Kendi görüşlerim var -sağlam görüşler-, yine de her zaman onlara katılmıyorum. -G. Bush |
|
||||||||||
|
Hasretlik sevdalarını düşmanın paylamasına engel olmuşlar. Bir memleket düşünün. Geleceğe yön veren bi dolu şairi-yazarı-edibi gelmişler; aynı memleketin havasından mıdır suyundan mıdır bilmem, büyük büyük insanlar olmuşlar.. Burası yiğidin düştüğü yerdir. Yiğidin düştüğü ama akabinde kendi ayakları üzerinde doğrulduğu yerdir. Burası esir prangalarının çözülegeldiği yerdir. * * * Eski’ nin anlatılmasında fayda görülse de bu faydanın bir arpa boyunu aşkın olabilmesi, ân’ı yaşayan dinamik insanların bilinçli aktiviteleriyle mümkündür. Sözün aksiyona dönüşebilmesi dışında hiçbir kuvvet bizi “eski” nin anlatılmasındaki kazanç dünyasına ulaştıramaz. Değerlerin bir bir tarumar edildiği böyle bir zaman diliminde konuşmak kolay, işlemek zor oluyor. Ama yine de, “yeni”yi güzelleştirmek için “güzel örnek” lerin görülüp gösterilmesi de bir zarûret halinde asılı duran boynumuzun kaç zamandır ödenmemiş borcudur. Cahit Zarifoğlu, Necip Fazıl, Özdenören Kardeşler, Nuri Pakdil, Vehbi Vakkasoğlu bi çırpıda aklıma gelen “güzel örnek” ler.. Gerçi saydığım sayamadığım “güzel örnek” lerin çoğu itibariyle eğitim-öğrenim sürecini Maraş’ta sürdürmediği savı öne sürülebilir. Ne ki, sözü edilen süreçte, müthiş kalpleri ile yollarımızı aydınlatan bu “aydın” insanların o güzelim yüreklerinin bi köşesinde “ede” terbiyesinin, “tarhana kokusunun”, “biberlerden emanet sivri dilliliğin” olmadığını kim iddia edebilir?! Edeler diyarının en önemli günceliğinde şiirli poyraz geceleri bulunurmuş yaz mevsiminin o kendine has sıcaklığında. Şairler kıraathanelerde toplanır, söz düellolarına fikir kırıntılarını karıştırıp sunarlarmış “halk” a. Halk da nasıl konuşulacağını kişisel gelişim kitaplarından değil de bu canlı örneklerden ders alırmış. Sözü sazı dinlenen insan olma’ nın , makam-mansıp sahibi insan olma’ dan daha önemli olduğu günlerden-devirlerden bahsediyorum sevgili okuyucu. O devirleri ben görmedim. Belki sen de görmedin. “Görmeme”nin gerçek bir talihsizlik olması bi yana, hâlâ birkaç tanesini de olsa bırakmış Mevlâ’m, numunelik. Teklifim şudur: Edeler vefalı olurmuş. Madem öyledir, “numuneler” terk-i diyar etmeden tutup koklamak lazımdır beyinlerini. Sarılıp öpmek lazımdır ellerine. Abidesini dikmek lazımdır gönül gözümüzün görebildiği her yere. Kocatepe Kitap Fuarında bu sene çok değerli yazarları görme talihine erdik. Ama biri vardı ki benim için çok özeldi. Türk Edebiyatı’ na hikayeleri ve denemeleri ile yön vermiş olan bir güzel insan’ı; Rasim Özdenören’i görme bahtiyarlığına erdim çok şükür. Öyle sere serpe dolaşırken standlardan birinde, önünde katalitik soba (çünkü kış ayı idi ve her yer buz kesiyordu.), üzerinde paltosu, etrafında birkaç insan.. İç burkuntusu.. Bence sorgulanması gereken bir “popüler edebiyat” ın sonucu bir durum, ki bu başka yazının konusudur. Yanına sokuldum. Selâmımı çok içten aldı. ‘Üstâdım. Biz sizi gökte ararken yerde bulduk’ dedim. Sevinci yüzüne yansıdı. ‘Öncelikle ağabeyinize en derin dualarımı gönderdim. O’nu bulamadan kaybettik. Allah size ömür versin.” türünden sözler söyledim. Gerçi heyecandan kelimeler toparlanıp ta cümle hasıl edemiyorlardı ama öylesi bir şeydi işte. “Bir kitabınızı imzalamanızı istiyorum ama lütfen siz seçin” dedim. Hâlime bakıp gençliğimde bütün bir Anadolu Gençliğini mi gördü bilinmez. Bana “Aşkın Diyalektiği” isimli kitabını imzaladı. Muhteviyatı zaman zaman beynimi zorlayan bir kitaptır ki hâlâ okumaktayım. Çünkü bazı kitaplar bir-iki günde biterse iyi kitap değildirler. Kitap, beyninizi zonklatmalı ki “bişey” verebilsin size. Aynen “NEY” gibi.. Ney öğrenmek isteyen insanlar, ilk üflemelerinde beyinlerinin zonkladığını belirtip uzaklaşırlar oradan. Son cümle: Eğer “değer” lerimizin bir bir yitip gitmesini istemiyorsak, edeler olarak hiç olmazsa biz bir şeyler yapalım, ki gelecek nesiller bize buğzedip durmasınlar. 04.02.2004 kahramanmaraş.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sarper SAĞLAM, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |