..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir þey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Karakterler Üzerine > Canay Gümüþlü Safi




12 Ocak 2014
Bir Buruk Gençlik Hikayesi - 1  
Veliaht

Canay Gümüþlü Safi


Ýþte böyle, sýký aile iliþkileriyle kurulmuþ, kurumsallaþtýrmaya çalýþtýðýmýz büyük bir aile þirketinin Genel Müdürü olarak çalýþan, boþanmýþ iki çocuklu dul bir adamým altý üstü. Dýþarýdan bakýldýðýnda hayatým sýradan gibi görünse de, mutlaka kendimi heyecanlandýracak iþler çýkarttýðým için, kendimce diyebilirim ki, bir günüm bir günüme uymuyor. Bazen bir hayýrsever topluluða karýþýyor, gece gündüz yardým organizasyonlarýna katýlýyorum cemiyette. Bazen de benim en büyük düþkünlüklerimden biri olan motorumla, bizim motor kulübünün grup gezilerine katýlýyor, Türkiye’yi, ya da yabancý bir ülkeyi karýþ karýþ gezebiliyorum.


:BBFI:
Aldýðým o haber tetiklemiþti beni ve eski, artýk benim için çok eski, o fotoðraflarýn arasýnda buluverdim kendimi. Tek tek gözümün önünden geçtikçe onlar, ben daha bir gömülüyordum geçmiþe, seneler öncesine. Yarým kalmýþlýkla darýlmýþtý o eski resimler, yazýlar… Unutamadýðým yüzlerce aný birbirine karýþýyordu. Dýþarýdan bakýlýnca, bir kadýn ve bir erkeðin birbirine duyduðu ilgi, olarak düþünülebilirdi. Ama bunlardan farklý olarak o dönem, kiþiliðimi bulduðum belki büyüdüðümü hissettiðim, ilk yalnýzlýklarýmý, hayat ile ilgili ilk hayal kýrýklýklarýný yaþadýðým on yýlýmý almýþtý. Nasýl görmemezlikten gelebilirdim bu kadar uzun bir süreyi, ve benim kendimi bulmamý saðlayan o insaný! Mutlaka dedim, yazmalýyým her þeyi, seneler sonra, onlarca yýl sonra, birileri yazdýklarýmý okuyup belki beni anlayabilirdi. Nereden nasýl baþlayacaðýmý bilemiyor, ama içimdeki derin üzüntüyü, koca bir hiç olan heveslerimi içimden, yazýlarýma boca etmem gerektiðini biliyordum. Kim bilir, bir vicdan azabý mýydý bu yoksa dertleþme ihtiyacý mý? Kim bilir!

1996 yýlýnda baþladý her þey. Yüksek lisansýný bir uzak doðu ülkesinde tamamlamýþ, hevesleri hayalleri, parasý, sevgilileri olan, KAYIN þirketler grubunun ortaklarýndan biri Zeki Bey’in üç çocuðunun en en küçüðü, tek oðlu, 25 yaþýnda koca bir çocuktum. Babam, dayýmla kurduklarý küçük bir atölyeyi, otuz yýlda, dört büyük fabrikadan oluþan bir þirketler grubuna dönüþtürmüþtü. Babam, Zeki Kayhan meslek lisesini bitirdikten sonra Eskiþehir’den Ýstanbul’a göç etmiþ, ve bir otomobil fabrikasýnda çalýþmaya baþlamýþ. 5 yýl içinde hayatý hýzlýca deðiþmiþ, evlenmiþ, baba olmuþ ve kayýn biraderi ile bir atölye açmýþtý. Dayým Sami Bey, babamdan dört yaþ büyüktü, Makine Mühendisiydi. Türkiye’nin çalkantýlý dönemlerinde, yetmiþlerin baþýnda teknik üniversiteden mezun olmuþ ve bir Fransýz araþtýrma görevlisi ile evlenmiþti. Madelina Bouveir, çok güzel bir kadýndý. Uzun boyu, beyaz teni ve enfes narinlikte fiziði ile büyülemiþ olmalýydý dayýmý. Küçükken dayýmýn evinde kalýrdým bazý geceler, sonrasýnda Mahide adýný alan yengemin söylediði Fransýzca þarkýlar ile tarifsiz huzurlu uykulara dalardým. Dayýmýn benden 10 yaþ büyük oðlu Cüneyt Aðabey’in ve 8 yaþ büyük kýzý Sevtap Abla’nýn çocuklarý gibi olmuþtum. Babamý pek göremezdim, iþ gezileri, toplantýlar, uzayan mesailer derken, eve çok geç gelir sabah o uyurken ben okula giderdim. O yüzden uzun yýllar hasret yaþadým, baba oðul gezmelere.

Annemi anlatmadým deðil mi hiç? Perihan Haným, tombul esmer, yeri geldiðinde fazlasýyla sinirli ama bir o kadar da eðlenceli bir kadýndý. Asýl mesleði hemþirelikti annemin. Babamla da hastanede tanýþmýþlar zaten. Annemle çok güzel bir 18 yýl yaþadým. Ta ki, onu ani bir kalp krizinden kaybedene kadar. Þeker hastalýðý ve kilolarý onu bu hazin sona hýzla yaklaþtýrmýþtý. Koyu kahve kývýrcýk saçlarý vardý annemin, kocaman iki gamzesi ve doðuþtan sürmeli iri siyah gözleri. Benden önce iki kýzlarý olmuþ. Þenay ve Sena. Birer yýl arayla doðan ablalarým üniversite biter bitmez yine peþ peþe evlenmiþlerdi. Þimdilerde sað kolum diyebileceðim asistaným ve yeðenim Berrin’in annesiydi, Ýktisat’ý birincilikle bitirip, kýsa bir süre bankacýlýk yaptýktan sonra ev kadýný olmayý seçen Þenay Ablam. Cüneyt Aðabey ile ayný ay doðmuþlar. O yüzden kendilerine ay kardeþi adýný takýp uzun yýllar bununla dalga geçmiþlerdi. Sena Ablam, çok geç evlenmiþ, o ülke senin bu ülke benim gezmiþ, en sonunda birkaç yýl önce hostes emeklisi olarak hayatýný Çanakkale’nin sayfiye bir ilçesinde inzivaya çekilerek sürdürmeye karar vermiþti. Bir diðer yeðenim, Coþkun ise bu sene üniversite sýnavlarýna girmiþ ve Orta Doðu Teknik Makine Mühendisliðini kazanmýþtý. Coþkun, çok çalýþkan ve kývrak zekalý bir çocuktur. Her yaz, þirkette ya da tedarikçilerin, müþterilerin birinde staj yapar, iþleri öðrenmeye çalýþýr, yazlarýný boþ geçirmezdi. Tip olarak, annesi, Sena Ablamý andýrýr yüzü. Annem gibi gamzelidir ikisi de. Etine dolgun, biraz irice bir genç olan Coþkun, gençliðimi hatýrlatýr bana. Yazlarý yanýmda kalýr, bazen Dilek ile Ayfer’e bile bakýcýlýk yapardý. Dilek ile Ayfer benim çocuklarým, aslýnda çocuk yerine birer canavar desek daha doðru olur.

Ýþte böyle, sýký aile iliþkileriyle kurulmuþ, kurumsallaþtýrmaya çalýþtýðýmýz büyük bir aile þirketinin Genel Müdürü olarak çalýþan, boþanmýþ iki çocuklu dul bir adamým altý üstü. Dýþarýdan bakýldýðýnda hayatým sýradan gibi görünse de, mutlaka kendimi heyecanlandýracak iþler çýkarttýðým için, kendimce diyebilirim ki, bir günüm bir günüme uymuyor. Bazen bir hayýrsever topluluða karýþýyor, gece gündüz yardým organizasyonlarýna katýlýyorum cemiyette. Bazen de benim en büyük düþkünlüklerimden biri olan motorumla, bizim motor kulübünün grup gezilerine katýlýyor, Türkiye’yi, ya da yabancý bir ülkeyi karýþ karýþ gezebiliyorum. Ya da bizim iki küçük canavar ile bir sahil pansiyonunda güzel bir hafta sonuna kaçabiliyorum. Tabii bunun dýþýnda da kaçamaklarým olabiliyor. Genelde ayda bir kere yurt dýþý gezim oluyor ve beni tanýmayan bir halkýn içine atýyorum kendimi. Beni kim nereye çekerse sorgusuz sualsiz gittiðim de oluyor. Bazen bana yedi kat yabancý insanlarla anlýk þeyleri paylaþmaktan müthiþ zevk alýyorum. Sonrasýnda her þeyi unutuyor, ve karþý taraftan da her þeyi unutmasýný istiyor, uzaklaþýyorum tekdüzelikten. Bu sonradan geliþen bir huy bende. Aslýnda burada size anlatacaklarýmla da ilintili bu alýþkanlýðým. Zamanýnda çok fazla hatýra sakladýðý için hafýzam, artýk yaþadýðým, yaþayacaðým maceralarda, beni yoracak hiç bir þey hatýrlamak istemiyorum, ve hiçbir þeyin ayaðýma bað olmasýný istemiyorum.

Hani 1996’da baþladý demiþtim ya her þey. Sizi o yýllara götürmek isterim. Babamýn da zorlamasýyla, þirkette çalýþmaya baþladýðým seneydi. Neredeyse her ay, Japonya’dan bir arkadaþýmý aðýrlýyor, Ýstanbul’un altýný üstüne getiriyorduk. Eh yüzüne bakýlýr bir gençtim, geniþ omuzlarým 1.84 boyum, çekik ela gözlerim, briyantin ile iyice parlattýðým iri dalgalý saçlarým vardý. Bir de keskin dörtgen ve koyu kemik çerçeveli gözlükler takardým hep. Ses tonum, edebiyat ve sinemaya ilgim beni aslýnda bir þirket yöneticisi olmaktan daha çok bir sanatçý olmaya itiyordu. Çevremin ve özellikle beraber olduðum kýzlarýn fiziðim ile ilgili görüþleri de böyle düþünmemi saðlýyordu. Teknik üniversitede Elektronik Mühendisliðinde okurken son sene, Japon bir akademisyen ile yaptýðýmýz ortak proje sayesinde, Kyoto Üniversite’sinde Master Bursu elde etmiþtim. Babam bu geliþmeye sevinmiþ, biraz da, her ne kadar gizlemeye çalýþýrsa çalýþsýn, benden iki sene ayrý kalacaðý için tarifsiz bir hüzne kaptýrmýþtý kendini. Bu þartlarda beni en çok destekleyen Cüneyt Aðabey’im ile Mahide Yengem’di. Hatta ilk Japonya’ya gidiþimde üniversiteden Akio Arashi ile yengem vardý yanýmda. Yengemle Tokyo, Kyoto, Osaka, Kobe arasýnda günlerce gezmiþtik. Ne güzel günlerdi. Mahide Yengem’in benim hayatýmda çok ayrý bir yeri vardýr. O tatlý Fransýz aksanýyla konuþtuðu Türkçesi, kadife sesi, bir sinema artisti kadar alýmlý ve çekici beden dili, mimikleri ve hep sýðýndýðým anne sýcaklýðý, sýrdaþlýðý ile biraz da olsa annesizliðime iyi geliyordu. Kim bilir belki ileride, onun gibi bir kadýn ile evlenecektim. Ýki sene bir çýrpýda gelip geçmiþ, ve ne kadar Japonya’da kalmak istesem de babamýn zorlamalarý ile Ýstanbul’a dönüþ yolculuðum baþlamýþtý. Döndüðümde ne yapacaðýma bir türlü karar veremiyordum. O zamanlar Türkiye’de yeni kurulmuþ Japon Otomobil firmasýnda iyi bir ücretle iþe baþlayabilir, ve aile þirketimiz dýþýnda kurumsal uluslar arasý bir iþletmede deneyim edinebilirdim. Ya da, hep yapmak istediðim þeyi yapabilir, bir film yýldýzý olmak için her þeye yeni baþtan baþlayabilirdim. Bütün bu düþüncelerime karþýn babam benim adýma konuþuyor, karar veriyor ve þirkette satýn alma ya da satýþýn baþýna geçmemi istiyordu.

Sonunda Ýstanbul’a gelmiþ, kendimi babamýn makam odasýnda buluvermiþtim. Cüneyt Aðabey’i de çaðýrmýþtý görüþlerini almak için. Eminim dayým dýþ gezide olmasaydý, o da gelir ve benim adýma karar vermeleri daha kolaylaþýrdý. Satýn alma Yöneticisi oluvermiþtim bir anda. Görevim, tedarik parçalarýnda, uzak doðudan alternatif, daha az maliyetli tedarikçiler bulmaktý. Aslýnda, düþündükçe, bunun benim de iþime gelebileceðini düþündüm. Çin, Tayvan, Kore Hong Kong, Japonya dolaþacaktým. Kalite ve fiyat bakýmýndan çeþitli sýnýflarda, onaylý tedarikçi portföyü oluþturma görevi verilmiþti bana. Sonradan öðrendim, aslýnda böyle bir görevde baþarýlý iþler yapabileceðimi dayým düþünmüþ ve o kurgulamýþtý görev tanýmýmý. Bu konuda benimle birlikte çalýþmasý için Kalite bölümündeki yeni mezun olmuþ Makine Teknikeri Simya görevlendirilmiþti. Ermeni kökenli olan Simya, iþ yaþamý dýþýnda naif, empatik eðlenceli ve muzip bir kýzdý. Ama iþyerinde bir kaplan kesiliyordu, ,Üretimde tartýþmadýðý kimse kalmamýþtý. Daha mezun olalý bir sene bile geçmemiþ bu kýzcaðýz benden sadece 5 yaþ küçüktü. Ýngilizce’yi çok iyi konuþuyor, ve bir çok raporun, dergi makalesinin çevrilmesinde iþimi kolaylaþtýrýyordu. Ýçine kapanýklýðý, hýrçýnlýðý, sohbet ortamlarýndan kaçmasý ile daha çok merakýmý çekiyordu. Çünkü son iki yýldýr, uzakdoðu kültürü ile harmanlanmýþ karþý cinsle olan iliþkilerim o kadar hýzlanmýþtý ve, karþýma kendini her an sunabilecek ve kolaylýkla sunmuþ o kadar çok kadýn çýkmýþtý ki, Simya’nýn bu tuhaflýðý, gizemli halleri, þaþýrtýyordu beni. Türkiye’ye dönüþümle birlikte babamla beraber, birkaç davete katýlmýþtým. Zengin bir veliaht arayan o kadar kýz ve o kadar kýz ailesi varmýþ ki, kendimi býraksam her yemekte neredeyse bir nikahým kýyýlabilirdi. Hepsi mazbut hatta, mutaassýp ailelerin kýzlarýydý. Tam aile kurulacak, ama ne yazýk ki bir þey paylaþamayacaðým temiz kýzlardý hepsi. Bazen onlarla ilgileniyor gibi yaparak eðleniyor, bazen onlara acýyordum. Zeki Kayhan’ýn oðlu, Metal endüstrisinin büyük firmalarýndan birisinin veliahtý Safa Kayhan, yeni yeni girmeye baþladýðý babasýnýn iþ çevresine alýþmaya çalýþýyordu. Yaþýmýzýn genç ve deneyimsiz olmamýz nedeni ile, iþle ilgili, satýn alma parçalarý ile ilgili teknik detaylarý ve müþteri gereklerini tek tek inceliyor,öðrenmeye çalýþýyorduk Simya ile geç saatlere kadar süren mesailerde. O küçük yaþlarýmýza ve ikimizin de dayanýlmaz bir þekilde duyduðu arkadaþ olma isteðimize raðmen yaþýný baþýný almýþ iþ arkadaþlarý gibi Safa Bey ve Simya Haným oluveriyorduk birbirimizin dilinde. Gün be gün, onunla gün aþýrý oturup çalýþmaya, aslýnda bir iki saat laflamaya alýþýyordum ne yazýk ki. Hayatý ile ilgili pek bir þey anlatmasa bile, kendi gündelik olaylarýmla onun dikkatini çekmeye çalýþýyor, onunla dertleþir gibi görünerek onu cezbetmeye uðraþýyordum. Ah küçük Safa! Ne kadar toymuþum öyle. Akþamlarý kaldýðýmýzda, Simya’yý ben býrakýyordum genellikle evine. Normal karþýlanacaðý üzere, kapýlarýnýn önünde arabamdan inmeye utanýyor, sokaðýn baþýnda iniyor, koþar adýmlarla, karanlýkta evine doðru yürüyordu. Yolunu, arabamýn farlarý ile aydýnlatýr, o tam bahçe kapýsýndan içeri girerken selektör yaparak yarýna kaldýðýmýz yerden tekrar görüþeceðimizi iþaret ederdim. Uzun kahverengi düz saçlarý vardý Simya’nýn. Ýri dudaklarý, üst dudaðýnýn saðýnda bir beni, kalýn kaþlarý beyaz teni, yüzüne göre, sivri, ve gamzeli küçücük bir çenesi vardý. Ýri ama ona çok yakýþan gözlükleri vardý. Uzun boyluydu Simya. Dolgun güzel bacaklarý ona müthiþ bir albeni katýyordu. Bir akþam onu býraktýktan sonra onlarýn semtini turladým. Maltepe’nin arkalarýnda, otobanýn üstündeki bir sitede kalýyorlardý. Çevresi tek tük gecekondu evlerle doluydu. Sonradan yaptýðým araþtýrmalarla, Simya’nýn babasýnýn o çok küçükken öldüðünü, onu babaannesi ve kuyumcu olan dedesinin büyüttüðünü öðrenmiþtim. Annesi bir Türk’tü. Ve ikinci bir evlilik yaptýðý için, Simya’yý baba tarafýna býrakmýþ, Ýzmir’e yerleþmiþti. Hazin bir hikayeydi kýzýn yaþadýklarý. Ailesinin maddi durumu oldukça iyiydi. Dedesi, babamdan iþ iliþkileri hatýrýna, torununu, iþ hayatýna atýlmasý için yanýna almasýný rica etmiþti. Yüksek okuldan mezun olduktan sonra, bizim kablo montaj fabrikamýzda kalite bölümünde çalýþmaya baþlamýþtý. Altý ay gibi kýsa bir sürede, çalýþkanlýðý ve kültürü ile kendini göstermiþti ve alan þefliðine yükselmiþti. Kimseye müdanasý yoktu Simya’nýn. Baþka bir kýzýn içinin eriyeceði bir durumu hiçbir zaman kendi lehine çevirmemiþ, üzerimde hak iddia etmemiþ ve beni elde etmeye çalýþmamýþtý. Tam tersi, beni tembel, kasýntý, babasýnýn zoruyla çalýþan bir zengin züppesi olarak gördüðünü ve içten içe aþaðýladýðýný düþünüyordum. Bazen toplantýlarda, dikkatim daðýlýr, Simya’nýn kýyafetlerine, konuþmasýna, mimiklerine, dudaklarýna, gözlerine odaklanýrdým. Ona dik dik baktýðýmý zanneder ve dediklerini dinlemediðimi bildiðinden inadýna bana soru sorar, görüþlerimi almak istediðini söylerdi. “Ýyi ama neyle ilgili görüþleri?” diyemezdim, “Sana bakmaktan, ne dediðini dinlemedim” diye nasýl derdim, yavru patron gururuma dokunur, “Bunu daha sonra deðerlendirelim” diye geçiþtirirdim. Sonra, o yýllar yeni yeni moda olan cep telefonuma yüklenir, toplantý dýþýna çýkardým. Güya ona, meþgul bir patron görüntüsü verecektim, ah ahmak çocuk! Kýz beni çok iyi tanýmýþtý, ve kim bilir bu çocukluklarýmla nasýl dalga geçiyordu içten içe.

Onunla çýktýðým ilk yurt dýþý gezisini hatýrladým bakýn þimdi. Daha önceleri, dedesi ile iþ için Fas, Tunus, Mýsýr, Cezair gezmiþler. Ama Avrupa’ya ilk defa gelecekti benle. Ýki günlük bir fuar gezisiydi bu, tedarikçi aramak için düþecektik yollara. Ama benim aklým baþka þeylerdeydi. Bu gezi vesilesiyle, Simya ile yakýnlaþmayý umuyordum. O yüzden, normalde, Personel iþlerindeki Nurten Abla’nýn yapacaðý, tur, organizasyon planlama, uçak, otel ayarlama gibi iþleri titizlikle kendim yapmýþ ve Simya’nýn aklýný baþýndan alacak küçük sürprizler hedeflemiþtim. Mesela bir Viyana gezisi planlýyordum. Akþam beraber gezeceðimiz bir araç kiralayacaktým. Sonra bir barda daha rahat bir þekilde birbirimizi tanýyabilirdik. Bilmiyordum gece bize daha baþka þeyler de getirebilir miydi? Babam bir duysaydý, kesinlikle beni küçücük bir çocuðu korkuturcasýna uyarýr ve iyice bir paylardý.

Sonunda, çýkmýþtýk iþ gezimize, ikili görüþmeler yapmýþ ve üç büyük tedarikçi adayýndan numuneler istemiþtik. Kartlarýmýzý birbirime vermiþ, karþýlýklý firma sunumlarýmýzý yapmýþtýk. Türk gecesine de denk gelmiþtik, üstüne bir de baloya katýlmýþtýk. Planladýðým her þey kusursuzca iþlemiþti. Simya’nýn özel yaþamýnda çok daha farklý biri olduðunu ilk defa bu gezide görmüþtüm. Hayata dair her þeyden konuþmuþtuk. O gencecik ömrüne bir evlilik bile sýðdýrdýðýný öðrenmiþtim. Yüksekokulda, aþýk olduðu erkek arkadaþý ile gizlice evlenmiþ altý ay kadar beraber yaþamýþlardý. Fakat, çocuk onu aldatýnca, çocuksuz bu evlilik anlaþmalý olarak bitmiþti. Bu sefer tam tersi oluyordu, o anlatýyor ben dinliyordum. Gözlerime bakmakta utandýðýný görüyor, inanýlmaz keyifleniyordum. Ona manalý þakalar yapýyor, Avrupa’yý anlatýyordum. Üç gecenin birinde geç saatlere kadar ertesi günkü toplantýlara ve görüþmelere hazýrlýklar yaptýk, ikincisinde kiraladýðýmýz araba ile Viyana ve çevresinde gezmiþ, bara gitmiþ, dertleþmiþtik. Son gece de baloda, iþ çevremizi geliþtirmek için uðraþmýþtýk. Son gece o benim odamýn kapýsýný iki kere çalmýþ ben de onu tam üç kere rahatsýz etmiþtim. Ýkimizde emindik her þey iyi gidiyordu. Ama ne yazýk ki, bu arkadaþlýk, ertesi günü baþlayacak iþ günü ile rafa kalkacak ve kýlýçlar kýnýndan tekrar çekilecekti. Ýþ yerinde, Simya’ya üstünlük saðlamaktan hoþlanýyordum. Gerek zenginlikle, gerek eðitim seviyemle gerek yavru patronluðun verdiði güç ile, bir þekilde onu etrafýmda pervane etmek hoþuma gidiyordu. Onu sinirlendirdiðimi bile bile böyle davranmak daha bir tatlý oluyordu.

Çýktýðýmýz iþ gezimiz sonlanmýþ ve ýlýk bir Ýstanbul akþamýnda, onu havaalanýndan evinin sokaðýnýn köþesine býrakmýþtým. Ýlk defa, bahçe kapýsýndan girerken, arabama doðru bakmýþ, ince uzun parmaklarý ile belli belirsiz el sallamýþtý. Her zamanki gibi selektör ile yanýtlamýþtým onu. Yorucu bir seyahat olmasýna raðmen, yorgun deðildim. Ticaret odasý baþkan yardýmcýsý Emin Abi’nin oðlu, Burak ve arkadaþlarý ile buluþmaya karar vermiþtik o akþam Tarlabaþý’ndaki lokalde. Yaþlarý 25-30 olan dört saðlýklý gencin, sohbet konularý, biraz iþ, çokça kadýnlar, yaþanan maceralar, hatýrý sayýlýr derecede futbol, ve yenilediðimiz arabalarýmýzdý. Bizim baþka bir konumuz daha vardý. Burak sayesinde, yeni yeni içine girdiðim motor gezileri ve motor modelleriydi. Burak, Safa, Adnan, Tekin, dört kafadar, hafta sonu Þile’ye gitmeye karar vermiþtik. Diðerlerinin kýz arkadaþlarý, niþanlýlarý gelecekti. Ben yine tektim. Hoþuma gidiyordu tek olmak ve girdiðim ortamda, benden küçük, ya da yaþý büyük kadýnlarýn ilgisini çekmek...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Tanýþma [Deneme]


Canay Gümüþlü Safi kimdir?

Hatýratlar, keyifli ve akýcý bir yazým ile anlatýlmaktadýr. Romanlar yazý dizisi olarak yayýnlanacaktýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Dostoyevski, Gabriel Garcia Marquez, Tolstoy, Hüseyin Rahmi Gürpýnar, Atilla Ýlhan, Ayþe Kulin, Orhan Pamuk


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Canay Gümüþlü Safi, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.