..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özyaþamöyküsü baþka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eþsiz bir araç. -Philip Guedella
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ýronik > Ömer Faruk Hüsmüllü




14 Eylül 2014
Tencereden Al Haberi (Öykünün Tamamý)  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Tam on dört senedir sustum, hep içime attým, hiç konuþmadým ama artýk canýma tak dedi ve o nedenle de bildiklerimi anlatacaðým. Yoksa patlarým vallahi. “Hem düdüklü deðilsin, hem de patlamaktan söz ediyorsun” dediðinizi duyar gibiyim. Haklýsýnýz, patlama özelliði bizim akrabalarýmýz olan düdüklülere mahsustur. Benim gibi tencereler patlayamazlar, olsa olsa ancak taþarlar...


:AEBA:


Merhaba dostlar!
Merhaba dedik, duymadýnýz mý, yazýlaný görmediniz mi? Tanrý selamýný almamak olur mu? Yoksa selamýmý rüþvettir deyu mu kabul etmediniz? Ha, anladým: Beni tanýmýyorsunuz, onun için almadýnýz.
Haklýsýnýz. Önce kendimi tanýtmam gerekirdi. Ben Çelik. Hangi Çelik mi? Bizim Çelik, yok yok sizin Çelik. O da deðil, doðrusu tencere Çelik. Hem adým, hem de yapýldýðým madde Çelik.
Çok agressiv mi buldunuz beni? Eee, günde en az bir kere sizin de altýnýzda dakikalarca bazen de saatlerce, yüzlerce derecelik bir ateþ yansa, içiniz tel fýrça ile kazýnsa acaba nasýl olurdunuz?
On dört senedir -birazdan anlatacaðým- bu ev sakinlerine hizmet veriyorum. Aslýnda on dört yaþýndan biraz büyüðüm; çünkü imal edildikten sonra birkaç ay da bir maðazada karton kutu içinde bekledim. Bir ara vitrine de koydular üç günlüðüne, lâkin çokbilmiþ tezgâhtar haným, oraya yakýþmadýðýmý düþünerek beni tekrar kutuya hapsetti. Bereket bu ailenin hanýmý geldi de beni alýp esaretten kurtardý.
Kurtarmasýna kurtardý da keþke kurtarmaz olaydý. Çünkü asýl çile o günden sonra baþladý. Yemekler, çorbalar, kavurmalar, pilavlar, hatta su kaynatmalar hep benimle yapýldý.
Nasýl bir tencere miyim? Dört litre hacmi olan, kapaklý, iki yanýnda kulpu olan normal bir tencereyim iþte. Normal diyorum, sanki tencerenin anormal olaný varmýþ gibi… Lafýn geliþi caným. Düdüklü olmadýðýmý anlatmak için öyle söylediðimi de düþünebilirsiniz.
Neyse asýl konuya gelelim. Tam on dört senedir sustum, hep içime attým, hiç konuþmadým ama artýk canýma tak dedi ve o nedenle de bildiklerimi anlatacaðým. Yoksa patlarým vallahi. “Hem düdüklü deðilsin, hem de patlamaktan söz ediyorsun” dediðinizi duyar gibiyim. Haklýsýnýz, patlama özelliði bizim akrabalarýmýz olan düdüklülere mahsustur. Benim gibi tencereler patlayamazlar, olsa olsa ancak taþarlar...
Ýþin baþýnda iken sizlerle anlaþalým. Sonra “Bilmiyorduk, söylemedin!” mazeretleri ile karþýma çýkmayýn: Benim duymak istemediðim iki tane deyiþ var. Bunlardan biri: “Tencere dibin kara, seninki benden kara.” Ne demek bu Allahýnýzý severseniz? Artýk dibi kara tencere mi kaldý? Eskiden yemekler odun ateþi ile piþermiþ ve tabii isten tencerelerin dibi kara olurmuþ. Ama þimdi hemen her yerde odun deðil doðalgaz ya da LPG yakýt olarak kullanýlýyor. Hem insanlar kendi pisliklerini anlatmak için bizi niye alet ediyorlar?
Diðeri de “Tencere yuvarlanmýþ, kapaðýný bulmuþ” deyiþi. Yuvarla bakalým beni, nasýl yuvarlayacaksýn? Ýki tarafýmdaki kulplar buna engel olacaklardýr. Kulpsuz tencere yuvarlarým derseniz, o baþka.
**
Hizmet verdiðim bu aileyi sizlere kýsaca tanýtayým: Toplam beþ kiþiler. Karý-koca, iki çocuk ve bir de kocakarý. Ekonomik bakýmdan orta halli, siyasi yönden karýþýk. Saðcý da var solcu da; hem modern hem de muhafazakâr bir aile…
Onlarla ilgili her türlü malûmata sahip olduðumu zannetmeyin lütfen! Ömrümün çoðu mutfakta geçiyor, ayda iki-üç kere salondaki masaya ve binde bir de balkona çýkarýldýðým oluyor. Ancak bu sýnýrlý alanlarda gördüklerim ve duyduklarýmdan bahsedebilirim. Mutfaktan salondaki konuþmalarýn bir kýsmýný duyabiliyorum, ama diðer odalardakini duymam imkânsýz. O yüzden aktaracaðým bilgilerde eksiklikler saptarsanýz kusura bakmayýn.
Bu kýsa açýklamadan sonra, aile bireylerini tanýtmaya devam edeyim;
Þekip Bey, elli beþ yaþlarýnda bir muhasebeci. Evin babasý. Ýþinde oldukça becerikli, aðzý laf yapan, durumu idare etmeye çalýþan, karýsýndan oldukça çekinen bir adam.
Þenay Haným, Þekip Beyin karýsý. Kýrk dört yaþýnda. Çok sinirli, olaylara hep negatif açýdan bakan, dediðim dedik bir bayan.
Þeref, yirmi dört yaþýnda. Evin sevgili ve biricik erkek evladý. Liseden terk. Askerliði yapýp geleli iki sene olmasýna raðmen halen iþsiz olan bir delikanlý. Ýþi yok, fakat hayalen çok zengin. Hayali þirketleri yönetmekten gerçek yaþamda iþ aramaya zamaný kalmýyor.
Þeyda, yirmi iki yaþýnda lise mezunu, iþsiz, evde koca bekleyen, bilmiþ geçinen bir kýz.
Þehnaz Haným, Þekip Beyin annesi. Kaç yaþýnda olduðunu kendisi de hatýrlamýyor, ama seksenin üzerinde olduðu kesin. Kulaklarý az duyuyor, gözleri iyi görmüyor, koku alma duyumunu yitirmiþ; romatizma, kalp, þeker, tansiyon gibi çok sayýda hastalýktan þikâyet eden yaþlý bir kadýn. Þehnaz Hanýmýn saðlam taraflarý da var tabii. Mesela çenesi, mesela ayaklarý… Nefes almadan konuþmasýndan ve mutfaða doðru güpür güpür koþturmasýndan zaten bunu anlayabilirsiniz.
Þekip, Þenay, Þeref, Þeyda, Þehnaz… Býktým þu “Þ” harfini duymaktan. Biri çaðýrýlýrken ister istemez önce “Þe” aðýzlardan çýkýyor. Hele bazýlarý “Þe”yi uzatmýyorlar mý, doðrusu çok gýcýk kapýyorum. Tabii “Þ” harfini e,i karýþýmý telaffuz eden aile bireyleri de yok deðil. Onlara da gýcýkým.
Bugün yaþanan bir olayla baþlayalým isterseniz:
Bugün az kalsýn buradan bir cenaze çýkacaktý. Olay, evin en yaþlý bireyi olan Þehnaz Hanýmla ilgili. Laf aramýzda bu kadýncaðýz biraz da bunamýþ. Birçok þeyi unutuyor, olaylara eklemeler yapýyor, kýzdýðý zaman da lafýný esirgemiyor. Öfkelenip de aðzýný bir açarsa…
Öðlenleyin Þehnaz Nine, mutfaðý boþ görünce içeri daldý. Ocaðýn yanýna yaklaþtý, çakmaðý eline alýp düðmeyi çevirdi. Nedense yakmaktan vazgeçip çakmaðý yerine koydu, ama bu arada ocaðýn düðmesini saða doðru büküp kapatacaðý yerde, sola doðru büktü ve tabii etrafa gaz yayýlmaya baþladý.
Bu iþi iptal ettiðini düþünen yaþlý kadýn dolaba doðru gitti. Dolabýn kapaðýný açýp bir þeyler atýþtýrmaya baþladý. Ne yediðini göremiyordum, ama þekerli bir þeyler olduðunu tahmin edebiliyordum. Bir ses duyar gibi olunca, dolabýn kapaðýný hýzla kapattý ve kendi kendine konuþmaya baþladý:
“Off, offf. Bugün amma yoruldum. Þu sandalyeye oturup biraz dinleneyim. Gözlerim kapanýyor, bir aðýrlýk bastý. Uykudandýr herhalde.”
Aðýrlýk bastýðý doðruydu, ama ne yediklerinden ne de uykusu geldiðindendi; doðalgaz yavaþ yavaþ etkisini göstermeye baþlamýþtý da ondan. Birkaç dakika sonra evin delikanlýsý Þeref’in sesi duyuldu:
-Anneee, gaz kokuyor! Ocaðý mý açýk býraktýnýz?
-Yok oðlum, ben saatlerdir mutfaða bile girmedim.
-Çok pis kokuyor, ben bir bakayým anne.
Þeref mutfaða girdiðinde babaannesinin baygýn halini gördü, hemen ocaðýn düðmesini kapattý, kapýyý açtý ve yaþlý kadýný kucakladýðý gibi balkona çýkardý. Biraz sarstý kendisine gelmesi için. Seslendi:
-Babaanne, babaanne nasýlsýn? Neden ocaðý açýk býraktýn? Babaanne beni duyuyor musun? Kendine gel, aç gözlerini, dediyse de yaþlý kadýndan bir tepki gelmiyordu.
Tam umutsuzluða kapýlacaðý sýrada kadýn yavaþça gözlerini açtý.
-Ýçim geçmiþti, biraz mutfakta oturayým dedim. Ne baðýrýp duruyorsun oðlum?
-Babaanne, ocaðý açýk býraktýðýn için az kalsýn zehirlenip ölecektin.
-Ben ocaða elimi bile sürmedim, ama beni öldürmek isteyen bazýlarý bu iþi yapmýþ olabilir.
Þenay Haným da mutfaða gelmiþti ve söylenenleri duymuþtu. Oðluna sordu:
-Ne oldu Þeref, ocaðý mý açýk býrakmýþ?
-Evet, yetiþmeseydim ölebilirdi.
-Temizlik olurdu, fena mý?
-Öyle deme be anne!
Konuþmalarýn bir kýsmýný duyan Þehnaz Haným torununa seslendi:
-Þeref evladým, bu gelin haným gene temizlik mi yapacakmýþ? Býktým bu kadýnýn temizliðinden de. Her gün, her gün temizlik mi olur? Ýnsana hiç rahat ve huzur vermiyor. Temizlik hastasý, ne olacak!

● ● ●
Selam.
Gene ben, yani tencere Çelik.
Görüþmeyeli çok fazla olmadý, fakat sizin bilmediðiniz bazý önemli olaylar cereyan etti. Belki de “önemli” diyerek abartýyorum. O yüzden siz bana fazla aldýrmayýn. Bazen olaylarý derecelendirirken karýþtýrabilirim. Olanlar dedikodu türünden þeyler caným. Hangisinden baþlayacaðýmý bilemiyorum.
Ýsterseniz önce kendimle ilgili olandan baþlayayým. Hava atmak gibi olacak, ama artýk idare ediverin. Hem, birazcýk övünmenin kime ne zararý var ki?
Geçen görüþmemizden sonra, tencere imalatçýlarý benim için kavgaya tutuþtular. Hepsi de beni ne kadar çok sever, ne kadar çok takdir edermiþ de haberim yokmuþ! Hangisine sorsan “Bizim imal ettiðimiz tencere” diyor. O yüzden tartýþmaya son vermek için markamý soran çok sayýda okuyucu ile karþýlaþtým; ama markamý söylemem, çünkü reklama girer.
Yakýn zamana kadar benim varlýðýmdan haberi bile olmayan imalatçýlar, serüvenlerim çok sayýda sitede yayýmlanmaya baþlayýnca, yani medyatik olunca peþime düþtüler. Yakýnda reklam teklifleri de gelirse hiç þaþýrmayýn.
Bu kadar övünmek yeter sanýrým. Biraz da þu Þekip Beyin ailesine bakalým:
Bu günlerde ailede sýk sýk referandum ve halkoylamasý sözcüklerini duyuyorum. Tam çýkaramadým ama galiba ikisi de ayný anlama geliyor olmalý. “Evet” ve “Hayýr” sözcükleri de fazla telaffuz edilmeye baþlandý. Dün, Þeref babaannesi Þehnaz Hanýma soruyordu: -Babaanne referandumda ne diyeceksin?
-Ne diyeceksem derim, kimseyi ilgilendirmez.
-Hayýr de, benim tatlý babaanneciðim.
-Neden hayýr diyecekmiþim? Annen ne diyor?
-Annem hayýrcý. Þeyda da öyle. Babamý bilmiyorum.
-Annen hayýr diyorsa benimki kesin evet.
-Sen de amma taktýn anneme! Memleketin halini görmüyor musun?
-Ne varmýþ halimizde? Sadece annen yüzünden evet demiyorum. Bu gün o dini bütün profesörü dinledim, “Evet deyin!” diyordu. Dindar adam yalan mý söyleyecek?
-Önceleri Meclis TV’yi izliyordun. Þimdi meclis tatilde, biraz maç seyrederim diye sevinirken baþladýn açýk oturumlarý izlemeye. Ýzin ver de bari milli maçlarý seyredeyim.
-Top oynayanlarý izleyip de ne olacak?
-Babaanne, ben maçlarý izlemekten zevk alýyorum. Hep senin programlarýný izlemek zorunda mýyým? Ya açýk oturum ya da cüppeli hoca… Elinde kumanda istediðin yeri açýyorsun.
-Benim programlarý izle de biraz bir þeyler öðren! Hem o televizyonu ben aldým. Yoksa tüplü televizyonu izlerdiniz yýllarca. Ben aldýðýma göre tabii ki kumanda da benim elimde olacak. Allah dedenden razý olsun. Beþ senedir onun bana kalan maaþý ile hem bir sürü eþya aldým, hem de hayýr yaptým.
-Babaanne, sen beþ senedir mi dedemin maaþýný alýyorsun? Oysa dedem öleli yirmi beþ seneden fazla oldu.
-Beþ sene oldu beþ… Sen benden iyi mi bileceksin?
-O zaman dedem öldüðünde benim on dokuz yaþýnda olmam lazým. Halbuki ben dedemi hiç görmedim. Çünkü ben doðmadan önce ölmüþ.
-Rahmetli öldüðünde baþta Kenan Evren Paþa vardý. Hiç unutmam, tam beþ sene oldu. Ölmeden önce bana dedi ki…
**
Aslýnda þu anki durumum hiç de hoþ deðil. Vakit öðleni geçmiþ olmasýna raðmen dün akþamdan beri içimdeki yemek artýðý, su, iki tabak ve birkaç tane de çatal ile evyenin ortasýnda yýkanmayý bekliyorum. Bekliyorum da bu iþi yapmaya kimsenin niyeti yok. Mutfaða gelip giden çok oluyor. Bunlar ya bir þeyler alýyorlar, ya da su içip gidiyorlar. Üstelik bu durumda olan sadece ben deðilim, benden baþka yýkanmayý bekleyen tencere ve tabaklar da var.
Kapý zili çalýyor. Açmak için giden yok. Oysa Þekip Bey hariç herkes evde. Gene çalýyor, gene çalýyor, çalýyor… Neden sonra Þenay hanýmýn sesi duyuluyor:
-Þeyda, Þeydaaa! Kapýya baksana kýzým!
“Öf be, öf be! Her þeye ben koþturuyorum. Sanki bu evde bir tek ben yaþýyorum.” diye söylene söylene kapýya doðru gidiyor Þeyda ve gitmesi ile dönmesi bir oluyor. Belli ki gözetleme deliðinden bakmýþ.
-Anne, anneee, Ayla teyzeler gelmiþ. Koþ!
-Ay Allah, tam zamanýydý. Çek þu mutfaðýn kapýsýný da oradaki daðýnýklýk görülmesin.
**
Misafirleri salona aldýktan sonra anne kýz mutfaða geldiler:
-Anne, ne ikram edeceðiz bunlara? Geleceklerinden haberin var mýydý?
-Yok caným, haber vermeden geldiler iþte. Bayýlýr böyle insanlarý zorda býrakmaya bu Ayla.
-Haberimiz olsa bir þeyler yapardýk.
-Münasebetsiz þeyler! Ayla’dansa o yanýndaki yok mu, ne sinsidir o, ne sinsi!
-Zehra teyze mi?
-Evet, laf çekmeye bayýlýr. Bir an önce yanlarýna gideyim, yoksa babaannenden her türlü havadisi alýr valla.
-Öyleyse abim gitsin, pastaneden bir þeyler alýp gelsin.
-O anlamaz kýzým, beceremez. Sen bi koþu al da gel. Bu arada ben de çayý koyayým.
-Hep oðlunu koru. “Yapamaz, edemez” deyip ona hiç iþ yaptýrmýyorsun.
-Uzatma da git.
**
Ýçimdekiler yetmezmiþ gibi bir de Þenay Haným demliði yýkadýðý sularý da döktü ve salona gitti. Ýyice kulak kabartýp salondaki konuþmalarý dinlemeye çalýþtým. Çok iyi olmasa bile biraz duyabiliyorum.
-Aylacýðým ne iyi ettiniz de geldiniz. Özlemiþim vallahi. Dur sana bir kere daha sarýlayým. Zehracýðým seni de öpeyim. Bu ne þýklýk böyle!
-Ayyy Þenaycýðým seni bu uygunsuz saatte rahatsýz ettik ama…
-Aþkolsun Ayla, o ne biçim laf öyle? Rahatsýzlýk ne kelime, biz yabancý mýyýz? Kapýmýz dostlarýmýza günün her saatinde açýktýr.
-Zehra gitmeyelim, dedi ama pazar dönüþü biraz dinlenmek, biraz da sohbet etmek için uðrayalým diye ben ýsrar ettim.
-Böyle düþünürseniz inan ki darýlýrým. Burasý sizin de eviniz.
-Ne olur bizim için herhangi bir zahmette bulunma, biz biraz soluklanýp kalkacaðýz zaten.
-Estafurullah, zahmet ne demek?
-Lafa daldýk, soramadýk. Kusurumuza bakma teyzeciðim. Siz nasýlsýnýz? Maþallah iyi görünüyorsunuz? Allah uzun ömürler versin.
-Teþekkür ederim kýzým. Bu günümüze þükrediyoruz. Allah ömrü, verdi mi veriyor; bazýlarýnýn hoþuna gitmese de, iþine gelmese de yüce mevlam böyle takdir ediyor iþte.
-Neden beni iðneliyorsun anneciðim misafirlerimizin yanýnda? Allah seni baþýmýzdan eksik etmesin! Kapý çalýyor galiba, müsaadenizle bakýp geleyim.
-Kapý mapý çaldýðý yok. Çalsa ben de duyardým. Hoþuna gitmedi ya, kaçýyor.
-Çaldý teyzeciðim, çaldý; hem de iki kere. Ben de duydum.
● ● ●
Merhaba benim canýmdan çok sevdiðim sevgili dostlarým.
Dedikodulara geçmeden önce kendimle ilgili birkaç haberden bahsedeyim: Duyduðuma göre 10’a yakýn firma benim modelden üretmeye baþlamýþ. Hepsinin de satýþlarý iyiymiþ. Ýþte tanýnmýþ olmanýn, iþte reklâmýn gücü! Ancak gene de siz siz olun her önünüze çýkaný “Tencere Çelik” zannetmeyin ve satýn almaya kalkýþmayýn. Kýsacasý Tencere Çelik taklitlerinden sakýnýnýz. Benden uyarmasý. Uyarýmý dinlemez de sahte Çelik alýrsanýz paranýzý çöpe atmýþ olursunuz.
Geçen buluþmamýzda kapý çalmýþ ve Þenay Haným da açmak için yerinden kalkmýþtý. Kim geldi dersiniz? Þenay hanýmdan öðrenelim:
-Aaaa, aaa, sen misin?
-N’oldu haným niye þaþýrdýn beni görünce?
-Þaþýrýrým tabii, Þekip sen bu saatte eve hiç gelmezdin. Ne oldu, önemli bir þey mi var?
-Yok bir þey, yok. Biraz rahatsýzlandým ve evde dinleneyim dedim.
-Doktora çýksaydýn.
-Doktorluk bir þey deðil, azýcýk dinleneyim geçer.
-O zaman, yatak odasýna git, dinlen. Salona girme, çünkü misafir var.
-Olur, olur.
**
Þekip Beyden on-onbeþ dakika sonra da pastaneye giden Þeyda, elinde paketlerle geldi. Ona kapýyý açan Þenay Haným:
-Geciktin. Ýþ yapmaya mý gittin, gezmeye mi?
-Ne gezmesi anne? Pastane biraz kalabalýktý. Sýranýn bana gelmesini bekledim.
-Ýyi iyi. Aldýklarýný tabaklara koy, bir tabak da babana hazýrlayýp çayla birlikte yatak odasýna götür.
-Babam evde mi?
-Evet, az önce geldi.
-Gelseydi ayakkabýlarý dýþarýda olurdu.
-Kýzým adamýn geldiðini gözümle gördüm. Ayakkabýlarý da iþte oradadýr.
-Hani nerede?
-Aaaa, nereye gitti babanýn ayakkabýlarý? Hem sadece onunkiler deðil misafirlerinkiler de yok.
-Anne, yönetici toplatmýþ olmasýn? Bir hafta önceden giriþ kapýsýna bu konuda uyarý yazmýþtý.
-Demek ki o toplattý! Hay o yöneticinin… Babanýnkiler neyse de misafirlerin ayakkabýlarý bulunmazsa rezil olduk demektir. Valla, Ayla her tarafa anlatýr bu rezilliði. Koþ kýzým yöneticiye git, ayakkabýlarý al da gel!
-Bu erkek iþi anne; abim gidip yönetici ile konuþsun.
-Çaðýr o zaman abini!
Az sonra Þeref koþarak geldi ve annesine sordu:
-Ne var anne, benim için acele gelsin demiþsin?
-Ne olacak, yönetici denilen o suratsýz, dýþarýdaki ayakkabýlarý toplatmýþ. Git konuþ…
-Dedim ben size dýþarýda ayakkabý çýkarmak yasak diye, ama dinlemediniz. Þu titizliði býrak artýk anne!
-Fazla konuþma da git ayakkabýlarý al!
-O yöneticinin boðazýný sýkmazsam, ben de ne olayým!
-Aman oðlum, sakýn ha! Kibarca iste, yani rica et.
Gelini gecikince bir þeyler olduðunu anlayan Þehnaz Haným çýkageldi:
-N’oldu, n’oldu? Üçünüz ne fýsýldaþýyorsunuz?
-Bir sen eksiktin!
-Birsenler’e mi gittin gelin haným? Ne iþin vardý orada? Misafirleri bana at, kendin dolaþ!
-Ne Birsenler’i anne? Birsen diye bir tanýdýðýmýz mý var bizim?
-Ne bileyim var mý yok mu? Sen dedin “Birsenler’e gittim” diye.
-Babaanne sen istersen salona git, misafirleri yalnýz býrakma, ayýp olmasýn. Biz de çaylarý hemen getiriyoruz.
**
O günden sonra ayakkabýlar içeride çýkarýlmaya baþlandý. Böyle olduðunu da her gelen olduðunda Þenay hanýmýn:
-Ayaklarýný paspasa iyice sil!
Uyarýsýndan anladým.
Birkaç gün sonra referandum yapýldý. Oylar sayýldý ve “Evet”lerin çok olduðu görüldü. Bizim evde Þekip Bey hariç herkesin oyu önceden belliydi. Þenay Haným, Þeref ve Þeyda “Hayýr”cý, Þehnaz Haným “Evet”çi idi. Sonuçlar alýndýktan sonra caný oldukça sýkkýn görünen Þekip Beyin de “Hayýr” oyu kullandýðý anlaþýlýyordu.
Referandumdan sonra Þehnaz Haným evde zafer kazanmýþ bir komutan edasýyla dolaþýyor, önüne gelene laf çakýyordu:
-Allahýma þükürler olsun ki bu memlekette inanmýþ insanlarýn sayýsý oldukça fazlaymýþ…
Diyor, Þeref ise:
-Böyle deme babaanne! Biz inanmamýþ mý oluyoruz o zaman?
Diye itiraz ediyordu.
-Belki bazý inançsýzlar vardýr oðlum…
Tabii Þehnaz Hanýmýn “Evet” i, “Evveet”e çevirdiðini de söylemeden geçmeyeyim. Hemen her lafa bu sözcüðü sokuþturuveriyordu.
**
Bugün farklý bir iþkenceye maruz kaldým. Ýlk defa baþýma geliyor, inþallah bundan sonra da gelmez. Beni bulaþýk makinesine soktular. Doðrusu attýlar. Tabak, bardak ve diðer bulaþýklarýn üstüne ters çevirip koydular. Bu fikir de annesi “Tencereyi yýka” diye söylediði için iþten kaçabilmek amacýyla Þeyda tarafýndan ortaya atýldý.
Yarým saatten fazla o sýkýþýk yerde köpükler, sýcak ve soðuk sular arasýnda kaldým. Sonunda da kurutmak için makineden çýkan sýcaklýk… Program bitince makine durdu. “Þükür, bitti. Þimdi çýkarým.” Diye düþündüm, ama nerdeee! Program bittikten çok sonra biri geldi makinenin kapaðýný açtý, içinin soðumasýný bekledi. Saatler sonra da beni ve diðerlerini çýkardýlar.
Tezgâhýn üzerinde yeni bir yemek için beni bekletmeye baþladýlar. Þeyda elinde bir soðan ve býçakla yanýma geldi. Tam o sýrada cep telefonu çalmaya baþladý. Hemen koþup mutfaðýn kapýsýn kapattý. Baþkalarý konuþmasýný duysun istemiyordu:
-Alo, Birgülcüðüm merhaba. Nasýlsýn? Ben mi? Ýyi sayýlýrým. Evde bir insan nasýl olursa öyle iþte! Sen ne yaptýn? Hýý, evet, evet. Aman boþ ver! Dert etme kendine. O hep öyle yapar. Deme, ohaa! Sonra? Vereydin aðzýnýn payýný. Öyle dedi mi gerçekten? Buna da ben çüþþ derim doðrusu. Benimki mi? Peþimde, ama yaðma yok! Ýþ resmiyete binecek. Gez gez, sonra fýrlat at. Baþkalarý yapýyor diye ben de mi öyle yapayým Birgül? Beni gerçekten seviyorsa fedakârlýða da katlanacak. Gücü yoksa bu iþe kalkýþmasýn. Zaten ona karþý olan duygularýmdan çok da emin deðilim. Yani gerekirse inceldiði yerden kopsun! Oldu caným, görüþürüz, güle güle.
Telefonu cebine koymuþtu ki gene çaldý. Bu sefer arayan az önce sözünü ettiði delikanlý idi.
-Alo, efendim. Arkadaþla konuþuyordum da onun için meþgul çalmýþtýr. Nasýl? Kim mi? Hesap mý soruyorsun þimdiden? Tabii sinirlenirim, ortada bir þey yok, bir de bana hesap sormaya kalkýyorsun! Evet, evet. Anlat, ben seni dinliyorum. Evet. Yarýn mý? Gelemem. Mümkün deðil. Belki daha sonraki gün! Biri geliyor, ben seni daha sonra ararým. Oldu.
Telefonu kapattýr kapatmaz mutfak kapýsý açýldý, annesiydi gelen.
-Gene o çocukla konuþuyorsun gizli gizli deðil mi?
-Yoo, Birgül’le konuþtum.
-Ben de inandým. Býrak kýzým þu serseriyi. Ýþi yok, gücü yok, tahsil dersen hiç yok.
-Sen nereden biliyorsun anne?
-Bilirim ben bilirim. Hem bak ne diyeceðim; Zehra geçen gün seninle ilgili bir þeyler kondurmaya çalýþtý, ama ben anlamazlýktan geldim.
-Neymiþ o?
-Zafer Beyin bir yeðeni varmýþ. Çok efendi bir çocukmuþ. Bu Zafer Beyler maðaza sahibi.
-Biliyorum o çocuðu ben anne. Mongolun teki. O iþ olmaz! Boþuna kimse umutlanmasýn.
-Kýzým, aile varlýklýymýþ, çocuk da uysal. Takarsýn yularý…
-Anne ben kapýma baðlamak için hayvan deðil, koluma takmak için koca almak istiyorum. Saçma saçma konuþma lütfen!
-Amaaan, sen bilirsin. Ne halin var ise gör.
Dedi ve salona gitti. Daha sonra mutfaða önce Þehnaz Haným, ardýndan da Þeref girdi. Þeref babaannesinin boynuna sarýlýp öpmeye baþladý.
-Yalakalýðý býrak da ne istiyorsun onu söyle!
-Ne yalakalýðý, babaannemi de mi sevemeyeceðim?
-Hadi, hadi söyle derdini.
-Babaanne ben bir þirket kuruyorum da.
-Allah hepimizi þirretlerden korusun oðlum.
-Þirret deðil, þirket babaanne þirket.
-Ne iþe yarar o?
-Çok büyük para kazanmaya yarar. Kuracaðým þirket, ihracattan ithalata, turizmden konfeksiyona birçok alanda faaliyet gösterecek.
-Eeee!
-E’si büyük bir iþ yapacaðým senin anlayacaðýn.
-Amma sallýyorsun be abi! Kandýrma kadýncaðýzý.
-Kandýra’da þirket mi kurulur. Kuracaksan burada olsun. Ben tâ oralara gidip mi seni göreceðim Þeref?
-Burada kuracaðým babaanne burada. Yalnýz biraz finansmana ihtiyacým var. Yardým edersin deðil mi?
-Benden ne istediðini anlamadým.
-Babaanne o senden ne isteyebilir? Bir düþün!
-Para.
-Evet, para istiyor.
-Para istiyorum, ama karþýlýksýz deðil. Kuracaðým bu þirkete sen de ortak olacaksýn babaanneciðim.
-Ortak olursam ne olacak?
-Kârýn yarýsýný alacaksýn.
-Ýyi o zaman. Kabul.
Dedi ve elini göðsüne atýp bir miktar para çýkardý ve hiç saymadan Þevket’e verdi. Tam o sýrada Þenay Haným tekrar mutfaða girdi:
-Toplantý mý var? Nine ve torunlar sohbeti koyulaþtýrmýþsýnýz.
-Kýskan sen gelin haným, kýskan. Þirket sahibi olduðumda ne yapacaksýn acaba, çok merak ediyorum.
-Ne þirketi? O da nereden çýktý?
-Evveet oðlum Þeref, þu annene bi zahmet anlatýver bizim þirketi!...
● ● ●
Selam dostlarým.
Bugün kendi reklâmýmý yapmadan doðrudan konuya gireceðim. Çünkü anlatacak o kadar çok þey var ki…
Ama siz n’olur bunlarý anlatýyorum diye beni dedikoducu zannetmeyin. Aksine ben dedikodudan nefret ederim! Maksat muhabbet olsun caným.
Hem ben bütün gördüklerimi, duyduklarýmý anlatmýyorum. Sansürden geçiriyorum. Eðer bildiklerimin hepsini anlatsam cinayet çýkar valla cinayet!..
**
Dün akþam yemeði sýrasýnda beni de masaya getirdiler. Ýçimdeki tavuklu bezelyeyi tabaklara daðýttýktan sonra da orada unuttular. Yemek yendi, sofra silindi, ama beni oradan alýp mutfaða götürmeyi kimse akýl etmedi. Ya da akýl etti de “Biri nasýlsa götürür” düþüncesiyle boþ verildi.
Bu durum tabii ki benim iþime çok yaradý. Bulunduðum yer oldukça rahattý. Salonun her tarafýný görebildiðim gibi konuþmalarý da duyabiliyordum.
Konuyu açan Þehnaz Haným oldu:
-Oðlum Þeref, bizim þirket iþi nasýl gidiyor?
-Ýyi gidiyor babaanne. Maliye ile ilgili biraz daha iþ var.
Bu konuþmayý duyan Þekip Bey oðluna sordu:
-Þirket mi? Babaannenin þirketle ne iþi olacak?
-Baba, biz bir þirket kuruyoruz. Finansman kýsmý tamam, ama biraz bürokratik iþleri var. O konularda da sen bize yardým edersen…
-Oðlum ben bu güne kadar birçok þirket kurma iþini yaptým. Bu ciddi bir iþ, þakaya gelmez.
-Þaka yaptýðýmýz yok Þekip. Torunumla birlikte kuracaðýz þirketimizi. Dosta düþmana inat olsun diye, yapacaðýz bu iþi.
-Þeref oðlum, bu kadýncaðýzý da kendini de kandýrma. Bu tür iþleri de çocuk oyuncaðý gibi görme!
-Ama baba, baksana her þirket kuran köþelik oluyor. Alýyor dünya kadar krediyi, yapýyor yatýrýmýný. Ýthalat, ihracaat derken katlarýn, yatlarýn sahibi oluyor. Biz de ithalat, ihracaat ve tekstil alanýnda faaliyet göstereceðiz. Aklýma yeni geldi, paranýn bol olduðu bir baþka sektör daha var: Reklamcýlýk. Buluruz birkaç oyuncu, çekeriz reklamý.
-Ben bile oynarým o reklamlarda oðlum. El aleme yedirmeyelim paramýzý.
-Oynarsýn, oynarsýn babaanne.
Son sözler Þenay Haným’ýn kahkahasý ile kesildi. Þehnaz Haným bu duruma çok sinirlendi:
-Gülün siz, gülün! Son gülen de biz olacaðýz. Meðerse ne kadar çok bizi kýskanan varmýþ!
-Anacýðým kýskanan filan yok. Bu iþler hayalle olmaz. Þirketi kurmak çok para ister. Kurarsýn istediðin zaman hemencecik kapatamazsýn. Kapatýrsýn, yýllarca devlete birikmiþ vergi borcu ödemek zorunda kalýrsýn. Oðlum Þevket, istersen sen benim yanýmda biraz çalýþ. Hem bu iþler nasýl yapýlýyor öðrenirsin, hem de bana yardým edersin.
Þeyda hemen ekledi:
-Abiciðim hem de “Turp elle mi sökülüyor belle mi” görürsün.
Þeref sinirden kýpkýrmýzý kesildi, fakat bir þey söylemedi.
Koridordaki ev telefonu çalmaya baþladý. Birkaç gündür gece bu saatte çok telefon gelmeye baþladý. Bedava mýdýr ne? Sahi “Akþam 7’den sabah 7’ye kadar bedava konuþ” diye bir reklam duymuþtum. Aramalarýn çok olmasýnýn nedeni bu olmalý.
Þeyda telefona bakmak için kalktý. Biraz konuþup annesini çaðýrdý. Yarým saat kadar konuþtuktan sonra Þenay Haným içeri girdi.
-Amma da muhabbet ettiniz gelin haným! Arayan kim?
-Kardeþim.
-Hangisi, o hayýrsýz olan mý?
-Neden hayýrsýz olsun?
-Telefonda sen söyledin az önce “Seni hayýrsýz seni!” dedin.
-O lâfýn geliþi anne.
Konuyu kapatmak için Þenay Haným bir þey bulmak ister gibi etrafa bakýndý. Buldu da. Anlayacaðýnýz gene kabak benim baþýma patladý:
-Þeyda, o tencere kaç saattir orada duruyor? Al þunu oradan!
Dedi sertçe.
Þeyda isteksiz bir þekilde yerinden kalktýðý sýrada Þehnaz Haným:
-Tencerem kaynarken, maymunum oynarken herkes benim dostum.
Dedi. Bunu birisini iðnelemek için mi söyledi, yoksa benden söz edilmesi mi bu sözü çaðrýþtýrdý, doðrusu bilemiyorum. Bu sözdeki kaynadýðý söylenen benim, onu anladým; ama þu maymun iþine aklým ermedi. Yoksa bu ihtiyar eve bir de maymun mu alacak? Diyelim aldý. O maymun nasýl oynayacak? Kafam karýþtý valla. Baþýmýza bir de maymun belasý musallat etmesin þu Þehnaz Haným!
Þeyda beni masa üzerinden aldý, doðru mutfaða götürdü. Ocaðýn üzerine öyle sert býraktý ki dibim çýkacak zannettim. Bu kýz beni çok kýzdýrýyor çoook… Aman bir an önce birisini bulup gitse de þundan kurtulsak! Hem bu yaptýðýn yanýna kâr kalacak zannetme Þeyda Haným. Ben de Tencere Çelik’sem bir gün mutlaka bunun intikamýný senden alýrým. Bekle ve gör…
Ses tâ salondan duyulmuþ olmalý ki Þenay Haným baðýrdý:
-Yavaaaþ! Beni oraya getirtme!
-Elimden kaydý anne, elimden kaydý.
**

Biraz sonra Þekip Bey, mutfak balkonuna oturdu, sigarasýný yaktý. Evin içinde sigara içmek yasaktý. O da caný istedikçe buraya gelir, küçük bir plastik tabure üzerine oturur, sigarasýný tüttürürdü. Birkaç nefes çekmiþti ki Þenay Haným yanýna geldi. Öfkesini Þekip Beyden çýkarmaya kararlýydý.
-Þekip, lütfen küllerini yere atma!
-Atar mýyým karýcýðým? Bak, kül tablasý elimde.
-Balkona ev terliklerinle mi çýktýn yoksa?
-Hayýr hayatým. Onlar eþiðin yanýnda, balkondakiler ayaðýmda.
Kararlýydý, bir kusur bulacaktý.
-Aaaa, aaaa!
-N’oldu?
-Bu tülün hali ne böyle?
-Ne varmýþ tülün halinde?
-Baksana!
-Yanlýþlýkla sigara deðmiþ. Azýcýk yanmýþ.
-Ne azýcýðý, kocaman bir delik açýlmýþ.
-Üzülme caným, yenisini alýrýz.
-Alýrýz da daha dikkatli olmalýsýn.
Dedi ve söylenerek mutfaktan çýktý.
O çýktýktan hemen sonra Þeyda içeri girdi. Babasýnýn boynuna sarýldý.
-Babacýðým senden bir ricam var.
-Söyle güzel kýzým, söyle.
-Çift hatlý yeni bir telefon istiyorum.
-Senin telefonunun yeni sayýlýr kýzým.
-Býktým ondan. Ben yenisini istiyorum. Eskisini de babaanneme veririm. O da özeniyormuþ cep telefonuna.
-Babaannen kullanamaz cep telefonunu. Onun telefonu olursa baþýmýza iþ açarýz. Fatura ödemekten býkarýz. Onun aklýna böyle bir þey sokmayýn sakýn.
-Biz onun aklýna sokmadýk baba. Geçen gün “Herkesin bir cep telefonu var. Bir tek benim yok. Burada ayýrýmcýlýk yapýlýyor. Referandumdan sonra zaten herkes beni düþman belledi.” Diyordu. Alacaksýn deðil mi babacýðým?
-Peki, bakarýz.
-Bakarýz deme baba. Öyle dediðinde o iþ olmayacak anlamý çýkýyor. Lütfen baba, lütfen!
-Tamam, tamam. Hemen alamam, ama birkaç aya kadar alýrým sanýyorum. Bir fabrika ile görüþüyorum. Anlaþýrsam hemen alacaðým, söz.
-Teþekkür ederim babacýðým.
Dedi ve o da gitti. Fazla vakit geçmeden Þeref geldi.
-Baba bana bir pantolon lâzým.
-Alalým öyleyse.
-Ne zaman alýrýz?
-Yarýn benim yanýma gel, büronun yanýndaki alýþveriþ merkezinden alalým.
-Orada kaliteli mal yok. Hep tapon mallar satýyorlar.
-Sen yarýn gel, istediðin yere gider bakarýz.
-Teþekkür ederim.
Þeref de çýktý. Þekip Beyden istek ve þikâyette bulunmak için gelmeyen sadece Þehnaz Hanýmdý. Gelmemesi imkânsýzdý. Neler konuþulduðunu öðrenmeden duramazdý. Nitekim mutfak kapýsýndan kafasýný uzattý, içeri baktý. Kimse olmadýðýný görünce girdi ve kapýyý da kapattý.
Þekip Bey, onu görünce bir sigara daha yakmasý gerektiðini düþündü. Ayaða kalkýp cebindeki çakmaðý aramaya baþladý.
-Ne o, beni görünce kaçmaya mý karar verdin?
-Neden kaçayým anacýðým? Çakmaðý arýyorum.
-Ýçme þu zýkkýmý! Sabahlarý senin öksürüðünden benim uykularým kaçýyor.
-Ýçmesem iyi olur da, kendimi engelleyemiyorum iþte.
-Herkes gelip gelip gitti yanýna. Neler konuþtunuz bakalým?
-Önemli bir þey yok.
Dedi ve sigarasýný yakýp bir nefes çekti.
-O karýn olacak çenebazýn baðýrýþlarý geliyordu tâ içeri kadar. Gene benden mi yakýndý sana?
-Senden söz edilmedi anacýðým. Yanlýþlýkla sigarayý mutfak tülüne deðdirmiþim. Tül yandýðý için söylendi biraz.
-Ona ne oluyormuþ? Tülü alan da sensin, yakan da. Yanarsa yansýn, senden kýymetli mi? Canýn sað olsun.
-Daha dikkatli davranmam gerekirdi. Kadýncaðýzý üzdüm istemeden.
-Amaaan, üzülürse üzülsün. Boþ ver! Geçende bazý þeyler duydum. Haberin olsun diye söylüyorum. Bunlar Þeyda’yý birilerine vermeye uðraþýyorlar.
-Olur mu öyle þey? Bir þey olsaydý bana da söylerlerdi.
-Söylemezler, söylemezler. Önce kendi aralarýnda fiskos yaptýlar. Ben duymuyorum ya, ben saðýrým ya! Gelin “Aman yavaþ konuþun, bir duyarsa valla ortalýk karýþýr” diye uyardý arkadaþlarýný ama ben gene de duyacaðýmý duydum.
Tam bu sýrada Þeyda’nýn çýðlýðý ile irkildiler. Þeyda hýzla mutfaða girdi:
-Ne oldu kýzm?
-Deprem oldu baba. Duymadýn mý?
-Ben hiç fark etmedim. Demek ki küçük bir depremmiþ.
-Küçük olur mu? Bayaðý salladý. Çok korkuyorum baba.
-Korkma kýzým, bir þey olmaz.
Son sözü Þehnaz Haným söyledi:
-Korkacaðýnýza imana gelin! Bunlar hep birer uyarý. Ders almasýný bilene tabii… Þimdiki ufaktý, yola gelmezseniz büyüðü de yakýnda. Daha anlamadýnýz mý bu dünya kimin yüzü suyu hürmetine ayakta duruyor?

● ● ●
Sevgili dostlarým.
Artýk sizlere veda etme zamaný geldi. Bu son görüþmemiz. “Son” ifadesi her zaman içimi sýzlatmýþtýr. Ancak bu konuda baþka da yapýlabilecek bir þey yok. Þunu biliyorum ki “Her þey önce baþlar, ama önünde sonunda mutlaka biter de…” Bu gerçeði ben kabullendim; siz de kabullenin.
Vedalaþmadan önce cereyan eden önemli olaylarý özetleyerek sizlere aktarmaya çalýþacaðým. Fakat nereden, hangisinden baþlayacaðýma bir türlü karar veremiyorum.
Dilerseniz beni yaralayan olayla baþlayayým: Þeyda nedense beni hiç sevemedi. Bir gün aceleyle beni ocaktan almaya çalýþýrken parmaklarýný yaktý. Çünkü ocak çok açýlmýþtý ve alevler saplarýmý iyice kýzdýrmýþtý. Tutmak için bez de kullanmadýðý için parmaklarý yanýnca acý içinde kývranmaya ve söylenmeye baþladý:
-Anne, anneee, ellerimi çok fena yaktým! Býktým þu hantal tencereden! Bunu atalým yerine yeni bir tencere alalým. Zaten oldukça eskidi.
Doðrusu Þeyda’nýn elini yakmasýna üzülmedim aksine sevindim. Böylece ondan intikamýmý da almýþ oldum.
Bu konuþmadan iki hafta sonra açýlan bir ambalajdan çýkardýklarý yeni tencereyi benim yaný baþýma koyuverdiler. Demek ki Þeyda, annesini benim aleyhime doldurmada baþarýlý olmuþtu!
Yeni tencerenin bana tepeden bir bakýþý var ki… Anlatamam o bakýþý… Havasýndan yanýna yaklaþýlmýyor. Zavallýcýk bilmiyor, bir gün kendi de benim düþtüðüm þimdiki duruma düþecek! Yani onun pabucu da dama atýlacak.
Bu tencerenin geldiði gün ilk yemek benimle deðil onunla piþirildi. Beni alttaki dolabýn içine attýlar. Burada ne kadar kaldýðýmý tam olarak hatýrlayamýyorum. Sadece uzun bir süre olduðunu biliyorum. Dolap evyenin altýnda olduðu için gece gündüz su sesi dinlemek zorunda kaldým. Etrafým tencere, tava ve deðiþik birçok kapla doluydu. Borularý da unutmayayým: Evyeden gelen boru, bulaþýk makinesine ait iki boru. Her þey týkýþ týkýþ…
Aylar sonra helva yapmak için dolaptan çýkarýlýnca sevindim. Ne helvasý, diye sorabilirsiniz. Hani biri öldükten sonra ev sahibinin komþulara helva daðýtma âdeti vardýr ya, onun için… Kim mi öldü? Þehnaz Haným. Evet Þehnaz Haným sizlere ömür…
En son o günden dört gün önce Þehnaz Haným’ýn sesini duymuþtum. Daha sonra duymadým, o nedenle bu garip durumdan þüphelendim. Evde hiç rastlamadýðým derin bir sessizlik vardý. Demek ki Þehnaz Haným çok hastalandýðý için hastaneye kaldýrýlmýþtý ve birkaç gün içinde de ölmüþtü…
Sessizliðin nedeni anlaþýlýyordu. Çünkü o, günde defalarca mutfaða girip bir þeyler atýþtýrmadan yapamazdý. Sesini duymasam, kendini görmesem bile ayak seslerinden ben Þehnaz Haným’ý tanýrdým.
Birkaç gece evde dualar okundu. Giden gelen oldukça çoktu. Aðlayan insan sesleri de duyuyordum, ama en çok sigara içmek için mutfak balkonuna çýkan Þekip Bey’i fark ediyordum. Burnunu çekmesi hatta bazen hýçkýrmasý annesine aðladýðýný gösteriyordu.
Helva iþi bittikten sonra tekrar dolaba kapatýldým. Bu olaydan birkaç ay sonra Þeyda evden kaçtý. Þenay Haným aðlayarak kocasýna durumu anlatýrken olayý duydum. Kaçma sebebi maðaza sahibi, zengin Zafer beyin yeðenine Þeyda’yý istemek için dünür gelmiþ olmasý.
Annesi razý, babasý kararsýz, Þeyda “Hayýr!” diyor, çünkü o çocuk ona göre “Mongolun teki”ydi… Annesinin baskýsý yüzünden daha önce telefon konuþmasý yaptýðýný söylediðim delikanlýya kaçmýþ. Aslýnda Þeyda, önceleri bu kaçtýðý delikanlý ile iliþkisini sürdürüp sürdürmeme konusunda bile kararsýzdý, ama demek ki ‘ehven-i þer’i tercih etmiþti.
Ýþ ister istemez tatlýya baðlanýp Þeyda’nýn bu kiþi ile evlenmesine razý olundu ve düðün dernek kuruldu. Düðün öncesi gelen misafirlere yemek yapmak için bir kez daha dolaptan çýkarýldým. Ben ve diðer tencereler günlerce kaynatýldýk…
Bir diðer önemli haber: Þeref yurt dýþýna gitti. Þaþýrdýnýz deðil mi? Ýþsiz güçsüz, bu tembel çocuk ne yaptý da kendini yurt dýþýna attý? Sorunun cevabýný bilmiyorum. Belki de babaannesi ile kurduðu þirket gerçekten baþarýlý olup ona bu fýrsatýn doðmasýný saðlamýþtýr. Allem kalem edip gittiyse bile gene baþarýlý sayýlýr. Çünkü neticeye bakmak gerekiyor.
Bütün bu olaylardan sonra bir gün Þenay Haným mutfakta Þekip Bey’le konuþuyordu:
-Þekip, þu son bir senede ailemizde çok önemli deðiþiklikler meydana geldi. Kayýnvalidem vefat etti, Þeyda evlendi ve Þeref de yurt dýþýna gitti.
-Evet hayatým, bu hýzlý deðiþimin ben de farkýndayým ve þaþkýným. Hâlâ bu olanlara inanamýyorum. Deðiþikliklere alýþýrýz elbet, ama zamana ihtiyacýmýz var.
-Þu kocaman evde sen ve ben kaldýk.
-Hayat böyle Þenay… Bugün olmasa bile ileride bir gün ayný durumu mutlaka yaþayacaktýk. Yaþlý insanlar ölüyor, gençler de yuvadan uçuyor… Ne yaparsýn?
-Benim sana asýl anlatmak istediðim þu: Bu ev bizim ikimiz için fazla… Zaten büyük olmasý nedeniyle artýk ev ile istediðim gibi ilgilenemiyorum. Onun için bence küçük bir eve taþýnsak daha iyi olur.
-Taþýnalým da onca eþyayý ne yaparýz?
-Bize en gerekli olacaklarý alýrýz. Diðerlerini de ya satarýz ya da ihtiyacý olanlara veririz. Kullanýlamayacak durumda olan eþya varsa bunlarý da atarýz.
-Sen nasýl istersen öyle olsun. Yarýndan itibaren ben ev aramaya baþlayacaðým; sen de eþyalarý toplar ve götürülmeyecek olanlarý satýlacak ve atýlacak diye ayýrýrsýn.
Þenay Haným iþe hýzlý baþladý, bir hafta içinde eþyalarý topladý. Götürülmeyecek olanlar diye ayýrdýklarý neredeyse mevcut eþyanýn yarýsý kadardý. Beni de satýlacak eþyalar arasýna koymuþtu. Derken bir hurdacýnýn kamyonetinde buldum kendimi.
Hurdacý arabasýný, þehir dýþýnda bahçeli bir gecekondunun yanýnda durdurdu. Evi olmalýydý. Arabadan inince yanýna iri bir köpek koþarak geldi, ayaklarýna sürtünmeye baþladý. Eliyle baþýna okþayýp, sýrtýna vurdu. Köpek uzaklaþtý. Ýleride kümes ve etrafýnda 7-8 tane tavuk vardý. Ayrýca bahçede üstü açýk olmasýna raðmen depo olarak kullanýldýðýný anladýðým derme çatma bir tahta kulübe bulunuyordu.
Arabanýn motorunun sesini duyan bir bayan evden çýktý ve arabanýn yanýna geldi. Karýsý olmalý. Kadýn hurdalarý yerleþtirmede kocasýna yardýmcý olmaya baþladý. Birçok hurda depoya rastgele bir þekilde atýldý. Sýra bana geldiðinde hurdacý beni evirdi, çevirdi ve “Bu iþimize yarayabilir.” Diyerek karýsýna verdi. Kadýn da beni alýp eve götürdü.
Kurtuldum diye seviniyordum. Demek ki bu ailede yaþamam için bana bir þans verilmiþti. Bu sevincim uzun sürmedi. Bir ay bile olmadan hurda deposuna atýldým. Çünkü hurdacýnýn karýsý çok büyük olduðumdan kocasýna þikâyet etti. Ayrýca benim yüzümden fazla yemek yapmak zorunda kaldýðýný ve bunlarýn tüketilemeden çöpe gittiðini söyleyince Hurdacý beni tuttuðu gibi depoya fýrlattý.
Depoda sonumun geldiðini anlamýþtým. Kaderde ne varsa o olacaktý. Tevekkülle durumuma katlanmak zorundaydým. Aslýnda gene de diðer hurdalara göre þanslý sayýlýrdým. Çünkü en üstteydim ve altta ezilmem söz konusu deðildi.
Burada neler vardý? Neler yoktu ki… Tencereler, tavalar, çaydanlýklar, ütüler, sobalar, buzdolaplarý, çamaþýr makineler, daha neler neler… Tabii fareleri, kuþlarý, böcekleri, kedileri hatta yýlanlarý da bunlara eklemeliyim.
Üstteyim diye seviniyorum ama bunun dezavantajý da vardý. Yaðmur, kar yaðdý mý; rüzgâr sert esti mi öncelikle üstteki hurdalar etkileniyordu.
Depoda bir yaz, bir sonbahar ve bir kýþ geçirdikten sonra Hurdacý birkaç gün üst üste depodaki hurdalarý kamyonete yükleyip geri dönüþüm fabrikalarýna götürmeye baþladý. Yarýn götürülme sýrasý büyük bir ihtimalle bende. O nedenle sizlerle vedalaþýyorum.
Beraberliðimiz buraya kadarmýþ. Ama belki de ileride karþýnýza tencere olarak deðil de tava, buzdolabý, çamaþýr makinesi, bulaþýk makinesi veya konserve kutusu olarak çýkabilirim. Umarým o zaman beni hatýrlarsýnýz!
Sevgili dostlarým beni unutmayýn, hoþça kalýn.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn Ýronik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Deliden Mektup Var
Bir Murat Dört Surat
Korona Hikayeleri - 8
Dilsiz Fahiþe - 8 (Son)
Korona Hikayeleri - 7
Korona Hikayeleri - 4
Korona Hikayeleri - 5
Korona Hikayeleri - 6
Korona Hikayeleri - 3
Bu Bir Futbol Klasiðidir

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Küçücük Hikâyeler - 2
Acayip Bir Hikaye
Küçük Hikâyeler - 1
Senin Hikayen
Prostat
Bir Ölünün Günlüðü - 8 Son Bölüm
Bir Ölünün Günlüðü - 7
Hýrsýz Kim?
Bir Ölünün Günlüðü - 3
Bir Ölünün Günlüðü - 4

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.