Ýnsan gülümsemeyle gözyaþý arasýnda gidip gelen bir sarkaçtýr. -Byron |
|
||||||||||
|
Cemal Süreya, Günler-84.gün Hiç havalimanlarýnda zihninize sakladýðýnýz, dedektörlü kapýlarýn hepsinden geçirmeye çalýþtýðýnýz öpüþmeler oldu mu sizin? Benim oldu. Böyle þeylerin, hep kýytýrýk Anglosakson filmlerinde olduðunu zannederdim. Ama deðilmiþ. Bizim evde, hep kanal deðiþtirilmiþtir böyle zamanlarda. Muhtemeldir ki, bir baþka kanaldaki herhangi bir kovboy filmi, öyle anlar için vazgeçilmezdir. Çünkü; ne baþroldeki kovboy, ne de yerli; sevgililerini havalimanlarýnda öpmez, öpmeyecektir. Ýþin doðasýna aykýrý olmasý bir kenara dursun; kabile, kovboy ve oturan ayý, aþklarýný tozlu mahallenin ilerisinde, kaktüslerin orada, gözlerden uzak yerlerde yaþamaktadýrlar. Ve evet diyordum ki ben; eðer bir filmde, herhangi bir Katolik papaz deðilseniz, mutlak suretle, bir öpüþ tadý býrakmýþsýnýzdýr, þehrin bütün limanlarýnda… Gemili gemisiz bütün duraklar, kendi çapýnda hüznünü biriktirir belki, ya da sevincini ben ne bileyim. Lakin bildiðim bir þey var ki, umut konusunda da ana karaktere yardýmcý olabilecektir. Benim de öyle oldu iþte. Fýrtýnalý bir havada, yalpalayan uçaðýn içinde, saçma sapan sýrýtýyordum. Daha iki gün önce, o þehre bu demir yýðýnýnýn aynýsýyla gelirken, güneþli ve mavi gökyüzünün enginliðinde, bir saðýma bir soluma bakarak, umarsýzca müzik dinleyen yol arkadaþlarýma kaçamak bakýþlar atýyordum: “E kemer böyle takýlýnca biþey olmuyor demek ki…” Mide bulantým, saðýr eden ýslýk, infilak etmeye hazýr kulak zarlarým, tek hatýrladýðým bu. Uçaðýn yere deðdiði anda uyandýðýmý saymazsak eðer, iki gün önce ilk uçak yolculuðumda zihnimde kalan tek an, tek aný, sade bu. Ama þimdi, karanlýk gökyüzünün orta yerinde, fýrtýnayý delip geçen bir makinenin içinde sol koltuklardan birinde, camdan dýþarý bakýp sýrýtýyordum, Gökyüzünde kýyamet kopuyor, pilot rötar yapabileceðimizi söylüyor, þimþekler ellerimle uzanma mesafesinde karanlýk bulutlarý aydýnlatýyor, boþ koltuklar sallanýyor, üstümdeki lamba cýzýrdýyor, belki gaz maskeleri kafamýn üzerine düþmek için hazýrlýk yapýyordu ama, ben sadece sýrýtýyordum. Zaten hep öyledir, ben hep böyle þeylerin kýytýrýk Anglosakson filmlerinde olduðunu düþünerek, babam deðiþtirmeden erkenden anlayýp kanalý deðiþtiriyordum ama, daha yarým saat önce, turnikeden döndüm, seni tuttum, sarýldým, öptüm… Maria Puder öldü mü bilmiyorum ama, kendisi þehrin limanlarýný en iyi bilenlerdendir, gemili gemisiz… Oysa ben o gece, o havalimanýnda kalorifer peteðine yaslanýp; “Saçlarýmý kýzýla mý boyatsam bilmiyorum ki?” dediðinde, o uzun saçlarýnýn arasýndan takým yýldýzlarý seçebiliyor, ter kokunu dedektörlü kapýdan geçirebilmek için muhteþem üstü planlar yapýyor, bakamadýðým gözlerine kaçamak bakýþlar atýyordum… Zaten hep öyleyimdir. Ben hep umarsýzca hayatýn ritmini yakalayanlara imrenirim, kaçamak bakýþlarla izlerim: “E çok sevince biþey olmuyor demek ki…” Gökyüzünde göremediðim yýldýzlara, kapýdan geçiþimin haklý gururu adýna umarsýzca sýrýtmam bundandýr… Çok sonradan, yani en son o þehre geldiðimde, otogardaki soðuða, peþimde dolanan parfüm satýcýsýna, ve ölüp ölmediðini bilmediðim Maria Puder’in þehrin limanlardaki gemili gemisiz bütün anýlarýna inat, otobüsün bagaj kapaðýnýn birine yaslanýp düþündüm: “Her þey nasýl bitiyor, hiçbir þey olmamýþ gibi…” Sonra otobüs geceyi yýrttý; karlarýn ve soðuk þehirlerin, ýþýklarý bir bir kapanan siyahlýðýndan, kýzýl gökyüzünün altýndan, buzlu yollarýn yazýk atýlasý asfaltýnýn görünmeyen, bilinmeyen acýlarýnýn üzerinden geçti. Birkaç çið tanesine dokundu, mola yerlerinin o sonsuz hüznünden geçti ama, her þey bitiyordu iþte, hiçbir þey olmamýþ gibi… Þimdi o gün biten her þeye, öpüþmelerde kanal deðiþtiren tüm babalara, gemili gemisiz bütün limanlara, Maria Puder’e, Milena’ya, Cemal Süreya’yý onursuzlaþtýran bütün güzel kadýnlara, kaktüslerin arkasýnda kalan kovboylara, hikayeme gerekli gereksiz girip çýkan bütün parfüm satýcýlarýna ve seslerini titreten yavþak pilotlara inat diyorum ki ben; Düþlerim ve kaybettiklerimin arasýnda kalan boþluða, bir Boeing 737 rahatlýkla park edebilir…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hýdýr Murat Doðan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |