..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Her devrim yokolup gidiyor ve peþinden yalnýzca yeni bir bürokrasinin artýklarýný býrakýyor. -Kafka
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Politik Roman > Bahattin YILDIZ




18 Ocak 2005
Istakoz Büyüsü / 13. Sayfa  
13.Sayfa

Bahattin YILDIZ


'Þanlýurfa' olarak ismi deðiþtirilen kentin üzerinden Amerikan uçaklarý geçerken, her nasýlsa kýçlarý gevþiyordu. Bilinçli bir gevþemeydi. Gevþeyen kýçlarýndan, Þanlýurfa coðrafyasýnýn kýrsal bir bölgesine, büyük bir sesle ve yarýk açarak, tehdit kokulu o


:DJHB:
                                                        12


     Kokainin etkisi ve içtiði iki biradan ilk kez bu kadar sarhoþluk...
     Mide bulantýsý...
Kafa aðrýsý...
Çeliþkili düþüncelerinin birbiriyle yakýn temasý...
Düþünsel çiftleþmeler...
Çiftleþme sonucu yeni doðumlar...
Doðmuþ düþüncelerin ani geliþimi...
Geliþmiþlerin birbiriyle ensest iliþkileri...
Arada bu birleþmelerden doðan piç düþünceler...
Yani; nesebi gayrý sahih çocuklar....
     Beyin doðumhane...
Tüp bebek...
Çok bebek...
Yetimhaneler...
Kimsesiz düþünceler...
Ayrýk düþünceler...
Yani; ÝSTÝSNALAR…

     Gelen garsonun "Bir bira daha içer misiniz?" seslenmesinin, çalar saat iþlevi görmesi...
     
Bu salaþ meyhaneyi terk etme zamaný gelmiþti.
     111.Sýnýf Emniyet Müdürüyle, randevusuna kýrk dakika kaldýðýný saati söylüyordu.
Saati; þimdiye kadar hiç yalan söylememiþti. Pahalý cinsindendi.
     Bu akþam için dürüstlüðünü niye bozsundu ki?...
     
Hesabý ödedi...
Hafif sendelik hareketlerle -reklamý olmasýn diye markasý yazýlmayan- yüksek deðerdeki otomobiline bindi...

Ana caddeleri deðil, ara sokaklarý tercih edecekti.
Ana caddelerin trafiði boðucu olurdu.
Trafik polisine yakalanma riski de vardý.
Tenha olurdu arka sokaklar...
Zamaný vardý... Yavaþ yavaþ ilerlerdi...
Hem düþüncelerini toparlardý...
111.Sýnýf Emniyet Müdürüyle konuþacaklarýný son kez kafasýnda toparlayacaktý...
Bir sokaðý daha bitirmiþti.
Sýkýþtýrýp duran arkasýndaki araca, iyice saða yanaþarak yol verdi...

Ýçi kinle doluydu... Öfkeyle... Baþka þekilde halledilebilirdi.
Kendisine söylenmiþ olsaydý; kimsenin zarar görmemesini saðlaya-rak Fatma’yý ikna edebilirdi.
Sonu ölümle bitecek tartýþmaya ne gerek vardý?...
Ah! Fatma!...
Toyluðunun cezasýný çekmiþti... Kendisine de çektiriyordu. Profesyonelliðin gerçek anlamýnýn ‘parayý verenin isteðine göre hareket etmek’ olduðunu anlayamadan gitmiþti... Gerçi onunla bu tanýmda da uzlaþamamýþlardý bir türlü...
Basýn-Yayýn Fakültesi mezunu olmak yetmiyordu. Teorik eðitimin bir de uygulamasý vardý. Bir daha... Bir daha... Bir daha ders görmesi gereken Hayat Fakültesinden iyi bir not alamadan toprakla kucaklaþmýþtý.

Bir sokaðýn dört yol aðzýnda, kýrmýzý yanan sinyalizasyon iþaretini görünce durdu.
Taþýt yoktu… Görünürdeki birkaç yayanýn karþýdan karþýya geçmesini bekledi. Onlar geçtiðinde yeþili beklemeyecekti.

Pelerinli, baþý kapüþonlu bir bayanýn, kendisine bakarak el iþareti yaptýðýný gördü. Takip etmesini istiyordu. Önemli bir iþi olmasaydý, bu fiziði düzgün kadýna olumlu yanýt vermek için bir saniye dahi beklemeyecek, otomobile davet edecekti.
Kadýn, soldaki sokaðýn kaldýrýmýna çýkarken, saðdaki sokaða sapmýþtý Özdal.

On-on beþ metre ilerlemiþti ki, ayný kýyafette bir kadýn daha gördü.
On metre ileride ‘dur’ iþareti yapýyordu.
Otuz kilometreden yüksek bir hýzda seyrediyor olsaydý, fren pedalýna basmak para etmeyecek, belki de kadýna çarpacaktý.
Aðzýný açýp rast gele küfürler savuracaktý ki; kadýn bulunduðu tarafa yanaþarak, "Beni takip et!..." diye seslendi.
"Kimsin?... Neden takip edeyim?..."
"Sus konusma!.." dedi. "Gercegi ögrenmek istiyorsan, güzel otomobilinden in ve beni takip et!..."
Pelerinli kadýnýn yüzünü seçememiþti.
Tatlý bir sesi vardý. Türkçeyi, bir Ýngiliz gibi konuþuyordu. Belki de bazý harfleri telaffuz etmede mazereti vardý. Ne olursa olsun, ses ve üslubu
iç gýdýklayýcý ve güven vericiydi...
Saatine baktý. Randevusuna yirmi beþ dakikadan fazla zaman vardý.
"Uzun sürecek mi?" diye sormasýna fýrsat kalmamýþtý.
Kadýn, kaldýrýmda yürümeye baþlamýþtý bile.
Ýþveren sokak kadýnlarýna benzemiyordu. Kendisine 'gel!’ demiþti. Adýyla hitap etmiþti. Önemli bir sýrrý kendisiyle paylaþmak isteyen bir üslup kullanmýþtý.
Özdal, mesleði icabý iyi koku alýrdý...
Önemli bir olayýn çözümü kadýnda saklý olabilirdi....
Arabayý saðda bulunan bir apartmanýn açýkta olan otoparkýna park etti.
Kilitledi...
Kadýn az ileride, sokak lambasý direðinin altýnda bekliyordu.
Hýzlý adýmlarla yaklaþtý. Ona ulaþmasýna üç adým kalmýþtý.
"Beni takip et!" dedi kadýn, yeniden...
Özdal’dan cevap beklemeden yürümeye baþladý.

Sanki, zýplaya zýplaya yürüyordu.
Ayaklarýnýn yerle temasý görünür görünmez arasýndaydý.
Kýsa uzunlukta ki sokaðýn bitimi, yeni bir sokaðýn baþlangýcý olmuþtu.
Aradaki yedi adýmlýk ara boþluðu sürekli koruyarak ilerliyordu. Kadýn, yan yana yürümesini istememiþti. "Takip et!" demiþti. Takip ettiðini çevrenin öðrenmesini istemediðini anlamak için gazeteci olmak gerekmiyordu.
Geçtikleri sokak, üçüncü sokaktý. Karýþtýrmaya baþlamýþtý sokaklarý. Dördüncü sokakta olabilirdi. Sonraki her sokak, bir öncekinin benzeriydi.
Cep telefonu çaldý. Çaðrý müziði, sokakta yankýlanýyordu. Okeyledi. 111.sýnýf Emniyet Müdürüydü. Bir saat gecikeceðini söylüyordu. Özdal’ýn canýna minnetti. Sevincini bastýrarak, "Sorun deðil!" dedi.
Aniden gelen bir düþünce içine endiþe doldurdu.
Bunu niye ilk anda düþünememiþti. Kýzdý kendisine...
Takipten vazgeçmeliydi.
Kadýn, tekin olmayabilirdi.
Otomobilin önünden soldaki sokaða sapan kadýn, nasýl olmuþtu da dönüþ aldýðý sað sokaðýn on-on beþ metre ötesinde bulunabilmiþti?...
Kadýn, ayný kadýn mýydý?...
Ayný kýyafetten giyinen iki kadýn olabilir miydi?...
Þimdiye kadar televizyonlarda bile izlemediði bir kýyafetten giyinen iki kadýn...
Ýkisi de kendisiyle ilgilenmiþ, el iþaretiyle ‘gel’ demiþti.
Fiziksel benzerlikleri de vardý.
"Zýnk!" diye durdu.
Endiþe yerini korkuya býrakmýþtý.
Hiç tanýmadýðý bir kadýnýn sürekli güneye doðru, sokak sokak dolaþtýrmasýnýn sonunu göremiyordu.
Arabasýný park ettiði yerden de çok uzaklaþmýþtý.
Otomobilini bulmakta zorluk çekebilirdi.
Sokaklar çok ýssýzdý. Ayak sesleri ve direklerdeki ampullerden çýkan cýzýrtýlar dýþýnda sessizlik hakimdi…

Özdal’ýn durmasýyla, "Tak! Tak! Tak!" diye ses çýkaran ayakkabýlarý da susmuþtu.
Öndeki kadýnýn "Týk! Týk! Týk!..." notalý ayak sesleri ise bir süre devam etti.
"Týk! Týýýýkkk!... Tý..." seslerinden sonra kesildi.
Kadýnda durmuþtu.
Kulaklarýnýn çok hassas olmasý gerekmiyordu; Özdal’ýn ayak seslerinin sustuðunu anlayabilmesi için...
Geriye döndü.
"Ozdal bey! Az kalmisti!"

Seslendirme, korkularýný azaltmýþtý. Böyle güzel bir sese sahip olan bir kadýndan zarar gelmezdi.
Sezgilerine güvenirdi. Þimdiye kadar sezgilerinin sesine kulak vermekle, hiç zarar etmemiþ, bilakis geçmiþ ömür defterinde, sürekli edindiði olumlu sonuçlar kayýtlýydý...

Yeniden, "Tak! tak! Tak!" sesleri, "Týk! Týk! Týk!" seslerini takip etmeye baþlamýþtý.
Beyoðlu’nun arka sokaklarýnda sürmekte olan takip esnasýnda ,ayakkabýlardan çýkan, "Tak! Tak! tak! Týk! Týk! Týk! Týk! " sesleri ‘pelerinli bir kadýný’ takip ettiði geçmiþine; o geceye götürmüþtü...
O anlarý o geceyi yeniden yaþýyor gibiydi…
Aç ve susuz, yorgun argýn, iþsiz güçsüz, parasýz dolaþtýðý o gün ve o geceyi...
Beyoðlu’nda dolaþýrken, "Gel!" diyen kadýný takibini...
Dokunacaðý anda kaybediþini...
Ýki tinerciyle olan boðuþmasýný...
Ustakoz’un kurtarmasýný...
Patrokoz’la, ve onun kanalýyla; Körebe Medyasý Genel Müdürü Cesi ile tanýþtýrýlmasýný…
Yanlýþ anýmsýyor olamazdý... Ayný bedendi.. Ayný kapüþonlu pelerin…
Sokaklarda aynýydý...
Seneler önce takip ettiði kadýn, bu olabilir miydi?...
O kadýný kaçýrmýþtý elinden...
Ama takibin yararý olmuþtu.
O kadýný takip etmeseydi mesleki ve ekonomik yönden güçlü olduðu bu günlere gelebilir miydi?...
O esrarlý kadýn, hala aklýnýn bir köþesinde duruyordu...
Bu kez, bu kadýný kaçýrmamalýydý. Mutlaka görüþmeliydi. Yýllar önce takip ettiði kadýnýn bu olup olmadýðýnýn yanýtýný da almalýydý.
Aþýrý merak duygusu içini kaplamýþtý…
Takibi sürdürmeliydi.

Az sonra yorgunluktan aksayan bacaklarýnýn ritim bozukluðu, ayak seslerinin bozumunu da getirecekti.
"Taakk!... Taakkk!... TakTak Taaak!..."

Rasgele düþünceler beyninde dönmeye baþlamýþtý yeniden...
Ýstem dýþý, daldan dala atlayan düþünceler...
Rüyalara inanmazdý... Rüyasý doðru çýkmýþtý...

"Tak-Taký-Takýtak!!!... Jaktak JýsTaka cak Caka Jak"

Takip ettiði kadýnýn ayak sesleriyle, kendi ayakkabýlarýndan çýkan sesler; anlaþýlýr hecelemeli sözcüklere dönüþüyordu.

"Tak! Tak! Tajý!... Casý!!!... Jes!... Se!... Se!!!... Jessi... Ca!... Ca!... Jes-si-Ca!!!!... Ku!... Ku!!!... rrrrRat-mak!...
Jes-Si-Ka-Yý!.... Kurt-Ar-Mak!...
JeS-SÝK-KAY!!!... KAY!!! KAY!!! .... ýýýýýIIIII ! YI!... KUR- TTT – AR!... ARRRRRR!!!... MC!... MAC!...
Errrrr!!!... Errrr!... Eeeeee!!!... Eeeerrr!!!... JesSika’yý Kurt-ar-mak!!!...
Ce-Sik-ka!... CesSikKayý!!!... Ce-S...Ýyi Kur-tar-tmak!!!.. Ce si yi kur tar mak!!!...
Er Jessica yý Kurtarmak!... Er Cesi-yi Kurtarmak!!!...
Sý-cak sa-vaþ eeeeerrri Jes-si-ca’yý Kur-tar-mak!... Psi-ko-lo-jik Sa-vaþ er-i Ce-si-yi Kur-tar-mak!..."

Sokak, irkilmiþti...
Kadýnýn ve Özdal'ýn ayakkabýlarýndan çýkan sesleri, yankýlatmadý.
Üzerinde yürüyen iki insanýn, ayakkabýlarýndan çýkan sesleri beðenmemiþti.
Hoþuna gitmemiþti…
Sokak, artýk sessizliðini bozmasý gerektiðine karar vermiþti.
Aksi halde, ‘sokak ne düþünüyor?’ diyerek güya kendine soru yönlendirmiþ gibi gösterilecek ve yanlýþ tercüme edilecekti düþünceleri…
Sokak; "Sokakta dedi," dedirtmeyecekti.

Sokak, öznel sesini verdi…
Öznel sesine yanký da veriyordu.

"Jes-si-ca’larý kurrrr-tar—mak?... Ya Fa-tý-ma’la-rý Kur-tar-mak! makmak!... mak!!!"
Kadýnýn ayakkabýlarý, "Güzel yüzlü, güzel gözlü, Güneyli 19 yaþýndaki gencecik kýz!..." diye ses verdi.

Sokak karþýladý. "Lejyonerlik!!!... Yani; Kiralýk katillik!!!... Yani; Beþ yaþýndaki Fatýma’nýn yaþlý gözlerinden gözlenen çirkinlik!!! Lik!!!... LÝK!!!"

Kadýnýn ayakkabýlarý inatçý yinelemelerdeydi.
"Er Jessica’yý Kurtarmak!!!"

Sokak, yankýyý farklý verdi. Dönüþüme uðrattý.
"Er Jessica kurtarýldý... Fatýma’yý kim kurtaracak!...
Er Jes(s)icalarýn, Cesilerin elinden sivil Fat(ý)malarý kim kurtaracak...."

Kadýnýn ayak sesleri konu atladý.
"Son elli yýl...
Derin müttefik iliþkiler...
Dumura uðramamalý!...
Gel Tezkere!... "

Sokak, ses verdi.
"50 adet Istakoz halkasýndan oluþma zincir...
Dýþsal destekli, içsel sömürü...
Fat(ý)malarýn dramý...
Geçmiþin yeni versiyonu!..."

"Demokrasi, insan haklarý...
Demokrasi ihracý, terörizmle savaþ!..."
Bu sözler, kadýnýn ayak seslerinden gelmiþti..

Sokak gürledi.. Gökyüzünde; uzaklarda þimþek çaktý...
"Terörizmin öðretmeni...
Öðrencilerini demokratik yolla seçecek!..."

Kadýnýn ayak sesleriyle, Özdal’ýn ayak sesleri düet sunuyordu...
"Ilýmlaþma... Normalleþme... Modernleþme... Küreselleþ-me...
Tek ulus... Tek devlet... Tek ekonomi... "

Sokak ses verdi.
"Ilýmlaþma, Normalleþme, Modernleþme, Küreselleþme; hoþgörü... Demokrasi... Ýnsan haklarý... Deðiþik renk ve seslerin birlikteliði... Güzellemeler... Güzel þeyler...
Amerikancasý; amerikan boyundurluðu... Küresel diktatörlük yolu... Tek merkezden çoklu sömürü... Fatma’larýn... Fatýma’larýn aðlatýlmasý... Cesilerin, Jessicalarýn aðlatmasý... Silikleþme... Donma... Emir kulu olma... ‘Bir yanaðýna vurana diðer yanaðýný çevir’ düsturlu Hýristiyanlaþtýrma...Tecavüze uðrama... Halklarda, ABD destekli iktidarlara olan patlamaya hazýr tepkinin önlenmesi... Uydu iktidarlarý demokrasiyle makyajlama, kendisine zarar vermeyecek kadar ve gerektiðinde kesintiye uðratabileceði kadar ,demokrasi sunma... Amerikanca demokrasi eþittir: demoklesin kýlýcý…"

Bu sözler, pandoranýn kutusunun açýlmasýna yetmiþti.

Kutunun içinden;
‘Amerikanca Demokrasi Uygulamalý Ders Öðretisi Paket Programý’ çýkmýþtý.
ABD’nin uygulamalý demokrasi dersleri baþlamýþtý...
ABD, ülkesi dýþýndaki demokrasi anlayýþýný gerçek yüzüyle, uygulamalý öðretilerdeydi...

Hava sahasýndan çýkan sesler Amerikan uçaklarýnýn Irak’a bomba atma amaçlý uçtuðunun habercileriydi. Çiçek atmaya deðil... Bomba atmaya...
Hava sahasýndan gelen haberler, bilinçli bilinçsiz yalan olmazdý.
Gökyüzü yalan söylemeyi hiç mi hiç sevmezdi. Bir kýsým medya deðildi...

Yýllar önce emperyalizme karþý yöre halkýnýn gösterdiði direniþ nedeniyle adý 'Urfa' iken, geçte olsa 'Þanlýurfa' olarak ismi deðiþtirilen kentin üzerinden Amerikan uçaklarý geçerken, her nasýlsa kýçlarý gevþiyordu.
Bilinçli bir gevþemeydi.
Gevþeyen kýçlarýndan, Þanlýurfa coðrafyasýnýn kýrsal bir bölgesine, büyük bir sesle ve yarýk açarak, tehdit kokulu osurukta býrakarak düþen füzeler, özelde küçük çocuklarýn korkulu rüyasý olmaya baþlamýþtý...
Bir kara taþýtýnda bulunan birinin –beþ yaþýndaki bir çocukta olsa- çikolata ambalajýný dýþarýya atýmýný dahi suç olarak niteleyen, en azýndan taþýt sürücüsünü cezalandýran Hukuk; duymaz, konuþmaz, görmez mi olmuþtu?...
Konu Hukuk alanýydý... Ehli hukukçulardý... Ama birkaçý dýþýnda suskun kalmýþlardý.
Geneli; sorularý yanýtsýz býrakmýþlardý...
Sorularý kim soruyordu þimdi...
Kim diyordu bunlarý?...
Sorularý, kimseler üstlenmedi.
Varsa yanýtlayan, o da duyulmuyordu.

Sokak, tahammül edemedi…
Düþüncelerini kamuoyuna sessizce açtý. Konuþmuyordu. Ýsteyen düþüncelerini okuyabiliyordu.

En yumuþak deyiþle, bilinçli veya bilinçsiz taksir suçu vardý. Her suç soruþturulmaya mahkumdu ülkede...
Ön soruþturmaya, suçun iþlendiði yerin Cumhuriyet Baþsavcýlýðý yetkiliydi.
Savcýlýk nezaretinde, gerekiyorsa hazýrun uzmanlarla kýrsal veya kentsel yöreye göre deðiþen Jandarma ya da Polis kolluk gücünden yardým alýnarak gerçekleþen ön soruþturma kuralýnýn; bu kez istisnasý olacaktý...
ÝSTÝSNALARI çok severdi ülkemiz...
Ýstisnalar, genelde özel kurallar da gizlenirdi.
'Özel yasa böyle kardeþim!' denirdi.
Özel kural, genel kuraldan öncelikliydi.

Sokak, bilmiyor muydu?...
Belki de bilmezlikten geliyordu. Sokak, art niyetli olabilirdi...

Art niyetli de olsa düþünceleri okunmaya deðerdi...

Hele Büyük Amerika söz konusu olduðunda 'istisnalar' daha bir önem kazanýyordu...
Peki soruþturma, inceleme hiç mi yapýlmayacaktý?...

Kýçýný tutamayan Amerikan uçaklarýndan düþen füzelerin cesetleri, Þanlýurfa topraklarýnda mý kalacaktý?...
Çorbayla, bulgur pilavýyla, kuru fasulye ve benzeri hububat, bakliyatla beslenen kýrsal kesimin çocuklarý tarafýndan üzerlerine, ‘Büyük
Abdest’, ‘Küçük Abdest’; modern deyimle, tuvalet gereksinimlerini gidermeyeceklerini ve hatta su olmadýðý takdirde yerden aldýklarý taþla yaptýklarý avret temizliðini bu kez, füzeden kopmuþ veya koparacaklarý ufak parçacýklarla yerine getirmeyeceklerini, kim garantileyebilirdi...
Hadi, hamburgerden ve koladan kaynaklý dýþkýlar olsa bir nebze...
Kuru fasulye... Bulgur pilavý... Mercimek çorbasý...
Hele tarhana çorbasý...
'Cýk!... Cýk!... Cýk!'

Bir hurdacýnýn, metal aksamý alarak, satýp, para kazanýp, ailesine ve yapýlacak alýþveriþlerle ülke ekonomisine katkýda bulunmayacaðýný kim garantileyebilirdi?...
Bir aklý evvelin aklýna gelip, Hukuku konuþturup,
‘Eylem suçtur! Suç konusu mallar devlet tarafýndan müsadere edilir!’ ilkesini yorumlayarak, ya Türkiye Devleti'ne geçmesini saðlarsa?...

Amerikanýn derin politik ilkelerine aykýrý olmaz mýydý?...
Bir ülkenin ekonomisine ufak bir yardýmda bulunmak için karþýlýðýný almak veya almayý garantilemek; ‘deðiþtirilemez, kaldýrýlamaz, kaldýrýlmasý ve deðiþtiril-mesi teklif dahi edilemez’ amerikanca ilkelerdendi...

Ýlkelere uygun hareket edilmekte gecikilmedi.
Adana’nýn, ABD Ýncirlik üssünde bulunan Amerikan askerleri olay mahalline ulaþmýþtý.

Kadýn askerlerden birinin aðzýnda sakýz vardý. Sokak, ‘yanlýþ anýmsýyor olabilirim,’ dedi alt sesle...

O askerin her sakýz çiðnemesi, Jandarma kordonu ardýnda bulunan köylülerce; beyinlerinin, ciðerlerinin, kalplerinin, onurlarýnýn kýsaca; tüm varlýklarýnýn çiðnenmesi gibi gelmiþti...

Onlar uzmandý. Uzmanlýk görevini tek baþlarýna yerine getiriyorlardý...
ABD askerleri, heyecanlanmayan, donuk yüze ve bakýþlara sahip, baþlarý ve göðüsleri dik Rambolu-Mambolu filmlerde boy gösteren baþrol oyuncularý gibi hareket edip, ciplerine bindiler.

ABD Askeri uzmanlarý, ‘No problem!’ diye sevinirlerken, bir televizyon izleyicisi gibi hareket eden yöre insanlarý, donmuþluktan kurtulmuþtu her nasýlsa.
Büyü bozulmuþtu…
Ýzleyici olarak kalmak istememiþlerdi.
‘Var problem!’ demeye baþladýlar.

Cipleri taþladýlar... Sloganlar attýlar...

Savcýlýk bu kez soruþturmaya hazýrdý.
Sanýk sandalyesine, tabiiyeti ABD olanlar (hele füze býrakan uçaklarýn pilotlarý) deðil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaþý olan Þanlýurfa köylüleri oturtturulacaktý…
Köylülerin bu eylemleri hakkýnda yorum yapmak, sokaðýnda cesaret sýnýrýný aþýyordu...
Oto sansür uyguladý....
Ülkeye; Avrupa Birliðine girme endeksli demokrasi kokulu yasalar yeni yeni ithal edilmeye baþlanmýþsa da ileride bunlarýn atýlmayacaðýný kim garantileyebilirdi?...
Ülkede varolan deðiþik dil ve lehçelerle yayýn yapma patentli ithal etkiye karþý kýsa süreli, sabahýn ayazýnda, herkes uykudayken televizyonda yayýnlamak gibi bir tepki gösteren demokrasi anlayýþý, pek güven vermiyordu kendine...
Hele!... Hele bir söylem azýcýk ucundan Amerika’ya dokunuyorsa...
Düþünce ve düþünceye ifade özgürlüðü gibi demokrasinin olmazsa olmaz koþulu, ne kadar geçer akçe olurdu, Amerikan merkezli küreselleþen dünyada...
Amerikanca Küreselleþme; fiziksel ve beyinsel anlamda kendi aleyhine çalýþan ve çevreyi etkileyebilecek kapasitede olanlarý yakýn tehlike olarak vasýflandýrýp, terörist damgasý vurup, o kiþi ya da kiþiliklerin kendi ülkesine veya küresel cezaevlerinden birine gönderilmesini isteyebilecek kadar yetkili ve donanýmlýydý.
Ya sokaðý da misafir etmek isterse?...
Sokak güldü…
'Ondan büyük Allah var!' dedi.

Hem Amerikanca Küreselleþme Merkezinin yorulmasýna gerek yoktu.
Müttefiklik ve stratejik ortaklýk ne güne duruyordu.
Þimdiye kadar onlar aleyhine yapýlan hangi iþlem, eylem, düþünce cezasýz kalmýþtý ki?...
'Yok! Yok!... Darbeye de gerek kalmadan bu sorunlarý çözebilecek kadar demokratikleþmiþtik!...'
Özel yasalarýmýz vardý.
Ya özel yasa yoksa?...
Çýkarýlýrdý…
'Yeni çýkan ceza yasasýnýn geçmiþteki eylemlere ve eylemcilere aleyhlerineyse uygulanmayacaðý' ilkesi?…'

Tamam! Tamam!...
Hiçbir uygun yasa bulunamazsa, en azýndan genellik içeren,
‘Yasanýn suç saydýðý bir eylemi övmek suçtur’ hükmüne girdirilebilirdi...

Hele vaki eylemlerinden dolayý köylüler bile soruþturmaya tabi tutulmuþken ve yargýlanýrken oto sansüre devam etmeliydi...
Yoksa, ‘Yasanýn suç saydýðý bir eylemi övmek suçu’ baþý üzerinde demoklesin kýlýcý gibi dolaþmaya baþlardý…

Bu konuyu kapamalýydý...

Devamý: 14.sayfada



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn politik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Istakoz Büyüsü / 14. Sayfa
Istakoz Büyüsü / 10. Sayfa
Kimlik No 666 / Kontes Princ - 1
Kimlik No 666 / Kont Drakula - 1
Kimlik No 666 / Arka Kapak Yazýsý
Istakoz Büyüsü /6 Sh.
Istakoz Büyüsü / 16. Sayfa
Kimlik No 666 / Baþlangýç Bölümü
Istakoz Büyüsü / 15. Sayfa
Istakoz Büyüsü/ 7. Sh.

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Saddam, kýzý Irak ve tecavüzcü Bush... [Eleþtiri]


Bahattin YILDIZ kimdir?

Soyutlamalarý seviyorum. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Asimov, King, Kafka, Dostoyevsky...


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Bahattin YILDIZ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.