Bir defa daha kanıtlandı, gördün mü?
Gündüzün bir vakti, Haziran sıcağı.
Kara kışın ardından gelmek bilmeyen,
Haziran'da can çekişen kış,
gelmeye niyetsiz bir yaz.
Sensiz ilk öğleden sonram,
Sensiz ilk Haziran'ım.
Yağdı, güneşe inat.
Gözlerim sakladı, yağmur yine ağladı:
yerime ...
Beni yine yağmur anladı.
O bildi çaresizliğimi,
O değdi içimdeki yaraya.
Nasıl kanıyor, kanayacak daha.
Hiç böyle çabuk,
Hiç böyle yüreksiz olmadı ki aşk.
Hiç böyle biçare olmadı kimliğim, dün.
Sensiz: ilk dün'üm,
sensiz: bütün yarınlarım şimdi.
Ve susamayacak,
kendi kendime dindiremeyecek kadar,
bitkinim.
Öyle ki: ilk telaffuzumdu.
Hiç bir cümlede geçmeyecek artık o kelime.
Kalan bir kibrit kutusu var şimdi,
Senden, sana ait, dokunabildiğim tek şey.
İçinde üç kibrit:
İlkiyle ilk sensiz akşamüstümde sigaramı yaktım.
Bir kibrit kutusunda kokunu aradım.
Kalan ikisiyle kalbimi yakmak geçiyor içimden,
bir de üzerimdeki şehri,
yok yok birini saklamalıyım.
Geri gelecek bir kış gecesinde,
Seni anarken, yine ağlarken,
bir mum yakmalıyım.
Kutuya her dokunduğumda içim acıyacak,
Düşün ki sadece bu: bana bıraktığın.
Gidecektin, iyi ki şimdi gittin.
İyi ki kış can çekişmekte,
Haziran'ın bir öğleni yağdıysa yağmur,
Ben bir hiç değilim.
Yağmur şahidim.
Kış bile geri gelecek
ya sen? ...