Bir þeyi çok istediðiniz oldu mu hiç? Her sabah onunla kalkýp, her gece onunla uyuduðunuz oldu mu? Bir gün gerçekleþeceðine dair umut beslediðiniz oldu mu hiç? Benim oldu… Zifiri bir karanlýkta çok uzaklarda parlayan küçücük bir ýþýktý umut önceleri, ama o bile yeter insanýn inanmasý için, çabalamasý için… Koþtukça ýþýða doðru, çabaladýkça, büyür ve sen koþmaya devam edersin… Umudun büyüdükçe “bir gün olacak istediðim þey” diye beklemeye baþlarsýn… Beklemenin en kötü yaný da hayal kurdurmasýdýr… Kendi hayal dünyanda yaþarsýn, hayallerini gerçekleþtirmek istersin… Giderek büyür hayallerin umudun gibi ve sen bazen gerçeklerden çok hayallerini tercih edersin canýnýn yanmamasý için… Ama gün gelir kaçamazsýn gerçeklerden, bir tokat gibi çarparlar yüzüne ve yerle bir ederler hayallerini… Hayal kýrýklýðýyla tanýþýrsýn… O sýmsýký tutunduðun umudun kandýrmýþtýr seni ve sen, soðuk bir kýþ gününde üstün baþýn yere bere içinde tirtir titrer gibi kalýrsýn kýrýlmýþ hayallerinin ortasýnda… Artýk kabullenmek lazýmdýr, terk etmek gereklidir umudunu bir daha yüzüne bakmamak üzere… Kabullendim artýk bende, vazgeçtim umudumun verdiði hayallerden, beklemekten, herþeyden…Þimdi en baþa dönmek çok zor ama kimse demedi ki bana zamanýnda; “umut etmek ile elde etmek farklý þeyler” diye…