..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþam kýsa, sanat uzun, fýrsat aceleci, deney aldatýcýdýr. -Hippokrates
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Söyleþi > Muhammed CAN




4 Eylül 2017
Gündem Özel - 1 (Baþkanlýk Sistemi ve Kürtler  
Muhammed CAN
GÜNDEM YOÐUN, ALMANYA’DA MUKÝM GAZETECÝ VE ARAÞTIRMACI YAZAR-ANALÝST SAYIN MUHAMMED CAN ÝLE GÜNDEMDEKÝ ÖNEMLÝ KONULARI EKVATORHABER.COM ÝÇÝN KONUÞTUK.


:ABGA:
11 þubat 2017

GÜNDEM YOÐUN, ALMANYA’DA MUKÝM GAZETECÝ VE ARAÞTIRMACI YAZAR-ANALÝST SAYIN MUHAMMED CAN ÝLE GÜNDEMDEKÝ ÖNEMLÝ KONULARI EKVATORHABER.COM ÝÇÝN KONUÞTUK.

TÜRKÝYE’DE GÜNDEM GERÇEKTEN YOÐUN. ÝÇ VE DIÞ HABERLERDE YOÐUN BÝR SÝYASÝ SÜREÇ VAR. GÜNDEMÝ YAKINDAN TAKÝP EDEN BÝR MEDYA ÇALIÞANI OLARAK (MURAT NAZLI) HABERLERE YETÝÞMEKTE VE GÜNDEMÝ TAKÝP ETMEKTE ZORLANIYORUM.

TÜRKÝYE’DE YAÞAMAYAN FAKAT TÜRKÝYE GÜNDEMÝNÝ ÇOK YAKINDAN TAKÝP EDEN VE BENÝM GÝBÝ MEDYA ÇALIÞANI OLAN M. CAN’A SÝZÝN ÝÇÝN BAÞKANLIK SÝSTEMÝNÝ, REFERANDUMU, GÜNDEMDEKÝ KONULARI VE TÜRKÝYE’NÝN GÝTTÝÐÝ SÜRECÝ SORDUK.
(MURAT NAZLI-ÝSTANBUL)
SAYIN M. CAN SORULARIMIZI CEVAPLAR VE DÜÞÜNCELERÝNÝZÝ BÝZÝMLE PAYLAÞIRSANIZ SEVÝNÝRÝZ…
1-TÜRKÝYE’NÝN GÜNDEMÝNE BAÞKANLIK SÝSTEMÝ OTURDU VE REFERANDUM GÜNDEMDE. NE DÜÞÜNÜYORSUNUZ?
Türkiye, Osmanlý bakiyesi bir ülkedir. Bu bakiye üzerinde tampon bölge olarak kurdurulan Türkiye’nin nasýl bir rejim ile yönetilmesi gerektiðine Osmanlý Ýmparatorluðu’nu bölenler karar verdi.. 1945 Yalta Antlaþmasý’na göre paylaþýlan Türkiye, pay olarak, dünyanýn üçte ikisinin sahibi olan yeni patron ABD’nin payýna düþmüþtü.
Nitekim kuruluþundan takriben çeyrek yüzyýl sonra Ýngilizlerden alýnarak yeni patrona devredilen Türkiye yarým yüzyýl boyunca böyle yönetildi.
Her þey patronun istediði gibi gidiyordu. Ama ne olduysa hesaba katamadýklarý Ýran Ýslam Ýnkýlabý ile birlikte, deðiþmez sandýklarý dünya düzeni ekseninde oldu. Ýþte tamda burada Türkiye’ye yeni bir rol verilmesi düþünüldü. Ancak sorun þu ki “Türkiye nasýl bir rol üstlenmesi gerekir?”
Bu konuda ABD’nin de çok net ve kesin uygulanmasý gerek gördüðü bir planýn var olduðunu düþünmüyorum. Ýzlenimlerden elde ettiðimiz bilgiler ýþýðýnda deðerlendirecek olursak, ABD; Türkiye için Baþkanlýk Sistemi’ne sýcak bakýyor diyebiliriz. Ya da “bak-gör” politikasý izleyerek sonuçta kendine nasýl bir menfaat çýkaracaðýnýn hesabýný yapýyordur. Malumunuzdur ki ABD, “Kaos” doktrinlerinden kendi hanesine nasýl artý yazdýracaðýnýn hesabýný yapar. .
Þunu da unutmamak gerekir ki ABD istemezse, Türkiye’de iktidarda olan partiler böyle bir deðiþikliðe gitme cesaretini gösteremez! ABD için Türkiye’de “baþkanlýk”, “halifelik” ya da “krallýk” fark etmez hangi sistem olmasý önemli deðil, onun için önemli olan hegemonyasý altýnda tutabilecek enstrümanlarýn olmasýdýr. Ýktidardaki hükümet, kendisi için büyük bir engeli 15 Temmuz 2016 süreci ile birlikte imha ettiðini iddia ediyor. Kanýmca bu erken verilmiþ bir karar. Zira ABD bu konuda Türkiye hükümetinin elini güçlendirecek hiçbir giriþimde bulunmuþ deðil. Bu durumda bilimsel olarak, baþkanlýk sistemini eleþtirebilecek entelektüel birikimi de izole edilmiþ oluyor!
Þu halde geriye nasýl bir iþlem kalmýþ olmalý. Ýktidardaki hükümetin isteklerini onaylamasý gereken bir halk var. Bu halk; bu coðrafyada her zaman vardý. Ýktidarýn güçlü liderliðini (bu liderlik bugün itibarý ile CB olarak görünse de ayný zamanda hükümeti yöneten Erdoðan’dýr.) benimseyen halk referandum ve akabinde gelecek olan sistem ayarlarýnýn deðiþmesi konusunda hiçbir bilgiye sahip deðildir. Olmasý da düþünülemez.

Kemalizm saplantýsýnda çýkmayý adeta politik intihar olarak gören CHP ise muhalefet etmek þöyle dursun, kan kaybýndan öyle ya da böyle komalýk bir vaziyette. HDP ise AKP iktidarýnca potansiyel terör örgütü olarak lanse edilmekte. Bu durumda 1980 askeri cuntasýnýn lideri Kenan Evren tarafýndan 1982 de önerilen anayasa deðiþimi referandumuna % 91 “Evet” diyen o halk ile bu halk! Peki, bu referandumda ilginç olan neydi anayasa deðiþiminin haricinde, darbe ile iktidarý ele geçiren bir asker halk tarafýndan Cumhurbaþkaný seçildi!
Yani 16 Nisan 2017 referandum sonucuna þimdiden “Evet” denilerek, iktidar için olumlu sonuçla sonuçlanacaðýný söylemek için kâhin olmaya gerek yok!
2- SURÝYE KONUSU VE DIÞ POLÝTÝKADAKÝ ÇIKMAZ BAÞKANLIK SÝSTEMÝ ÝLE AÞILABÝLÝR MÝ VE NASIL ETKÝLEYECEK?
Türkiye’nin Suriye politikasý diye bir derdi ve siyaseti hiç olmadý. Belki þunu söylemek daha doðru olacak. Türkiye Suriye savaþýnda basta ABD olmak üzere Suudi Arabistan, Katar ve Ýsrail’in direktifleri doðrultusunda biçilen rolü oynamak zorunda olan figüran konumunda kaldý. Dýþ politikada ki çýkmaz; Suriye, Ýran ve diðer direniþ güçlerine karþý savaþan “Þer ekseni” ülkeler safýnda yer alarak çözülemez. Bu durum baþkanlýk sistemi ile açýklanýp aþýlacak bir olgu da deðildir. Zira liderliðin karar mekanizmasýndan ziyade taþýdýðý misyon deðerlendirilmelidir. Baþkanlýk sistemi güçlü bir liderliði esas alýr. Sistemdeki hukuksuzluklar ya da daha açýk bir ifade ile sistemin dayatýldýðý halklarýn kültürel ve dini deðerleri ile örtüþmeyen bir hukuk sisteminde liderliðin, “baþkanlýk”, “krallýk” ya da “diktatörlük” olmasý deðiþtirici rol üstlenmez.

ABD’nin dýþ politikasýný daha iyi anlamak için ABD baþkanlarýndan ziyade dýþ iþleri bakanlarýna dikkatinizi yöneltirseniz, size olaylarý ve dýþ politikada yapmak istedikleri hakkýnda daha geniþ bir çerçeve sunar. Bu baðlamda Condoleezza Rice ve Hillary Clinton iki örneklik olarak yeterlidir. Hatýrlayacaksýnýz, ABD eki baþkaný Obama’nýn iktidara geliþinin ilk döneminde, baþkent Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir konuþma yapmýþtý.. O konuþmanýn satýr aralarýnda Türkiye’ye yapmasý gereken ödevleri sýralamýþ, akabinde de Mýsýr’a gitmiþ ve muhteva olarak ayný sayýlabilecek ödevleri onlara da vermiþti. Mýsýr; Muhammed Mursi iktidarý ile bu derste sýnýfta kaldý.
Türkiye ise AKP etiketi altýnda bir süre dersine çalýþýr gibi bir izlenim verdi. Bir günde “Kardeþim” dediði Suriye Devlet Baþkaný Sayýn Beþþar Esad’ý “Zalim” ilan ederek, iþgalci Ýsrail ve ABD’nin bölgede direniþin altýn halkasý olan Suriye’ye karþý baþlattýklarý sýcak savaþýn tarafý olmada bir sakýnca görmedi.
Þunu çok iyi biliyoruz ki ABD ve Ýsrail güdümünde Suriye’ye karþý dayatýlan 6 yýllýk bu “vekâlet” savaþýnda yenilen taraf 1945’ten bu yana bölgenin patronu olan ABD’nin yenilgisinin ilanýdýr.
Bölgedeki hâkimiyetini ciddi oranda kaybeden ABD, kendi adýna bölgeye hâkim olabileceðini sandýðý Türkiye’ye biçtiði rolde, “Yeni Osmanlý” teorisinin çökmesi ile birlikte, farklý bir teori ile yeniden bir karþý atak geliþtirmek iþitiyor. Bunun adý ise Türkiye de baþkanlýk sistemi ve Ortadoðu’daki hâkimiyet rolünü kendi adýna 2. el iktidara býrakma senaryosu olarak görmek mümkün.
Kime karþý ve neden? Sorusunu da sormadan geçemeyiz!
3-ÝRAN-IRAK VE SURÝYE’DE BÝR KÜRT SÝYASETÝ VAR. ÜLKEMÝZDEKÝ KÜRT SÝYASETÝ ÝSE PKK VE TERÖR ÝLE ANILIR OLDU. BAÞKANLIK SÝSTEMÝ KÜRT SÝYASETÝNÝ NASIL ETKÝLER?
Önce þunu belirtmek isterim ki herhangi bir ülke içinde düþünceler kültürler inançlar ve topluma ait kalýcý deðerler dýþlanýr veya hepten yok sayýlýrsa, o toplum içinde oluþan çýkýþlara, sosyal oluþuma “terör” damgasý yaftalayarak sorun çözülmez. Bilakis her geçen dün daha büyük sorun olarak karþýnýza çýkar.
Düþünme neden suç olsun ki?

Düþünce; muhatap alýnan bir birey ya da topluma yansýyýnca, muhatap alýnanlarýn sayýsý arttýkça, mevcut iktidarýn statükosu zedelenir, yönetimdeki gücü azalýr, topluma dayatmak istediði düþüncenin zayýflamasýnýn neticesinde egemenliðini yitirir ve böylece gücün el deðiþmesi tehlikesini de beraberinde getirir. statükocu iktidarlar; doðru düþünceden korkarlar, yanlýþ düþünceden deðil!
Geçmiþte suç olarak kabul edilen ve ama zamanla doðruluðu kabullenilerek bugün sýradanlaþan düþüncelerin tarihteki birçok örnekliðine tanýklýk ediyoruz. Ýþte böyle bir ülkenin vatandaþý olanlar, düþünce adýna ne üretebilir ki?
Kürt sorunu; Ýslam dünyasýnda Filistin davasý ve iþgalci Ýsrail sorunundan hemen sonra gelen ikinci büyük sorundur.

Filistin ile Ýsrail arasýndaki sorunu anlamak çok zor deðil. Zira biri Müslüman diðeri Yahudi inançlý iki farklý dine mensup olmakla savaþýn saflarý çok net bir þekilde belirginlik kazanabiliyor. Elbette bu sorunun içinde toprak gaspý ve dünya emperyalistlerinin de kendi çýkarlarý acýsýndan tek taraflý çýkar siyasetleri gütmeleri de sorunun bir baþka boyutu. Bu konuya kýsaca deðinmek istememin sebebi Kürt sorununu bir nebze de olsa daha rahat anlamaya çalýþmaktýr.
Sizin saydýðýnýz ülkelerin, yani Ýran, Irak, Suriye ve Türkiye. Bu ülkelerin içinde þahsým olarak ben, Ýran’ý farklý bir kategoride deðerlendirmek isterim. Söz konusu deðerlendirme; 1979 yýlýndaki Muhammedi Ýslam adýna yapýlan Ýslami devrimdir. Ki Müslüman bir birey olarak ‘Ýlahi yasalarýn cari olduðu bir ülkede, çeþitli ýrklarýn varlýðýný ön plana çýkartarak sorun yaratmanýn, hakikatte ilahi nizama karþý açýlmýþ bir savaþ olarak deðerlendiriyorum.’ Ne yazýk ki bu devrim; Ýslam dünyasý tarafýndan layýk olduðu saygýyý göremedi.

Öyle bir devrim ki savunma sanayi, bilim, teknoloji ve kalkýnmada öncelik. Ýslam tarihi boyunca empoze edilen savaþ Ýslamýný Muhammed Nebinin öðretileri doðrultusunda yeniden barýþçý Ýslam anlayýþýný yerleþtirdi. Ýslam peygamberinin irtihalinden sonra büyük bir sorun olan liderlik sorununa, “Velayet-i Fakih” öðretisi ile Ýslam dünyasýna liderlik arayýþýna son verdi.
Kadýnýn hak ettiði konuma kavuþmasý acýsýndan dünyada baþka bir örnekliði olmayan düzenlemeler de bulundu.
Ýslami boyutu ile uygulanmasý neticesinde eðitimi, çeyrek yüzyýl içerisinde Batý dünyasýnýn iki asýr süresince, ciddi savaþlar ve bedeller ödeyerek ulaþtýðý düzeye getirdi.
Ancak asýl konumuz olmadýðý için bu kadarý ile yetinip Türkiye boyutuna dönelim.
‘Kürtler, baðýmsýzlýk mücadelesi deðil, devletleþme mücadelesi veriyor.’ Bölgedeki Arap, Kürt ve Türkler bellek yýrtýlmasý yaþýyor. Kendi vatanlarýnda ABD varlýðýna ve vatanlarýnda kurduklarý üslerine karþý itiraz etmiyorlar. Bir Müslüman olarak üzülüyorum. Bu toplumlarýn özgürlük mücadelesi adýna ikna olamýyorum. Ýlginç olan ise kendi aralarýnda alan hâkimiyeti adýna her gün onlarca yüzlerce evlatlarýný kurban vermeleridir. Oysa verilen bu kurbanlar, ABD ve Ýsrail’e karþý yapýlan bir mücadelede kesinlikle zafer ve özgürlük getirirdi.
Kuzey Kürtleri ise sadece devletleþme mücadelesi veriyor. Ancak bu devletleþme mücadelesini bile, iþgalci Ýsrail ve ABD ile bazý Batýlý devletlerin inisiyatifinde veriyor. Öyle ki, bugün görevde olan yöneticilerin binlercesini, birinci Körfez Savaþ’ýndan sonra ABD, özel operasyonlar düzenleyerek Türkiye’deki Ýncirlik askeri üssünden ABD ye taþýdý. Keza, Mesut Barzani’nin de Ýsrail ve onun terör kurumu olan MOSSAD ile olan yakýn iliþkileri çok açýk. Bu durumda baðýmsýzlýktan söz etmek, baðýmsýzlýk kavramýnýn haysiyet ve iffetine halel getirir!
Suriye savaþý ile birlikte Batý Kürdistan Kürtleri ise olasý bir özerklikle yetinecekler. Kuzey Kürtleri ise Türk halkýnýn müptela olduðu politik þizofreniye yakalanmýþ. Dikkat edecek olursak “devletleþme” ile “baðýmsýzlýk” farklý kavramlar olduðu gibi, taþýdýðý misyonlar da çok farklýdýr. Onlarca Arap kabile iktidarlarý kendilerine minik yapay devletler kurmuþ olmalarýna raðmen hiçbiri baðýmsýz deðiller.
Bizim ilahi öðretilerimizde devletleþme, baðýmsýzlýktan ayrý bir olgu deðildir.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluþ felsefesinde, Kürt haklýna ait bütün deðerleri inkâr edip bu kadim halkýn deðerleri üstüne kendi ontolojik varlýðýný kurup, yaþatmak istediði için hiçbir zaman Kürt halkýnýn tarih sahnesinde hak ettiði yeri almasýna tahammül edemez. Sinemadan sanata, sanattan müziðe, misafirperverlikten mutfak kültürüne kadar bu milletin deðerlerini kendine yontan bir zihniyetten bahsediyoruz.
Bir örneklik olarak, Cumhuriyetin ilk yýllarýnda kurulan Sümerbank gibi bir kurum, Sümerlerin Türklerin tarihinde yeri olmayan kavim olmasýna raðmen bu zihniyet onu kendine ait bir deðer bilmiþ. Ve ya Hititler ile Eti Bank iliþkisi gibi!
Yirmi birinci yüzyýlda yaþamamýza raðmen hala Berlin Duvarý gibi ya da inkârcý Ýsrail gibi Kürt ulusu arasýna duvar örerek soruna çözüm bulacaðýný sanacak kadar Devekuþu gibi ebleh duran politikalar yürütüyor.
Kürt halký adýna mücadele verdiðini iddia eden PKK’nin, devletleþme ya da baðýmsýzlýk gibi bir ilkesi yok.
Ýlkesiz örgütler ise terör örgütü olarak yaftalanmaktan kurtulamaz!
Türkiye’de Kürt siyaseti diye bir kavram var mý?
Belki Kürtler üstünden rant devþirme ve politik kariyer elde etme mücadelesi diyelim. Ki bunlarýn en baþýnda HDP camiasý gelmektedir…
Þu anda mevcut parlamenter sistemin Kürtleri kullandýðý gibi baþkanlýk sistemi de Kürtleri istediði yönde kullanmayý çok iyi bilecektir.
Öte yandan yükselen Kürt ulusalcýlýðýna karþý görece de olsa basit bazý bölgesel imtiyazlarla devletin üniter yapýsýný korumak. Nitekim MHP’nin Erdoðan’a kayýtsýz þartsýz itaat ederek anayasa deðiþimi ve referandum surecine destek vermesi bunu gösteriyor.
4-TRUMP ABD’DE SEÇÝMÝ KAZANDI…OBAMA’DAN FARKLI BÝR SÝYASET ÝZLEYECEK..TEK KUTUPLU DÜNYA ÇOK KUTUPLU OLMAYA BAÞLADI TRUMP’IN BAÞKANLIK SÜRECÝ NASIL OLACAK? ORTADOÐU BÖLGESÝNE NASIL YANSIYACAK?
Kapitalizm krizi öncelikle Batý toplumu olmak üzere Asya ve Amerika kýtasýna onarýlmasý mümkün olmayan toplumsal yaralar açmýþ. Önce bir konuya açýklýk getirmek gerekiyor. ABD seçimlerinin Ortadoðu dediðimiz ki bu kavram, Ýslam dünyasýný tanýmlamaz. Zira Ýslam dünyasý; Doðu’da, adalardan oluþan Endonezya’dan (ki Avusturalya kýtasýna komþu) baþlar Batý Afrika kýtasýnda bulunan Fas’a kadar 18.000 Km. Kuzeyden, Kazakistan’dan baþlayarak güneye Somali’ye kadar uzanan 10.000 Km’lik bir kara parçasýný ihtiva eder. Bu mesafe dünya çapýnýn yarýsýna tekabül edecek kadar muazzam bir alanýn ifadesi.

Ýþte yeni ABD Baþkaný Trump’ýn seçilmesini deðerlendirirken, bu muazzam büyüklükteki Ýslam dünyasýnýn tarihini, kültürünü, siyasetini, ekonomisini kýsaca bu dünyayý kendisi yapan deðerlerini bilmeden ve onlar adýna kimler kapalý kapýlar ardýnda nasýl planlar yaptýðýný bilmeden deðerlendirmek, bilimsel analizler deðildir. Olsa olsa kiþioðlunun kendi düþünceleri ile göstermek istedikleri içgüdüsel tahminlerdir.
Gönül isterdi ki bu sorularýn muhatabý, Ýslam dünyasý adýna Ýslam dünyasýna ait ülkelerden bir araya gelmiþ ve ‘Velayet Kurumu adýna oluþmuþ olan bilgi üretim üniteleri’ olsaydý da onlar cevabýný verseydi. 2. Dünya savaþýnda Almanlarýn yenilgisi ile onlarýn sloganlarý haline gelen ‘Ein tausend jahriges Reich’ yani ‘Bin yýllýk imparatorluk’ hayallerinin de sona ermesi oldu. Ýngiliz devlet adamý Churchill, Berlin’de bacak bacak üstüne atarak yaktýðý purosu ile yeni bir dünya düzeninin mesajýný veriyordu. Dünyanýn iki süper gücünün savaþý sonucunda ABD, Almanlara galip gelince, 3 büyük dünya patronu; Roosevelt, Churchill ve tabi ki Stalin Ukrayna’nýn Yalta þehrinde bir araya gelerek dünyayý yeniden paylaþtýlar. Dolayýsý ile yeni dünya lideri olarak Roosevelt, þu dört sloganla tarih sahnesinde Amerika’nýn rolünü belirliyor: 1- Ýfade özgürlüðü 2.-Ýnanç özgürlüðü 3- Eþitlik 4- Yaþam güvenliði. Yani Washington 1945’ten bu yana kendine dünyanýn lideri rolünü biçmiþ. Biçmesine biçmiþ ama gel gör ki onlarýn istediði gibi bir dünya da bir türlü kurulmadý kurulamaz da!
ABD’de baþkanlýk koltuðuna kimin geleceðinin hemen hemen hiçbir önemi yok. ABD için önemli olan Ýsrail’in güvenliði ve ABD’nin kendi çýkarlarýdýr. Söz konusu bu iki kalýcý deðerleri savunmayý taahhüt etmeyen ve fiiliyatta uygulamaktan imtina eden kim olursa olsun ona yaþama fýrsatý verilmez .
Ekonomik, askeri, kültürel ve sosyal yapý olarak evet, dünya her zaman çok kutupluydu. Ancak 1990’lý yýllarla birlikte tarih sahnesine; ilhamýný Mekke ve Medine’den alan yeni bir sistem çýktý ve bu sistem dünyadaki bütün dengeleri sarsýyor. Bunlarýn baþýnda da ABD’nin dünyaya dayatmak istediði “tek kutuplu dünya düzeni” sistemi geliyor.
Orta doðu da taþlar yerinden oynamýþ!
Biraz önce Roosevelt’in dünyaya sunmak istediði 4 temel ilkeden söz ettik. Bu ilkelerin Ýslam’dan alýnmadýðýný kim iddia edebilir ki?
Hatta Ýslam bu ülkelerin çok daha ötesini sunuyor. Büyük düþünen yürekler; dil, ýrk, coðrafya, ekonomi, sýnýf iktidarý sair geçici ve görece deðerlere teveccüh etmezler. Ancak mücadelesini verdiði din gibi ulvi davalarýnda bunlarda onun içinde layýk olduðu yere konuþlandýrýlýr. Ýþte böyle bir þahsiyet olan Ýmam Ayetullah Humeyni, Ýslam dünyasý adýna inkýlap yapýnca, Ortadoðu’da köþe baþlarýný tutan bütün taþlar yerinden oynadý. Afganistan’dan tutun Fas’a Yemen’den Azerbaycan’a kadar bütün taþlar yerinden oynamýþ. Oynayan bu taþlar yerinden sökülüp atýlýncaya kadar istikrar bozulmuþtur. Direniþ Ýslam’ý; bölgenin tamamýna hâkim olup, kuklacý adýna yönetimlerde olan kuklalarý alaþaðý edipte, bölge halkýnýn deðerlerini özümsemiþ, yerli yöneticiler yönetime el koyana kadar bu süreç devam edecektir. Sözünü ettiðimiz sürece ne Trump, ne de bir baþkasý kesinlikle mani olamayacaktýr.
5-TÜRKÝYE’DEKÝ ÝSLAMÝ DÜÞÜNCE VE HAREKET HAKKINDA NE DÜÞÜNÜYORSUNUZ? AKP ÝLE MUHAFAZAKÂRLAÞAN ÝSLAMÝ ÇEVRELER, BAÞKANLIK SÜRECÝNDE VE REFERANDUMDA VE DAHA SONRA NASIL DAVRANACAKLAR? ÝSLAMÝ ÇEVRENÝN SURÝYE POLÝTÝKASI NASIL BÝR SONUCA ULAÞIR-ULAÞACAK?
Türkiye halkýnda an itibarý ile Ýslami düþüncenin, yani köklü manada Kur’an-i bir akide üstüne inþa edilmiþ alt yapýnýn olduðuna inanmýyorum. Kendimi bu konuda ne kadar iyimser olmaya yöneltmek istesem de bu duyguyu bir türlü yakalayamýyorum. Bu konuda iyimser olamamamýn birçok nedenleri var. Ýlk aklýma gelen nedenlerden biri bugün Ýslami düþünce diye halka sunulan Ýslam, Emevi düþüncesinde ve anlayýþýndaki Ýslamdýr. Sizin de malumunuzdur ki bu Ýslam, Ýslamýn temel ilkesi olan ilahi öncü Ýslamýna zýt deðerler barýndýrýr.
Türkiye’deki Ýslam kültürü; Kur’an-ý Kerim’e dayandýðýný iddia etse de Sakife’de beyni felç edilen bir Ýslam anlayýþýnýn varisidir. Ki bu Ýslam Muhammedi öðretilerin zahiri boyutunu halka dayatmasýna raðmen her daim yönetici-erk kendini muaf tutmuþtur. Böyle bir Ýslam, bilinen diðer beþeri ideolojilerden öteye geçemez.
Müslüman halklarýn gayesi geçmiþlerinden kendisine saðlam malzeme çýkartmaya çalýþmasý olmalýdýr. Geçmiþteki bazý kiþi ya da kurumlara özenti tarih tapýcýlýðýndan öteye geçmez. Tarihin dehlizlerine inmek elbette zorunludur. Ýlahi öðretilerimiz de bizi bu konuda teþvik etmektedir. Ancak burada sözünü ettiðimiz teþvik bilinçsiz bir þekilde tarihteki olgularý günümüze uyarlamak deðil ondan kendi zamanýmýza hitap edebilecek deðerlere buluþturabilme gayesi güdülmeli.
AKP ile birlikte kendini dindar göstermek isteyen çeþitli guruplarýn kendi Ýslam anlayýþýnda var olan Dar-ul Kufr, Dar-ul Þirk, Dar-ul Harp gibi fýkhi kavramlardan ilham alarak, tebaasýnýn Beyt-ul malýný ganimet bilmesini yadýrgamýyorum. Zira bu anlayýþýn kendisi yaðma kültürü olan bedevi Arap kültürünün kendini Ýslam adý altýnda yukarýda söylediðimiz Sakife anlayýþý ile Ýslami kimliðe bürünmüþ halidir.
Deðerli okuyucularýmýz da çok iyi biliyor ki devrimler, tarihte ender ve ayný zamanda köklü deðiþimler getiren toplumsal olaylardýr. Söz konusu Ýslami devrim olunca daha bir önem kazanýyor.

AKP Ýslamýna, bugün dünyanýn hemen her yerinde sömürü adýna kan döken, yaðma ve talan kültürünün öncüsü olan, Amerika’nýn böylesi bir Ýslam anlayýþýna her zamankinden daha çok ihtiyacý olacaktýr. Referandumdan sonra mutlak güç olarak kendilerini görmek isteyecek, gerek iç ve gerekse dýþ geliþmelerde her zamankinden daha agresif tutum takýnacaklarý kuþku götürmez gerçeklik haline dönüþecektir.
Nitekim bunun sinyallerini Ýsrail’le olan son 7 yýllýk gizli dostluklarýný yeniden alenen gündemlerine almalarý oldu. Nasýl bir Ýsrail’den bahsettiðimizi ve AKP iktidarýnýn neden Suriye’ye karþý bu denli hýrçýn tutum takýndýðýný birlikte deðerlendirdiðimizde olay kendini daha rahat gösterecektir.
Türk Ýslamcýlarý; alan hâkimiyeti adýna Suriye’yi kendi vatanlarýnýn bir parçasý olarak görüyor veya görmek istiyor. Bu düþünce onlara, geçmiþte kalan Osmanlý Hanedanlýðý’nýn sahip olduðu emperyalist/sömürgeci düzeninden sirayet etmiþ. Düþünce hâkimiyeti olarak da Avrupa’yý derinden etkileyen ve dünyaya da fildiþi kulesinden bakmayý öngören, Fransýz aydýnlarýn öncülüðündeki 1789 halk devriminden beslene Ýttihat ve Terakki cenahýnýn oluþturmuþ olduðu bir Türkiye’den bahsediyoruz. Bunu neden söyleme ihtiyacý hissettim. Çünkü Türk Ýslamcýlarý Arap dünyasýna tepeden bakmayý iþte sözünü ettiðimiz Fransýz geleneðinden almýþ ve bugün hala dünyayý ayný gözle görüyor ve olaylarý öyle okumayý tercih ediyor.
Peki, ama kendi öz deðerlerimizden beslenerek gerçekleþen Ýslam inkýlabýmýza neden bu denli acýmasýz tavýr sergiliyorlar? Ýslam dünyasýnýn düþmanlarýna dostum-dostum diyerek onlarýn yöntemlerini olmazsa olmaz kabul ediyorlar? Neden? Acaba Türkiye halkýn âlim ve aydýnlarý düþünme yetisini hepten mi yitirdi?
Oysa Ýslam inkýlabýmýz; Fransýz-Rus ya da ABD devrimlerinin de iddia etikleri dünya halklarýný yaratýþta eþ ya da inançta kardeþ görmek gibi bir farkýndalýkla kendi temel deðerini belirledi. Her türlü sömürü ve adaletsizliðe, ilahi emir gereði karþý durmayý temel ilkeleri arasýnda sýraladý. Diðer devrimlerin aksine olaylara sadece maddi fenomenler ve materyalist bir diyalektikle bakmayý yetersiz bilerek mevcut maddi ve manevi olgularýn her türlüsünü ilahi yasalarla iliþkilendirmek ve bu eksende deðerlendirme olmazsa olmaz ilan etti.
Büyük bir bilinç burkulmasý var. Endiþem o dur ki bu burkulma, “baþkanlýk sistemi” ile kutsallýk statüsüne yüceltilen liderlik çerçevesinde bellek yýrtýlmasýna dönüþsün!
Vaziyet böyle olunca, çokta yadýrgamýyorum.
Sayýn Can!
Bize zaman ayýrdýðýnýz için teþekkür ederiz.
Bende burada sizin aracýlýðýnýz ile Ýslam devriminin yýldönümü münasebeti ile baþta Sayýn Ayetullah Ali Hamanei’ye ve devrime gönül vermiþlerin devrimini kutlar, çalýþmalarýnýzda baþarýlar diliyorum.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn söyleþi kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gündem Özel - 2 Ýslam ve Medeniyet

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Velayet-i Fakih ve Siyasla Ýslam
Kürt Ýslam Tarihine Farklý Bir Bakýþ (I)
Gündem Özel - 3 Mýsýr ve Ýslam
Afrika’da Nal Toplamak!
Ýslamda Kadýnýn Rolü - 1
Bugün Tek Baðýmsýz Devlet Ýran’dýr
Afrika’da Nal Toplamak!
3. Dünya Savaþýnda Ýraný'ý Anlamak!
Ýslam Dünyasýnýn Arayýþý
O Karede Ne Vardý?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Dost Ýçin [Þiir]
Serzeniþ [Þiir]
Bizde Ne Anne'ler Var [Þiir]
Ne Ýnsanlar Gördüm [Þiir]
Ey Gazzeli Cocuk! [Þiir]
Ayrýlýk Senfonisi [Þiir]
Hatýram! [Þiir]
Namus'un Adýna! [Þiir]
Hum Kýyýsýnda Bir Gece [Deneme]
Muhammed Can S. Demirtaþ'a Soruyor [Eleþtiri]


Muhammed CAN kimdir?

. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.