..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İronik > Ali Osman Öztürk




11 Temmuz 2004
Öykü/ Öykünme/ Höykürme  
ÖYKÜ GÜNLERİ

Ali Osman Öztürk


Sn Erdal Öz, Sn Cemil Kavukçu, Sn. Faruk Duman, Sn. İnan Çetin, Sn Ayşe Sarısayın'ın katıldığı III. Çanakkale Öykü Günleri dolayısıyla


:DBBG:
Öykü – öykülemek – öykücü. Öyküntü – Öykünen. Öykücü anlatır, öykünen ise anlatmaz, ses benzetmesi yapalım: höykürür. İnsan öyküler, anlatır: “Biliyorsan anlat ders alsınlar, bilmiyorsan sus, adam sansınlar.” demiş atalarımız. Anlatmak adamlıkla eşdeğer tutulmuş görünüyor. Şimdi tersi oluyor. Bilenler susuyor, bilmeyenler konuşuyor. Ağzı olan konuşuyor, torba değil ki, çekip büzesin. Boş tenekeden dolu sesler çıkarmaya çalışıyoruz.: Höykürüyoruz.
İnsanoğlu çocukken öykünür, öykünmelidir. Öyküne öyküne öğrenir. Öğrenmez ise öykünmeye devam eder, höykürük olur, bir daha iflah olmaz.
Eskiden ve hala eskiden kalmış insanlar, inanılmaz öykülere “hikayeden masal” derlerdi. Dikkat buyrun, masaldan hikaye değil: Hikayeden masal. Hikaye, yani öykü burada onurlu bir konuma yükseltilmiştir. Öykü, adeta gerçekle bir tutulmuştur. Öykü gerçek, masalsa yalandır. Hikaye, yani öykü gerçeğin yansıması, masalsa tırsmasıdır. Türkçe’de güzel bir deyim vardır: Zurnanın zırt dediği yer. İşte öyle bir şey. Masal, gerçeğin zırt dediği yerdir. Buradaki zırtlama, zurnanın çok pes ya da tiz seslerin çıkarılması gereken yerde yetersiz kalmasıdır. O nedenle zurnada peşrev olmaz derler. Ne çıkarsa bahtınadır. İşte öykücülerin farkı buradadır. Anlatacakları bir şey varsa, değil peşrev, zurnaya göbek bile attırırlar, zıplatırlar. Yeter ki, okurun okumuşu olsun. Okurun bina okuyanı değil tabi, dönüp dönüp aynı şeyi okumasın. Yazı okurunun kastediyorum. Hem okuyanı hem yazanı. Okur-yazarı kastediyorum. Okur-yazar görüşümce öykücünün en kısa tanımı olabilir. İnsan yaşaya-bilen ise, öykücü göre-bilen, yaza-bilendir. Bilen anlatır, bile-yazar.
Yazmak zorlu bir iştir. Sıkı bir eylemdir. Herkes sıkıya gelmez, herkes yazamaz. Herkes okuya okuya bilebilir. Ama yaza yaza bilemez. Hem okuyup hem yazmak daha da zordur. İnsanı bezdirir, ne demişler: “Hem okudum hem yazdım, yalan dünya senden bezdim.” Yalan dünya; yine masala geldik. Bana hikaye anlatma ile bana masal anlatma aynı anlamdadır. Masal dünya – gerçek dünya, hangisi doğru?
“… bu dünyanın sunduğu her şeyi konu edinen kısa öykünün içeriği hakkında söylenecek bir şey yok. [..] öykü için her gün yeni bir konu çıkabilir; fakat bu konular illaki yeni durumlar ve çatışmalar içermez; çünkü insanın doğası temel güdüleri ve davranış biçimlerinde pek az değişir. Başka türlü olsaydı eski dönemlerde yazılmış yazınsal belgeleri hiçbir zaman çözümleyemezdik. İnsanın durmadan değişen çevresine karşı davranışı yeteri kadar değişkenlik gösterir ve bu da sergilenmeye layıktır.” (Kurt Kusenberg)
Dünya masaldır, yani öyküdür. Masal dünyasında bizler varız. Dünya masalını ise öykücüler anlatır. Gökten üç elma düşmüş, biri bana, biri siz sevgili dinleyicilere, diğeri, en büyüğü ve en al yanaklısı öykücülere…
Uykulu değil, Öykülü günlere.. Sevgiyle kalın.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İronik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alman tıraşı ve Alman bıyığı
Süabya Banyosu

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Almanya"daki Türk Çocuk Edebiyatı Üzerine Kısa Notlar*
Luise Rinser'de Sevgi, Yaşam ve Ölüm*
Brecht"i Nükteleriyle Anlamak
San Salvador
Afrodit'in Uyluğundaki Leke
Kısa Öykü Üzerine (1965)
Sırlara Yolculuk
İfade
Pencere
Altın Çocukluk

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nasreddin Hoca'nın Şiiri [Şiir]
Bir Şiirdir Yaşam [Şiir]
Hazan Günü [Şiir]
Rudolf Otto Wiemer [Şiir]
Anladım ki... [Şiir]
Sanal Bayramlar [Şiir]
"Göğsünün üstüne iki yıldız/gözlerinin üstüne iki öpücük" [Şiir]
Şair [Şiir]
Ezginingünlüğü [Şiir]
Sadece Dostlarıma [Şiir]


Ali Osman Öztürk kimdir?

Akademisyen, çevirmen, halkbilimci, karşılaştırmacı, eleştirmen.

Etkilendiği Yazarlar:
Bilimsel anlamda Wilfried Buch, Otto Holzapfel, Gürsel Aytaç; edebi anlamda Luise Rinser, Buket Uzuner.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ali Osman Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.