Sanatçý, toplumda uzun çalýþma ve çabalardan sonra alnýnda ýþýðý ilk duyan insandýr. -Atatürk |
|
||||||||||
|
KELOÐLAN MÜCEVHER AÐACI Zaman gelmiþ, zaman geçmiþ. Günler gelmiþ, aylar geçmiþ. Aylar gelmiþ, yýllar geçmiþ. Keloðlan yirmi iki yaþýna girmiþ, nereden duyduysa adýný duymuþ, kafasýnda iyice yer etmiþ, mücevher aðacýný bulmak üzere yola çýkmýþ. Keloðlan gele geçe, pýnardan soðuk su içe, yolu bir ormana düþmüþ. Ormanýn adýný sorarsanýz, Keloðlan bilmez, bana sorarsanýz ben hiç bilmem, aðaçlarla dolu bir yermiþ. Keloðlan saðýna bakmýþ aðaç, soluna bakmýþ aðaç, gitmiþ gitmiþ hep aðaç. Bu durum kafasýnda þöyle bir çaðrýþým uyandýrmýþ: Bu aðaçlar, topraktan çýktýðýna göre, aðaçlarý topraðýn saçlarý sayarsak, bu orman saçlý bir adamýn baþýna benzer. Saçlarý olmayan kel birinin baþý, aðaçsýz bir topraða benzediðine göre, bu ormana Keloðlan Ormaný demek doðru olmaz. Keloðlan, ormanda yolunu kaybetmemiþ ve aðlamayan, on sekiz yaþýnda genç bir kýzla karþýlaþmýþ. Keloðlan sormuþ: “ Güzel kýz, ormanda kayboldun mu? Anan, baban nerede? Hangi köydensin? Söyle de seni köyüne gö türeyim. “ Bunun üzerine genç kýz þöyle demiþ: “ Bu ne soru kalabalýðý böyle? Ortada sincap yok, kuyruðu yok, sincabýn aðýrlýðýný tahmin etmeye çalýþýyorsun. Sincap iki kilo gelse sana ne, dört kilo gelse bana ne? Gelelim çimenin faydalarýna: Bu ormanda kaybolmadým. Anam, babam evdedir. Yapraklý Köyü’ndenim. Ormanýn ne tarafýnda kalýr bilir misin? “ “ Yapraklý mý? Adýný hiç duymadým. Ormanýn ne tarafýnda kalýr, ne bileyim? “ “ Hani az önce seni köyüne gö türeyim falan diyordun da. “ “ Ha, doðru ya, öyle dediydim. Seni bu koca ormanda yalnýz görünce öyle þaþýrdým ki, ne dediðimi bilemedim. Deyiverdim iþte. Kýz adýn ne senin, söyleyiver de bileyim. Konuþma tarzýn güzel de, bir acayibime gitti. “ “ Bravo, konuþma tarzým bir kulaðýndan girip ötekinden çýkmamýþ. O zaman söylediklerim iki kulaðýna küpe olsun. Benim adým Fatma ama erkek Fatma diye bilirler beni. Anadolu’da Fatma çoktur ama erkek Fatma deyince bir ben akýllara düþerim. “ “ Fatma. Hem erkek hem Fatma. Ne iþ? “ “ Ýnce iþ. “ Daha sonra Keloðlan baþýndan takkesini çýkararak þöyle demiþ: “ Fatma, söyle bakalým, ben kimim? “ Bunun üzerine Fatma sað kaþýný yukarý kaldýrarak bir süre Keloðlan’ý süzmüþ: “ Dur bakalým! Yoksa sen þu Keloðlan mýsýn? “ “ Peh, nasýl da bildin. Ama adým ne diye sormasam, dikkatini toplayamazdýn. “ Fatma, Keloðlan’ý bir kucaklamýþ ki, Keloðlan ayaklarýnýn yerden kesildiðini hissetmiþ. “ Dur kýz! Fatma! Bir gören olacak. Sonra ne derler? Býrak beni. “ Fatma, Keloðlan’ý býrakmýþ: “ Bu ormanda bizi gören olmaz. Hem görseler bana ne? Dünyanýn en ünlü macera kahramanýna sarýlmýþým, kime ne? Vay be! Hal ve gidiþ pekiyi. Durum vaziyetleri çok iyi. Çocukluðundan beri yaþadýðýn olaylarý bizim köyde hikâye diye anlatýyorlar. Bir zamanlar padiþah da olmuþsun. Kaç yaþýndasýn? “ “ Yirmi iki yaþýndayým. “ “ Yirmi iki mi? Yok caným, inanmadým. Þuna yirmi diyelim, ne dersin? “ “ Tamam, olur. Sen nasýl istiyorsan öyle olsun. Benim de iþime gelir yirmi yaþýnda olmak. Dur bakalým, sen kaç yaþýnda olabilirsin? On sekiz yaþýnda varsýn. “ “ Hey be! Ýþte size iyi bir tahminci. Keloðlan olsun da benim yaþýmý bilemesin? Keloðlan olsun da atýp tutturamasýn? Doðru bildin, on sekiz yaþýndayým. Sana Keloðlan, Keloðlan diyorum ama yaþýn benden ileride. Acaba adýnla hitap etmeme izin çýkar mý? “ “ Sen bilirsin be, Fatma. Benim adým Keloðlan. Tabi ki, adýmla hitap edebilirsin. Senden küçük beþ, on yaþýnda çocuklar bana Keloðlan derler. Aslýnda adým Ýbrahim ama anam bile bana Keloðlan der. “ Daha sonra Keloðlan üstünde altýnlar, elmaslar, zümrütler dolu olan mücevher aðacýný bulmak ve onlarý toplayýp, fakirlere daðýtmak istediðini söylemiþ. Bunun üzerine Fatma: “ O topladýklarýnýn bir kýsmýný kendine ayýracaksýn, deðil mi? “ diye sormuþ. Keloðlan: “ Yok, öyle þey yok. Bir tekini bile kendime ayýrsam elime yapýþýr. “ “ Ben de seninle gelsem, kendime bir kese altýn, elmas, zümrüt alabilir miyim? “ “ Ýstersen al, sana karýþmam ama benimle gelmene anan, baban izin verir mi? “ “ Bunun kolayý var. Bizim köye gideriz, izin isteriz. Köydekiler, meþhur Keloðlan’ý görürler. “ Köyde, Keloðlan coþkulu bir þekilde karþýlanmýþ. Eðlenceler düzenlenmiþ, ziyafetler verilmiþ. Fatma’nýn Keloðlan’la gitmesi için, izin çýkmýþ. Keloðlan dönüþte bu köye uðrayacaðýna dair köylülere söz vermiþ. Köyden ayrýldýktan sonra, Fatma’nýn elinde çuval olmasý, Keloðlan’ýn dikkatini çekmiþ. Keloðlan sormuþ: “ Fatma, o çuval nedir? Neden onu gö türüyorsun? “ “ Mücevher Aðacý’ndan kendime ayýracaklarýmý buna dolduracaktým. “ “ Ne, buna mý? Bu dünyanýn mücevherini alýr, taþýmasý sorun olur. Bu dolunca belki geriye bir avuç mücevher kalýr. “ “ Tamam iþte. Sen de o bir avuç mücevheri bizim köyde daðýtýrsýn. Dünyada benden fakir insan bulamazsýn. Tek dikili fidaným bile yok. On sekiz yaþýndayým, çeyiz bohçamda bir parça kumaþ yok. Bohça bomboþ. Çuval mücevher dolu olunca bana tüy gibi hafif gelir. “ Keloðlan, Fatma’nýn uyanýklýðýna ve sirke gibi keskin zekâsýna hayran kalmýþ. Keloðlan ile Fatma, dað-taþ yürümüþler, kasabalardan, köylerden geçmiþler, soðuk sulardan içmiþler ve sonunda içinde mücevher aðacýnýn bulunduðu kutsal topraklarýn yakýnýndaki bir köye gelmiþler. Keloðlan köydekilere durumu anlatmýþ. Köydekiler, buna çok sevinmiþler. Keloðlan ve Fatma’nýn yanýna yol gösterici olarak Hasan’ý verip, yola çýkmasýný öðütlemiþler. Keloðlan dönüþ yolunda nasýlsa bu köyden geçecekmiþ. Keloðlan’ýn bu köyde daðýtacaðý mücevherler þimdiden göz kamaþtýrmýþ. Mücevher Aðacý bu köye çok yakýnmýþ ama bu köyden birinin mücevherleri dalýndan koparmasý yasakmýþ, çünkü o zaman Mücevher Aðacý’nýn kuruyacaðýna inanýyorlarmýþ. Köydekiler, her gittikleri yerde Mücevher Aðacý’ný anlatýrlar, yerini tarif ederlermiþ. Mücevherler toplandýkça yenisi çýkarmýþ. Keloðlan, oradaki köyden Hasan’ý aldýktan sonra, Fatma ile birlikte yola çýkmýþlar. Üçü birlikte ileri doðru yürümüþler. Daha sonra bir dereye varmýþlar. Köylü Hasan: “ Ýþte geldik. Bu derenin adý Hýrçýn Dere. Dereyi geçtik miydi, kutsal topraklar baþlýyor. “ Fatma: “ Hýrçýn Dere dedin de, bu derenin neresi hýrçýn? Sakin sakin akýp gidiyor.” Köylü Hasan: “ Fatma, sen onun adýna aldanma. Adý hýrçýndýr ama akýþý hýrçýn deðildir. Sessizce akýp gider. Kendimi bildim bileli adý Hýrçýn Dere’dir. Eskiler adýna öyle demiþler. Dereye girmeden paçalarý sývayalým. Korkmayýn, bu derenin en derin yeri diz boyunu geçmez. “ Derenin karþý kýyýsýna ulaþtýklarýnda köylü Hasan: “ Buradan ilerisi göz alabildiðince kutsal topraklardýr. Mücevher Aðacý, Uzun Dede türbesinden ileridedir. Fatma: “ Neden adýna Uzun Dede demiþler. Boyu iki metre var mýymýþ? Köylü Hasan: “ Uzun Dede çok eskiden yaþamýþ. Boyu iki yaþýndayken iki metreymiþ. Yirmi yaþýna gelince yirmi metre olmuþ, artýk uzamamýþ. Altý yüz yaþýný aþkýn ölmüþ. Yedi yüz, sekiz yüz hatta bin yaþýnda ölmüþ diyenler var. “ Fatma: “ Gerçekleri araþtýrsaydýn. Bilgi, belge bulsaydýn. Bakalým bunlar doðru mu? “ Köylü Hasan: “ Herhalde doðrudur. Öyle gelmiþ, böyle gidiyor. Bazý þeyleri deðiþtirmeye çalýþýp kendimi zorlayacaðýma, öyle olduðuna inanývermek kolayýma gitti. Ne anlattýlarsa, ne duyduysam peki dedim. Temsilde, tek baþýma bir orduyla savaþacaðýma, ordunun saflarýna katýlýverdim, oldubitti. “ Fatma: “ Sence bir kiþi, bir orduyu yenemez mi? “ Köylü Hasan: “ Belki karþý durabilir ama ne zamana kadar? Koskoca bir ordu bir kiþiye yenilmez. Bundan ötesine benim aklým ermez. Her neyse artýk kutsal topraklar üzerindeyiz. Bu kutsal topraklar da tüm yorgunluðumu aldý. “ Fatma: “ Bu topraðýn derenin ötesinde kalan topraktan ne farký var? Ýkisinin de üstü çayýr, çimen, üzerinde aðaçlar var. Böcek, karýnca bunda da var, onda da var. Ya ikisine kutsal de, ya da ikisine deme. Toprak iþte, kutsallýk bunun neresinde? “ Köylü Hasan: “ Topraðýn ikisi de toprak fark yok ama bu kutsal topraklarda Uzun Dede doðmuþ, büyümüþ. Topraðýn her zerresinde, onun ayak izleri varmýþ. Buralarda basmadýk yer býrakmamýþ. Onun için buralara kutsal topraklar denmiþ. Kutsal adamýn bastýðý yerler kutsal sayýlýr. “ Fatma: “ Uzun Dede de mi kutsalmýþ? “ Köylü Hasan: “ Tabi kutsalmýþ. “ Fatma: “ Buna inanayým mý? “ Köylü Hasan: “ Ýnanýrsýn, inanmazsýn. Bu sana kalmýþ. Seni zorlayan yok. Paþa gönlün bilir.” Fatma: “ Ýnanmazsam cezalandýrýlýr mýyým? “ Köylü Hasan: “ Cezalandýrýlmazsýn. Kimse sana ceza kesemez. Kutsallýk sadece fikirde, düþüncede vardýr. Böyle konularda zorlama olmaz. Þudur, þöyledir, baþka fikir öne süremezsin, deðiþik düþünemezsin, diyerek kimse kimseyi kandýramaz. “ Fatma: “ Hasan Aða, Uzun Dede zamanýnda yaþamak ister miydin? Her gün görüþürdünüz, konuþurdunuz. Kim bilir sana neler anlatýrdý? Hizmetinde bulunurdun ve sevgisini kazanýrdýn. “ Köylü Hasan: “Nerede bende o þans? Keþke eski zamanlarda yaþasaydým ve Uzun Dede’ye can yoldaþlýðý yapsaydým. Artýk bu mümkün deðil. Ölen dirilmeyeceðine, Uzun Dede geri gelmeyeceðine göre, imkânsýz konulardan bahsetmeyelim. Fatma istersen imkânlý konulardan bahsedelim. Bilir misin Uzun Dede pek çok keramet göstermiþ. Bir keresinde, buralarda kuraklýk olmuþ. Halk, toplanýp Uzun Dede’ye gitmiþ ve yaðmur yaðdýrmasýný rica etmiþ. Uzun Dede, es demiþ, rüzgâr esmiþ, yað demiþ, yaðmur yaðmýþ. Bir keresinde, parmaðýný topraða sokmuþ, su fýþkýrmýþ. Yirmi metrelik Uzun Dede’nin parmaðý bir metreymiþ. Sonradan oraya çeþme yapmýþlar. Yolumuzun üstünde, aradan kaç yüzyýl geçmiþ hala akýyor. Birer tas su için, bakýn Uzun Dede Pýnarý’nýn suyu kendinden tatlýdýr. Ne oldu Fatma, bakýyorum sesin kýsýldý. Buna da yalan desene. “ Keloðlan, Fatma ve köylü Hasan, Uzun Dede Pýnarý’nýn suyundan bolca içmiþler. Su, þerbet gibi tatlýymýþ. Daha sonra köylü Hasan ayaða kalkmýþ ve þöyle demiþ: “ Arkadaþlar, sizinle sohbetin tadýna doyum olmuyor ama buraya kadarmýþ. Bundan sonra yola bensiz devam edeceksiniz. Patika yol, sizi Mücevher Aðacý’na gö türür. Dönüþ yolunda baþka yol aramayýn. Bu, zaman kaybý olur. Ýlla ki, bizim köyden geçeceksiniz. Ee beni de bolca görürsünüz. Her attýðým adýmýn hakkýný isterim. Size boþuna kýlavuzluk yapmadým deðil mi? “ Bunun üzerine Keloðlan: “ Tamam, Hasan Aða. Sana bolca, sizin köydekilere azarca daðýtacaðýz. Sonrasýnda geriye bana ne kalacak da, fakirlere daðýtacaðým. “ Köylü Hasan: “ Ýyi dedin, Keloðlan. Yalnýz benden duymuþ olma, ben ve bizimkiler senin elinde ne varsa sahipleniriz ama toplayýcýnýn yanýndakine karýþmayýz. Ondan hak iddia etmeyiz. Fatma’nýn elindekiler firesiz geçer. Bilmem durumu anladýn mý? “ Fatma’nýn elindeki çuvalý Keloðlan’a gösterip gülümsediðini gören köylü Hasan:“ Bak Keloðlan, Fatma iþin gerçeðini anlamýþ, sor da sana anlatsýn. Yolunuz açýk, çuvallarýnýz dolu olsun. Hemen düþün yola erken dönesiniz, sizin için yoruldum beni de göresiniz. “ Köylü Hasan’dan ayrýldýktan sonra Keloðlan, Fatma’ya dönerek: “ Fatma, gördün mü? Adamlar, iþlerini menfaat üstüne kurmuþ. Gidene aðam, gelene paþam diyorlar ama ceplerinin dolduðuna bakýyorlar. Bunlarýn dümen suyuna girersen, senden iyisi yok. Altý patlar, üstü çatlar, bu fikirler, beni dörde katlar. “ Fatma: “ Kusura bakma Keloðlan, ama senin düþüncelerin eski zamanda kalmýþ. Keserle tahtayý kerterken, yongayý kendi tarafýna toplayacaksýn. Benim bu çuval ne seni, ne beni aç býrakmaz. “ Fatma’nýn söylediklerini aðzý açýk dinleyen Keloðlan, daha sonra Fatma’nýn dile getirdiði teklifi kabul edip, Fatma ile evlenmiþ. Nikâhý Keloðlan kýymýþ. Geceler geceleri gündüzler heceleri kovalamýþ. Sonunda, Keloðlan ile Fatma, Mücevher Aðacý’na varmýþ. Mücevher Aðacý’nýn dallarý zümrüt, elmas ve yakutla doluymuþ. Keloðlan’ýn takkesini çýkararak Mücevher Aðacý’nýn karþýsýna oturmasýna aldýrmayan Fatma, yanýnda getirdiði çuvalý açarak alt dallardaki mücevherleri toplamaya baþlamýþ. Dikkatle Fatma’yý izleyen Keloðlan, Fatma’nýn ne kadar hýzlý hareket ettiðini görünce þaþýrýp kalmýþ. " Ey sen hýrslý insan! Þu Fatma’nýn hýzýný görsen dilini yutardýn. Be kardeþim, insan bu kadar mý hýrslý olur? Bin sene deðil, on bin, yüz bin sene yaþasan topladýklarýn sülalene yeter. Bu kadar hýrs niye? “ Aradan zaman geçmiþ, Fatma çuvalý doldurmuþ, çuvalýn aðzýný baðlamýþ, çuvalýn ipini beline dolamýþ. Keloðlan aðaca çýkmýþ, üst dallarda kalmýþ mücevherleri kesesine ve ceplerine doldurmuþ. Dönüþ yolunda Keloðlan ile Fatma, Hasan’ýn köyüne uðramýþ. Keloðlan’ýn bir karýþlýk kesesi, bir dakikada boþalmýþ. Fatma ise, Hasan’dan eþeðini bir avuç elmasa satýn almýþ. Mücevher dolu çuvalý eþeðe yüklemiþ. Keloðlan ile Fatma, günler sonra Fatma’nýn köyüne varmýþ. Bir çuval mücevheri gören köylülerin aðzý kulaklarýna kadar açýlmýþ. Yüzlerce köylü, Fatma ile eþeðin etrafýna toplanmýþ. Oynayanlar, zýplayanlar, takla atanlar pek çokmuþ. Keloðlan kenarda, kýyýda tek baþýna kalmýþ. Buraya ilk geldiðinde iltifat edenler ortada yokmuþ. Keloðlan sol eliyle takkesini çýkarýp, sað eliyle baþýný kaþýmýþ, sonra iki elini beline dayayýp etrafýna bakýnmýþ. Demek bu köyde benim hiç deðerim yokmuþ, diye düþünmüþ. Cebinden çýkardýðý iki elmasý yakýnýndaki iki köylüye vermiþ. Keloðlan elmas daðýtýyor, diye köylüler baðýrmýþ. Köy halký, Keloðlan’ýn peþine düþmüþ. Keloðlan kaçmýþ, köylüler kovalamýþ. Keloðlan ormanda izini kaybettirip, köylülerden kurtulmuþ. Ertesi gün Fatma’nýn yanýna gelen Keloðlan birkaç günlüðüne köyüne gideceðini ve oradaki fakirlere mücevher daðýtacaðýný söylemiþ. Eðer yolda fakir görürsem onlarý boþ geçmem, demiþ. Fatma: “ Ýyi git Keloðlan, ceplerindeki bir avuç mücevherden baþka neyin var? O kadarý kime yeter. “ demiþ. Keloðlan: “ Var caným, olmaz olur mu? Sen çuvalý doldurur gelirsin de Keloðlan o kadarcýk mücevhere kanar mý? Bak mintanýmýn altý mücevher dolu, demiþ ve mintanýn üstünü çýkarmýþ. Yola çýkmadan önce anama iki fanilamý alttan diktirmiþ ve içine cepler yaptýrmýþtým. Ben bu yolculuða fakirler için çýktým ve onlara destek olacaðým. Ýtiraf et Fatma, sen bile bu ince düþüncemi anlamadýn, deðil mi? “ Fatma: “ Doðru, ben bile anlamadým. Sana boþuna Keloðlan dememiþler. Karlar altýndaki bir köye gider, buz satarsýn. Güle güle git Keloðlan, fakirlere mücevherleri daðýt, onlarý sevindir. Ben de bu çuvalýn bir kýsmýný vereyim, fakirlere daðýt, bir kýsmýný da bu köyde daðýtacaðým. Kalan yarým çuval mücevher ikimize yeter. “ “ Aslan Fatma, o bir çuval mücevheri kendine saklayacaksýn diye ödüm kopuyordu. Þimdi gözümde öyle bir büyüdün ki sorma. “ Keloðlan bir gitmiþ, pir gitmiþ. Mücevherleri fakirlere daðýtýp, Fatma’nýn köyüne dönmüþ. Daha sonraki günlerde Keloðlan ile Fatma, bir konak yaptýrmýþ ve bu konakta yaþamaya baþlamýþ. Köye geliþleri bir yýlýný doldurmuþ ki, bir oðullarý olmuþ. Adýný Ali koymuþlar. Birlikte uzun yýllar mutlu yaþamýþlar. SON Yazan: Serdar Yýldýrým
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Serdar Yýldýrým, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |