Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
Kadın ve yaralı kalbi yavaş yavaş, ve tadını çıkarak yürüyordu İstiklal caddesini. Yanındaki adamın türlü düşünceler geçiyordu kafasından. Adam deli gibi aşıktı kadına. Kadınsa; mutlu gibi görünmeye çalışıyordu adamın yanında... Ve fakat mutsuzluğunu bir yerden sonra belli ediyordu... Kadının biri akordiyon çalıyordu içindeki acıları dışarı vururcasına. Sevgiye aç olan bir hayat kadını, kaldırımın kenarında müşteri bekliyordu. Fakat kiminle yatsa, yatakta sevişmiyor sanki ağlıyordu bu sevgisizlik selinin içinde. Ve mendil satan çocuk, etraftakileri anlamak istercesine insanlara bakıyordu. Birden gözleri daldı mahallenin delisinin. Deli değildi aslında. Sadece etraftakiler öyle isimlendirmişlerdi. Derken kendime sığınacak bir yer aracasına gittim o her zaman el ele gittiğimiz sahile. Her zaman oturduğumuz yere oturdum yine. Ama bu sefer yalnızdım. Aradan yıllar geçmişti sensiz oluşumda. Seni unutamamıştım! Kendi kendime kavgalar edip, sonra kendimle küs-barış olma konusunda karasız kaldım defalarca. Belki de daha yalın bir şekilde; "Yalnız" kaldım diyebilirim. İçimde düğümlenen, gözlerimden çıkacak yer arayan, ancak her nedense çıkamayan acılar besledim yıllarca sevgimin yanında. Belki de sensizliğe alışmaktı yaşadığım korku. Öyle ya; beni yalnızlıktan kurtaran kişi, hayal prensesimdin. Belki de gerçekten bir hayal ürünüydün. Hiç yaşamamıştık öyle bir sevgiyi(?).. Kadehlerde arayıp, göz yaşlarımda bulmuştum ben seni. Gözlerindeki nem kurudu mu bilmem; ama ben hala uzatmaları oynuyorum! Gelmeyeceğinin bilinci içinde, kendime her gün birbirinden saçma, birbirinden anlamsız türlü türlü yalanlar söylüyordum. İstediğim şey senin hiç gitmemendi aslında! Başka dünyalarda buluşuruz sanıyorduk. Aradan geçen zamanın verdiği tek şey acıydı galiba. Bir de karamsar duygular. Hani bir çölün ortasındaki mezarlık gibi. Ya da birbirini aldatan iki insanın, gerçekten büyük bir meziyet yapmış olmalarının verdiği iç huzur(?). Biz hiç aldatmadık birbirimizi, hiç üzmedik. Peki neydi bizi asıl ayıran? Şiir yazmama engel olan? Şu anda, şu saatte ne yapıyorsun acaba? Hani o çok sevdiğimiz, çok eğlendiğimiz sahilde şimdi göz yaşlarımdan adını yazıyorum hayattan bezmiş kumlara. Ve her fırsatta yineliyorum; hala seni seviyorum...! Kadın ve yaralı kalbi bir sigara yakmışlardı, sanki bütün hüzünleri sigaranın dumanında uçup gidecekmiş gibi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Baran Karaca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |