Ýnsanlar yalnýzca yaþamýn amacýnýn mutluluk olmadýðýný düþünmeye baþlayýnca, mutluluða ulaþabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
Askerden dönüþümden sonra ailemle biraz vakit geçirdim ve ilk iþ olarak Güney'e, Akdeniz'e (Hadi güzergâhýmý biraz daha detaylandýrayým; Side'ye...) gitmeye karar verdim. Hâliyle 14 ay boyunca dað, tepe, tüfek, kamuflaj ve o kamuflajlarýn içerisinde hep ayný yüzleri görünce ister istemez tekrara düþüyor insan. Bu gibi durumlarda en akýlcý iþ tanýmadýk insanlarýn içine karýþmak ve mekân deðiþtirmek. Boþuna dememiþ atalarýmýz; ''Tebdilimekânda ferahlýk vardýr.'' Side'de baba tarafýmdan akrabalarýmýz olduðundan konaklama sorununu hiç dert etmeden çýktým yola. Hepi topu taþ çatlasýn bir hafta kalacaðýmý da düþününce kimseye yük olmayacaðýma kanaat getirdim. Zaten bir hafta boyunca en azýndan mutfak masraflarýný ben karþýlarým gibi bir düþüncede gitmiþ olsam da, sað olsunlar Aydýn abi ile Habibe abla elimi cebime sokturmadýlar. Ýlk gün yol yorgunluðundan olacak hiçbir yere çýkmadan, denize girmeden, balkonda biraz sineklenerek geçirdim zamanýmý. Birden sosyal hayata karýþmak ve asimile olmak da akýl kârý bir iþ deðildi zaten. Sabah uyandýðýmda kahvaltýmý yaptýktan sonra havlumu kaptýðým gibi denize koþtum. Kumsalda bir kiþi haricinde kimsecikler yoktu. Deniz; pýrýl pýrýldý... Yalnýz, o bir kiþi, o kadar güzel bir kýzdý ki adeta güzelliðiyle bütün bir kumsalý doldurmuþ havasý veriyordu. Ya da ben askerden yeni döndüðümden dolayý fena hâlde abaza olduðum için bana öyle geldi belki de, bilemiyorum. Ama kýzýn her türlü gideri vardý. O tartýþýlmaz! Epey bir vakit milli yüzücü pozlarýnda yüzdükten sonra kumsala güneþlemeye çýkýnca kýz da hemen denizden çýktý ve havlusunu yaný baþýma serip ''Merhaba,'' dedi. Afalladým! Ama ne zaman sonra, bomboþ kumsalda hiçbir alternatifimin olmadýðý kafama dank edince ben de ''Merhaba,'' dedim. Sempatik bir kýz olduðu kesindi. Sanýrým kýzý güzel diye nitelendirmekten ziyade kýza sempatik demek daha doðru olur. Çünkü güzellik göreceli bir kavram iken sempatiklik herkes tarafýndan daha kabul görür bir sýfatlandýrma. Aradan çok zaman geçmeden kaynaþtýk Ece'yle. Öðle yemeði için geç bir saat olsa da, ''öðle yemeðimizi'' birlikte yedik. Keyifli zaman geçirmek için ideal bir partnerdi kendisi. Akþama doðru, gece saat tam 23.30'da tekrar kumsalda buluþmak üzere sözleþtik ve ayrýldýk. Birbirimizin telefon numaralarýný alma gereði dahi duymadýk. O kadar emindik yani ikimizin de randevusuna sadýk kalacaðýna. Öyle de oldu zaten. Bir dakika bile gecikmeden geldi Ece. Ece'nin bira içip içmediðini bilmediðimden, daha doðrusu Ece'yi henüz hiç tanýmadýðýmdan temkinli davranarak Ece'ye iki bira almýþtým. Alkol kullanmýyormuþ, yedi birayý da ben içtim. Bir þey anlatýrken heyecanlý heyecanlý anlatýyor, gülerken kalbimin derinlerinde bir yerlere dokunuyordu Ece. Her hareketi bedenime deðen sihirli bir el gibi temas ediyordu sanki bana. Büyülenmiþtim. Neþe içinde kahkahalar attýðýmýz bir anda gecenin karanlýðýndan ve yakamozlarýn cesaretlendirmesinden faydalanarak dudaklarýmdan öptü Ece. Öpüþürken gözlerimin içine bakýyor olmasýndan dolayý mest oldum. Bütün bir gece öylece dudak dudaða kalabilirdim. Zaten kýsmen de olsa gerçekleþti bu isteðim. Ara ara ayaklarýmýza deðen denizin dibine dalýyormuþçasýna birkaç nefes alýp vermeden sonra yine, yeni, yeniden bir oluyordu iki nefes, iki beden. Çok geç bir saatte oteline býraktým Ece'yi. O, birlikte olmayý geçirdi mi aklýndan bilmiyorum ama ben onu otelin kapýsýna býrakana kadar bu uçuk düþünceyi atamadým aklýmdan. Üç gün daha sabah akþam kumsalda, orada, burada buluþtuk. Gezdik, eðlendik, zaman zaman hüzünlendik ve gece olunca bildiðimiz en iyi þeyi tekrarladýk. Saatlerce öpüþtük. Dördüncü gün kumsala gittiðimde Ece yoktu. Ýki gün öncesinden telefon numarasýný almýþ olduðumdan aradým, açmadý. Akþam, evlerinde konakladýðým hâlde neredeyse yüzlerini görmekte zorlandýðým Aydýn abi ve Habibe abla ile balkonda oturuyorken Ece'den mesaj geldi. ''Aramýþsýn, duymadým. Kusura bakma, yoldayým. Marmaris'e gidiyorum da,'' diyordu mesajýnda. Okuduklarým karþýsýnda þaþkýnlýkla birlikte sinirlendim ve dayanamayýp masadakilerden izin isteyip salona geçtim. Hemen Ece'yi aradým. Telefonumu açmayacak diye bir düþünceye kapýlýrken, açtý. ''Hayýrdýr Ece, ne iþin var Marmaris'te, niye gidiyorsun, dün akþam hiç bahsetmemiþtin, aniden bu da nesi þimdi?'' diyerek peþ peþe sýraladým sorularýmý. Hüzünlüydü. ''Bir hafta kaldým Side'de ve ayrýlmam gerektiði için de ayrýldým. Þimdi bir hafta da Marmaris'te tatil yapacaðým. Sonraki hafta nereye giderim bilmiyorum. Zaten yýllýk iznim de üç hafta. Oradan memleketime geçer, tatilimi sonlandýrýrým. Bu yýllardýr devam eden bir durum,'' dedi. Boðazýma yumruk büyüklüðündeki bir taþ gibi dizildi kelimeler. Konuþmak isteyip de konuþamamak felaket bir durum. Ýlk þoku atlatýnca ''Peki ama neden, neden Marmaris'e gidiyorsun ki, Side'nin suyu mu çýktý? Hem, dün gece sahilde ateþli bir þekilde öpüþürken bana 'Seni seviyorum' diyen sen deðil miydin Ece?'' dedim. Duraksadý ve asla duymak istemeyeceðim zehirli cümlelerini kustu: ''Hâlâ anlamadýn mý? Evet, seni seviyorum dedim ve sevdim de... Gitmemin tek sebebi de bu zaten! Çünkü baðlanmak istemiyorum. Ne zaman birisine baðlanacak olsam hep bunu yaptým ben, kaçtým. Üç parça eþyamla oradan oraya sürükleniyorum yýllardýr. Þimdi Marmaris'e gidiyorum ve ilk iþ orada seni unutacaðým ve hatta baþka birisine baðlanmamak adýna oradan da kaçacaðým. Sen de beni unut, inan bana en mantýklýsý da bu. Hoþça kal.'' Konuþmama fýrsat vermeden telefonu kapattý ve görüþmemizi sonlandýrdý. Müzmin yaz aþký Ece'nin kendini tasvir ediþi; Adalar'da Porsuk Nehri boyunca mýsýr, kestane, erik satan seyyar satýcýlarý anýmsattý bana. Fakat onlar Ece'den çok daha dürüst ve cesurdular. Hiç deðilse renkleri belliydi. Satýcýydýlar ve korkup kaçtýklarý kiþiler de sadece zabýtalardý. Ama Ece her tatil yöresinde arkasýnda düzinelerce ceset býrakan korkak bir seyyar seviciydi, seri bir katil... Þu anlarda ateþli dudaklarý ve aþk kokan sözleriyle kimleri öldürüyor, kim bilir.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ersin KURT, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |