Bütün sanatlarda insaný þaþýrtan bir yan vardýr. -Alain |
|
||||||||||
|
Osman dedem göç sonrasýný anlatmaya devam ediyor: Yörük Dede, ninem hakkýnda ne zaman soru sormaya kalksam, hemen bir bahane bulup baþka konulara geçiyordu. Anladým ki, ninemle olan hatýralarýný baþkalarýyla paylaþmak istemiyor. Bir de son yýllarýnda dedem, orada hiçbir iþi ve tanýdýðý olmamasýna raðmen, sýk sýk Edirne'ye gidip geliyordu. Göç notlarýný okuduktan sonra, bu gidip gelmelerin sebebi, ninemin mezarýný bulabilme umuduydu diye düþünmeye baþladým. Buldu mu? Zannetmem. Ama bulamasa da, orada kendini nineme daha yakýn hissettiði bir gerçek... Çünkü her Edirne'den dönüþünde, yüzünde mutlu bir ifade görüyordum. Kýzýlpýnar'da ilk baþlarda yaþadýklarý zor günleri anlatýrken, bazen gözleri dalar giderdi. Eminim ki o sýrada ninemi düþünüyordu. Babamdan duyduðuma göre, dedemin yüzü burada yýllarca hiç gülmemiþ. Öyle surat da asmazmýþ ama yüzündeki o donuk ifade hep kalmýþ. Benim doðduðum gün, yüzünün güldüðünü görenler þaþýrmýþ. Bana babasýnýn adýný koymuþ. Yörük Dede, evlenmemiþ. Bu konuda ona yapýlan teklifleri, hep reddetmiþ. Çocuklarýna bakmak için sakat ayaðýna raðmen, her iþe el atmýþ. Babamla halam, ilk baþlarda ona fazla yardýmcý olamýyorlarmýþ. Çünkü daha çocukmuþlar. Aradan yýllar geçince, onlar da büyümüþ ve dedemle birlikte çalýþarak mal-mülk edinmiþler. Hatta dedem, biraz para artýrýp küçük bir bakkal dükkaný açmýþ. Hem dükkanda hem de tarlada çalýþmaya baþlamýþ. Dükkana mal almak için ta Çorlu'ya kadar eþek arabasýyla gidermiþ. Zeynep halam, gelinlik çaða ulaþýnca, eve dünürler gelip gitmeye baþlamýþ. Dedem iki tanesini geri çevirmiþ, fakat üçüncüye evet demiþ. Çünkü bakmýþ ki halam da bu adayý istiyor ve aile de iyiymiþ. Karar vermesi çok zor olmuþ, zira halam o evin herþeyiymiþ. O gittikten sonra zora girecekleri belliymiþ. Buna raðmen dedem, bu hayýrlý kýsmeti geri çevirmemiþ ve halam babamdan küçük olmasýna raðmen, ondan önce evlenmiþ. Evlendikten sonra da, fýrsat buldukça gelir, bizim evin iþlerine de yardým edermiþ. Dedem bir kadýnýn kendi eviyle ilgilenmesi gerektiðini düþündüðü için, bu yardýmdan hoþnut deðilse de kýzýný üzmemek için bir þey söylemiyormuþ. Artýk eve bir gelin gerekiyormuþ. Konuyu babama açmýþ. Babam da ýkýna sýkýna dedeme, konuþtuðu bir kýz olduðu sýrrýný açýklamýþ. Bunu duyunca dedem, hemen dünür gitmiþ ve babamý evlendirmiþ. Eve gelin gelince, dedem suratý gülmese de hayatýndan memnunmuþ. Ben doðunca her þey deðiþmiþ, hatta kahkaha atar bile olmuþ. Babasýna çok benziyormuþum, bu yüzden bana onun adýný vermiþ. Yeni doðmuþ bir çocuðu birine benzetmek, ne kadar gerçekçidir bilemem; ama galiba dedem hislerine güvenerek bu sonuca varmýþ. Dedem, hiç hak etmediði bir son yaþadý ömrü biterken. Öldüðünde seksenin üzerinde doksana yakýn bir yaþý vardý. Ben onbeþ yaþ civarýndaydým. Dedem bu son günlerinde, ben hariç hiç kimseyi tanýmýyordu. Ben odaya girdiðimde sýrtý dönük bile olsa: -Babam gelmiþ; hoþ geldin baba! Diyordu. Ben olduðumu nasýl biliyordu? Belki de hissediyordu. Bir ara, kendine hiç hakim olamamaya baþladý. Birkaç kere üzerindeki giysileri çýkararak, çýrýlçýplak dýþarýya fýrladý. Her defasýnda zorla içeri sokup, üzerini giydirdik. Akli melekelerini tamamen yitirmiþ olmalý. Böyle bir adamýn sonu bu mu olmalýydý? Ama hiçbir insan, hayatýnýn sonunda onu neler beklediðini bilemez ki... Dedem ölürken yanýndaydým, Yüzüne bakýyordum, sanki bana gülümsüyor gibiydi. Çok kolay öldü. Iþýðý titreyen bir mum gibi, yavaþ yavaþ söndü gitti bu dünyadan. Onu kaybetmek beni çok üzdü, aklýma dedem geldikçe aðladým. Büyük bir eksiklik doðmuþtu hayatýmda ve ben bunu nasýl kapatabileceðimi bilemiyordum. Yörük Dede'nin son günlerinde sýk sýk söylediði þu söz, her aklýma geliþte “Acaba neden böyle dedi, ne anlatmak istiyordu?” diye hep sordum kendime: “Sadece günahlarýmdan deðil; varsa sevaplarýmdan da kurtulmak istiyorum; çünkü artýk onlar da bana bir yük...” Dedem öldükten iki sene sonra, savaþ gerçeði ile karþýlaþtýk. Bugünlerin kýymetini bilin oðlum, çünkü savaþ yok. Yaklaþýk kýrk senedir, yani Cumhuriyet'in ilanýndan beri savaþmýyoruz. Tabii Kore savaþýný saymazsak. Zaten Kore savaþý da, bizim hudutlarýmýzdan binlerce kilometre ötede olmuþtu; biz oraya sadece asker göndermiþtik. Savaþý yaþamayan, onun acýlarýný bilemez. Her savaþýn sonu aynýdýr. Kazanan ve kaybeden vardýr. Savaþlarý isimsiz kahramanlar kazanýr; zaferleri halk, komutanlar ve o devleti idare edenler sahiplenir. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |