Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
İnsanoğlu çocukken öykünür, öykünmelidir. Öyküne öyküne öğrenir. Öğrenmez ise öykünmeye devam eder, höykürük olur, bir daha iflah olmaz. Eskiden ve hala eskiden kalmış insanlar, inanılmaz öykülere “hikayeden masal” derlerdi. Dikkat buyrun, masaldan hikaye değil: Hikayeden masal. Hikaye, yani öykü burada onurlu bir konuma yükseltilmiştir. Öykü, adeta gerçekle bir tutulmuştur. Öykü gerçek, masalsa yalandır. Hikaye, yani öykü gerçeğin yansıması, masalsa tırsmasıdır. Türkçe’de güzel bir deyim vardır: Zurnanın zırt dediği yer. İşte öyle bir şey. Masal, gerçeğin zırt dediği yerdir. Buradaki zırtlama, zurnanın çok pes ya da tiz seslerin çıkarılması gereken yerde yetersiz kalmasıdır. O nedenle zurnada peşrev olmaz derler. Ne çıkarsa bahtınadır. İşte öykücülerin farkı buradadır. Anlatacakları bir şey varsa, değil peşrev, zurnaya göbek bile attırırlar, zıplatırlar. Yeter ki, okurun okumuşu olsun. Okurun bina okuyanı değil tabi, dönüp dönüp aynı şeyi okumasın. Yazı okurunun kastediyorum. Hem okuyanı hem yazanı. Okur-yazarı kastediyorum. Okur-yazar görüşümce öykücünün en kısa tanımı olabilir. İnsan yaşaya-bilen ise, öykücü göre-bilen, yaza-bilendir. Bilen anlatır, bile-yazar. Yazmak zorlu bir iştir. Sıkı bir eylemdir. Herkes sıkıya gelmez, herkes yazamaz. Herkes okuya okuya bilebilir. Ama yaza yaza bilemez. Hem okuyup hem yazmak daha da zordur. İnsanı bezdirir, ne demişler: “Hem okudum hem yazdım, yalan dünya senden bezdim.” Yalan dünya; yine masala geldik. Bana hikaye anlatma ile bana masal anlatma aynı anlamdadır. Masal dünya – gerçek dünya, hangisi doğru? “… bu dünyanın sunduğu her şeyi konu edinen kısa öykünün içeriği hakkında söylenecek bir şey yok. [..] öykü için her gün yeni bir konu çıkabilir; fakat bu konular illaki yeni durumlar ve çatışmalar içermez; çünkü insanın doğası temel güdüleri ve davranış biçimlerinde pek az değişir. Başka türlü olsaydı eski dönemlerde yazılmış yazınsal belgeleri hiçbir zaman çözümleyemezdik. İnsanın durmadan değişen çevresine karşı davranışı yeteri kadar değişkenlik gösterir ve bu da sergilenmeye layıktır.” (Kurt Kusenberg) Dünya masaldır, yani öyküdür. Masal dünyasında bizler varız. Dünya masalını ise öykücüler anlatır. Gökten üç elma düşmüş, biri bana, biri siz sevgili dinleyicilere, diğeri, en büyüğü ve en al yanaklısı öykücülere… Uykulu değil, Öykülü günlere.. Sevgiyle kalın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali Osman Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |