Hiçbir kış sonsuza dek sürmüyor, hiçbir ilkbahar uğramadan geçmiyor. -Hal Borland |
|
||||||||||
|
Şanlı milletimiz hiçbir zaman tevhit inancından ayrılmamıştır.Allah’ı bir olarak kabul ederek ona “Tengri” adını vermişlerdir.Her şeyi onun yarattığına yürekten inanmışlardır.Asla Araplar gibi puta tapmamışlardır.Bilindiği gibi Cahilliye dönemindeki Araplar, elleriyle yaptıkları putlara taparlar,sonra acıkınca da bunları afiyetle yerlerdi.Türkler’in var oluş tarihinde hiçbir zaman böyle çirkinlikler yaşanmamıştır. Eski Türkler’de cennet ve cehennem inancı da vardı.İyilik edenlerin cennete,kötülük edenlerinse cehenneme gideceği inancını taşıyorlardı.O zamanki dilde cennete “uçmağ”, cehenneme ise “tamu” diyorlardı.Hâl ve hareketlerini şekillendirirken bu inancın getirmiş olduğu ölçülere riayet ediyorlardı. Kader inancı da mevcuttu Türkler’de…Hayır ve şerrin tek olan ve adına Tengri dedikleri üstün gücün dilemesiyle gerçekleştiğini düşünüyorlardı.Türkler’de eski toplumların çoğunda adeta bir veba misali insanlığın başına musallat olan zina ve eşcinsellik, şiddetle yasaklanmıştı.Evlilik müessesesine çok değer veriyorlardı.Bir zamanlar Araplar kız çocuklarını toprağa diri diri gömerken Türkler’de kadınlara büyük hürmet gösteriliyordu.Erkeklerle eşit denecek kadar haklara sahiptiler.Evin reisi koca olmasına rağmen kararlar alınırken hanımlara da danışılırdı. Türkler tarihte çalışkanlıklarıyla bilinirler.Onun için emeğe ve alın terine çok kıymet verirlerdi.Hırsızlık büyük suçlardan sayılırdı.Cezası çok şiddetliydi.Onun için de hırsızlık olayları çok nadir yaşanırdı.İyilik yapmanın Allah katında büyük sevaplar getireceğini bilirlerdi.Düşkünlere ve yaşlılara yardım ederlerdi.Adalet kurumu gelişmişti.Kimsenin kimseye haksızlık yapmasına müsaade edilmezdi.Mevcut töreler yazılı kanunlardan daha güçlüydü.Töreyi ihlâl edenin toplum içerisinde yaşaması zordu.Bu gibi kişiler cemiyetten dışlanırdı. Gördüğünüz gibi bu saydığımız kaideler Türkler’in töreleriyle İslâm akaidinin ne kadar benzeştiğini gösteriyor bizlere.Aslında Türkler farkında olmadan İslâmiyeti yaşıyorlardı da bu inancın adını koyamamışlardı.Zaten Türkler’in İslâmiyet’i bu kadar çabuk benimsemelerinin ve büyük bir arzuyla kabul etmelerinin başka bir açıklaması da yoktur.Bazı kesimlerin iddia ettikleri gibi şanlı Türk kavmi İslâmiyeti kılıç zoruyla kabul etmemiştir.Bu konuda büyük tarihçi Yılmaz Öztuna şöyle diyor: "Türkler, Müslüman dinini samimi olarak, kendi istekleriyle, hiçbir zorlama ve dış baskı olmaksızın kitle halinde kabul edince, tarihlerinin yeni bir devresine ayak basmış oluyorlardı. Bu yeni devre, 10. asırdan önceki asgari 1200 yıllık devreden daha da şanlıydı. Müslümanlık, Türk millî bünyesi için uygun bir din haline geldi. Türkler, Müslüman olmak suretiyle Türklüklerini kemale erdirmiş, adeta tamamlamışlardı."(Türk Tarihinden Yapraklar) Türkler tarih boyunca dinî açıdan daima bir arayış içerisinde olmuşlardır.Fakat İslâmiyetle tanışıncaya kadar hiçbir inanç onları tatmin etmemiştir.Önceleri değişik tarikatlar ve din büyüklerinin gayretleriyle İslâm inancı Türkler arasında filizlenmeye başlamıştır.Fakat Türkler’in İslâmiyet’i kabul etmelerinde asıl etken 751’de Talas Savaşı sırasında Türkler’in Çinliler karşısında zorlanan Araplar’a yardım etmeleri olmuştur.Bu bir silsile hâlinde devam ederek Türk boylarının tamamına yakını İslâmiyet’le şereflenmiştir.Bu dinin dışında başka inançlara tevessül eden Türk boyları da millî kimliklerini kaybederek yok olmuşlardır. İslâmiyet, Türk’ün dünya üzerindeki itibar,şan ve şerefini artırmıştır.Bu büyük millet, tarih boyunca İslâm’ın bayraktarlığını yapmıştır.Türkler’in İslâmla şereflenmelerinden sonra, Araplar’ın üzerinden büyük bir yük kalkmıştır.Artık Türkler İslâm’ın tebliği konusunda ön safları tutmuşlardır.Bu hakikati büyük ilim adamı Erol Güngör şöyle ifade ediyor: "Türkler İslâm'ı kendileri için bir millî din haline getirdiler, bütün benlik ve samimiyetleriyle bu dine sarılarak on birinci yüzyıldan itibaren İslâm dünyasının bütün düşman kuvvetlere karşı korunması işini tek başına yüklendiler. İslâmiyet devrine kadar Türkler her türlü yüksek meziyete sahip olan, fakat henüz dünyada kendi yerini tam bulamamış olan bir milletti. İslâm, onun yolunu aydınlatan bir ışık oldu ve Türk Milleti bu ışığı takip ettikçe hep yükseldi."(Tarihte Türkler,s.69) İslâm,ecdadımızın mizacıne en uygun inanç sistemiydi. Türk,İslâm’la şereflendi. İslâm, Türk’le yüceldi;kıtalar dolaştı,kıtalar aştı. Milletimiz iyi ki İslâm’ı kabul etmiş…Yoksa bu hâlimizle araştırıp kolay kolay bu dinin mensupları olamazdık.Küfür ve inkâr bataklıklarında yolumuzu şaşırırdık. İslâm,Türk’e ipekten bir elbise,Türk ise o elbiseye lâyık mübarek bir beden olmuştur. e-mektup: mnihatmalkoc@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |