..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doðmuþ insanlar tarafýndan savunuluyor. -Ronald Reagen
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Varsýllar ve Yoksullar > Yûþa Irmak




5 Kasým 2021
Fikirlerin Namusu  
Yûþa Irmak
Ýster devlet, ister birey planýnda olsun “fikri namuslu” olmak önemli bir konu… Rahmetli Ali Fuad Baþgil bu konunun üzerinde çok durmuþtu. Herhangi bir meselede objektif olunabiliyorsa, o anlamlýdýr yoksa objektifliðin dürüstlükle zerre kadar ilgisi kalamaz. Odaðýndan çarpýtýlmýþ bir bakýþ açýsýnýn, objektife zaten yanlýþ þeyleri yansýtacaðýný bilmek gerekir.


:FEI:
Ýster devlet, ister birey planýnda olsun “fikri namuslu” olmak önemli bir konu… Rahmetli Ali Fuad Baþgil bu konunun üzerinde çok durmuþtu. Herhangi bir meselede objektif olunabiliyorsa, o anlamlýdýr yoksa objektifliðin dürüstlükle zerre kadar ilgisi kalamaz. Odaðýndan çarpýtýlmýþ bir bakýþ açýsýnýn, objektife zaten yanlýþ þeyleri yansýtacaðýný bilmek gerekir.


Batý, -özellikle Almanya-, etnosantrik (yani etnik merkezli) tezleri öne sürüp oryantalizmi var gücüyle savunmaya devam ediyor. Daha doðru bir ifadeyle, “istismar malzemesi olarak” kullanýyor. Bölücülüðü sadece siyaseten deðil, fikren de destekleyip her koldan beslemeye devam ediyor.

Malumudur ki, dünyada sayýsýz etnik gruplar var ama; millet sayýsý sýnýrlýdýr. Çünkü, millet baþka bir kavramdýr, sübjektif yapýlanma deðerleriyle çok özel bir önem arz eder. Objektif varlýk unsurlarýnýn çeþitli aðýrlýk kotlarýyla farklý bir beraberlik manzarasý ortaya koymasý, terkib özündeki sübjektif (kültürel, ruhi, kalbi, iradi…) birleþtiricilik muhtevasýnýn deðerini azaltmaz. Hiçbir objektif unsur (dil, din, ýrk vs.) yalnýz baþýna yeterli deðildir. Bir araya geliþlerindeki sentez oluþumu tam ise, hangi sýrada olursa olsun, her unsur otomatikman yeterlilik kazanarak anlamsýzlaþmaz ve özel anlamýyla yine var olur. Ýþte millet dediðimiz kavram tam olarak böyle bir olgudur.

Bilmiyorum hiç okudunuz mu bazý Alman araþtýrmacýlar, Kürt kökenli vatandaþlarýmýz için onlarýn Türkmenlerden çok Almanlara yakýn olduðunu söylüyorlar! (Udo Steinbach) “Kürtler, Indo-Cermen bir halk olarak biz Almanlara, dil ve kültür açýsýndan daha yakýndýr.” diyorlar. Peki bunu neye dayandýrýyorlar? Nevruz’a! Hiç kimse de Nevruzun, Aryen halklara mahsus olmadýðýný çýkýp anlatmýyor ne hikmetse oysa bu bilgiyi lise öðrencileri bile bilir.

Bu zýrvalara inananlarý da aklým almýyor. Çünkü kültür dediðimiz mefhum mahalli özellikler alýþkanlýklar gibi dar anlamýnýn dýþýnda, “medeniyet” ve “millet” kavramlarýyla ilgili geniþ ve derin bir anlam taþýr. Kalple, gönülle, fikirle, hayat felsefesiyle, tarzýyla ve görüþüyle ilgili bütün “baðlýlýk ve yorumlama” karakteri de ne hikmetse hiç düþünülmez. Oysa kültür çok geniþ ve derin bir “manevi-sübjektif muhassala”dýr.

Bunun en güzel örneðini evlilikten verebiliriz. Düðünlerde evlenmelerde yer alan âdet ve alýþkanlýk bir kültür deðildir! Ama evliliðe verilen anlam veya mana kültürün ta kendisidir… Evliliði basit bir þirket gibi görmek, iþine gelmeyince kolayca ayrýlmak, hatta vefalý olmayý gereksiz bulmak gibi çok çeþitli anlayýþlar da var.
Peki, merasim biçimi bu derin farklýlýklar yanýnda herhangi bir önem arz eder mi? O farklýlýða sahip insanlar týpatýp ayný biçimde evlenseler bile aslýnda birbirine hiç benzemeyen evlilikler yapmýþ olurlar hepsi bu… Kutsallýk, deðerlilik, dostluk ve sayýsýz yaþayýþ anlamlarý açýsýndan bireyin toplumun duruþuna tavrýna yorumuna akýþýna bakmak gerekir ve kültür de tam olarak iþte budur.

Ama adamlar, etnosantrik olmayan millet yapýlarýný reddediyor ve “onlar millet deðil” diyebiliyor utanýp sýkýlmadan.. “Türk diye bir þey yok” fikrini benimsetmek için adeta boðazlanan bir hayvan gibi çýrpýnýp duruyorlar. Bu akademisyenlerin içinde bebek katili Abdullah Öcalan’la görüþenler bile var. Sözde fikirlerini de techiz ediyorlar! Böyle bir ilim insanlýðý, böyle bir kültür adamlýðý ancak bu çaðda olur diyesi geliyor insanýn..

Ýþte bu güruh bu çaðda ve dünyayý global bir köye çeviren kitle iletiþim araçlarýný da kullanarak sosyal bilimleri resmen ideolojik bir silah gibi kullanýyorlar. Peki bizimkiler ne yapýyorlar bu çatýsýz, omurgasýz fikirler karþýsýnda? Çoðu kürdili hicâkâr horlamaya, devam ediyor ne yazýk ki! Tarihçiliði, Doðu’yu öteki sayan bir oryantalizm görüþüne dayandýrmak için can havliyle yazýp çiziyorlar. Ýftira etmiyorum, inanmýyorsanýz adamlarýn yaptýðý çalýþmalarý google dan translate edip sizlerde görebilirsiniz neler yazdýklarýný. O medeniyetsizlikleri olduðu gibi deðil, kavram oyunlarýyla yapýyorlar. bizim akademisyenlerimiz de bu konu hakkýnda ne yapýlan þeyi anlayabildi, ne de bu saçma sapan konulara yönelik akademik çalýþmalar yaptý…

Evet þöyle bir baktýðýmýzda görüyoruz ki tarihteki topluluklar, milletleþtikçe devlet kurmuþ, devlet kurdukça da milletleþmiþler. Bizim cumhurbaþkanlýðýndaki “16” biliyorsunuz semboliktir. Aslýnda yüzün üstünde devlet kurmuþ bir milletiz. Yani sýrf Selçuklu ve Osmanlý tarihi neredeyse dünya tarihinin yarýsýndan fazlasý ediyor. “Türk diye bir þey yok” demek için bir insanýn ar damarýnýn çatlamýþ olmasý lazým. Ama bunlarda o damar filan da yok.

Bu güruhun anlayamadýklarý þu: Türkler Anadolu’ya 800 bin yahut bir milyon civarýnda bir nüfusla gelmiþler. Anadolu’da daha kalabalýk bir nüfus vardý. Ve karýþtýlar… Sonra Rumeli’ye gittiler, orada da karýþtýlar. Bu büyük tarih harmaný içinde nasýl bunca asýr öylesine büyük devletlerle var oldular? “Onlar yoktular aslýnda” deyip rahatlamak istiyorlar! Asýl sýrrýn orada olduðunu göremiyorlar. Zira “var olmak” aslýnda tam olarak böyle olur! Çýðýrtkanlýk yapmadan; ruhu bedenin ve mânâyý maddenin üstünde tutarak, unsurlara deðil senteze önem vererek… Þayet tam tersini yapsalardý, yani tatmine çalýþmýþ olsaydýlar nefisleriyle beraber bizim de milletimiz yok olup giderdi. Sonra açýp “bir cengâverler etniði yaþayýp kaybolmuþ” diye tarihi yazýlarýný okurdunuz.

Oysa asýl zaafýn kendilerinde olduðunu görmüyorlar. Hem niye görsünler ki? Bakýnýz, Hitler, “Germen Irký’nýn efsânelerinden bir din üretmek gerekir!” demiyor muydu? Din’i dýþlayacak ki rahat etsin hasbam. Zira ýrkçýlýk, ister istemez materyalisttir. Madde’nin konusu elbet deðiþebilir fakat materyalizmin deðiþmesi söz konusu olabilir mi? Biz Türklerde þovenizmin ve ýrkçýlýðýn raðbet görmesi mümkün deðildir; biz kendimizden söz ederken bile utanýrýz…

Türklerin iþte Balkanlar’da huzurlu bir hayat sürmesinin tek sebebi etnik bir asabiyet sergilememesidir. Evet, huzurun tek sebebi budur iþte. Onlar bizim tarihimizi incelerken Saray’ýn hareminden baþka birþeyle ilgilenmiyorlar. Doðru ölçü “sosyal kesit”lere bakmak deðil midir? Ama onlarýn kendilerine yakýþtýrdýklarý ilim insanlýðý, bilim insanlýðý tam olarak iþte bu! Alýn size bir kesit Rumeli’den, Ortadoðu’dan; sonra baþka halleriyle kýyaslayýn arasýndaki farký bir görün. Bizim dünyada adým attýðýmýz hiçbir yerde kesinlikle bir asimilasyon yaþanmamýþtýr. Biz, gittiðimiz her yerde “tamamlanma alýþveriþi” gerçekleþtirmiþiz. Üstelik kendi deðerlerimizi, kültürümüzü, irfanýmýzý koruyarak. Niye? Çünkü ortada bir davet var. Ama iradelere hitap eden ve kabul nisbetiyle ilgili aþýrýlýða kaçmayan bir görev davetidir bu. O daveti dillendirmek ise elbet bizim görevimizdir. Lâkin kabul görsün görmesin, doðacak her yaþayýþ biçiminin bir güzelleþtirme ve iyileþtirme niteliði taþýyacaðýný bilme þuuru da bu görev anlayýþýnýn yanýnda duruyordu zaten esas yakýþaný ve doðru olaný buydu. Biz millet olarak bunun çok farkýndaydýk.

Diðer taraftan, elbette omurgasýz olmaz! Fakat omurganýn görünmesi de hiç gerekmiyor. Osmanlý’da “Türklük ve Sünnilik” omurgaydý deðil mi ama ne kadar çok dallarýmýz, kollarýmýz vardý… Hatta ve hatta daha da renkliydi… Çeþitlilik, renklilik, omurgaya zarar vermemek þartýyla izinli, hattâ teþvikliydi. Siyasi eylem ve fiili müdahale karþýlýk görür; onun dýþýnda serbestlik vardý kurulan devletlerimizin hepsinde… Ýþte bunun adý “kalýcý devlet felsefesi”dir; baþka türlü “kalýcý devlet” olmak mümkün deðildir.

Onlar bir “inþa” yapmýþlar, biz izahýný yapamýyoruz! Kimlik bir kiþilik ile doldurulmazsa elbette yok olup gider. Kiþiliksizliðe giydirilebilecek bir kimlik bulunamaz. Bugün içinde bulunduðumuz çaðýn probleminin artýk kimlik olmadýðýný, kiþilik problemi olduðunu yedi yaþýndaki çocuklar bile anlamaya baþladý. En üst ve en tartýþýlmaz kimliðin “insan” kimliði olduðunun farkýnda herkes. Bu kimliði taþýmak için insan doðmak elbette yetmez; insan olmak, insani varoluþu gerçekleþtirmek o þuura ulaþmak da gerekir. Bunun yerine baþka bir kimlik arayabilir misin? Mecbursun insan kimliðinin hakkýný vermeye, “gayeli, þuurlu, sorumlu” birey olmaya. Olamýyorsan, insan da olamazsýn zaten. Ýnsan doðma nasibinin mutluluðundan mahrum kalýrsýn ve yaþadýðýnýn da farkýna varamazsýn. Bununla birlikte etnik kimlik “insan” kimliðinin çok altýndadýr. Müslüman kimliðinin de çok altýndadýr… Hatta ailevî kimliðin de altýndadýr. Benim eþim, her etnik kimlikten olabilir. Eþim, gelinim, damadým… Bir aileyi birlikte oluþturuyoruz da bir milleti beraberce oluþturuyor olmaktan niçin sýkýntý duyalým? Bu gönül de deðil, akýl mantýk meselesi ve bunun cevabýný sýkýntýlý olanlar veremez.

Albert Sorel, Yahya Kemal’a þöyle demiþ: “Bilir misiniz ki henüz iki þey tamamen keþfedilmiþ deðildir. Coðrafya’da kutup, tarihte TÜRK!”

Vallahi çok güzel bir söz… Dedik ya! Anadolu’ya gelip karýþmýþlar, Rumeli’ye gidip karýþmýþlar, fethetmiþler, göç etmiþler; ama etnik gösteri sahnesine hiç çýkmadýklarý halde, Viyana kapýlarýna onlar gelmiþ, Ýslam’la onlar özdeþleþtirilmiþ; nasýl bir kimlik bu?! Mehmet Akif Türk deðil; Ziya Gökalp, Ömer Seyfeddin, Ahmet Haþim, Daðlarca, Yaþar Kemal Türk deðil! Doðru mu? Deðil. Doðrusu þu ki hepsi Türk Milleti’nin þairleri yazarlarý, yani hepsi Türk.

Etnik, Malazgirt’in öncesinde, çok öncesinde kalmýþtýr. Yahya Kemal’in millet tarifi çok zekice söylenmiþ doðru bir sözdür… Ýlkokul yýllarýmda iken öðretmenimiz milliyetçi bir insandý ve bana kurt efsanesinden söz eden bir çocuk kitabý hediye etmiþti. Neden bilmiyorum o yaþýmda bile sýkýldým kitaptan. Çünkü hiç gerçekçi gelmemiþti. Kitabý bir kenara býrakýp “okuyamadým sarmadý beni” demiþtim hiç çekinmeden. Bugün “Batý’nýn Romüs Romülüs’ü gibi bir kitabý nasýl ayýplýyorsak bu da benim için öyle bir þeyden ibaret. Zira benim milliliðimin zerre kadar ihtiyacý yok böyle efsanelere… Bu sebeple bizim milletimizin milli bir sýkýntýsý olamaz, olmamasý gerekir. Zorla oldurulmak istenmesi ise sizce mantýklý ve meþru ise bu da sizin probleminizdir elbette.

Þayet Almanlarýn millet tekevvünü açýsýndan sýkýntýlarý olmasaydý, homojen bir etnik yapýda ýrkçýlýk sapmasý yaþayamazlardý. Zaaf hissettikleri için o sapmaya hemen meylettiler. Tekevvününü tamamlamýþ bir milletten inanýn bir Hitler çýkamaz. Çýksa da kimseye sesini soluðunu ulaþtýrýp ciddiye almazlar. Þimdiki etnosantrik oryantalizm pompalamalarýnýn da iþte bu zaafýn uzantýsý olarak görüyorum. Hepimiz taþýn altýna elini sokup sýrf yarýnlarýmýz için çalýþmasý gerekir. Özellikle Türkçe’nin, sadece güzel bir dil deðil, güçlü bir dil olduðu çocuklara gerekiyorsa üç boyutlu anlatýlmalýdýr. Dil, bir alýþkanlýk zenginliðinden ibaret deðildir. Etnik dil, milli dil yerine ikame edilemez; etnik dil ile bir medeniyet kurulamaz ve yaþanamaz. Büyük meselelerde; “sahiplenmek”, liyâkat kesbetmek içindir, korumak için deðil. Dolayýsýyla hepimizin þumullü ve derinlikli Türkçe’ye ihtiyacý var bunu unutmayalým yeter.

Beri taraftan yýllardýr, “Türk” ve “Sünni” kelimeleri alerjik telakki edildi. Sineye çekmek nefsimize aðýr gelmez; sabýr ve tolerans imkanlarýmýz da çok geniþ bilirim. Fakat þöyle bir mesele var: Müsamahanýn, itidalin, tepkiselliðe hakikatleri feda etmeme þuurunun, mukavemet ve hamle gücünün kaynaðýný ve dinamizmini biz yine bu kavramlarýn zenginliðinden üretmeye hepimiz muhtacýz. Realitemizin gereði budur çünkü. Hiç yeri deðilken negatif tanýmlarý benimseyip, yani aleyhteki atýflarla (yollamalarla) ters yönden kendini ifade etme metodunu benimseyip kendi realitemizi zedelemekten milletçe vazgeçmeliyiz. Negatif atýflarla çerçevelenmiþ bir malzemeden taným falan çýktýðýna hiçbir zaman þahit olmadýk ki bu zaten bir tepkisellik hýrçýnlýðýndan baþka bir þey deðildir. “Efrâdýný câmi, aðyarýný mâni” der eskiler yani, önce ne olduðunun unsurlarýný kuþatacak ki vuzûhu, ne olmadýðýný ortaya koysun. Ýþte doðru tanýmýn metodunun ise bu olmasý gerekir.

Bu yüzden bu tarz meselelerin sosyo-ekonomik bir problem deðil, etnik deðil, maddi de deðil bir fikri mesele olduðunu görelim lütfen.

Tefekkür tarihçiliðinin günümüzde düþünürleri ve düþüncelerini nakletmek olarak anlaþýlýyor gibi görünse de aslýnda tarih üzerinde düþünmek ve tarihi fikri deðerlendirmeler yaparak anlatmadýr. Ne hazindir ki iþte anlatmaya çalýþtýðým bu boþluðu oryantalizm can havliyle doldurmaya çalýþýyor…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Neyimizi Kaybettik
Sinema Kültürel Meselemiz Haline Ne Zaman Gelecek?
Chp, Gerçekten ‘demokrat’ Mýdýr?
Seviye
Bir Çatýþma Zemini Olarak Kültür
Dikkat Bu Bir Siyasi Yazýdýr!
Milletlerin Ruhunu Taklit Öldürür
Hizipçi Memur Partisi Chp
Arzu Yeterli Deðil
Türk Sinemasýnýn Ezberini Bozan Yönetmen

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sakin Bir Acý [Þiir]
Geldim [Þiir]
Sözün Çiçeði [Þiir]
Gözbebeði Turþusu [Þiir]
Bir Hicran Naðmesi [Þiir]
Sevgiliye Hasretle [Þiir]
Geceye Kâside [Þiir]
Benimle Ölür Müsün? [Þiir]
Beste-i Nigar [Þiir]
Bilemezsiniz [Þiir]


Yûþa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aþýðý! Yayýncý, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.