanmalar vardýr… Ajanlarýn çalýþmaya devam ettiði düþünülmeli…

Atatürk dönemi planlý kalkýnma dönemidir. Etibank ve Sümerbank’ýn kuruluþ felsefesi ve çalýþmalarý dikkatle ve özenle incelenmelidir. Kuruluþundan özelleþtirilmesine kadar olan süreç incelenmelidir.

Osmanlý’nýn, bir savaþ ile deðil, aldýðý borç paralar, yabancý hayraný zavallýlar ve yerli iþbirlikçilerin ortak çalýþmasý ile parçalandýðýný unutmayalým.

Ýnsan haklarý savunucusu özgürlük havarilerinin Ortadoðu ve Balkanlarý nasýl parçaladýðýný,böl-yönet politikalarýnýn nasýl yürütüldüðünü ve bu yerlerin hala kan ve gözyaþý içinde olduðunu ,bilelim.

Atatürk döneminde,yabancýlardan tek kuruþ borç para alýnmadan, Dünya tarihinin en hýzlý ekonomik kalkýnmasýnýn gerçekleþtirildiðini, üstelik Osmanlý’dan kalan borçlarýn bu dönemde ödendiðini ,unutmayalým.

Askeri darbelerin Türk Silahlý Kuvvetlerine mal edilemeyeceðini, 1960 darbesinin arkasýnda demokrasi aþký deðil, Türkiye’nin sanayi alanýnda kalkýnmasýný engelleme manevralarý olduðunu, düþünelim. Menderes’in 1960 yýlý haziran ayýnda Rusya’da yapacaðý görüþmelerin, Türkiye’nin siyasi tutumumu kökten deðiþtirebileceði , endiþesi ile sudan nedenlerle darbe, yargýlama benzeri hukuk dýþý uygulamalara ve idamlar yapýlmýþtýr.

Yapýlan hukuk ötesi uygulamalar, sanki ordunun sebebiyet verdiði bir eylem olarak ve ordumuz aleyhine kullanýlmýþtýr, kullanýlmaya devam edilmektedir.

Hangi anayasa daha modern, hangisi daha özgürlükçü gibi teknik incelemeyi gerektiren ulusal konularýn sokaktaki vatandaþa sakýz olarak daðýtýldýðýný, reklam ve propagandalarla uzun süreli uykulara daldýðýmýzý unutmayalým.

Ulusal konularda, konusunda eðitimli yabancý uzmanlar ile , sözde iþbirliði yapan deneyimsiz elemanlarýmýzýn un çuvalý gibi kullanýldýðýný ve fakat sonuçta kiþisel deðil ulusal boyutta zararlarýmýz olduðunu unutmayalým.

Yargýlama sürecinin ise hukuk tanýmaz bir süreçten ibaret olduðunu göz ardý etmeyelim.

Kore’ye asker göndermenin ve askeri ittifaklarýn silahlý kuvvetlerimizin kararý deðil, siyasi iradenin kararý olduðunu bilelim.

Bir askerin baþarýsýnýn orduya, olumsuz çalýþmalarýnýn ise kendisine ait olduðunu unutmayalým.

Yüksek maliyetli askeri satýþ kredilerinin, vatandaþa yardým diye tanýtýldýðýný, bu kararlarýn siyasi iradenin aldýðýný görmeye çalýþalým.

Silah satýþ kredisi verenlerin, hangi silahlarýn verileceðine ve silahýn nerede kullanýlabileceðine kendilerinin karar verdiðini biliyoruz.

Savunma ittifakýnýn Türkiye’nin savunmasýna tek kuruþ katkýsý olmadýðýný, bilelim. Getirdiði ekonomik yük konusunda duyarsýz olmayalým.

1960, 1971 ve 1980 darbelerinin ayný kaynaktan yönlendirildiðini, Türkiye’deki sað-sol gibi yapay bölünmelerin ve çatýþmanýn ayný kaynaðýn ürünü olduðunu biliyoruz.

Alevi, sünni, Türk-Kürt ve Ermeni gibi yapay bölücülüðe sevk edenin de ayný kaynak olduðunu iyi bilelim.

Terör örgütü kimliðinde eylem yapanlarýn, yabancý gizli servislerin elemaný ve tetikçisi olduðunu her türlü karanlýk eylemin arkasýnda yabancý devletlerin olduðunu yerli iþbirlikçilerin paravan olarak kullanýldýðýný göz ardý etmeyelim.

Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaþlýk baðý ile baðlý olan herkesin eþit haklara sahip olduðunu ve hepsine ayný hukukun uygulandýðýný,

Medeni Yasa’nýn kabulünden itibaren Türkiye’de azýnlýk diye bir ayrýcalýk kalmadýðý, herkese ayný hukukun uygulandýðýný iyi bilelim.

Medeni Yasa ile vakýflar konusunun tümü ile çözüme ulaþtýðý bilinmelidir.

Bir de hukuk fakültesinin birinci sýnýfýnda okunan Medeni Yasanýn ilk maddesini herkes iyi bilmelidir. Hakime, bir konuya iliþkin yasal düzenleme olmamasý halinde, ne yapacaðýný söyleyen bu madde çok ama çok önemli bir düzenlemedir.

1915 te Conk Bayýrýnda verilen emri tekrar ve tekrar okuyalým.

Atatürk döneminin muhteþem sanayi tesislerinin kuruluþunu ve kapatýlmalarý için yapýlan manevralarý, kullanýlan teknik destek, konusunu iyi bilelim. , Karabük Demir –Çelik fabrikasýnýn neden kapanmasý gerektiðine dair raporlarý ve bu ve benzer raporlarýn 1960 darbesi ile iliþkisini düþünelim, Türkiye’deki kardeþ kavgasýnýn gizli fotoðrafýný göreceksiniz.

Karabük bir örnektir… bu dev sanayi tesisi, Ýnönü baþbakan iken, 1937 tarihinde, Atatürk döneminde kurulmuþtur. Tek kuruþ borç para alýnmadan gerçekleþen ulusal bir baþarýdýr. Okunmasý ve anlaþýlmasý gereken bir destandýr. Dikkat edelim.. borç alýnmadan yatýrým yapýlamayacaðý gibi gerçeklerle örtüþmeyen garip ve boðucu bir duman var ortalýkta.

Tehlikeli bir hastalýktýr bu düþünce… bir baþka deyiþle, Atatürk’ü anlamayan, anlayamayan zihniyetlerin yanýlgýsýdýr.
















Psikolojik Saldýrýnýn Görünümleri

Uçak fabrikamýz, Nato standardýnda üretim yapamadýðý gerekçesi ile kapatýldý. Nato demek ABD demek….

Sanayi tesislerimizin neden kapatýlmasý gerektiðine dair raporlar geldi. Ne gerek var sanayiye… denildi. Biz size daha ucuza satar, hatta satýþ kredisi bile veririz diye not düþüldü. Kredi denince durup, düþünmek gerek… Sorarsanýz, size yardým yapýyorlar… Aslýnda faizle para alýyorsunuz… Parayý nasýl ve nerde kullanacaðýnýza onlar karar veriyor.

Tesislerin özelleþtirilmesi ve kapatýlmasý gerektiði politika olarak benimsetildi. Öyle benimsetildi ki, özelleþtirmeyi kutsal bir görev olarak benimseyen bir kuþak yetiþtirildi.

sene 1882
çalýþmaya baþlayan
Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Meclis-i Ýdaresi”
ilgili kararnamenin
18. Maddesi gereði
müfettiþler tarafýndan denetlenebilecekti.

Kararnamenin
uygulama
ve yorumundan doðan
ihtilaflar
19. Madde gereði
iki tarafýn tayin edeceði
4 kiþilik hakemler grubuna havale edilecektir
Hakem kararlarý kesindir


Yargý yetkisinden vazgeçildi. Atatürk’ün doðumundan bir yýl önce… Bugün, bir çok uyuþmazlýklar yine hakeme havale edildi. Yargý yetkisi kýsýtlanmýþ oldu. Osmanlý döneminin tavizlerine cumhuriyet döneminde yeni taným ve uygulamalarla devam edildi. Dikkatle okunmasý gerek.

Bu ve benzer ayrýntýlarý bilmeden, Atatürk konusunda yorum yapmaya çalýþanlara, önce dersini çalýþ, sonra görüþelim… demek zorundayýz.

Yukarýda anlattýk… idam kararlarý ve infaz þeklinin mantýðýný… Dikkat edilmesi gereken küçük bir ayrýntý… idamlar, meydanda, herkesin görebileceði yerlerde yapýlýyor. Amaç soyut bir idam deðil, kalanlara tehdit ve gözdaðýdýr… Ýþte biz sizi size astýrýrýz, denmektedir.

Cumhuriyet öncesi Beyazýt Meydaný, cumhuriyet sonrasý ise, basýn organlarý eþliðinde… Daha çok kiþinin görmesi, duymasý saðlanmaktadýr.





















Atatürk gibi düþünmek

Bir sorunla karþýlaþtýðýnda, baþvuru kitabýnýz olmalý… güvenilir bir danýþman, bir rehberiniz olmalý… Yaþadýðýmýz dünya, ýssýz ada deðil… yalnýz deðiliz…

Atatürk gibi düþünmek, her zaman kullanýlacak bir reçete, bir rehber kitap, güvenilir bir dost…

Herkes hukukçu deðil. Ama mutlaka bir hukukçumuz olmalý….

Herkes doktor deðil, ama mutlaka bir doktorumuz olmalý…

Herkes asker deðil, mali müþavir deðil, mühendis, öðretmen, …. Deðil… Ama hepsi gerekli…

Zor bir karar sürecindesiniz…rehberiniz, yol göstericiniz olmalý…

Atatürk kitabýný açýyorsunuz…. Yaþamda en doðru yol gösterici bilimdir, fendir… diyor.

Bir bakan çýkýyor ve uzak köydeki çiftçinin sabanýndan sorumlu olduðunu söylüyor….

Bir eðitimci çýkýyor, köyü köyden kalkýndýrmaktan böz ediyor…

Gelecek göklerdedir diyen Atatürk, uçak fabrikasý kurulmasýný saðlýyor… (Birileri bu fabrikayý özelleþtirdi...ya da sattý...ya da üretimi durdurdu...)

Tek kuruþ borç para almadan, muhteþem sanayi tesisleri kuruyor…

Yabancý hayraný zavallýlara mesaj veriyor… Ne mutlu Türküm diyene…

Anayasa, Medeni Yasa ve pek çok ulusal çalýþmaya imzasýný atýyor…

Bir þey zor olabilir ama asla imkansýz deðil…

Söylevi dikkatli okuyalým… kendine saygý, güven ve dostluðu göreceksiniz satýr aralarýnda…

Kendini baþkasýnýn yerine koymayý göreceksiniz...

Bir komutan göreceksiniz… müslüman deðil ama müslüman kardeþlerinden ayrý mezara girmek istemiyor… gavur falan deyip bizi ayýrmasýnlar diyor…

1924 Anayasasý’nýn 2. Maddesi:
Madde 2: (5.2.1937-2115) Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçý, Devletçi, Lâik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçe’dir. Baþkent Ankara’dýr.

Hem milliyetçi, hem devrimci, laik, devletçi, cumhuriyetçi…

Bu maddeyi çözümlersek, bir çok sorunun çözüldüðünü göreceðiz… bilim ve feni rehber alan, halkçýlýk, devletçilik, milliyetçilik ve derimciliði, cumhuriyetçiliði bir bütünün parçalarý olarak tanýmlayan düþünce , bir çok yapay sorunlarý baþtan çözümlemektedir.

Çok partili dönemde, devletçiliðin tasviye edilmesi için, rapor üstüne rapor sunmuþtur sözde dostlar….

Piyasa ekonomisi, serbest piyasa paravaný arkasýnda, saðcý milliyetçiler ile solcu milliyetçiler birbirine kýrdýrýlmýþ, araya profesyönel tetikçiler sokularak, ortam kýzýþtýrýlmýþtýr.

Etibank ve Sümerbank

Halkçýlýk bu… Hitit Uygarlýðý (Eti) ve Sümer Uygarlýðýna sahip çýkýyoruz... Bu topraklarda kurulan tüm uygarlýklar bizim...
Çivi yazýlarý da, Hitit Yasalarý da, Sümer ve Ege uygarlýklarý, Roma Hukuk da... hepsi bizim... Türkler’de bilim ve teknoloji var mý yok mu... Ýlk güneþ tutulmasýný kim hesaplamýþtý... Yazý kimin ürünü, matematik ve geometri, ... bilim tarihini ne kadar biliyoruz...

Menderesten istenen devletçilikten, Atatürten uzak durmasýný saðlamaktý....

Ekonomi yönetimini IMF ve Dünya Bankasý kontrolüne býrakýlmazdý...yani ABD nin...

Özelleþtirmeler tarihine bakýn... kim istedi, kim yaptý.... Sessiz sedasýz Atatürk’ten uzaklaþýldý...

Önce 24 Anayasýna darbe.... devrim mi...sað gösterip sol vurmak böyle bir þey...

Atatürk gibi düþünülse, NATO ve IMF kayýðýna binilmezdi....

Kaç komutan, bilim adamý, gazeteci, öðrenci... tutuklu...

Atatürk gibi düþünülse, böyle gariplikler olamaz...

Sorun mu...sorunlar çözmek için...

Atatürk gibi düþüneceðiz...

1924 Anayasa’sýnýn 2. Maddesini görmek istiyoruz...ve

Madde 88: Türkiye’de din ve ýrk ayýrdedilmeksizin vatandaþlýk bakýmýndan herkese “Türk” denir.
Türkiye’de veya Türkiye dýþýnda bir Türk babadan gelen, yahut Türkiye’de yerleþmiþ bir yabancý babadan Türkiye’de dünyaya gelip de memleket içinde oturan ve erginlik yaþýna vardýðýnda resmî olarak Türk vatandaþlýðýný isteyen yahut Vatandaþlýk Kanunu gereðince Türklüðe kabul olunan herkes Türk’tür.
Türklük sýfatýnýn kaybý kanunda yazýlý hallerde olur.

61 Anayasasý
I. Temel haklarýn niteliði korunmasý
Madde 10: Herkes, kiþiliðine baðlý, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Devlet, kiþinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adâlet ve hukuk devleti ilkeleriyle baðdaþamayacak surette sýnýrlayan siyasî, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldýrýr, insanýn maddî ve manevî varlýðýnýn geliþmesi için gerekli þartlarý hazýrlar.

Madde 11: (20.9.1971 – 1488) - Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüðünün, Cumhuriyetin, millî güvenliðin kamu düzeninin, kamu yararýnýn, genel ahlâkýn ve genel saðlýðýn korunmasý amacý ile veya Anayasanýn diðer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle Anayasanýn sözüne ve ruhuna uygun olarak, ancak kanunla sýnýrlanabilir.
Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.
Bu Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan hak ve hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüðünü veya dil, ýrk, sýnýf, din ve mezhep ayrýmýna dayanarak, nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldýrmak kastý ile kullanýlamaz.
Bu hükümlere aykýrý eylem ve davranýþlarýn cezasý kanunda gösterilir.

III. Eþitlik
Madde 12: Herkes, dil, ýrk, cinsiyet, siyasî düþünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayýrýmý gözetilmeksizin, kanun önünde eþittir.
Hiçbir kiþiye, aileye, zümreye veya sýnýfa imtiyaz tanýnamaz.

82 Anayasý

X. Kanun önünde eþitlik
MADDE 10. – Herkes, dil, ýrk, renk, cinsiyet, siyasî düþünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayýrým gözetilmeksizin kanun önünde eþittir.
Hiçbir kiþiye, aileye, zümreye veya sýnýfa imtiyaz tanýnamaz.
Devlet organlarý ve idare makamlarý bütün iþlemlerinde kanun önünde eþitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadýrlar.

24 Anayasasýnýn 2. Maddesi sessiz sedasýz unutuldu...

Atatürk gibi düþüneceðiz... Çözüm bu...

Medeni Yasa (Yeni)
I. Hak ehliyeti
MADDE 8.- Her insanýn hak ehliyeti vardýr.
Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sýnýrlarý içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eþittirler.

1926 tarihli Medeni Yasa
Madde 8 - Her þahýs medeni haklardan istifade eder. Binaenaleyh kanun dairesinde haklara ve borçlara ehil olmakta herkes müsavidir.


ALLAH AKÝL ADAMLARDAN KORUSUN...

70 milyon insandan, binde biri dahi olsa yetmez mi... Dýþarda akýllý adam aramak ahmaklýk deðil de ne...70.000 ciddi bir sayý...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tüze felsefesi (hukuk) kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Türkiye ve Komþuluk
Neymiþ Biliyor Musun
Atatürk ve Türkiye
Bilirkiþi Raporu
Seçim Barajý
Madem ki Biliyorsun, Neden Öðretmiyorsun
1982 Anayasasý ve Tutukluluðun Devamý Kararý
Çok Partili Yaþam
Dostça Bir Söyleþi
Özelleþtirme Neden Yapýlýr

Yazarýn bilimsel ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Beynimizin Çaresizlik Oyunu
Bayýndýr
Kendini Baþkasýnýn Yerine Koymak
Doða Düzeni ve Ýnsan
Baþlarken
Ms ile Söyleþi
Dna ve Evrim
Duygusal Þiddet Nedir?
Hastalýðýn Ýlerlemesi Nasýl Durur
Yanlýþ Anlama Sanatý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kukla [Þiir]
1001 Gece Masallarý [Þiir]
Odabaþ Tüm Þiirler [Þiir]
Buluþalým [Þiir]
Kuklacý Amca [Þiir]
Çay Koy Ortak [Þiir]
Çay Koy Ortak [Þiir]
Geliyorum Ortak [Þiir]
Zamanýn Yaptýklarý [Þiir]
Akrabalar [Þiir]


Ahmet Odabaþ kimdir?

1963 Çarþamba/Samsun doðumluyum. Serbest avukat olarak çalýþýyorum. (Ýzmir'de)

Etkilendiði Yazarlar:
Karacaoðlan, Pir Sultan Abdal, Hayyam, O Veli, Aziz Nesin,


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ahmet Odabaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.