..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir þey yaþam kadar tatlý deðildir. -Euripides
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




15 Kasým 2018
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 2  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Benimkiyle bu dünya birbirinden çok farklý. Þu dünya iyi ya da bu dünya kötü, demiyorum. Ýkisi de iyi veya ikisi de kötü olabilir.


:GBD:
Uykusuz bir gece daha kaldý geride. Bu kaçýncý? Saymadým. Yüzlerce olduðu kesin. Kafam zonkluyor, bazen de raylarýn üzerinde gýcýrdýyan bir yük treni gibi sesler dolaþýyor içinde; gözlerimin önünden karartýlar geçiyor, kalbim çarpýyor, nefes alýp vermede zorlanýyorum. Sýklýkla acaip þekilli yaratýklar görüyorum. Bunlarý anlatamýyorum, her defasýnda þekil deðiþtiriyorlar. Aðzýndan ateþ çýkaran huni kafalýlar var, onlarca eli ve ayaðý olanlar var, ayaklarý kafasýnýn olduðu yerde, kafasý ayaklarýnýn olduðu yerde olanlar var, denizanasýnýn denizde yüzdüðü gibi boþlukta salýnanlar var, bir de aðýzlarýndan onlarca dil çýkarmýþ olanlar var. Ýþ sadece görüntülerle kalsa! Ayrýca çýðlýk sesleri ve homurtular duyuyorum. Sanki birilerini boðazlýyorlar ya da bir yerlerini kesiyorlar gibi. Yerin metrelerce altýndan da birileri bana sesleniyor. Ben kim olduklarýný bilmiyorum. Onlar ise benimle ilgili her türlü bilgiye sahip. Neredeyse þeceremi sayacak kadar hakkmda bilgi sahibi olmuþlar. Hallüsinasyon dedikleri bu mu?
     Az önce uyumak için ýþýðý kapatýp yataða uzandým. Saða döndüm, sola döndüm... Uyumak ne mümkün! Debelenip durdum, baþka ne yapabilirdim ki! Mýþýl mýþýl uyumaya hasretim. Gözlerimi kapar kapamaz içim geçse, derin bir uykuya dalsam... Uyusam, uyusam... Hatta hiç uyanmasam! Bu da kabulüm.
     Yorganý üzerimden atýp, acýyan gözlerimi ovuþturarak yataktan kalkýyorum, karanlýkta bir-iki eþyaya çarpýyorum, ýþýðý açýyorum, odanýn içinde dolaþmaya baþlýyorum. Vakit nasýl geçecek? Galiba bir yol buldum: Odanýn duvarlarýný sayacaðým. Saydým: Dört. Bir daha sayýyorum, bir daha. Her defasýnda dört çýkmýyor; bazen üç bazen de beþ... Gerçek sayý acaba ne? Saymayý býrakmaya karar veriyorum, az sonra bundan vaz geçip tekrar sayýyorum. Kaç kere saydým bilmiyorum. Çok olmasýna çok oldu da...
     Saymayý unutmak için odadaki eþyalara bakýyorum, baþka türlü kurtulamam bu tekrarlý hareketten: Az önce kalktýðým yatak camýn önünde duruyor. Üzerinde kýlýfý desenli bir yastýk, rastgele itelenmiþ bir ucu yerde mavi bir yorgan, debelenirken karýþýk kuruþuk bir hale getirdiðim periþanlarý oynayan yatak çarþafý... Kapýnýn arkasýndaki askýlýkta asýlý kýravatlar, ceket ve pantolonlar, gömlekler... Bir de tencere tutacaðý var; orada iþi neyse! Askýlýk o kadar yüklü ki çöktü çökecek. Giriþte sað taraftaki duvarda bir gardolap, onun yanýndaki duvarda da üzerinde bilgisayar bulunan masa; bilgisayarýn yanýnda bir kalem, bir sayfa boþ yazý kâðýdý ve kapalý bir cep telefonu. Masaya bitiþik dolu bir kitaplýk. Tabii karýþýk bir kitaplýk. Hatta yerlerde sürünen birkaç kitap bile var. Yerdeki kitaplarýn iki karýþ ötesinde bir çift kirli çorap, bir çift aðzý daðýlmýþ terlik. Kimin mi? Kimin olacak, tabii ki benim. Oda kapýsýndan girince sað tarafta yanyana iki koltuk. Ýkisi de diðer eþyalara göre yeni sayýlýr. Hayret! Üzerleri boþ.
     Birkaç gündür, biri ya da birileri beni gözetliyor. Uydurmuyorum, yalan söylemiyorum; gözetlendiðimden eminim. Üstelik gözetleyen ya da gözetleyenler dýþarýda deðil; bu on iki metrekarelik odanýn içinde. Dileyen bana paranoyak desin, yetmezse daha aðýrýný söylesin! Ben gözetlendiðimi biliyorum. Baþkalarýnýn ne diyeceðinden çekinip de görüþümü deðiþtiremem! Neden ben mi? Bunu bana deðil gözetleyenlere sormalý!
     Yerdeki halýya iliþiyor gözlerim. Birçok yeri lekeli. Geometrik þekilli, biraz solmuþ da olsa renklerin nerdeyse hepsi var. Kenarlarýndaki püsküllerin yarýsý kopmuþ. Sað ayaðýmla bir tekme atýyorum püsküllere, bir tutam daha kopuyor. Daha önceki kopmalarýn da sebebi bu olabilir mi? Dýþarýdan gelen bir ses duyuyorum, camýn yanýna gidip perdeyi açýyorum. Kimsecikler görünmüyor. Sokak lambasý ortalýðý gündüz gibi aydýnlatýyor. Pencereyi yarým aralýyorum, içeriye temiz hava giriyor. Karþýda 3-5 katlý apartmanlar var. Bazýlarýnýn giriþ kapýlarýnda ýþýk yanýyor. Iþýðý yanan daire ise hiç yok. Sokaða derin bir sessizlik hakim; sanki hiç yaþam belirtisi yok gibi. Buraya “Ölüler Sokaðý” adý verilse, çok yakýþýr. Sessizlikten korkuyorum, az önce de sesten korkmuþtum. Korkmadýðým ne var ki? Her þeyden korkuyorum; hatta kendimden.
     O ne! Hani sokakta kimse yoktu, oysa þimdi uzun boylu, siyah saçlý, kolunda siyah bir çanta, ayaðýnda bir karýþ boyunda topuklu ayakkabý, üzerinde fosfor yeþili elbise, seksapel bir kadýn kýrým kýrým kýrýtarak kaldýrýmda yürüyor. Tam bir fettan. Ayakkabýlarýndan çýkan “Tok, tok, tok...” sesleri bana kadar geliyor. Gecenin ilerlemiþ saatinde bu ne cesaret! Tek baþýna. Yok deðilmiþ, arkasýndan iki adam geliyor; birinin üzerinde ceket diðerinde sadece gömlek var. Ýkisi de ayakkabýlarýnýn arkasýna basmýþ, ayaklarýný sürükleyerek yürümelerinden belli. Aðýzlarýnýn þapýrtýsýný, ben ta buradan duyabiliyorum. Kadýn durdu, adamlar da. Ýki taraf da yürüyüþ mesafesini korudu. Kadýn elindeki çantayý adamlardan tarafa attý, aslýnda kýzgýnlýkla fýrlattý. Küfür de etmiþtir, aðzý ve yüzü bu izlenimi býrakýyor. Kadýn üzerindekileri birer birer çýkarýyor; üryan kaldý. Eski yunan tanrýçalarýnýnkine benzeyen bir vücudu var. Tam sokak lambasýnýn altýnda olduðu için en ince ayrýntýsýna kadar görülebiliyor. Adamlar da olduklarý yerde üzerlerindeki giysileri çýkarmaya baþladýlar. Kadýn, þuh bir kahkaha patlattý. Ýþte burada film koptu, bir de baktým ki ne kadýn var ne de adamlar. Nereye gittiler, hiç yok muydular zaten? Nasýl olmazlar, ben az önce hepsini gördüm.
     Pencereyi ve perdeyi kapattým, gene duvarlarý sayýyorum: Ýlki üç, sonraki beþ, tekrar üç, sonraki dört... Masamýn üzerindeki kalem kutusunu karýþtýrýyorum, keçe uçlu bir kalem arýyorum. Buldum, rengi kýrmýzý ama olsun; aslýnda diðer renklerden daha çok iþime yarar. Kalemle duvarlara numara yazýyorum: En son yazdýðým rakam beþ, önceki üç, dört, beþ, dört... Duvarlar kýpkýrmýzý.
     Tekrar pencerenin yanýndayým, perdeyi ve pencereyi açýyorum. Sokak lambasý yanmýyor, ortalýk günlük güneþlik. Az önce karanlýk deðil miydi? Güneþ karþýdaki apartmanlarýn boyunu geçmiþ. Sokak insan ve otomobil dolu. Onlarca, belki de yüzlerce insan ve otomobil olmasýna karþýlýk sessizlik hükmünü sürdürüyor; bunlarýn hepsi ölü olmalý. Ama ölüyseler nasýl hareket ediyorlar, diye de sormadan edemiyorum. Ýyisi mi kapatayým perdeyi ve pencereyi.
     Bilgisayar çalýþmaya baþladý, kendiliðinden. Sandalyenin üzerine, yere düþmüþ olan minderi alýp koydum, oturdum. Klavyenin tuþlarýna basýyorum, basýyorum, basýyorum. Iþýk var görüntü yok. Bozuldu mu? Dert deðil, bozulursa bozulsun! Ýþte görüntü de geldi, kocaman harflerle “Google” yazýyor. Ekranýn sað alt köþesindeki saate bakýyorum: 03.26. Hani az önce sokakta gündüz vardý? Tekrar camdan bakmaya karar verdim.
     Þimdiki görüntü gece. Sokak gene ýssýz ve sessiz. Karanlýk kaçak güreþen bir sporcu gibi saklanmýþ bir yerlere. Sokak lambasý siyahý kovalamýþ, o da pusuya yatmýþ bekliyor, ya lâmba kýrýlsýn ya da elektrikler kesilsin diye. Yok yok, benimle alay ediliyor; dakikalar içinde geceden gündüze, gündüzden geceye geçiþin baþka bir izahý var mý?
     Odaya dönüp duvarlarý saymaya devam, sonra tekrar pencere ve bu sefer gündüz, birazdan odaya dönüþ ve tekrar pencere bu sefer de gece...
     Bu yaþadýklarým ayný günün olaylarý mýydý yoksa farklý günlere mi aitti? Birkaç saatlik zaman diliminde defalarca gece ve defalarca gündüz olabilir miydi? Tamam, zamanýn subjectif bir boyut olduðunu biliyorum; mutlak deðildir, kiþilere göre deðiþebilir; ama bana oynadýðý bu oyunu bir türlü anlayamýyorum. Zaman, benim için anlamýný yitirmiþ olmasýn?
     Bilgisayarýn saati 09.21'i gösteriyor. Odanýn ýþýðýný kapatýp perdeleri açýyorum. Sokaða bakmayý caným istemiyor. Baksam ne göreceðim? Hep ayný görüntüler. Ayný þeylere bakacaðýma duvarlarý sayarým daha iyi. Aaa, o da ne? Gardolabýn masanýn olduðu yerdeki duvara bakan tarafýnda bir ayna asýlý. Yýllardýr bu odada yaþýyorum, bu aynadan haberim yok. Ýlk defa gördüðüme kimse inanmaz tabii; ama doðru. Aynaya yaklaþýyorum: Yuvarlak, etrafý gümüþ kaplama; paslý bir çiviye asýlmýþ. Üzerinde bir parmak toz var en azýndan. Eski, kim bilir ne zamandan kalma. Elimle tozunu siliyorum, daha kötü oldu, hemen mutfaða gidip bir bulaþýk süngerini ýslatýp geldim, sildim. Gene görüntü hoþ deðildi, çünkü bu sefer de üzerindeki su iþi bozuyordu. Tekrar mutfaða koþtum, kaðýt peçete aldým, bununla sildim, kuruladým. Þimdi daha iyi. Bir ses duydum:
     -Teþekkür ederim, ama beni fark etmen biraz geç olmadý mý? Bunca zamandýr nasýl görmezsin? Kör müsün sen?
     -Sen kimsin? Neredesin?
     Deyip arkama baktým, kimse yoktu.
     -Arkanda deðil, önündeyim. Boþuna salak gibi bakma oraya. Aynaya bak, iyice bak!
     -Ne biçim konuþuyorsun öyle, sen kimsin de bana hakaret ediyorsun?
     -Kim olacaðým? Senim, sen... Bak bak aynaya, gör kendini.
     Aynaya baktýðýmda gördüklerim karþýsýnda afallayýp kaldým, aptallaþmýþtým. Aynada týpatýp bana benzeyen birini yani daha doðru bir ifade ile kendimi göreceðimi zannederken karþýmda bir hilkat garibesi vardý. Bu gördüðüm bir canlý cenazeydi. En az yüz yaþýnda, belki de iki yüz, kupkuru adeta bir iskelet, sýrýtan bir yüz, diþleri dökülmüþ bir aðýz, kesilmiþ koyununki gibi pörtlek gözler, uzun kulaklar, yarýsý dökülmüþ beyaz saçlarýn örttüðü daha doðrusu örtemediði yumurta þeklinde bir kafa, kemik ve incecik deriden ibaret el ve parmaklar, burnunu çekip duruyor, zaten sümükleri de akýyor, ama silmeyi bir türlü akýl edemiyor, hýrpani kýlýklý bunak bir adam...
     -Bu görüntüdeki ben olamam, bana hiç benzemiyor. Ama istersen önce sümüklerini sil, çünkü iðrenç görünüyorsun.
     -Aynalar yalan söylemez, çünkü karþýsýndakini yansýtýr. Sümüklerime gelince, orasý seni ilgilendirmez.
     -Hadi oradan çok bilmiþ moruk!
     -Bak, üslubumuz bile ayný... Sen de ben de kýrýcý konuþuyoruz. Bundan baþka daha benzeyen yani ayný olan o kadar çok özelliðimiz var ki. Ýnanmazsan yanýndakine sorabilirsin.
     -Ýyice zýrvaladýn ahmak ihtiyar. Benim yanýmda yani bu odada benden baþka kimse yok. Zaten senin o bön bön bakýþýndan bir budala, bir aptal olduðunu anlamalýydým. Seni adam yerine koyup da konuþtuðum için kabahat bende.
     -Farkýnda deðilsin ama ettiðin hakaretlerin hepsi sana gidiyor. O yüzden biraz daha dikkatli konuþ. Eyy, bu salaðýn yanýndaki! Sen neden susuyorsun? Konuþsana! Anlat þu kendini beðenmiþ salaða...
     -Evet, aynadaki doðru söylüyor. Ben senin yanýndakiyim.
     -Yanýmdaki misin, yani kimsin, nesin?
     -Senin gölgenim.
     -Ne zamandan beri yanýmdasýn?
     -Dünyaya geldiðin günden beri hep yanýndayým. Karanlýk hariç... Aslýnda karanlýkta da yanýndayým, ama görülmem. Karanlýkta dinlenirim, uyurum.
     -Madem hep yanýmdaydýn da bunca zaman neden benimle hiç konuþmadýn?
     -Sen bana bir þey sormadýn ki konuþayým, hatta sen benim varlýðýmdan bile haberdar deðildin. Üstelik de sýkça gördüðün halde beni fark etmemiþtin. Kýsacasý ben yok hükmündeydim, senin için.
     Aynadaki gülmeye baþladý, sinir bozucu bir sesle; gýcýk gýcýk. Haklý çýktý ya! Güler tabii. Gülmesi bitince laf attý:
     -Gördün mü ahmak kimmiþ, salak kimmiþ? Gölgen bile senin bir aptal olduðunu ima ediyor.
     -Hayýr, ben herhangi bir imada bulunmadým. Münakaþa edenlerden birinin tarafýný tutmak gibi bir niyetim ise hiç yok.
     -Senin anlayacaðýn, bu gölgen olacak yalaka, tam sana göre bir arkadaþ. Ýmada bulunmazmýþ, taraf tutmazmýþ!
     Aklým karýþtý, alnýmdaki damarlardan biri çatlayacak zannettim. Gördüklerim, duyduklarým gerçek mi? Olamaz. Belki de bir rüyadayým! Aynanýn karþýsýndan çekildim, Aynadaki arkamdan baðýrdý:
     -Korkak, neden kaçýyorsun, korkak!
     Birkaç defa ayný sözleri söyledi ve sustu. Aklýma ilk gelen, bu aynayý yok etme fikriydi. Bir cisimle vurup kýrabilirdim ya da bulunduðu yerden çýkarýp çöpe atabilirdim. Yapamadým. Neden mi yapamadým? Cesaretim yoktu! Aynadaki boþuna arkamdan “korkak” diye baðýrmamýþtý. Belki de bugün söylediði tek doðru sözcük buydu: Korkak...
     Kaçacaktým. Baþka bir yol bulamadým aynadakinden kurtulmak için. Aceleyle giyindim. Bu arada çorabýmýn tekini giymeyi unutmuþum, saatler sonra fark ettim böyle olduðunu. Sokaða çýktým. Yüreðim daralýyordu evin içinde; belki sokakta rahatlardým. Umduðumu bulduðumu söyleyemem. Çýkar çýkmaz hoþ olmayan uyarýcýlarla karþýlaþtým. Otomobiller bana korna çaldý, birkaçýnýn sürücüsü kafasýný çýkarýp küfür etti. Yayalardan bazýlarý omuz attý, bir yankesici ceplerimi karýþtýrdý. Ýyi ki karýþtýrdý, çünkü bugünkü ilk gülüþüm de gerçekleþti bu sayede. Yankesicinin boþ cepleri karýþtýrdýktan sonraki hayal kýrýklýðýný, yüzünün aldýðý þekli gözlerimin önünde canlandýrýp defalarca güldüm. Dýþarý çýkacaðým zaman paramý öyle bir yere saklarým ki kimse bulamaz.
     Beni herkesin içinde tek baþýna kahkaha atarken görenler, kim bilir hakkýmda ne düþünmüþlerdir? Boþ ver, ne düþündüklerininin önemi yok. Dik yürümeye çalýþtým, böylece ezik, zavallý biri olmadýðým izlenimi yaratmak istiyordum. Yoksa en ufak bir acizlik belirtisi gösterdiðimde insanlardan aþaðýlayýcý tepkiler gelebilirdi. Bu arada yaþlý bir kadýn üzerime tükürdü yanýmdan geçerken. Döndüm, arkasýndan koþup yetiþtim; ben de onun kafasýna tükürdüm. Yüzünü bana çevirdi, bastý kahkahayý; anladým ki tek ben deðilmiþim; ortalýk kaçýk doluymuþ.
     Benimkiyle bu dünya birbirinden çok farklý. Þu dünya iyi ya da bu dünya kötü, demiyorum. Ýkisi de iyi veya ikisi de kötü olabilir. Kavramlara anlam yüklemiyorum, algýlarýn farklýlýðý bu kabule zorluyor beni. Hayal alemine dalýp uzaklaþmak arzusundayým, gerçek denilen saçmalýklardan. Uyuyamadýðým için rüya da göremiyorum öyle doyasýya. Rüya görmeye çok ihtiyacým var çok! Öyleyse tek bir seçeneðim kalýyor: Hayal kurmak.
(Devam edecek)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.