..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyaya geldiğinden, dünyada bulunduğundan, dünyadan gideceğinden hoşnut olan bir kimse görmedim. -Namık Kemal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Ortamsal > ömer akşahan




31 Temmuz 2003
Salvador Şimdi Nerede?  
ömer akşahan
Bir şeyler içinizi kurt gibi kemiriyorsa, düşündüğünüz son yavaş yavaş gerçekleşiyor demektir. Bazı unutulmaz film kareleri kimi zaman karşınıza ansızın bir yerlerde çıkar ya, Salvador’u tanıdığım gün de benim için öyle oldu.


:BGFF:



Ömer Akşahan

Bir şeyler içinizi kurt gibi kemiriyorsa, düşündüğünüz son yavaş yavaş gerçekleşiyor demektir. Bazı unutulmaz film kareleri kimi zaman karşınıza ansızın bir yerlerde çıkar ya, Salvador’u tanıdığım gün de benim için öyle oldu. Onunla geçirdiğim zaman dilimi kare kare gözümün önünde, bir türlü silinmiyor.

Dostunuzu aramak istersiniz, beklediğiniz yanıtları alamazsınız, ama sormaya da cesaretiniz yoktur, yaşadığına dair..Dalından her an düşecek meyve gibi nasılsa o da bekler gün be gün... Bir gün cüzdanınızda henüz çöpe atmadığınız küçük bir not ilişir gözünüze; bir isim, bir adres, küçük bir umut gibi taşırsınız ya onu cüzdanınızda, işte ben de, Salvador’un bana umutla yazdırdığı adresin olduğu küçük bir kağıt parçasını taşıdım aylarca...

Bir Beyoğlu klasiği; akşamın gelişi, İstiklâl Caddesinin gün boyu süren canhıraş telaşı içinde Sait Faik’in bir öyküsünde anlattığı gibi her saat başı insan manzaraları güneşin göle düşen izdüşümü gibi değişiyordu. Tramvaysa bu caddenin yıllardır değişmeyen baş rol oyuncusu ! Trafikteki önceliği sayesinde keyifli değişmez çanıyla, çocukluğumuzun Deli Bayram’ı gibi bir aşağı, bir yukarı akıp gidiyor.

Deli Bayram, yaz kış demez, üstte düğmesiz siyah bir gömlek, altında da diz kapağına inen uzun siyah şortla sürekli tren istasyonunu bir aşağı bir yukarı dolaşırdı. Geceleri nerde kaldığını bilmezdik. Her tren gelişiyle gözlerinde farklı bir sevinç kıvılcımı çakardı. Trenin istasyona girişinden çıkışına dek her vagona -insan olsun olmasın- gülermiş gibi bakar, sürekli açık ağzından salyalar akardı. Onun kimseye zarar vermediğini bilmemize karşın, gizemi nedeniyle içimizde ona karşı hep bir korku vardı. Şimdi ne zaman tren görsem Deli Bayram gözümün önünde canlanıverir. Bir düşünsenize, acaba bu Beyoğlu tramvayı kim bilir kaç öyküye, kaç romana konu olmuştur? Türk edebiyatı için herhalde bulunmaz bir nesne...

Beyoğlu’na “İstanbul’un kalbidir” diyen, boşuna dememiş, dedi. Çünkü, o, dünyayı Beyoğlu ile tanımış; burada sevmiş, sevilmiş, ihanete uğramış, gerçek bir Beyoğlu efendisiydi. Okul yılları su gibi akıp gitmiş ve günün birinde parlak bir hukuk mezunu olarak avukatlığı benimsemiş iş hayatına atılmıştı. Yoğun iş temposu ve başarma hırsı ile neyi kaybettiğini anladığında iş işten geçmiş olduğunu gördü. O, yaşadıkları nedeniyle kendine ciddi anlamda bir hayat arkadaşı seçme yerine günlük ilişkilerle yetiniyordu. Karşısına ciddi düşüncelerle yaklaşanlar çıktıysa da, dudak büküyor, gülüp geçiyordu. Yeşilçam Sokağı senaristlerinin klasik senaryoları onun hayatına kolayca uyarlanabilirdi. O, bu yaşamın içinde avukat rolü üstlenmiş biriydi. Evliliği büyük bir cendere gibi görüyordu.. Renkli Beyoğlu yaşamı onu da kıskacına almıştı.

Kazancını geleceğe aktarma kaygısı o yıllarda pek düşünmediği bir konuydu. Ruhu özgürlüğe tutkundu. Uzun boylu, yakışıklıydı, aşk filmlerinin tipik jön tavırlarıyla Beyoğlu kaldırımlarını eskitmişti.

Yıllar yılları kovalamıştı. O parlak, şaşaalı günler geride kalmıştı. Çevresinden insanların birer birer çekildiğini anlamaya başladığında artık her şey için geçti. Aile bireyleri de İstanbul’da dönem dönem yaşanan siyasal akımların yarattığı olaylar sonrası İsrail’e ya da Amerika’ya göç etmişlerdi. Şu an adresini bildiği bir kardeşi halen Amerika’daydı. Onun ne durumda olduğunu bilemediği gibi kendi durumunu ona aksettirecek bir iki satır mektup yazmaya takati de kalmamıştı.

Yılların derin izini taşıyan deri iş çantasını taşımak da son günlerde ağır gelmeye başlamıştı. Şifresini çevirirken dahi zorlanıyordu. Elleri titriyordu. Büronun kapısını kapattıktan sonra ışığı açık bıraktığını dönüp dikkatlice baktığında anlamıştı. Bu alışkanlığını hâlâ sürdürebiliyordu. Eskiden unutmazdın hiçbir şeyi Salvador, diye kendi kendine mırıldandı. Işığı kapatıp, çıktı. Han bekçisine iyi akşamlar dileyip, handan ayrıldı. Cadde her gün alışkın olduğu kalabalığı taşıyordu.

Balıklı Rum Hastanesine ne şekilde geldiğini anımsamıyordu. Bilinci yerine geldiğinde artık yaşamından geride hiçbir şeyin kalmadığını anlamıştı. Bu karyolaya mahkumdu. Her gün önüne ne getirirlerse onu yemek zorundaydı. Ellerine ve kollarına egemen değildi. Ne zor şey, dedi, birilerine bağımlı olarak yaşamak. Oysa o, yıllarca bu nedenle evlenmekten kaçmamış mıydı? Şimdiyse mavi gömleklilere muhtaç duruma düşmüştü.

Bir öğle yemeği anı...Tekerlekli yemek masasını getiren görevli alışık bir tavırla yatağın kenarına bırakıp gitti. Salvador yastığından binbir zorlukla uzattığı başını yemek tepsisinin hizasına getirdi. Eliyle büyük bir balyoz kaldırırcasına uzandı. Yemek kaşığına koyduğu patates püresinin yarısı dudaklarının kenarından tabağa dökülüyordu. Göz ucuyla bana baktığını hissettim. Yavaşca yanına yaklaştım. “Size yardım edebilir miyim?” dedim. Gözleri umulmadık bir şekilde ışıldadı. Gözleriyle evet, dedi. Tüm dikkatimle yemek yedirmeye çalıştım. Bir ara gözlerimin içine bakarak:”Siz cennetten mi geliyorsunuz?” demez mi?

O an film koptu. Makinistin filmi yeniden başlatması için seyircilerden kopan ıslıkların kulaklarımda yarattığı uğultunun dinmesini bekliyorum. Sahi, Salvador şimdi nerede?



.Eleştiriler & Yorumlar

:: ?
Gönderen: M.Nurullah SİN / Diyarbakır/Türkiye
9 Ağustos 2003
öyküyü yorumlamak ne haddime sadece bişey soracam sahi Salvador Şimdi Nerede? :)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın ortamsal kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sıpa

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Kalkınma Öyküsü
Sözünü Tutmayan Öğretmen
Bir Bağışın Öyküsü
Ödemiş Hamamköy Atatürk Çocukları Kütüphanesi
Arkadaşsız Kemal
Benimle Evlenir misin?
Emanetçi Dede
Noel Ağacı
Bir Yudum Su
Tokat ve Cüzdan

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.