Sevgi dünyadaki yaþam ýrmaðýdýr. -Henry Ward Beecher |
|
||||||||||
|
(Önceki bölümün devamý) Meraklý: Hakikati aramak çok mu önemli? Sokrat: Baþkalarý için olmasa bile benim için öyle. Çünkü benim hakikati aramaktan baþka hiçbir tutkum olmadý. Hakikat silinemez, sadece biraz karartýlabilir. O karartý da uzun ömürlü olamaz. Bir gün mutlaka hakikatin ýþýðý kendini gösterir. Hakikati anlamada, görmede rehberim bilgidir. Bu rehber, kiþiyi er veya geç ama mutlaka hakikate ulaþtýrýr. Meraklý: Bilgiye çok önem veriyorsun. Bunu bilgi elde etmek için çaba harcayarak gösteriyorsun. Öte yandan elde ettiðin bilgiyi insanlarla paylaþýyorsun. Bilgilerini kendine saklasan daha iyi olmaz mý? Sokrat: Olmaz. Böyle yapan kiþinin erdemli olmasý ve dolayýsýyla ahlâka uygun davranmasý da mümkün deðildir. Çünkü ahlâklý yani erdemli olmak demek bilgili olmak demektir. Ayrýca erdemli kimse, mutlu bir hayat süren kimsedir. Buradan þu çýkarýma varabiliriz: Erdemli ya da ahlâklý olmakla, mutlu bir hayat sürmek ayný þeydir. Bilgi edinmeli ve edindiðimiz bilgiyi de paylaþmalýyýz. Bunu yaparken de ölçüyü kaçýrmamak gerekir. Zira az bilgi eksikliktir, kararýnda bilgi yeterlidir, çok bilgi ise býktýrýcýdýr. Meraklý: Bilgi sahibi olan herkes senin gibi mi düþünüyor? Sokrat: Sanmýyorum, ama düþünmeli diyorum. Bu konu ile ilgili olarak sana bir olay anlatmamý ister misin? Meraklý: Can kulaðý ile dinliyorum. Sokrat: Bir bilgeye sohbet sýrasýnda “Birkaç sene önce ölen filanca kiþi çok bilgili bir insandý.” Dediklerinde bilge sorar: “Bilgili olduðunu nasýl anladýnýz?” , “Gece gündüz okurdu, bilgili bir insan gibi görünürdü ve kendisi de bilgili olduðunu söylerdi.” Dediklerinde, bilge “ Bilgilerini sizinle paylaþýr mýydý?” Diye bir baþka soru sorunca aldýðý cevap “Hayýr paylaþmazdý. Ölünce bilgileri de kendisiyle birlikte mezara gitti.” Olur. “Bana o kiþinin mezarýný gösterin!” Der bilge. Gösterirler. Mezarý kazar, çýkardýðý kemikleri gösterip kalabalýða sorar: “Bu kemikler, o bilgili dediðiniz kiþiye mi ait?”, Hep bir aðýzdan “Evet, ona ait.” Diye cevaplar kalabalýk. “Yaklaþýn biraz daha ve mezarýn içine bakýn bakalým, buraya götürdüðünü söylediðiniz bilgilerini de kemikleri gibi görebilecek misiniz?” Diye bir kez daha sorar bilge. Tabii mezarda kemik ve topraktan baþka bir þey gören yoktur. Bunun üzerine bilge son noktayý koyar ve der ki: “Tek kiþilik yani baþkalarýyla paylaþýlmamýþ olan bilgiyi mezar bile kabul etmez.” Meraklý: Bilginin paylaþýlmasýnýn önemini ve bilge kiþi ile cahil arasýndaki farký anlatan güzel bir örnek verdin. Sokrat: Cahilin sadece bilgisi eksik deðildir; muhabbeti yavandýr, sevgisi sýðdýr, dostluðu kýsadýr. Filozof ya da bilge her þeyi eleþtirmeli, irdelemeli. Her þeyden þüphe etmeli. Gerçek deðer taþýyan þey bilgidir, insanýn kendi kendisi hakkýndaki bilgidir. Kiþi öncelikle kendini bilmelidir. Meraklý: Ýnsanlar bilgi edinmektense mal-mülk edinmeyi tercih ediyorlar. Sokrat: Bazýlarýna dedim ki: “Boynunu, kollarýný altýnla dolduracaðýna kafaný bilgi ile doldur. Altýn harcanýr gider, bilgi sen ölünceye kadar kalýr ve gerektiðinde sana yardým eder.” Meraklý: Bu verdiðin örneðe bakarsak, insanlýðýn geleceðioldukça karanlýk görünüyor. Yanýlýyor muyum? Yoksa hâlâ ümitli mi olmalýyýz? Sokrat: Yanýldýðýný düþünüyorum. Mesela, bir avuç çakýlý yetiþkin bir insana ver ve ne yaptýðýný gözle. Büyük bir ihtimalle kýzar ya da þaþýrmýþ bir yüzle sana bakar. Bir avuç çakýlý bir çocuða ver ve yüzündeki sevinci izle. Demek ki bu dünyada hâlâ bir avuç çakýlla bile sevinebilenler var! Öyleyse insanlýðýn geleceði için ümitli olmak gerekir. Meraklý: Bu açýklaman bana komik bir olayý hatýrlattý. Belki de konuyla pek fazla bir ilgisi yok, ama bende yarattýðý çaðrýþým bu. Ýzin verirsen anlatayým! Sokrat: Seni dinliyorum. Meraklý: Evin kedisi artýk iyice yaþlanmýþtýr. O nedenle zamanýnýn önemli bir kýsmýný yatarak, uyuyarak geçirmektedir. Evdeki fareler cirit atarken, o bunlarý görmezliðe gelmektedir. Sonunda fareler iþi kediyle alay etmeye kadar götürürler. Bunlardan minicik muzip bir fare tembel ve yaþlý kediye bir oyun oynamaya karar vermiþtir. Ucunda boþ bir teneke kutu bulunan ipi fark ettirmeden kedinin kuyruðuna baðlar ve olacaklarý görmek için bekler. Derken kedimiz uyanýr ve biraz ilerisindeki yiyeceklerini yemek için harekete geçer. Tabii teneke kutudan da sesler gelmeye baþlar. Sesleri duyunca korkar ve kendisinden hiç beklenmeyen bir hýzla kaçar. O kaçtýkça teneke kutunun sesi daha da artar. Bu arada birkaç tane vazoyu kýrar, bir tane de saksýyý devirir. Gürültüyü duyan ev halký hemen oraya koþar. Bu koþuþturmacanýn çýkardýðý gürültü kedinin daha çok korkmasýna neden olduðu için çareyi bir koltuðun arkasýna saklanmakta bulur. Oradan etrafa baktýðýnda duvar dibinde kendisine kahkahalarla gülen minik fareyi görür. Farenin kendisine bir oyun oynadýðýný anlar ama artýk çok geçtir. Sokrat: Kediye nanik yapan farenin ya aklýndan zoru vardýr, ya da arkasýnda kaçabileceði bir delik. Meraklý: Haklýsýn. Nitekim öfke ile kedi fareye karþý saldýrýya geçtiðinde o hemencecik arkasýndaki delikten içeri kaçar. Sokrat: Bazen bize düþmanýmýzý seçme hakký verilir. Bu durumda yapacaðýmýz seçim de zekâmýzýn derecesini gösterir. Kýsacasý seçilmiþ düþmanýmýzýn bizden zeki olmamasý gerekir. Verdiðin örnekte farenin kediye karþý bir üstünlüðünün olduðu görülüyor. Meraklý: Seninle ilgili bir gazete haberi okudum. Yunanistan'da, Atina'da kurulan temsili bir mahkeme, 25 asýr sonra senin masum olduðuna karar vermiþ. Yani seni beraat ettirmiþ. Bu haber seni sevindirdi mi? Sokrat: Hayýr. Böyle bir haber beni pek ilgilendirmez. Çünkü ben zaten bir suç iþlememiþtim. 25 asýr önce bir mahkeme beni ölüme mahkûm etti diye suçlu sayýlamayacaðým gibi, bu mahkeme beni beraat ettirdi diye de suçsuz sayýlamam. Bu konuda asýl mahkeme benim vicdanýmdýr ve en doðru karar da onun verdiðidir. Meraklý: Senin bir manyak olduðunu söyleyenler bulunduðu gibi, bir peygamber olduðunu iddia edenler de var. Onlarý böyle düþünmeye sevk eden bu ilginç görüþlerin olsa gerek. Sokrat: Bana manyak diyenlere kýzamam, peygamber diyenlere de teþekkür edemem. Çünkü ben ne isem oyum ve ne olduðumu da çok iyi biliyorum. Belki de diðer birçok insandan farkým kendimi bilmiþ olmamdýr. Kiþi daima kendi olmalýdýr; kendini tanýmalýdýr. Bunun için kendinle konuþ; hatta saatlerce sohbet et içindeki “ben” ile. Kendine soru sor, cevabýný ver, eleþtir; bazen öfkelen. Ama asla kendini aþaðýlama. Meraklý: Kendimizi tanýmak çok mu önemlidir. Sokrat: Evet. Kendimi tanýyamýyorsam, baþka insanlarý tanýmamý benden bekleyemezsin. Meraklý: Bir insanýn hep kendi ile uðraþmasý biraz da sýkýcý deðil midir? Sokrat: Haklýsýn. Bazen kiþi diðer insanlardan hatta kendisinden kaçmak ve saklanmak isteyebilir. Onun için kendimize kaçabileceðimiz, saklanabileceðimiz bir yer bulmalýyýz. Burasý bir aðaç altý, bir maðara, bir gemi kamarasý, bir hapishane hücresi veya iyi ve kötü taraflarýmýzla bizi içine alabilecek bir gönül olabilir. Meraklý: Bundan sonraki hayatým için bana ne tavsiye edersin? Sokrat: Yaþamak bir sanattýr; daha doðrusu iyi ve doðru yaþamak istiyorsak, yaþamayý nihai amacý mutluluk olan bir sanat olarak görmemiz gerekmektedir. Bizi mutluluða, kendimizi gerçekleþtirmeye götürecek olan yol da erdemdir, bilgidir. Kiþi nasýl yaþamasý gerektiði sorusu üzerinde düþünmeli. Bunu yapmýyorsa o kiþi deðersiz ve dolayýsýyla mutsuz bir yaþam sürecek demektir. Hayata aldýðýndan daha fazlasýný, hiç olmazsa aldýðýn kadarýný vermek zorundasýn; hayat sen sömüresin diye var deðil. Meraklý: Hayat bazen karþýmýza sürprizler de çýkarabiliyor. Sokrat: Denize hayat veren gelgittir. Gelgitlerin seni korkutmasýn. Hayat, yaþamasý için herkesi çaðýrýr, ancak sadece bir kere. Bu çaðrýyý bazýlarý duyar, çaðrýya uyar ve yaþar; bazýlarý duyduklarý halde duymazlýða gelirler, bazýlarý ise her bakýmdan saðýr olduklarý için hiç duyamazlar. Meraklý: Hayat artýk bana bir baþka görünür oldu. Ondan haz duymaya baþladým. Eskiden de hayattan zevk aldýðýmý zannederdim, oysa þimdiki bambaþka! Bir de ölüm olmasa! Sokrat: Hayat, hayat dolu; görmüyor musun? Ölümle, ölülerle uðraþmayý býrak; hayata bak! Hayat, gerilmiþ bir ip gibidir. Gerilir, gerilir ve nihayet ip kopar. Kopunca da hayat biter. O kadar basit iþte! Öncelik sýrasý yaþamakta deðil, daima ölümdedir. Çünkü doðar doðmaz ölmeye baþlar her canlý. Ölmenin çok gülünç olduðunu söylüyor deðerli bir yazar; sanki yaþamak öyle deðil! Meraklý: Öldükten sonraki hayatýn bilinmezliði de biz insanlarý endiþelendiriyor. Sokrat: Galiba nereden geldiðimiz deðil de nereye gideceðimiz bizi daha çok ilgilendiriyor. Oysa gideceðimiz yer de geldiðimiz yer deðil mi? Meraklý: Sohbeti bitirelim mi Sokrat? Sokrat: Ne dedin? Bunu söyleyen sen misin? Meraklý: Evet, benim. Çünkü senin iyi niyetini yeterince istismar ettiðimi düþünüyorum. Hem senden öðrenmek istediðim birçok konuyu da öðrendiðimi sanýyorum. Bilgi okyanusundan aldýðým belki de sadece bir damla, ama bunu bile hazmetmeye çalýþmam gerek. Geleceðimi belirlerken bana yol gösterecek olan verdiðin bu bilgileri, silinmemek üzere belleðime kazýmalý ve sindirmeliyim. Sokrat: Aldýklarýn ne kadardýr bilemem. Yalnýz, ne kadar olursa olsun edindiðin bilgilerden sadece kendin deðil baþkalarý da yararlanmalý. Bundan sonraki hayatýnda insanlarý bilgilendirmeye çalýþmalýsýn. Bunu yaparken onlara karþý alçakgönüllü ol ve bilhassa sabýrlý davran. Meraklý: Bilginin ne kadar önemli olduðunu artýk çok iyi anlýyorum. Sokrat: Doðruyu bilen doðru davranýr. Doðru bilgi doðru eylemi gerçekleþtirir. “Bilgi ülkesinde pasaportsuz dolaþmak istiyorum, ama ne mümkün!” Diyen birisiyle karþýlaþýrsan bil ki o, bilgiyi kendi tekellerinde tutmaya çalýþanlardan yakýnmaktadýr. Bilgiyi yaymanýn yollarýný, çarelerini aramalýyýz. Ýnsanlarý özellikle bilgisiz býrakmak isteyenler de vardýr. Mesela, baskýcý rejimler gücünü halkýn cahilliðinden ve yoksulluðundan alýrlar. Bunu bildikleri için de halklarýný bilgilendirmek ve zenginleþtirmekten kaçýnýrlar. Meraklý: Bilginin gücü demek ki bazýlarýný da korkutabiliyor! Sokrat: Evet öyle. Sevgili dostum Meraklý, sohbetimizi birkaç bilgi cümlesi ile tamamlamak istiyorum: “Bilen insan kötülük yapmaz. Bilgi ruhun gýdasýdýr. Kendini bil. Sadece bir iyi vardýr, bilgi; ve sadece bir kötü vardýr, cehalet. “(s) Hoþça kal. Meraklý: Teþekkür ederim. Ben de sana senin bir cümlenden esinlenerek veda edeceðim: Burada yollarýmýz ayrýlýyor. Senin yolun sana, benimki de bana. Ben acýnýn-mutluluðunun, güzelliðin-çirkinliðin ve iyinin-kötünün birlikte bulunduðu dünyama, sen de ruhlar alemine gidiyorsun. Güle güle sevgili dostum Sokrat! ---- BÝTTÝ ----
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |