Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiçbir ordu karşı koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Emine Pişiren Merhaba Arkadaşlar, Şu son iki hafta sizlerden neden uzak kaldığımı açıklamak istiyorum. Yaşam sürprizlerle dolu ve an be an postacı (kader) kapımıza farklı davetiyeler bırakıyor. Annemin Şeker Bayramı öncesi inadı yüzünden hastalığı ilerledi. Bayram sonrası, ateşlenen ve halsiz düşen annemi; Akciğer enfeksiyonu teşhisi ile Edremit Hastanesinin Enfeksiyon servisine yatırdık. Hastanede kaldığımız zaman zarfında tedavi ekibinin özentili, nitelikli sağlık hizmeti vermeleri karşısında oldukça şaşırmıştık. Üç gün sonra taburcu olduğumuzda, doktorumuzun, “Biraz daha kalırsanız hastane enfeksiyonuna bulaşacaksınız, tedavinizi evde devam ettirmeniz gerek,” üzerine basa basa söylediği sözleri kulak ardı etsek inanın hastanede kalmaya devam edecektik. Anneme iki ünite kan verilip, ateşi de düşürülünce birbirinden lezzetli yemekler karşısında iştahı da açılmaz mı..! Aceleyle taburcu kağıdını alıp hastaneden ayrıldık. Aksi halde 100 kg yu aşan annem 200 kg ile hastaneden çıkacaktık. Henüz annemi eve yerleştirdik ki, Antalya’dan gelen küçük teyzem, “Emine doktor dedi ki, eğer acilen seni kesmezsek iç organların zarar görebilir, bende hastaneye yattım,,,” demez mi..! Anlaşılan asker nöbeti gibi benim de daimi sağlık nöbetim olacaktı. Aceleyle refakat çantamı yeniledim. Zira içindekiler annem için hazırlanmıştı. Perşembe öğleni yarım saat geçe teyzemi ameliyata aldılar. Bir saat sonra teyzem karnındaki 40 telli dikişle ameliyathaneden çıkmıştı. Artık onun narkoz sonrası kusma ve su isteme seanslarına katılacaktım. Öyle de oldu. Ama bilmediğimiz bir korku da bize kol kanat germez mi? Teyzem resmen kan kusuyordu. Ağzından çıkan kırmızı kahverengi sıvıyı doktoru görsün diye sakladım. Allah’tan korkumuz boşa çıktı. Meğerse ameliyat esnasındaki zorlanmalar ve narkozun kalıntılarıyla bir güzel teyzem temizleniyormuş. Ameliyatın birinci gününü geçirip yeni günü kucakladığımızda “oh çok şükür bugün de sabah oldu,” dedikten sonra aklıma Kısakürek’in aşağıdaki dizeleri gelmişti: “Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar. “ Yüksek sesli söylerken şiiri teyzem hafiften gözlerini açıp yüzünde gün ışığı gülüş yakaladım. Teyzem bir bebek gibi uyumaya devam ederken, “midem yine bulanıyor,” der demez ben soluğu cerrahi servisinin hemşire odasında aldım. Hemşire alışagelmiş rutin ilaçlarını enjektöre çekerken,”siz odanıza gidin ben geliyorum,” dedi. İkinci günü kucakladığımızda dünden daha iyiceneydik. Doktorumuz ziyaretini yaptığında eserini iyi gördü. Tabi 40 dikişi görünce teyzeme “Frenkeştayn dikişi atılmış” demedim. Pansumanı yapılan hastamız daha iyiceneydi. Sıvı gıdaları alabiliyordu. Onu koridorda yürütürken bir bebek gibi sakınıyordum. Ya düşerse diye… Hastane arkadaşlarımızla tek tek tanışmaya başlamıştık bile… İçlerinde en sıcak gülüşlü, en sempatik tavırlı kişileri seçiyor, günde bir kaç kez odalar arası mekik dokuyorduk. Ee, başka ne yapabilirdik ki? Hastanede zaman geçmiyordu… Teyzem uykudayken ara sıra hastanenin bahçesindeki kafeteryada soluğu alıyordum. Yine küçük kaçamağımı yaptığım bir sırada telim çaldı. Arayan teyzemdi. O anda beni bir korku salmaz mı! “Acaba teyzem mi kötüleşmişti?” Ellerim titreyerek teli açtığımda teyzemin sesi heyecanlıydı: “Emine gelmen gerek odamızı değiştirmek istiyorlar.” Hoppala, olacak iş miydi? Birinci kata nasıl çıktığımı bir ben bir de Allah bilir. Soluk soluğa servis hemşiresinin odasına vardığımda hala göğüs kafesim yerinden çıkacak gibi sık sık inip kalkıyordu. -“Hayırdır, hemşire hanım? Teyzemin odasını neden değiştiriyorsunuz?” Kat hemşiresinin verdiği yanıt yüreğimdeki öfke baloncuklarını şişirmeye yetmişti. Günlerce uykuya hasret gözlerim, yerinden çıkacakmış gibi açılmıştı. Anı yazımın uzunluğu nedeniyle devamını ilerleyen günlerde kaleme alacağım. Anı yazımı okuyan, okumayan dostlarıma sağlıklı ve hastanesiz günler dilerim. Emine PİŞİREN 25.08.2013
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |