En tatlı sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey |
|
||||||||||
|
Kozasından çıkmayı bekleyen bir tırtıldım.O karanlık ve daracık mekânda, geleceğimin özgürlüğünü düşlüyordum. Gün gelecek; çatırdayan o kabuktan, varoluşun en canlı renkleriyle bir kelebek olarak uçacaktım aydınlığa. Diğerleri gibi... Yaşama haykırılan ilk çığlık... Yüzlerde ağlayanın anlam veremediği bir sevinç... Kocaman bir dünya, sayısız nesneler, renkler, sesler, insanlar... Dokunmak, dokunduğunu hissetmek, dokunulduğunu hissetmek... Dile getirilen ilk heceler, atılan ilk adımlar, algılanan mutluluklar, kızgınlıklar... Doyumsuz bir merak ve istek. Merak ve istek hiç azalmazken şimdi bir de devinim başlar. Yaşamdaki ilk coşku. Hareketin getirdiği mutluluk. Adımlardan koşulara, sözcüklerden mektuplara, şiirlerden kuramlara, titreşimlerden türkülere yayılan o derin duyum: Dönüşümün gerçekliği. Okuduğu tümcelerdir onu var eden, günü başlatan ve bitiren kitap kokusu.Uğraşı çözümlemektir, eylemle düşünce arasındaki uyumsuzluğu. Sesi ağacın türküsüdür, her bir yaprağın hışırtısıyla ortaya çıkan. Sevdası insandır, insanlıktır; her bir güzelliği yaratan... Siz hiç bir 'Devrim'i göğsünüze bastırıp ona 'Nar çiçeğim' dediniz mi? Onun adıyla soluk alıp uyudunuz mu? 'Çocuğum değil, herkesin canını taşıyan çocuklarım olsun' istediniz mi? İçinizdeki ateşin gözlerinize yansımasını engelleyerek kimliğinizi gizlediniz mi düzenden? Tanıdığınız düzenin tanımadığınız elinden tokat yediniz mi gözleriniz bağlıyken? Siz hiç arkada bıraktığınız gölgeleri kollayarak yürüdünüz mü sokaklarda? Direnerek büyüyordum. Korkulara, acılara direnerek büyüyordum. Gizlenerek yürüyordum, gölgemin sesini dinleyerek. 'Yaşamak direnmek'ti, onların bize yaşatmaya çalıştığı korkulara yenilmemekti. Bir yandan da gizlenmekti; gözlerini, sesini gizlemek onlardan. Olup da olmamak gibi... Yalnızca ölümlerde, kıyımlarda değil her solukta tek ses olmak, tek yürek... Mutluyken bile naylon evlerde yaşayanları, açlığı bedenleriyle doyuranları, grevdeki tutsakları düşünmek... Irmağın her kolunu büyütmek, çoğaltmak... Dağın doruklarından kopup bizim olmayan ne varsa ezip geçen bir çığa dönüşmek, çığlarla yürümek. İsyan eden sesinin hoyrat çığlıklar arasında boğulması. Uzattığın elinin boşlukta kalması. 'Sensiz dünya malı neyleyim dostum' derken ihanetle tanışması insanın. Dokunmaya kıyamadığı güllerinin kararması gözyaşlarıyla. Güçsüz olanı savunmak, ama kendi örselenmişliğini içinde susturmak. Kimse aç yatmasın diye uğraşırken aç insanların hışmına uğramak. 'Klasik erkek mantalitesi taşıyorsun' dediğinde, 'bir homo ile arkadaş olmandan iyidir' diyen arkadaşının neden bir insan hakları örgütünde çalıştığına şaşmak. Siz hiç var olan bir insanın yokluğundan acı duydunuz mu? 'Her şeyimdi o benim, ihaneti olmasaydı' dediniz mi o insan için? Yaşamınızdan vazgeçip o uzun yolculuğa başlamışken, o insanı geride bırakmayı, ondan vazgeçmeyi göze alamadığınız için döndünüz mü yeniden yaşama? Bunun için kendinizden nefret ettiniz mi? Kendinize düşman oldunuz mu siz hiç? Yangınlardan geriye kalan küldüm artık. Bırakmadılar dağılayım, karışayım doğaya. Her gördüklerinde soluk benzimi, hıçkıran sesimi korlar attılar üzerime. Anlamadılar beni, herkesten biri sandılar. Alevlendim, söndüm... Alevlendim, söndüm... Alevlendim. Yaşama kırgınlığıyla yaşadığı kente küsmesi insanın, bir yılın yükünü onu büyüten kente boca etmesi... Umuda sevdalı gözlerinin umutsuzluğa sürgün edilmesi...Her değerin olumsuzuyla evrilmesi: sevgiden öfkeye, dostluktan düzeni giyinen yabancılaşmaya, güvenden hayal kırıklığına, inançtan yıkıma, yaşamdan yok olma içgüdüsüne. Ayrılığın erken ve ürkütücü tınılarla gelmesi...Uykusuz gecelerin, morarmış gözlerin hesabını verecek kimsenin olmaması... Her sabah uyandığında,sokakları mesken tutmuş bir 'deli' olmayı dilemesi insanın... İlk kez gittiği bir mekânda 'seversen güzeli gönül Malatya'dan sev, Arguvan'dan sev'i dinlemek, ardından başka bir mekânda onunla daha önce oturduğu masanın karşısında 'bir başkasın seversen işte ben öldüm'le kendinden geçmek... İçindeki zehirin, yüzünü yıkayan gözyaşlarıyla biteceğine aldanmak, bir daha âşık olamayacağını bilerek ılık gecede hüznüyle Ay'ı büyütmek. Sevdiğini, acı çektiğini söylememek için; 'üç maymun'u oynamaya mahkum edildiği için kimyasal bileşimlerle öldürmesi yüreğini. 'Bu aykırı dünyada' tutup da adını 'aşk' koymak, sonra da bu 'yalan'la yok olmak. Sürekli intihardan bahsedenlere meydan okurcasına, intiharı hiç düşünmemiş bir insanın kendi kararıyla ölümü seçmesi. Siz hiç fiziksel bir acıyla baygın yatarken, acının azaldığı her anda umutsuzca 'Oysa biteceğini sanmıştım, bu acı beni yok etmeli, o sonsuzluğa götürmeliydi' diye geçirdiniz mi içinizden? Sevdalanmışçasına beklediniz mi ölümü? 'Yaşamaya değer mi, değmez mi?'nin yanıtını ararken bile istek dışı yaşıyor olduğunuzu gördünüz mü? Yaşamı dönüştürecek tek aracınızın, bilincinizin artık işe yaramadığını, elinizdeki tek umudu yok ettiğinizi, yok ettiklerini farkettiniz mi? Artık dilinizden umut incileri, inanç ve mücadele sözleri yerine taşlaşan ve büyüyen bir ölüm döküldü mü? Önce yaşam ile delilik, sonra yaşamla ölüm arasında gidip gidip geldiniz mi? Hiç sizi normal saymayan ve dışlayan bu dünyaya meydan okuyacak gücü kaybettiniz mi siz? Kaybetmeye alıştım, alıştığım için de hakettim. Tüm olumsuz sezgilerim, beni yaralayacağını bildiğim istemediklerim tek tek gerçeğe bürünüyordu ve ben artık şaşırmamayı öğrenmiştim, tepki vermemeyi. Şaşırmadığım için de haketmiştim istemediklerimi, beni yaralayanları. Artık tek inancım, hiçbir şeyin yolunda gitmeyeceğini bilmekti. Ölerek mi yaşamak? (yozlaşma) Yaşayarak mı ölmek? (direnmek) ya da; Yaşanacakları görüp vazgeçmek... Bütün gerçekliklerim dağıldı. Aldığım her darbeden sonra inatla bunları toparlayıp onarıp diriltirdim. Şimdi kalan parçaları toplasam bile üzerinde kurup yaşatabileceğim bir zeminim kalmadı. Hiçbir gerçeğim kalmadı. ''Dik dur bir ağaç gibi. Dalların eğilse de gövdeni dik tut. Bilincin ve yüreğinle diren ki eğilmeyesin. Direngenliğin zayıf kılacaktır seni eğmek isteyenleri. Ağaçca sev paylaşmayı. Almasan da vermeyi bil. Verdikçe güzelleşecek, çoğalacaksın. Verdikçe yaşamın kendisi olacaksın. Unutma; yaşam paylaşımdır, dostluk ve sevgi paylaşımdır. Paylaşımlarının çokluğu kadar güzel ve sevilmeye değersin. Sen ki bir ırmaksın, dostlarla birleşip denize akmaya çalışan.'' Ne ağdalı sözlermiş bunlar diyorum şimdi. Güvensizlikle insan nereye kadar yaşar? Dost nerdesin? Hangi denizde yelken açıp yol alıyorsun, ben limanda demirlemiş yolunu gözlüyorken? - Anlıyorum. Ben gözlerimi ufka dikmiş beklerken sen bir 'yalan'ı büyütüyordun, beklememe ses çıkarmayarak. Yaşadıklarım kocaman bir yalandı. 'YALANA GEÇIT YOK!' Öyle mi? Buna inanıyor musun? Hâlâ mı? Şöyle bir fırtına kopsa diyorum, darmadağın olsa dünya... Tüm olumsuzluklar bana savrulsa... Umutsuzlukları, kırgınlıkları, acıları, kötülükleri, yalanları, ihanetleri, cinayetleri, haksızlıkları, sevgisizlikleri yüklensem... Tüm bunlar bende toplansa... Yaşayan ve doğacak olan yeryüzü insanının acılarıyla büyüsem, bu acıları içimde büyütsem, 'ben yandım eller yanmasın' adına... Sonra kimsenin bilmediği bir uçuruma gitsem, yansam, parçalansam, alevlerim göğe değse ve yok olsam... Vardan yok olsam... Benden sonra dünya 'umduğumuz' gibi olsa... Kimse bilmese beni, bilinmesem... Ama yaşamı dönüştürme sevdasında yenik düşen bir yüreğin onların acılarıyla yok olduğu da unutulmasa...Çünkü UNUTMAK İHANETTİR! Ah sizler! Gözleriyle yaşamı tüketenler, dilleriyle yangınları büyütenler... Sevgiyi kutsarken her sözünüzle, kaba ve hayvani cinselliğe teslim olanlar... Size hassas ve özenle yaklaşanlara isteyerek ( ya da istemeyerek, ne fark eder!) zarar verenler, acı çektirenler... Sandınız mı ki yaşam bu kadar ve hep böyle kalacak? Ah sizler! Aldanmaktasınız! Aldatmaktasınız! Mehtap B. Aydın
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehtap B. Aydın, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |