Hala çevrende bulabileceğin güzellikleri bir düşün ve mutlu ol. -Anne Frank |
|
||||||||||
|
Seçme ve seçilme hakkı, insanların daha adaletli yönetilmesi için, Yunanlı materyalist felsefecilerin dünya insanlığına bir armağanıdır. Ne hazindir ki, her seçme ve seçilmenin demokrasi olmadığı, hatta demokrasi adına namussuzluk yapıldığı durumlarla karşı karşıyayız. Seçme ve seçilmenin bir toplum ya da ülkede gerçekten demokratik olması, her şeyden önce evrensel insan haklarının kabul edilerek, bunun anayasada yer alıp uygulanmasına bağlıdır. Anayasa, yasa, kanun, yönetmelik ve tüzüklerin ırkçı, dinci, cinsiyetçi, nüfuz, para ve adam gücüne dayanan ülkelerde, seçme ve seçilmek, birbirini pazarlamaktan başka bir anlama gelmiyor. Bunun en canlı örnekleri Türkiye'de daha önceki seçimlerde görüldüğü gibi, Mart 2019 da yapılacak yerel seçimler için sürdürülen pazarlıklar ve ayak oyunları, tam bir ilkesizlik örneğidir. Bu kadar ağır eleştiriye bizleri mecbur eden nedenleri şu şekilde sırlayabiliriz. Seçimlere girmeye hak kazanmış Halkların Demokratik Partisi (HDP) gibi düşünenlerin dışında, diğerlerinin hepsi ilke ve düşüncelerinde tek dil, tek din, tek düşünce, tek millet, ve tek tip insan yaratmaktır. Daha farklı ortak yanlarıysa, sahte Türkçülük, sahte laik ve sahte modern geçinmeleri. Cambaz Arap Tüccarı gibi bunun ırkçılık değilde, Anadolu'da yaşayan herkesi birleştirici ifade olarak belirtmeleri tam bir padişah soytarılığıdır. Arap İslam din kültürünü ve sahte Beyaz Türk Irkçılığını topluma dayatacaksın, ondan sonra da yok biz ırkçı değiliz diyeceksin. Hadi oradan sahtekar demezler mi? Irkçılıkta bu kadar ortak özellik taşıyıp, yaşam alışkanlıklarındaki küçük farklılıkları, halka ayrı siyasi düşünce gibi gösterip, toplumu parçalara bölerek arkasından sürüklemek, başka nasıl ifade edilebilir ki? Dersim'i, Sivas'ı, Şırnak'ı, Diyarbakır'ı, Maraş'ı Ankara'yı, Ceylanpınarı yakıp bombalayanlar bunlar değil mi? Çıkarları zirve yaptığında birbirlerine namussuz şerefsiz diye hitap ederken, demokrasi güçlerine karşı her zaman ittifak yapıp saldırmaları, İslam'ın kadına uyguladığı faşizmin diğer türüdür. İttifaklar demokrasinin bir gereği olarak ifade edilebilir. O zaman demokrasi gereği ittifak vb. şerliklere ihtiyaç duyuluyorsa, gerçek demokrasiye ihtiyaç duyan güçlere karşı saldırmak ya da teröristlikle suçlamak namussuzluk değil midir? Örneğin Kürtler başta olmak üzere sol ve sosyalistler, Aleviler, Ermeniler, Rumlar, Çerkez vb. farklı kültürden insanlar, hak istediklerinde bombalanıp imha edilmeleri, ya da bölücü diye suçlanmaları mı demokrasi gereği? Söz konusu faşist düzen partilerinin demokrasi, adalet ve insanlık anlayışları, her zaman kendi din, ırk ve menfaatlerinin üstünlüğü demektir. Dünyanın yüzüne tükürdüğü bu ırkçı faşist düşünceler ne zaman demokrasi oldu ki, gerici Türkik yobazlar demokrat olarak kabul edilsinler? Bunun adı demokrasiyi bilerek ahlaksızlaştırmaktır. CHP, MHP, AKP, İyi Parti, Saadet ve İşçi Partisi de dahil, hepsi gerici faşist düşünceye sahip oldukları için, her türlü işbirliğine çok kolayca girebiliyorlar. Diğer bir eleştiri konusu ise HDP dir. Kürtleri, Alevileri, sosyalistleri ve insanlığı sürekli inkâr ve imha eden CHP ile seçimde işbirliği yapmak, hangi sorunu çözecektir? Lütfen HDP bunu halka anlatmalıdır. CHP'nin Beyaz Türk (Türkik) Milliyetçiliği, sahte laik, sahte solcu, Diyanet ve İmam Hatipler gibi gericiliği büyüten bir siyasi anlayış olduğu asla unutulmamalı. Sırf AKP karşıtlığı, AKP ye yarayacaktır. Halka ve bu ülkeye bir şey kazandırmayacağı şimdiden net bir şekilde görünüyor. En az HDP'nin yüz Belediye'sine “Kayyum” atayan anlayışın sahip olduğu faşist anayasa, olduğu gibi duruyor. Her gelenin; bu anayasaya dayanarak salgınlaştığı unutulmamalıdır. Esas sorun, gerçek demokratik düşüncenin toplum bilincine yerleştirilmeyişidir. Bunun önündeki engelse, demokrasi ve adalet söylemini kullanan faşist sahtekarların bugüne kadar açığa çıkarılmayışı. Türkiye'deki sahte demokrasi ve adaleti savunanların yalancılıklarının son bulması için, demokratik evrensel ilkelere bağlı, Demokratik imza Platformu (DİP) oluşturulup, bunlar dünyaya deşifre edilmelidirler. Örneğin sisteme söz söyleme cesareti gösteren bireylerden, sivil toplum örgütleri de dahil herkes ziyaret edilerek, imza karşılığında demokrasiye davet edilmeli. Halkın bu çatı altında gerçek demokrasiyi anlamaları sağlanmalıdır. Böylece imza atıp cayanların veya imzayı reddedenlerin demokrat değil, sahtekar oldukları rahatlıkla ortaya çıkmış olacaktır. Ve bunlar dünya kamuoyu önünde günlük olarak deşifre edildiğinde, kendi çevrelerinde dahi güvenilmez kişiler olarak tanınmaya başlanır. Demokratik İmza Platformu'na (DİP) imza atacak ve bu düşünceye sadık kişiler, bazı özel yaşamlarında ödün vermeye hazır olmalılar. Çünkü bugüne kadar demokrasi adına hep kaçak dövüşülmesi, temel hedefe ulaşmayı engelleyen diğer nedenlerden birisidir. Söz konusu platform oluşturulurken en ufak bir dil, din, ırk, düşünce, kültür, sınıf, liderlik veya büyüklük farkı gözetilmeden, eşit ve özgürlükçü demokrasi adıyla yola çıkılmalı. Bu vb. uygulamalarla toplumun başına bela olmuş sahtekar demokrasi avcıları, deşifre edilmedikçe bu ülkeye demokrasinin gelmesi mümkün değil. Düzen partileri ve yandaşları yapılan eleştirilerin doğru olmadığını iddia ediyorlarsa şayet, hangi demokratik evrensel ilkelere sahip olduklarını ortaya koyarak bizleri ikna etmelidirler. İkna ederlerse, tüm eleştirilerimizi geri alıp kendilerinden özür dileyecek kültüre sahip olduğumuzu bilmelidirler. Eleştiriye tutulan siyasilerin bu cesareti göstermeyeceklerini biz kesinlikle biliyoruz.. Çünkü bunu yapabilmeleri için anayasadaki din ve etnik ırkçı ilkeleri atıp, evrensel insan haklarına uygun konuma getirmeleri gerekiyor. Mevcut anayasayı ırkçılıktan arındırmak faşistlerin sonu demektir. Bu yüzden kolayca cesaret gösteremezler. Tek çare bunları dünya kamuoyu önünde günlük olarak deşifre etmek, ilk yapılması gereken demokratik eylemlerden sadece birisi. Yoksa bunların utanıp sıkılacağı yok. Toplumunda kültürsüz, korkak ve çıkarcı olmaları, arkalarından sürü gibi gitmeleri demektir. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |