Ağlamak da bir zevktir. -Ovidius |
|
||||||||||
|
“Belli ki terk edip gitmişsin beni Sen yoktun bir hüzün vardı odada Anladım maziye gömmüşsün beni Bir mektup bir resim vardı masada...” Ve adam bir an etrafı kesmeye başladı. Çiçek satan genç bir kıza takıldı gözleri. Kız ise sevgilisini düşünüyor, ve parasızlığa lanet eder gibi, denizin en derinliğine bakıyordu yemyeşil gözleriyle. Aslında iyi bir insandı. Sevgilisine de aşıktı. Merak ettiği konu ise, sevgilisinin onun hakkındaki düşünceleriydi. Keşke insan her istediğini elde edebilseydi. Ama kızın rüyalarından uyanışı; hep gerçeğe çeyrek kala oluyordu! Bir yalnızlık, bir hüzün... Ne kadar çok kelime vardı aslında anlatılmak istenen. Adam kendi kendine –“Şu çiçek satan kıza bak” dedi –“Ne kadar da masum...” Hiç birimiz masum değildik aslında. Ya sevmesini ya da sevilmesini bilmiyorduk. Ve sevgi; çözülmesi cebir kadar zor, çok bilinmeyenli bir denklemdi bizim için. Adamın gözleri dalmıştı yine, adam farkında olmadan. Etrafta kim olsa; -“Ne düşünüyor acaba bu adam” diye düşünürdü adama ve yaralı kalbine bakarak. Adamın sigarası bitmişti bu arada; yeni bir tane daha almak için arabaya gitti. Yakacak oldu, fakat nedense yakmadı. Adam da bilmiyordu aslında sebebini. Ardından boş bir kağıt ve hayatından bezmiş, tükenmiş bir tükenmez kalem ilişti ağlamaya hazır gözlerine. Kağıtla kalemi seviştirmeyi düşünüyordu aslında. Fakat sonunda kendine yapıldığı gibi, kağıdında buruşturulup atılacağından korkuyordu. İşte tam o anda kalbinden gelen ses yardımcı oldu adama! Bir de teypten gelen, hafif hicaz bir melodiyle ustaca seviştirilmiş sözler... “Bir kalemde beni silip atmışsın Bu aşkın sonu yok diye yazmışsın Her şey bitti diye imza atmışsın Bir mektup bir resim vardı masada...” Kağıdı ve tükenmiş tükenmez kalemi eline aldı adam. İçinde bir volkan patlıyordu sanki, canı acıyordu adamın! Kadınsa tam o anda, gerçeklerde yüzleşiyordu. Pişmandı belki adamdan ayrıldığı için; ama bu bizim tarafımızdan bilinmiyor. Derken bir sigara daha yaktı adam, yalnızlığına ve karanlığa inat. Kağıt, tükenmiş tükenmez kalem, adam, sigarası ve yaralı kalbi zengin kalkışı yapıp, sahilin denize bakan yamacına gidip oturmuşlardı, içlerindeki can yakan acı gibi... Adam yazacaktı, ama ne yazmalıydı? Bir şiir? Bir hikaye? Bir mektup? Onu bile bilemeyecek kadar canı yanıyordu aslında. Adam her dakikada ayrılığa daha bir ısınıp acısı artıyordu gerçeğe doğru... ve son defa kendini çalmakta olan, ve son demlerine gelen müziğe teslim etti, ve gözlerindeki yaşa da teslim oldu eş zamanlı olarak. “Yıktın gönlümdeki aşka inancı Bil ki unutulmak ölümden acı Yazılar tanıdık sözler yabancı Bir mektup bir resim vardı masada...” Adamın gözlerindeki yaşlar kağıda damlıyordu usulca. Kaçını konuşmuştu acaba adam sustuğu kelimelerin? Aslında ilk defa ağlıyordu çocukluk döneminden sonra. Gözündeki yaşlarla birlikte, kağıda son olarak şu satırları yazdı; “Ben seni sevdim, özledim, bekledim. Bırakmadım hiç kimseye. Ben seni unutmadım ayrılık denen illetten sonra. Ufuklara bakıyorum; her dakika gerçeğe doğru biraz daha ilerliyorum. İnanmazsın belki ama, şu anda ağlıyorum... Çünkü Seni çooook Seviyorum...”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Baran Karaca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |