Ama gene de dünya dönüyor! -Galilei |
|
||||||||||
|
Dans etmek istiyorum. Dans etmek ve içmek sabaha kadar... Lütfen dokunmayın... Evet, sarhoşum. Hem de zil zurna. Zil zurna mıydı? Zurnalı zil? Zilli zurna??... Hangisiyse, her ne ise, en kıyağından ondanım işte. En, enn cilalısından ondanım. Dansın kucağına kendimi bırakıp, alkolün kokusunda kaybolacağım bu gece. Şişeler ve kadehlerle sözümüz var; onlar akacak ben dolacağım, ben akacağım onlar dolacak. Arada çeksem de burnumu, tek yıldızlar görecek, onlar da kimselere söylemeyecek. Kadehler sır vermezmiş... Buz kesermiş rakı, konuşmazmış. Şarabın gözlerine kan otursa; 'kızıllığım' dermiş. Tiril tiril yalnızlık gömleği mi üzerimdeki? Damarlarımda dolaşan alkole rağmen üşüyorum. Yüreğime kurulmuş orkestra en içli nağmelerini çalıyor bu gece. Gönül teli miydi titreyen? Yıllardır sessizce sızlarken, bu gece en içli şarkısını yüksek sesle söylemek istiyor. Tüm sesleri susturun, izin verin sadece o çalsın bu gece. Aşkı hepimiz ne çok dinledik değil mi? Aşk masallarıyla büyüyüp, aşk şarkılarıyla dans ettik. 'Kimler geldi, kimler geçti.' dedi biri. En iyi aşk filmlerini izlerken bedenlerimizi oturduğumuz koltukta bırakıp, başka başka aşklarda ruhlarımızı gezdirdik. 'Bu kaçıncı beden?' dedi bir başkası... 'Dolduramaz kimse yerini' dedi başka biri... ..... Kayıp diğer yarılarını bulmak için acımasız bir yolculuğa çıkanların kimileri ruhlarını pörsüttü, kimileri ise bedenlerini... Bir kez 'diğer yarısını' bulup, kaybedenler için ise durum daha da kötüydü; onlar bir daha hiç iflah olamadılar... ..... Önüne setler vurulamayacak kadar hızlı akar aşkın seli, kesemezsin. Bir akmaya başladı mı, durduramazsın. Öyle hızlı gelir ki; ne geleceğinden haberin vardır, ne onu karşılamaya hazırlanmışsındır. Kapıyı çalmadan içeri girer. Darmadağınıksındır. Gözlerine bakarsın. Yakıcı bir ateş kavurur önce. Göğüs kafesin kanatlarına dar gelmeye başlar. Her çırpınış dışarıdan görünecek kadar büyüktür. Yüreğinden ılık bir kan yayılır bedenine. İlahi bir tını şarkı söyler. O andan itibaren tüm evren seninle barışmıştır. İçinde tek bir leke olmayan, evrenin en temiz duygusuyla tanışmışsındır. İşte o aşktır. Artık sen, aşıksındır. Bunu tüm evren fark eder. Sen, aynaya baktığında kendi gözlerin yerine onun gözlerini görürsün. Evrense, senin gözlerinden yayılan yüce ışığı... Bu ışığın önünde herkes saygıyla eğilir. Gerçekten aşık olunca, gerçek aşkı tadınca anlarsın ki; varoluşunun gerçek nedeni; 'aşk' tır... Sadece aşk... Tenin artık aşk beyazlığındadır. Kokun aşkın bebek kokusunda... Hiç bu kadar güzel olmamışsındır. Bahar, başka bahardır, çiçekler başka bir renk. Güneş daha bir kızıl... Kuşlar başka türlü şakır. Meğer hayat ne güzeldir. Artık tüm evren seni desteklemektedir. Dinlediğin her aşk şarkısında kendini ve onu bulursun. Sana yaşattığı duygular için, evrene borçlusundur artık. Bunu ancak 'iyi' olmakla ödeyebilirsin. Ancak, sen ve evren böylesi barışmışken, 'erdem'i arayabilirsin. Uzun yolculuğun başlamıştır... Evrenin yeni dilini öğrenme zamanı gelmiştir. ..... Biraz daha içmeli... 'Daha içelim, heyyy!'... Yok bir şeyyy... Sadece dizimi çarptım. Hayır istemiyorum. Tamam ben hallettim, hafif bir sıyrık işte. Tamam, durdu işte kan. Lütfen gidin, lütfen... Fazladan kırmızı puantiyeli beyaz bir kumaş peçetemiz oldu, hepsi bu... Hiçbir iz ruhuma atılan çiziklerden daha derin olmayacak. Ruhumun kanadığı kadar hiçbir uzvum kanamayacak. ..... Ve bir gün kader ordularıyla gelip, oyununu oynar. Aşkı bir kez tatmış biri olarak, seni bir yerlere yapayalnız fırlatır. Yüklemi sonunda olmayan, devrik cümleli, devrik bir aşktır yaşadığın. ..... Önce; bir aşkın küllerini ancak yeni bir aşkın ateşi savurur, dersin, küllenmesine yardım etmek için üzerine başka ruhlar serpersin. Her yeni yüz bir aldanıştır. Her yeni söz gerçek aşkı unutturmaya çalışan sabun köpükleridir. Ruhun sağa sola çarpar. Canın acır. Bir yara sızım sızım sızlar. Sürekli ince bir kan sızar, durduramazsın... Geceler boyu hıçkırıklarla ağlarsın... Kimi zaman başını ukalaca yukarı kaldırıp, aşka kafa tutmaya kalkarsın. Dalga geçersin tüm yaşamla. Canın daha bir acır. Tek bir damla içmeden aşk şiirleri, sarhoş aşk hikayeleri yazarsın. Burnun yeterince sürtülmüştür; yüreğini nadasa bırakıp, yazgının zamanını beklersin. Artık bir çok baharı seve seve ıskalarsın. Aşkla asla aşık atılmayacağını öğrenirsin. ..... Heyy hayat! İşitebiliyor musun beni? Aşka ait olmayan ne varsa alın götürün, uzaklaştırın benden. Gerçek aşkın üzerine yeni satırlar yazdıramayacak hiçbir yeni duygu çıkmasın karşıma. ..... Tüm, aşk dokunmuş masaların hesapları benden garson! Diğerlerini iki misli ödet. Hatta üç, hatta dört... Şu da aşkın diyeti, onu da al, sonunda ödüyorum. Eğer üstü varsa, kalsın...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Leyla Ayyıldız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |