Hayalin senin yerine vazifeyi yapıyor...
Eskilerde anlatılan türküler kadar eskidir hayalin
Unutulmuştur belki yüzün;
Belki toptan anonim olmuşsundur ama hayalin durur orda,bir yerlerde...
Bir yerler ki hala orda yaşanıyor senle yarım kalan hesaplaşma günlerim.
Muhakkak sulanmamış fesleğenlerin,altı kaynamamış çayın hesabı sorulur;
Muhakkak sonralarında hep gülümsüyorsundur çayı şekersiz içtiğim vakit.
“-Yahu!” diyorumdur sana,”-Ben kendim zaten şeker dilliyim,ne gerek var çaya bir daha şeker atmaya!”
Gülümsüyorsundur kendimi sana yarandırmalarıma.
Yanı başımda bitivermelerin,sohbet başlarında karşı kanepede otururken her dakika biraz daha yakınıma gelişlerin...
Bitmez tükenmez sanıp da biraz daha fazla sevinişlerin,sevişmelerin...
Ellerinde tuttuğun salkım üzümlerin her tanesi gibi dağılan hayallerin...
Ufukta mevsim yazdı oysa değişlerin...
Güzeldi oysa yazı getirişin;kış giderken ki sakin düşüncelerin..
Hayalin şimdi uzaklarda ki görünmeyen deniz feneri.
Görmüyorum ama emin gibiyim orda olduğuna.
Aynı senin gibi yani..
Ne eminim ne gibiyim...
Di’li geçmiş zamanın hikayesinde uzanan bir köprü kurdum şimdi hayalinde.
Bulmuştu,gelmişti,sevmişti,ansızın gitmişti...
Yazdı mevsim,aylardan haziran...
Yıl bilmem kaçıncı asrın bilmem kaçıncı 1990ları...
Oradan buraya geçip gelen tek şey ben oldum ya buna yanarım!
Sen nerde kaldın?
Zor mu gelmişti karşılardan yamacıma gelmeler?
Sevmiştin beni yok buna itirazım ya neden iki damla gözyaşın yok?
Beni ağlatamayacağın günleri çoktan geçtim,hayalin senin yerine vazifeyi yapıyor.