..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ölümden sonra yeni birþeylerin olduðu konusunda umutluyum. -Platon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam > Yûþa Irmak




22 Eylül 2022
Eylül’de Ýstanbul  
Yûþa Irmak
Ýstanbul, rahmetli Topbaþ zamanýnda her mevsim usulüne uygun bir þekilde süslenir, püslenir, sokaklarý, yollarý, caddeleri, araçlarý, tertemiz ve koordinasyonlu bir þekilde yönetilmeye çalýþýlýrdý. Þimdi öyle mi? Deðil…


:FAB:
Ýstanbul, rahmetli Topbaþ zamanýnda her mevsim usulüne uygun bir þekilde süslenir, püslenir, sokaklarý, yollarý, caddeleri, araçlarý, tertemiz ve koordinasyonlu bir þekilde yönetilmeye çalýþýlýrdý.

Þimdi öyle mi? Deðil… Bu kente 97 yýlýnda geldim. 25 yýldýr burada yaþýyorum. Ýstanbul’u hiç bu kadar sahipsiz, ilgisiz, bakýmsýz, pis ve âtýl görmedim. Kadim kentin kaderine terk edilmiþ hali inanýn içimi acýtýyor. Kesilen asýrlýk aðaçlarý, delik deþik, yamalý yollarý, pislik içindeki sokaklarý, sürekli kaza yapan, yanan ve yollarda kalan otobüsleri, bakýmsýz park ve bahçeleri, otopark mafyalarý, fahiþ ulaþým ücretleri ve daha sayamayacaðým bir sürü absürt uygulamalar yüzünden Ýstanbul, artýk yaþanýlabilecek þehir olmaktan çýkmak üzere…

Bir de yaklaþan yerel seçimler nedeniyle üç yýldýr çivi çakýlmayan kentte, ne hikmetse birden yollar eþilmeye, kaldýrýmlar sökülüp yenisi yapýlmaya baþlandý. Yani, 50 yýl önceki saçma sapan, göz boyamalýk sözüm ona belediye hizmetleri yeniden hortladý… Tüm dostlarý, Ýstanbullularý, özellikle belediyelerin açtýðý dinozor çukurlarýna düþmemeleri, toz, pislik içinde yürürken ve araç sürerken dikkatli olmaya davet etmekten baþka bir þey gelmiyor elimden.

***

Her ne ise, bu makalede sizlere anlatmak istediðim þey aslýnda Ýstanbul büyükþehir belediyesinin beceriksizliði, iþ bilmezliði, çapsýzlýðý filan deðil elbette. Çeyrek asýrdýr bu kentte yaþayan bir Ýstanbullu olarak Eylül ayýnda Ýstanbul’a ve yaþadýklarýma dair bir þeyler paylaþmaktý. Seviyorum eylül ayýný… Özellikle sonbaharý burada geçirmeyi çok seviyorum ne yapayým…

Bu günlerde Ýstanbul’da soðuðu adam akýllý hissetmeye baþladýk þükür. Bir motosiklet sürücüsü olarak özellikle de geceleri soðuðu daha derinden hissediyorum… Ýstanbul’da eylül ayýnýn geneline baktýðýmda birkaç gün nemli, sýcaklar birden dirilmiþ gibi gözükse de o, yine kendine has tavrýyla sonbahar ayý olduðunu, duyumsattý hepimize.. Aslýnda her sene eylül ayýnda yaz bitmedi sanýrýz ama ayýn sonlarýna doðru öyle olmadýðýný üþümeye baþlayýnca anlýyoruz. Bugün bile, güneþ öðle saatlerinde birkaç saat ortalýðý ýsýttýktan sonra akþama doðru bir esinti ve sonrasýnda günbatýmýyla birlikte aniden gelen serinlik, bir kat daha giyinmem gerektiðini hatýrlattý. Baðrýna bir zamanlar Ak Parti’nin yönettiði Ýstanbul’da gökdelenler saplanan öz Ýstanbul’un siluetinde her geçen gün renkler de keskinleþmeye baþladý.

***

Evet, Eylül romanýný okuduðumdan beri, Ýstanbul’da eylül Mehmed Rauf’un ayý gibi gelir bana niyeyse. Eylül’ü Boðaziçi’nde sonbahar tasvirleri açýsýndan taradýðýmda, heyecanla okuduðum bir güz günlüðü çýktý karþýma… Öylesi küçük bir güldeste elde edilebilir bu romandan bence. Mehmed Rauf eylülde Ýstanbul’da gün gün iz sürmüþ resmen…

Tuhaf bir þeyler olur ve eylül bitmeden, Mehmed Rauf bu ayda bütün bir mevsimi yaþayarak þöyle bir özet geçer:

“Evet her þey çürüyor, her þey… Ýnsanlar çürümeyecekler mi? Eylülde, sanki bahara hasret çeken melûl bir tazelik, sanki üzerine çöken kýþýn, kendini mahvetmek isteyen sonbahara raðmen devam etmek, yine bahar olmak mücadelesi vardýr; fakat bunun muhtaç olduðu þeylerden mahrumdur ve kendisinde de dayanmak takati kalmamýþtýr, tabiat da bunu anlamýþ gibi acý bir düþünceyle üstüne çöken ýssýzlýðýn, matemin altýnda ezilerek durur.”

Bunlar þimdinin Ýstanbullunda eylül ayýnda oluyor mu? Olmuyor. Daha ekim ve kasým ayýnda görürüz bunlarý.

Ne var ki, bunlarýn olup olmamasý üzerinde durmayýz Eylül’ü okurken. Her þey öylesine sonbahardýr. Suad’la Necib birbirlerine en yakýnken birbirlerinin en uzaðýna düþerler. O ruh durumu romancýya eylülü büsbütün kararmýþ gösterir:

“Ne kadar uðraþýrsa uðraþsýn, ne kadar dayanabilirse dayansýn kýþýn çýkýp geleceði, artýk her þeyin, her ümidin bittiðini, buna tahammül lâzým geldiðini anlamaktan doðan bir takatsizlik ile aðlar… Ne renk, ne de güzel koku… Ýþte yapraklar ölüyor… Rüzgâr insafsýz, yaðmur inatçý; her þey çürüyor, oh!.. Her þey çürüyor!..”

Çok sevdiðim bu satýrlara raðmen eylülde her þeyin sona ermediðini, çürümediðini de bilirim elbet.

Zira henüz yapraklar tümden dökülmedi. O inatçý; saðdan soldan, dikine, yandan yaðan yaðmurlar henüz baþlamadý ki daha…

Hem, özüm, sözüm, kehribar gözlüm ile gezmelere baþlayamadým… Daha çýnar yapraklarýnýn hafiften sarýmtýrak, kýzarmýþ uçlarýnýn fotoðraflarýný çekeceðiz birlikte. Olur a davetime icabet ederse, Ziya Osman Saba’nýn sonbahar dizeleri hakkýnda uzun bir yolculukta kahvemizi yudumlayarak; “Ýlk Yaðmur Damlasý” hakkýnda fikir teatisi yapabiliriz belki…
Ziya Osman’ýn “Kimbilir” baþlýklý þiirinde:

“Ýlk yaðmur damlasý düþtü
Kuru yapraklarýna güzün.
Ardýnda kýþ kýyamet,
Dert, hüzün.
Alýnyazýsý hepsi….
Kýsmet….
Ha yazý, ha kýþý geceyle gündüzün,
Kim bilir kaç günü kaldý
Ömrümüzün?”
der…
Geçen sene Eylül’de çok gezmiþ dolaþmýþtýk Ýstanbul’da. Akþamüstleri rüzgârda sarmaþ dolaþ eve dönmeyi bile özledim. Kararmýþ havayý, yaðmuru, puslu günleri pek sever! Güz baþlangýcýný, akþam serinliðini, akþam yelini sýrf o seviyor diye ben de sever oldum. Bu durum bana da ona da gizli bir mutluluk veriyor. Hatta yaþamak coþkusu duyuyoruz ayný anda. Belki bu yüzden sonbahar ve sonrasýnda gelen kara kýþ çoklarý için hüzün, sýkýntý ve strese sebep olurken bize hiç hüzünlü gelmiyor, aksine mutluluk veriyor, keyif veriyor…

***

Dün akþam, balkonda kitap okuyordum. Pencereyi de sigara tellendiriyorum diye kapatmak istemedim. Ama üþüdüm. Üþümek de yaþamak sevinçlerinden dedim içimden. Aniden balkonun açýk penceresinden içeriye umutsuz bir karasinek giriverdi. Gözümün önünde iki tur attýktan sonra çýkýp geri gitti. Saat on iki civarýnda üst komþunun balkonundan çocuklarýn konuþmalarýný ve arada bir kahkahalarýný duydum. Annesi çocuklara: “Sýrtýnýza kalýn bir þeyler alýn” diye çýkýþýyordu…

***

Sinek mevzusundan bir gün önce Yuþa ve Zeynep Rana için çiðköfte yapacaðýmýn sözünü vermiþtim. Evde çiðköfte yapmak bir etkinlik gibi adeta… Bu yüzden çið köftenin yanýna yeþillik almaya gittiðim manavcý; “Bamya alacaksanýz alýn, artýk son bamyalar bunlar” dedi sürekli alýþveriþ yapan bir müþterisine… Sanki bütün yaz bamya almýþým gibi, son bamyalardan ben de bir kilo aldým. Getirip derin dondurucuya koydum… Kýþýn kaburga kemiklerinden etli bir bamya, yanýna da güzel bir bulgur pilavý yapar afiyetle yerim ölmezsem…

***

“Son turfanda”yý hatýrladým. “Ýlk turfanda” gibi bir de son turfanda vardý bilirsiniz eskiden. Yazýn kýþýn meyveleri, sebzeleri iç içe geçmemiþti. Patlýcan, kabak kýþa doðru el ayak çeker, karnabahar, lahana tezgâhlara kurulurdu Ýstanbul’da eskiden… Demek bamya hâlâ mevsimlik bir sebze bu kentte… Bamya ilginç bir sebze. Ne seviyorum, ne de sevmiyorum. Ýkisinin arasýnda bir þey benim için. Onun turþusunu yapaný da gördüm. Eskiden bamyalarý köyde iplere dizer kuruturlardý kadýnlar… Her evin balkonunda patlýcan, acur, domates ve bamyalar iplere dizilir, gözlerimize þenlik yaþatýrlardý resmen…

2022 yýlýnýn 12 eylülünde Sarýyer’de ki Aquarius balýk restoranýna uðradým. Aslýnda Sarýyer’e gezmeye, özlem gidermeye gitmiþtim. Acýkýnca Aquarius’a uðradým. Burada da çingene palamutlarýný baya bir büyümüþ gördüm. Takoz kesimli palamut ýzgara, kýrmýzý soðan, roka salatasý vs… Oturup birþeyler yemek istedim ama tek baþýma boðazýmdan geçmedi. Yiyemedim. Ben de paket yaptýrdým. Onu da kaðýt toplayan çocuklara ikram ettim. Aquarius’un 70 metre kare bir bahçesi var. Orada ortanca çiçeðinin yapraklarý arasýndan bir arý çýkýp güçlükle uçmaya çalýþýyordu akþam üstü…

***

Hem sonbaharýn hem de kehribar gözlümün kendine has bir sessizliði var. Ben de bu ikiliye ayak uydurup susuyorum.

Edip Cansever, “Eylülün sesini iþitiyorum” demiþti bir eserinde.

Orada þöyle der:

“…

Her þey o kadar dokunaklý ki
Eylülsem, istemeden kýrýlýyorsam bazen
Daðýnýk, renksiz bir mozayýk gibiysem
Üstelik yalnýzsam bir de -telefonda kuþ sesleri-
Aynalardan duvarlara bir üzünç akýntýsý
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir þeydir baylar.

…”

****

Aquarius’tan çýkýp Rumeli fenerine geldim. Sanki buranýn her köþesinde hatýram var. Oturup bakýndým öylesine saða sola. Burnumun direkleri sýzladý gene. Birlikte durup denizi seyir etiðimiz, fotoðraf çektiðimiz incir aðacý ve erik aðacýnýn arasýnda yepyeni ve özenle yapýlmýþ bir karýnca yuvasý gördüm. Üstelik henüz mevsimi deðilken. Þaþýrdým doðrusu. Durup bekledim, yuvaya girip çýkan tek bir karýnca bile göremedim.

Her þey de olduðu gibi beynimin içinden geçen ve tuttuðum notlarýn da eridiðini görüyorum artýk… 16 Eylül’den sonra hiçbir þey yazmamýþým telefonun not defterine. Hiçbir þey karalamamýþým yani. Daha ne yaðmurlar baþladý oysa ne de o sert asi rüzgârlar…

Þimdi biriniz çýkýp “yaðmursuz güz günlüðü olur mu?” diyebilirsiniz.

Haklýsýnýz olmaz. Belki onu da bir ara yaþar, yazarým…

Kalýn saðlýcakla.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yaþam kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi'nin Düþündürdükleri
Ýki Burçlu Bir Kale: Zaman!
Kendini Anlatma Þekli
"Güzel"in Anadilini Konuþursak Ne Olur?
Yürek Evinde Oturmak
Dünyaya Açýlan Yol
Güzelliðin Evine Kurulmak
Kendini Çimdiklemek!
Zamaný Tende Durdurmak, Ruhu Cumada Diriltmek
Ýnsanlara Bakmaya Alýþtým

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
"Bu Dünya Ýþi Oyundur Oyun"
Üç Elma, Üç Yýldýrým
Sözcükler Ýçindeki Evren
Bir Çýðlýk
Çýlbýr (Yoðurtlu Yumurta)
High – Rise (Gökdelen)
"Ýyi", "Kurt", "Ceberrut", "Sosyal" Deðil "Kerim Devlet"
Eski Kitaplar Neden Okunur?
Sevgili
Nasýl Bir Ýnsansýnýz?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sakin Bir Acý [Þiir]
Geldim [Þiir]
Sözün Çiçeði [Þiir]
Gözbebeði Turþusu [Þiir]
Bir Hicran Naðmesi [Þiir]
Sevgiliye Hasretle [Þiir]
Geceye Kâside [Þiir]
Benimle Ölür Müsün? [Þiir]
Beste-i Nigar [Þiir]
Bilemezsiniz [Þiir]


Yûþa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aþýðý! Yayýncý, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.