YOKSUN
Herşey anlamını yitiriyordu...
Ne kadar anlam kazandırmaya çalışssam da
En iyi bildiğim tanım;
Hep “boşluk” oluyordu.
Ve sen yoktun...
İki elin birleşmesi için gereken tek şey
Elleri uzatmak olsa da her ne kadar
Saklanan bir el hiç bulunamıyordu;
Diğerinin anlamsızca havada kalmasına rağmen.
Sessizliğin sesini dinlerken kulaklar,
Her duyduğu titreşime aşk diyordu da;
Tanımlanamıyordu bir türlü içimizdeki dinginlik
Ya da coşkunun anlamsızlığı ve zamansızlığı
Gecenin karanlığını hep aydınlatmaya çalışıyordum ben,
Ve sen yine yoktun...
Seni bulmak için aramalıydım önce,
Ama nerede arayacağımı bilmiyordum
Bulduğumda da kaybetmemek için, tutmalıydım elinden.
Ve sen yine kaçırıyordun ellerini...
Ben kanlar içinde avuçlarken gülü bütün dikenleriyle
Sen eldiven giymiştin ellerine
Ve kırmızıyı hiç sevmiyordun
Suyun sıcaklığını hep aynı tutmak istiyorduk biz
Ama atılan buzlarla gittikçe soğumuştu.
Yıldızlar aynı yerlerde çivilenmişti dün gece, ay yine yarımdı;
Sen yoktun...
Karanlığı yırtıp gelmeyecektin.
Günlerdir görmüyordum seni, rüyalarda bile
Tam yaklaşmışken, duyururken sesini bir ninni edasıyla,
Bebek hep uyanıyordu odayı inleten çığlığıyla.
Sebepsiz iç çekişlerden arta kalan
Bir damla gözyaşı oluyordu beynimin derinliklerinde,
Ağlamayı bile unutmuştu gözlerim...