Kapkara bulutların çöreklendiği kasvetli göğün altında,
Hüzünlü bir güz sabahında,
Rıhtımın demir parmaklıklarına tutunmuş,
Yaşlıca bir adam duruyor kıpırtısız.
Tepesinde usulca süzülen martıların tiz çığlıkları
Ansızın bir gümbürtüyle kesiliveriyor
Uzun kirpiklerinde iki damla yaşın parıldadığı özlemli gözleri
Karşısındaki beyaz geminin güvertesine dikiliyor
Şimdi, şu anda çıkıp gelecekmiş gibi kara toprağın altından
Boynuna atılarak, nefesini kesmek istercesine, sarılacak gibi sımsıkı.
Eşiğe yığılı insan deryasının arasında gezinen bakışlarında
Ümitsizce, yıllardır sürüp giden bir bekleyiş,
Acıyla buruşan sıratının her bir çizgisine
Sanki yalnızlığının korkunçluğu işlemiş...!
Öte yana çevirerek başını
Ayaklarını sürükleye sürükleye
Kayboldu az sonra gözden gittikçe ufalarak;
Uğuldayarak esen buz gibi rüzgarın
O ölümcül, melankolik müziğinin eşliğinde...