"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Yağmur yağar yine Yine griye bürünür caddeler Alnıma vuran yorgun damlalarda Seni anarım Sen, sevdiğim, yoksun... Yorgunluğum gidişinle başladı.Yoğurup eline veremedim sevdamı, anlatamadım hasretimi.Yağmur damlasıydı bu aşkın evveli, sellerde akıp gidişine dur diyemedim. Göğe direk, denize kapak, bana haram oldun da haberin yok. Sen cenneti istiyorsun ama ölmeye bir türlü razı değilsin. Bilirsin ki, delilsiz cennete bile girilmez. Ellerine uzanır gibi Yağmurlara döner yüzüm Tutamadığım ellerini arar gibi Sana döner yüzüm Sen, sevdiğim, ne çoksun... Zamansız yağan yağmurlar eşlik eder bana. Ben ağlarım, yağmur ağlar. Sûretin gelir gözümün önüne. Ne çoksun, yokluğunda bile ne çoksun! Oysa artık, hiç bilemeyeceksin yağmur ormanlarımın ağıtlarımla buluştuğu törenleri.Hiç aramıza katılamayacaksın. Ankara’nın en eski yağmurlarında Renkleri sayarım Dilimde gri canlanır birden Aklımda ayrılışımız... Yokluğundaki yoksulluğum dillenirken , bembeyaz umutların karanlık çığlıkları aşkı öldürdü. Düşün! O koca sevda, hangi noktaya boynunu büktü de kabullendi gidişini? Bunu bile yapamayacaksan, toparla etrafa savurduğun sahte yürek müsveddeni ve çek git uçsuz karanlıklara. Uzaklarda kim olduğunu bilmediğim bir adam yaşıyor artık.Yine sevdaya aç, yine kaçak.Biliyor musun, ben düşünmekten yoruldum. Sen, limitsiz sevda masallarının uyduruk yabancısı olmaya devam et. ‘Mutlak aşkın kadife geleceği diye bir şey yok.’ derdin ya! Haklıymışsın. Sokak aralarında Yorgun renkler Ellerimde anıların silik mavisi Gözlerimde sarılışımız... Bir dokunuşunun bile titreyen hesapları var gecelerimde.Gözümün önüne gelen her renk siyaha akıyor. Sokak aralarında büyüttüğüm kocaman bir sokak çocuğu oldu bu sevda. Ne çocukluğunu bildi, ne yetişkinliğini. Ellerime bırakıp gittiğin kokun, uçuk maviyle evlendi, haberin var mı? Solar içimde senden kalma gökkuşağı Uslanmaz gözlerinin en onulmaz aşığı Şimdi Ankara’da Yağmurlardan denizler yaratan bir sevdalı Sen, sevdiğim,geçmişim Dipsiz iç çekişlerimin masum kaçağı... Yağmurlu gecelerde gökyüzü siyahı geçirmişken üzerine, ağlamak bana yakışmaz ki.Kasırgalar kopup da yüreğimin bir köşesi sallanırken, sen ellere neler fısıldıyordun da ben ağlayamadım. Gözlerine hüzün perdesinin sarı-yeşil rengini takıp, kaç baharı daha eskittin? Kaç mevsimi solduran karla, örtü oldun nazenin çiçeklere? Kaç kişinin daha bağrını yaktın kim bilir, vedasız terk edişlerinle? Huzurun var mı? Sorarım sana, mutlu musun? Yokluğunda iç denizi oturttum Ankara’nın göbeğine! Ankara’da yağmur yağar İçimde bir deniz ağlar Yokluğunda Ankara’da bir iç deniz Yanar, yanar.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BİNNUR EDİSAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |