..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bana ev hikayesinden söz açmayýn. Artýk benim oraya gideceðim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Baþkaldýrý > Necmettin Yalcinkaya




6 Aðustos 2013
Þiir Koktu Oya Uslu  
sardunya, izmir, karþýyaka, deniz

Necmettin Yalcinkaya


Hatice Haným sardunyalarý suluyordu. Su sürahiden deðil, yüreðinin derinliðinden akýyordu âdeta. Kutsal bir emanetmiþler gibi çiçeklere deðer veriyor, onlarý okþuyordu. Gözlerini kapatýp kokularýný derin derin içine çekiyor, sonra nefesini salýp bir sihri keþfetmiþ gibi gururla:


:ADFC:
Hatice Haným sardunyalarý suluyordu. Su sürahiden deðil, yüreðinin derinliðinden akýyordu âdeta. Kutsal bir emanetmiþler gibi çiçeklere deðer veriyor, onlarý okþuyordu. Gözlerini kapatýp kokularýný derin derin içine çekiyor, sonra nefesini salýp bir sihri keþfetmiþ gibi gururla:

“Gül kokuyorlar.” diyordu.
Ýrem alaysý kýkýrdadý:
“Babaanne nerden çýkarýyorsun gül koktuklarýný? Bal gibi de sardunya kokuyorlar iþte!”
Hatice Haným gözlüðünün üstünden bilgiç bilgiç baktý:
“Onlarýn içinde gül kokusu gizlidir.” dedi ayný sihirli edayla.
“Madem gül seviyorsun, niye yetiþtirmiyorsun?”
“Böylesi daha güzel... Bunun içinde ikisi de var. Hem gel, bak þuna. Gördün mü, dalý kýrýlmýþ.”
“E ne olmuþ?”
“Görmüyor musun hâlâ yeþil.”
“……”
“Çiçeklerin en dirençlisidir bu, kýrýlsa da yeni sürgünlerle yaþar.”
Babaannesine laf yetiþtiremeyeceðini anlayýp sustu. Hatice Haným ondan bir kahve yapmasýný istedi:
“Beraber içelim.”
“Olur. Fal bakacaksýn ama.”
Ýrem az sonra döndü. Babaannesinin karþýsýna oturdu. Kahvelerini keyifle yudumlarken sokaðý seyrettiler. Ýki katlý, bahçeli evlerin güzelliðinde huzur buldular. Çiçek kokularýný içlerine çektiler. Bu kez Ýrem:
“Gül kokuyor.” dedi.
“Evet. Tüm bahçeler gül dolu…”
“Babaanne bitirdim kahvemi. Hadi bak bakalým.”
Hatice Haným fincaný eline aldý, evirip çevirdi. Altmýþ iki yýllýk hayatýnda henüz birkaç aydýr fal bakýyordu. Torunuyla kolay iletiþim kurmanýn yolu olduðunu fark ettiðinden beri þekilleri benzetmek için özel bir çaba göstermiþ, biraz da uydurarak ona ulaþmaya çalýþmýþtý:
“Ýçinde küçük bir sýkýntý var ama yakýnda kenara atacaksýn.” dedi ilkin. Sonra þaþýrmýþ gibi kaþlarýný kaldýrýp, “Ooo! Büyük bir baþarý görünüyor. Bak bak, nasýl da yükseklere çýkmýþsýn. Burada da sarýþýn bir delikanlý seni bekliyor.”
“Beklemesin.” diyerek omuz silkti genç kýz.
Babaannesi anlamlý anlamlý gözlerini süzdü:
“Niye?”
“Ýstemiyorum onu artýk.”
“Ne oldu ki?”
“Hiç iþte…”
“Aaa! Anlatsana kýzým.”
“Boþ ver babaanne. Hadi devam et.”
Meraktan çatladýðý halde üstelemedi:
“Ýyi... Bak burada da kalabalýða giriyorsun. Uzun saçlýyla karþýlaþýyorsun.”
“Off! Onu da istemem.”
“Ama kýzým sen de kimseyi istemiyorsun ki.”
“O beni aldattý babaanne. Þimdi yeniden barýþmak istiyor ama hayatta olmaz.”
“Öyle mi? Barýþma kýzým, haklýsýn. Ya sarýþýn?”
“O da hiç romantik deðil.”
Sustular. Hatice Haným gözlerini kapatýp çiçek kokusuna karýþan deniz kokusunu içine çekti. Denizin dalgalarý balkona ulaþmýþ gibi ferahladý. Ýrem kuþ seslerini dinledi, hüzünlendi:
“Sanýrým kendime göre birini bulamayacaðým.”
Hatice Haným kendi kendine konuþtu:
“Yalýçapkýnýnýn da nesli tükendi.”
Genç kýz ilgilendi:
“Antalya’da görülmüþ en son.”
Hatice Hanýmýn birden gözleri parladý:
“Öyle mi?”
“Evet.”
“Sen nereden biliyorsun?”
“Ýnternette okudum.”
“Ah! Biliyordum yok olmayacaðýný. Sadece uzaklarda þimdi…”
Ýrem, ‘Ne bu gereksiz coþku?’ der gibi baktý. Babaannesi açýkladý:
“Deden, yalýçapkýnýdýr.“
Genç kýz kahkahayý bastý:
“Ah babaaanneeee, sen neymiþsin sen!”
“Ya… Niye olmasýn? Siz gençler de kendinizi milad sanýyorsunuz. Bilsen, ne afili delikanlýydý deden!”
Ýrem iyice havaya girdi:
“Öyle mi?”
Babaannesi edalandý:
“Öyle. Bana þiirler yazardý.”
Torunu yine kahkahayý bastý:
“E neden yalýçapkýný; yoksa yalýda mý oturuyordunuz?”
“Yok.”
“Eeee?”
“Buralardaydýk yine. Her yer tarlaydý o zamanlar. Domates, biber, patlýcan, salata yetiþtirirdik. Meyve aðaçlarý doluydu. Ýþte biz tarlada çalýþýrken o bir aðacýn arkasýna gizlenir, beni seyrederdi. Teyzem o yüzden ona yalýçapkýný adýný takmýþtý.”
“Çapkýn mýydý?”
“O zamanlar çapkýnlýk sevdiðini buluncaya dek sürerdi. Sonrasý tam bir sadakatti.”
Ýrem iç çekti:
“Ýnsanýn sevdiðine güvenmesi ne güzel…”
“Evet. Tüketilmezdi hemen aþklar.”
“Þimdi neden ki böyle?”
“Sen kullandýklarýný hemen tüketmiyor musun?”
Ýrem suçlu gibi gözlerini yere eðdi. Ýçini burukluk sardý. Babaanne umut daðýttý:
“Üzülme. Bak, yalýçapkýný hâlâ yaþýyormuþ.”
“Evet; ama uzaklarda...”
“Olsun. Emin ol bir gün avuçlarýnda þiirle sana da gelecektir.”
“Ah babaanne, sen ne hoþsun!”
Hatice Haným geçmiþe daldý:
“Dedenle kimse bizi görmesin diye deniz kenarýnda buluþurduk. Orada bazen flamingolarý, karabataklarý, pelikanlarý da görür, seyrine doyamazdýk.”
“Bataklýk deðil miydi?”
“Bazý yerler bataklýktý. Sonra dolduruldu, yerine koca binalar yapýldý. Bu apartmanlara da yaþam alanlarý ellerinden alýnan kuþlarýn adý verildi. Çeliþkiye bakar mýsýn?”
“Haklýsýn. Baþka canlýlara yaþam hakký tanýnmýyor.”
“Ne yazýk ki...”
Akþama doðru kendini hiç iyi hissetmedi Hatice Haným. Birkaç gündür nedense aðýr halsizlik ve yorgunluk duyuyor, göðsü aðrýyordu. Erkenden yataðýna yattý. Durmadan eþini düþündü, gönlüne hasret aktý. ‘Yalýçapkýný, avuçlarýnda þiirle gel.’ diye tekrarladý içinden. Ýyice hüzünlendi. Penceresini açtý, gökyüzündeki yýldýzlarý seyretti. Sonra yýldýzlarý bir bir söndürüp gözlerini kapadý.
Sabahleyin torunu odasýnda neþeyle þakradý:
“Babaanne uyan hadi!”
Gözlerini güçlükle açtý:
“Hiç iyi deðilim kýzým.”
“Neyin var?”
“Akþam fenalaþtým.”
“Niye bana söylemedin? Doktora götürürdüm. Hadi, kahvaltýný yap da gidelim.”
Hemen telefon edip doktordan randevu aldý.
Hatice Haným kahvaltýdan sonra balkona çýktý. Yine kutsal tören edasýnda sardunyalarý sularken rüzgârýn tanýdýk bir dost gibi tenine dokunmasýndan, saçlarýný daðýtmasýndan çok hoþlandý. Bir davet almýþ gibi heyecanlandý. Kendini daha iyi hissetti ve yerinde duramadý. Evden bir an önce çýkmak istedi. Ýrem, “Doktor saat on dörtte bekliyor.” dediyse de onu dinlemedi:
“Son zamanlarda bulutlu ve rüzgârlý havalarý çok seviyorum. Böyle havalarda sanki deniz beni çaðýrýyor. Biri bana yeniden mazimi sunacak gibi coþuyorum.”
Az sonra bir taksi çaðýrýp yola çýktýlar. Hatice Haným þoförün yanýna oturdu. Araba ilerlerken apartmanlara, vitrinlere, gördüðü her þeye garip bir ilgiyle baktý. Deniz yolundan ilerlerken birbirine sarýlmýþ yunuslarý görmenin sevinciyle coþtu. Taksinin camýný açýp denizin kokusunu içine çekti. Cadde boyunca uzanan apartmanlarýn arasýnda kalmýþ yalýlarý, köþkleri aradý gözleri. O köþkleri gözetleyen yalýçapkýnýný… Sonra sýralanmýþ faytonlarý gördü. ‘Hadi binelim!’ demek geldi içinden; ama torunuyla þoförün saçmaladýðýný düþünmelerinden korktu. O da kendini faytonda gibi hissetti. Takur tukur ilerlediklerini hayal etti. Yanýnda eþini düþledi: El eleydiler. Baþýnda çiçeklerden yapýlma bir taç... Mutluydular, çok, çok mutlu.
Vapur iskelesinde taksiden indiler. Hatice Haným deniz kýyýsýna doðru yönelirken torunu onu çarþýya çekti. Rüzgâr hýzla yüzlerine üfürdü o anda. Cennet kokusu almýþ gibi ferahladý ikisi de.
Bir bayram günü ya da arifesiymiþ gibi kalabalýktý burasý. Hemen herkes þen þakraktý. Alýmlý genç kýzlar salýna salýna yürüyor, bazýlarý kahkaha atýyorlardý. Onlarýn coþkusundan bir parmak tadýp neþeyle ilerlediler. Vitrinlere baktýlar. Bir öðretmen sendikasýnýn üyeleri ellerine bir bildiri tutuþturdu. “Yarýn genel grev var. Çocuklarýnýzý okula göndermeyin.” dediler fýsýldar gibi. Saðlý sollu dükkânlarýn arasýndan ilerlediler. Yerli ve yabancý marka maðazalar, pastaneler, dönerciler, kokoreççiler, bankalar, Milli Piyango satýcýlarý, resim yapanlar, karakol, PTT binasý, hemen her þey sýðmýþtý bu ince uzun yola.
Az sonra metroya geldiler. Eski istasyonun yerinde yeller esiyordu. Metronun gri metalik çatýsý ýþýldadý nispet yapar gibi. O ýþýk, Hatice Hanýmýn kalbine saplandý. Gençlik kalelerinden biri yýkýlmýþ gibi sarsýldý. Raylarý görmek geldi içinden. Mazisinden bir iz bulma umuduyla ilerledi. Sadece çalýþan iþçileri görüp hüzünlendi. Yine hayale sýðýndý ve kendisiyle eþini henüz çok gençken, raylarýn üstünde yürürken canlandýrdý.
Döndüler ayný yoldan.
“Þimdi de deniz kýyýsýna gidelim.” dedi.
Ýrem çaresiz ardýna takýldý.
Vapur iskelesi karþýsýnda bir banka oturdular. Hatice Haným bir yandan deniz kokusunu içine çekti, diðer yandan göðsünü ovaladý. Ýrem:
“Aðrýyor mu?” dedi endiþeyle. “Hadi kalk babaanne, gidelim.”
“Biraz daha kalalým yavrum. Randevu saatimiz gelmedi ki.”
Birden çarþýnýn giriþinden sesler yükseldi. Arkalarýna baktýlar. Eylemcileri gördüler. Ýrem heyecanla þakýdý:
“Çevreci bunlar… Kuþ Cennetine sahip çýkmak için eylem yapýyorlar.”
“Öyle mi?” dedi babaannesi gülümseyerek.
“Evet. Bak ellerindeki dövizlerde flamingo, karabatak, pelikan resimleri…”
“Yalýçapkýný da var mý?”
“Var. Ah, el ele tutuþuyorlar, ne güzel!”
“Sen de git, karýþ aralarýna istersen.”
“Gideyim mi?”
“Git. Ben biraz daha denizi seyredeceðim.”
“Ýyi öyleyse…”
Ýrem heyecanla kalktý. Yalýçapkýnýnýn resmini taþýyan bir gencin elini tuttu.
Hatice Haným yeniden göðsünü ovuþturdu. Aðrýsýnýn boynuna doðru yayýldýðýný fark etti. Terlemeye baþladý. ‘Neyse, birazdan doktora gideceðiz.’ diye düþünüp üstünde durmadý.
Bir vapur yanaþtý iskeleye. Diðer iki vapurun yanýnda durdu. Üçünün de ismini okudu içinden. Denizin karþýsýndaki diðer yakaya baktý. Gençliði kadar uzak geldi ona oralar. Sonra gözleri vapurla kýyý arasýna dizelenmiþ balonlara takýldý. Gülümser gibi oldu. ‘Sanki rengârenk çiçekler açmýþ denizde.’ dedi içinden. Bir genç kýz tüfekle patlattý balonlardan birini o anda. Sevinçle çýðlýk atýp zýpladý. Kendi zýplamýþ gibi oldu. Yanýndaki bankta çiðdem yiyen adamýn ayaklarý dibine birkaç güvercin geldi. Adam kabuklarýný ayýklayýp onlara attý. Onun da caný çekti. Az ötede denizin kirliliðine aldýrmadan oltayla balýk tutanlarý gördü. Vapurlardan biri yolcularýyla uzaklaþýrken, düdüðünün sesi eylemcilerin sloganlarýna karýþtý.
Göðsünün aðrýsý daha çok arttý. Direncinin azaldýðýný hissetti. Yanýna sardunya saksýsý taþýyan bir kadýn oturdu o sýrada. Kendini tutamayýp sardunyayý okþadý. Öyle sevecenlikle okþadý ki kadýn saksýyý ona uzattý.
Genç kýza adýný sordu yalýçapkýný resmini taþýyan delikanlý.
“Ýrem.” dedi.
O da adýný söyleyecekti ki genç kýz eliyle aðzýný kapadý:
“Sana yalýçapkýný desem... “
Delikanlýnýn yüzüne muzip bir gülümseme yayýldý. Halay çekerken elleri ateþlendi birden, yürekleri bir baþka çarptý. Genç kýz halayý býrakýp delikanlýnýn avuçlarýna baktý. Hayretle gözleri parýldadý.
Heyecanla babaannesine koþtu. Coþkuyla:
“Babaanne buldum onu.” dedi. “Ellerinden tanýdým. Avuçlarýnda þiir vardý.”
Babaannesi hiç yanýt vermedi. Genç kýz onu dürttü, sözünü yineledi ayný heyecanla:
“Babaanne onu buldum diyorum. Avuçlarýnda þiir vardý.”
Birden yýkýldý babaannesi. Genç kýz þaþýrdý, korktu. Gözleri kocaman açýldý. Aniden donakaldý. Sardunya saksýsý düþtü sonra. Rüzgâr taþýdý onun kokusunu deniz kokusuna karýþtýrýp. En uçlara doðru ilerledi. Daðýttý her yere, savurdu kül gibi. Sahil þiir koktu.

Oya Uslu Düþ peþindeyim Düþ Peþime



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn baþkaldýrý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Gün Mutlaka!
Küçük Oðul
Çocuk
Küçük Kýz
Hýdýr-ilyas
Deniz Gezmiþ
Çocuklarýn Andý
Kýsýr Döngü
Beni Benimle Býrakýn

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Zehra
Kýsa Bot
Toprak Kokusu
Sahile Vuran Kelebek
Kömür Gözler
Balik ve Melisa
Anamdan Ýnciler/ Anamýn Entarisi
Yeni Bir Gün, Yeni Bir Umuttu Onun Ýçin…
Böcek
Anamdan Ýnciler/ Topal Fayansçý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bir Yaným Eksik Kalýr [Þiir]
Alýp Getirmeli Seni Bana [Þiir]
Göðü Kucaklamak [Þiir]
Ýnadým Ýnad Ýþte... [Þiir]
Susturamam [Þiir]
Sana Koþarken [Þiir]
Yapayalnýz Bir Baþýma [Þiir]
Resmine Baktýkça [Þiir]
Bu Gece... [Þiir]
Sýrasý Mýydý? [Þiir]


Necmettin Yalcinkaya kimdir?

1960Sarýkamýþ doðumlu. 1977-78 Ýzmir Namýk Kemal Lisesi Edebiyat mezunu. Ozan Yayýncýlýktan 12 Eylül’de Çok Güldük Netekim! Mendil Sen Kokuyordu ve Stres Bileziði ve On Çocuktuk Aný/Öykü. Çeþitli dergi ve sitelerde öykü, þiir yazarlýðý. Ayrýca Edebiyatbahcesi. net sitesinin kurucu emekçisiyim. Yürüyüþ, sinema, tiyatro ve olta balýkçýlýðý hobilerim var. Yazmayý ve okumayý seviyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Tolstoy,Ahmed Arif, Nazim hikmet, Cengiz aymatov,


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.