Biz coğrafya olarak kroner kalp hastalıkları açısından çok şanssız bir toplumuz. Çünkü genetik yapı olarak kroner damar hastalıklarına çok yatkınız. Ayrıca mutfağımız çok ağır. Mutfak halledilebilir, iyi bir eğitimle, iyi bir tanıtım programıyla insanlara sağlıklı beslenme öğretilebilir. Amerika'da bu ciddi bir şekilde ele alındı. Birçok eyalette sigarayla savaş kampanyası gibi, kötü beslenmeye, hamburger beslenmesine karşı ciddi programlar geliştirildi ve insanlar obeziteye ve kötü beslenmeye karşı uyarılıyor. Ama genetik için böyle bir şansımız yok. Biz Türkler HDL denen yararlı kolestrolü çok düşük olan bir toplumuz. Almanya'da 3. kuşak çocuklarımızda yapılan bir araştırma var. Almanya'da doğmuş, Alman gibi yaşayan onlar gibi beslenen, onlar gibi spor yapan Türk çocuklarının da HDL oranlarının çok düşük olduğu görüldü. İşte burada genetik sorunu yaşıyoruz. Bu da önümüzdeki 15-20 yıl içinde çözülecek. Doğacak olan çocukların damar sertliği genleri alınacak dolayısıyla insan ömrü çok uzayacak. Damar sertliği daha geç gelecek. Damar sertliğini kesinlikle ortadan kaldırmak imkansız ama geciktirebileceğiz, yavaşlatabileceğiz. Şu anda insanların damar sertliğini ortadan kaldırmak imkansız. İnsanın doğumuyla birlikte damar sertliği başlıyor. Ama bazı insanlarda bunun hızı çok farklı. 65-70 yaşında bir insanın damarlarında sertlik olması çok doğal bir seyir. Ama 45 yaşındaki insanın enfarktüs geçirip gelmesi bir facia. Orada hastalığın ilerleme hızının farklı olduğunu görüyoruz. Hızla ilerleyen bir damar sertliği var. GENÇ İŞADAMLARI KENDİLERİNE ÇOK DİKKAT ETMELİ Bunu hızlandırıcı nedenlerin başında genetik, erkek olma ve sigara içme geliyor. Son yıllarda sigaranın yanına bir de stres eklendi. Özellikle 40-50 yaş arasında hayatının yükselme dönemini yaşayan iş adamlarında bunu ciddiyetle görüyoruz. Yeni iş kuruyorlar, bilgi becerilerinin üzerine yatırım yapıyorlar, ekonomik kriz de buna eklenince ortaya çıkan ağır stresin bedelini kalpleriyle ödüyorlar. Onun için genç işadamlarına tavsiyemiz, bilgi ve becerilerinin üzerininde yatırımlara kalkışmasınlar, özellikle bu ekonomik kriz dönemlerinde ciddi borçlanmalara girmesinler. Evlerine gelen icra değil, kalplerine gelen icra çok daha kötü. FAST FOOD YİYECEKLERE KARŞI SAVAŞ AÇILMALI Kalp hastalıklarıyla ilgili önlemleri almaya ne zaman başlamalıyız? 10 yaşından itibaren. Çünkü 10-12 yaşına kadar büyüme dönemindeyiz. Çok iyi beslenmek zorundayız. Yağları da yakabildiğimiz dönem bu yaşlar. Ama 10-12 yaşından sonra bir şekilde sağlıklı beslenmeye başlamak zorundayız. Diyet itici bir söz olduğu için kullanmıyorum. Ama sağlıklı beslenme daha farklı. Özellikle aile hikayesi olan çocuklarımıza 10 yaşından itibaren katı yağ vermemeliyiz. Hiçbir şekilde tereyağ ve margarin yağı ekmeğe sürüp vermemeliyiz. Mutfaklarda mümkün olduğu kadar sıvıyağ (Zeytinyağı, mısırözü yağı, ayçicek yağı gibi) kullanmamız gerekir. Zaman zaman piyasaya çıkan yeni yağlar var. (soya yağı, fındık yağı, ceviz yağı gibi) Bu yağlarla ilgili de ileride araştırmalar yapılacak. Özellikle soya yağının çok iyi olduğu söyleniyor. Sigaranın üzerine "Sigara sağlığa zararlıdır" diye yazılar yazılıyor. Bu ülkede bu yazının yazılması 25 yılı aldı. Ben inanıyorum ki, bu ülkede fast food dükkanların üzerine de "Fast food sağlığa zararlıdır" yazısı yazılmalı.Toplumda fast food'a çok daha fazla yönelme var. Hemen hemen her yerde fast food dükkanları var. Fast food'un özelliği alışkanlık yapması. Çikolata gibi. Nasıl çikolata yiyen çocuk alışıyorsa, fast food da aynı şekilde. Bir hamburgerde bulunan iç yağı oranı yüzde 60. O iç yağının verdiği lezzetin tadı gizli bir alışkanlık yapıyor. Sigara gibi. Çocuk bir tane hamburger yerse ondan sonra hep hamburger istiyor. Çünkü ciddi bağımlılık yapan bir beslenme şekli. Ayrıca ucuz, kolay ulaşılabilir, her an temin edilebilir. Annelerin de kolayına geliyor, sabah kahvaltı hazırlamaktansa cebine para koyuyor hamburger alıyor çocuk. Öğlen okulda çıkan servis yemeği yerine hamburger almayı tercih ediyor. Bunu ancak eğitimle halledebiliriz. KOYUN ETİ MUTFAKLARA SOKULMAMALI Peki bu işte sadece hamburgerler mi suçlu? Kebapların, pidelerin hiç suçu yok mu? Önce çocukları suçluyoruz. Sonra sıra anne-babalara geliyor. Mangal kebap hikayesi de çok ciddi bir sorun. Özellikle Güneydoğu Anadolu mutfağımızda koyun etiyle yapılan kebaplar var. Koyun eti özellikle iç yağı açısından çok zengin. Büyüklerin beslenmesinde kesinlikle tavuk, balık, hindi gibi etlere yönelmek gerekiyor. Çok geç kalınmış olmasına rağmen zararın neresinden dönülse kardır düşüncesiyle mutfaklara kırmızı eti haftada bir defa sokmalıyız. (Dana eti olmalı ve iyi ızgara edilerek yağları çok iyi eritilmiş olarak tüketilmeli) Mangalda pişmesinin sakıncası var mı? Mangal olmasının kalp sağlığı açısından sakıncası yok. Aslında daha da iyi. Çünkü yağlar eriyip akıyor, ama mangalın da kanser açısından bir takım sakıncaları olduğu yönünde yayınlar var. Kaç yaşından itibaren kalp sağlımızla ilgili kontrollere başlamamız gerekiyor? Bunun tek bir cevabı yok. Kadın için ayrı, erkek için ayrı, aile hikayesi olan ve olmayan için ayrı olduğunu görüyoruz. Eskiden kadın ve erkekleri ayırıyorduk.. Bu ayrım artık kalktı. Çünkü erkeklerle kadınlar arasında ayrım kalmadı. Kadınlar artık erkekler kadar sigara içiyor, erkekler gibi çalışıyorlar, erkekler kadar stresliler, doğum yapmıyorlar, iyi beslenmiyorlar. Bunun için 40 yaşından sonra herkesin yılda bir kez kalp yönünden check-up yaptırması uzmanlar tarafından tavsiye ediliyor. Bu check-up sırasında mutlaka kan yağları, kan şekeri kontrol edilecek, EKG çekilecek, efor testi yapılacak ve bir akciğer filmi çekilecek. Eğer aile hikayesi varsa, yani anneden, babadan, dayılardan, amcalardan, hala ve teyzelerden 35-40 yaşında hayatını kaybetmiş insanlar varsa, o zaman 10 yaş aşağıya inip, 30 yaşından itibaren kadın veya erkek herkese mutlaka bir kez efor testi yaptırmamız gerekiyor. KALP HASTALIKLARI ÜLKE EKONOMİSİYLE PARALEL.Kalp hastalığına sahip olmamak için nasıl bir yaşam stili oluşturmak gerekiyor? Artık 6 milyon yıl önceki mağara adamı gibi yaşama şansımız yok. Doğanın içinde stressiz bir hayat yok. Modern yaşamının temeli adrenalin. Adrenalinsiz yaşayamıyoruz. Ama adrenalini en alt seviyede tutmak zorundayız. Modern yaşamda başarının en büyük etkeni adrenalinin yüksek olması. Sürekli hareket, sürekli hızlı düşünme, çabuk karar verme... Ama bunların hepsi kalp hastalığını hızlandırıcı faktörler. Tabi ki stresi sıfırlayamayız ama stresi en aza indirmek zorundayız. Bunun yaparken de bilgi ve becerimiz düzeyinde kalmalıyız. Daha fazlasına yatırım yapmamak gerekir. Yani modern yaşam bizim kalp sağlığımızı yakından ilgilendiriyor. Yapılan ciddi bir çalışma var. Bunda ülkenin ekonomisiyle birlikte 50 yaş altındaki hasta sayımız çok doğru orantılı. Ülke ekonomisinin kriz dönemlerinde 50 yaş altında kalp hastası sayısı daha fazla. Bu da gösteriyor ki, ekonomik kriz kişilerin kalbine de kriz getiriyor
Anıl ERGÖZ
Yiyecek İçecek Sektöründe Yönetici