Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloğlu O benim çocukluğumun siyah beyaz filmlerinin vazgeçilmez jönüydü. Kimi zaman mahallemizin harbi delikanlısı, ailemizin beyefendi oğlu ve çoğunlukla genç kızların uğruna beyaz mendiller eskittiği yürek deleni. Hangi koşulda olursa olsun hep hayallerimizin kahramanı, filmlerin esas oğlanıydı. Cikletlerden çıkan artist fotoğraflarının en kıymetlisi. Kartları değiş tokuş ederken bir yerine üç fotoğraf aldığımız kıymetlimiz. Tabii o zamanlar Yeşilçamın harbi delikanlısı Fikret Hakan’ın şair ve öykücü olduğunu bilmiyorduk. İşte çocukluk deyin, cahilliğimizi hoş görün. Romana soyunduğunu ise yeni öğrendik. Kim derdi ki, o bıçkın delikanlı bakışlarının ardında yüreğini şiire, öyküye ve romana vermiş bir edebiyat aşıklısı duruyor? Şiir ve öykü ile flörtü çok eski yıllara, yazılarının ilk yayınlanmaya başladığı 1949’lu dönemlere kadar uzanıyor. Ama Roman? İşte o da son aşkı, son kaçamağı. Biz de bu yasak aşk üzerine gidelim, Fikret Hakan’la sinemanın üzerine kuma getirdiği roman hakkında konuşalım ama konuya yavaş yavaş kıyısından öyküden ve şiirden girelim istedik. SDK – Siz edebiyat dünyasında şiirlerinizle tanınıyorsunuz ama öyküyü de çok seviyorsunuz. Sanırım bir de öykü kitabınız çıktı. Fikret Hakan – Evet, öyküler şiirlerden üç sene önce ‘Hamalın Uşakları’ adında Telos Yayınlarından çıktı. Bu kitapta yer alan öykülerin altısını, Salim Şengil ve Nezihe Meriç, 50'li yılların 'öykü ocağı' olan 'Seçilmiş Hikayeler'de yayınlanmışlardı. Kitap, Demokrat Parti yönetiminin ilk yıllarındaki göç olgusunu, köylüleri, işçileri, 'şehir piçlerini', 'mahalle delikanlısı'nın cinsel sorunlarını, toplumsal sorunları anlatıyor. SDK - Öykü ve şiir yazmaya nasıl başladınız? Fikret Hakan – Kimse beni dürtüklemedi. Bu içimden gelen bir şey. Kimi çocuk fen bilimlerine meyillidir. Ben ilkokula başladığım zaman annem bana Faruk Nafiz Çamlıbel’in ‘Bir Ömür Böyle Geçti’ isimli kitabını getirmişti. Sonra, Ahmet Haşim’i daha sonra Nazım’ı getirdi. Onları, okudum, okudum, okudum…(Burada kocaman kahkaha atıyor) Böyle kaldım işte. Daha sonra, benim için matematiğin hiç bir önemi kalmadı. Beş alıp zor geçerdik sınıfı. Ama edebiyat deyince, tarih deyince zevkten elim ayağım kesilirdi. Benim tarihim, edebiyatım hep on oldu. Edebiyattan yıldızlı on alırdım. SDK - O dönem, hangi edebiyatçıları, şairleri severdiniz? Fikret Hakan – Ömer Seyfettin başta olmak üzere, Sait Faik’ten Yaşar Kemal’e kadar en az on isim sayabilirim. Türk Edebiyatı, öykü konusunda dünyanın en yetkin edebiyatlarından bir tanesidir. Roman ve şiir konusunda olur demiyorum ama öykü konusunda, Türk Edebiyatı dünyanın ilk beş edebiyatı arasına girer rahatça. Ben yıllar önce babam Gaffar Güney’in çevirdiği seçme öyküleri yeniden ele aldım. 15 tane çok ünlü Rus öykücüsü Gogol’den Lermontov’a kadar 15 öykücünün 41 öyküsünü yeniden çevirdim. Gördüm ki, bizimkiler hiç de aşağı değillermiş. Bizimkiler, öykü bakımından dünyanın ilk beş öykü edebiyatı arasına girerler. SDK – Çocukluğunuzda başucunuzdan hiç ayırmadığınız kitapları anımsıyor musunuz? Fikret Hakan – Tabii. ‘Küçük Prens’, hiç değişmez. Ve tabii ki ‘Martı’. SDK – Şiir deyince, dizelerini bir çırpıda söylemekten haz duyacağınız şair kim olabilir? Fikret Hakan – Çok şair var. Ama size Ahmet Arif’ten çok kısa bir bölüm okuyayım. (Şiiri okurken yüzü aydınlanıyor ve genizden gelen bir sesle adeta yaşayarak okumaya başlıyor) ‘Halbuki sıcaktır namlular, uzak dağlar arasında. Gözlerin, gözlerin Allahsız müthiş Kıpkızıl bir akşam manzarasında’ (Ardından çok keyifli bir gülüş) SDK – Kendi şiirleriniz arasında sizin için en özel olan hangisi? Fikret Hakan – Birinci kitabın son şiiri. Karanlık bir şiir ama çok doğru bir şiirdir. ‘Gök gözlü insanlar geçti buradan Bir zamanlar dostlardı Galiba Ve kucaklarında kendi tabutları’ SDK – Nasıl bir olay oldu da bu şiiri yazdınız? Fikret hakan – Bu insanların ne kadar vefakar olduğu konusunda sizlere bir şey vermiyor mu? Yorum yok. Herkesin yaşamında kendine özgü bir olaylar dizisi vardır mutlaka. SDK – Şiir dilinizde biraz Özdemir Asaf tınısı seziliyor diyebilir miyiz? Fikret Hakan – Kısa şiir dünyaya Çin’den ve Japonya’dan yayılmış. Türkiye’de bunun ilk ve en büyük temsilcilerinden birisi Özdemir Asaf’tı. Ondan sonra ben çok merak sardım. Uzun şiirleri de çok seviyorum ama kısa şiir çok yürek yakıcı ve yıpratıcı bir şey. Çünkü bir kaç sözcüğün içine büyük bir dünyayı sığdırmak ve büyük bir anlamı oturtmak zorundasın. Büyük bir emek. Sanmayın ki, o kısacık şiirler öyle patır patır yazılıyor. SDK – Şiir kadar öyküyü de çok seviyorsunuz? Hamalın Uşakları nasıl oluştu? Fikret Hakan - Öykülerim ilk kez dergilerde çıkmıştı ve oralarda kalmıştı. Şair dostum Özdemir Asaf ön ayak oldu. Onun sayesinde öyküleri toparladım. Kaybolan öyküleri bulmak için kütüphanelere gittim. Eski dergilerin koleksiyonlarından buldum, çıkardım. Yeniden elden geçirdim. Ondan sonra öyküleri, Özdemir İnce’nin yönettiği Telos yayınlarından ‘Hamalın Uşakları’ adı altında yayınladım. Özdemir İnce’nin inceliği sağ olsun. SDK – Eskilere gidecek olursak yazma serüveni ilk kez nasıl başladı? Fikret Hakan – 1949 yılında, daha sakalı bitmemiş bir okul talebesiyken, o zamanlar çıkan İstanbul Ekspres gazetesinde öykülerim yayınlanmaya başladı. Öykü başına bir lira veriyorlardı. (Kahkahalar…) Gülmeyin, o zaman çok iyi paraydı. Mesela, Burhan Belge yayınlanan makalesi için beş lira alıyordu. Benim sırtımı okşayıp ‘aferin, aferin’ deyip bir lira veriyorlardı. ( Gülmekten kırılıyoruz…) SDK – Peki, bu dönem içinde hangi dergilere yazdığınızı anımsayabiliyor musunuz? Fikret Hakan – Tabii. Mesela Varlık vardı. Sonra, hemen hemen bütün öykülerimin çıktığı Seçilmiş Hikayeler Dergisi, Adam Sanat, Milliyet Sanat, Yeni Edebiyat gibi dergiler. Yani, batmış çıkmış bütün dergilerde aşağı yukarı bütün şiirlerim ve öykülerim yayınlanmıştır. SDK – Hep şiirden ağırlıklı konuşuyoruz. Mesela yeni öyküler geliyor mu? Fikret Hakan - Dediğim gibi bütün öykülerimi yeniden elden geçirdikten sonra, ‘Hamalın Uşakları’ olarak yayınladım. Hepsi topu topu 13 öykü. Başka öykü yazmayı da düşünmüyorum. Artık yazmıyorum da. Çünkü onları aşacak bir öykü yazmayacaksam ne diye oturup yazayım? SDK – Sinemadan gelen bir sanatçı olarak senaryo yazmayı düşünüyor musunuz? Fikret Hakan - Hayır katiyen asla. SDK – Peki, neden? Fikret Hakan – Sinemayla işim oyunculuğun dışında olmaz artık. Benim için çok uzak bir ihtimal. Bu saatten sonra uğraşamam artık. 45’li yaşlarda olmuş olsaydım, soyunurdum o işlere ama bu saatten sonra çok zor. SDK – Şiirlerinizi ve öykü kitaplarınızı torunlarınız okuyor mu? Fikret Hakan – Hayır, daha o yaşa gelmediler. SDK – Torunlarınız için çocuk şiirleri ya da çocuk hikayeleri yazmayı düşünür müydünüz? Fikret Hakan – Kattiyyen, asla. Kendi öykülerini, kendi bulsunlar. Ben, öyle yaptım. Ellerinin altında anne babalarının çok güzel bir kütüphanesi var. Adam olsunlar, merak etsinler, kendi öykülerini kendileri yaratsınlar. Mesela, Özdemir Asaf’ın çok güzel bir şiiri vardı. ‘r’leri söyleyemezdi. ‘Her insan şiir yazamayabilir ama her insanın bir şiiri olmalıdır’ derdi. Ne güzel laf değil mi? SDK – Şiirden söz açılmışken, yeni bir şiir kitabı gelecek mi? Fikret Hakan – Vallahi hiç sanmıyorum. Çünkü bütün sancımla kendimi yazdığım romana adamak istiyorum. Bir an önce yazıp bitirmek istiyorum. SDK – Biraz yeni çıkacak olan roman çalışmanızdan bahsedebilir miyiz? Konusu ne olacak, ismi belli mi ve ne zaman çıkacak? Fikret Hakan – Şu an üzerinde çalıştığım roman, bir adamın hayatının 50 yılını anlatıyor. Bu 50 yılın gerisinde, kendi ülkesi ve yaşamış oldukları yer alıyor. Kendi çapında vermiş olduğu savaşımlar, başarıları, başaramadıkları, acıları, yalnızlıkları ve yalnızlıklarını konu ediyor. Kitabı üç bölüm olarak tasarlıyorum. Bir yıl içersinde bitirmeyi düşünüyorum. İsmi büyük olasılıkla, ‘Data’ olacak. Daha kesin olarak belli değil ama herhalde Can Yayınlarından çıkar diye düşünüyorum. SDK – Çok yönlü bir sanatçısınız. Büyük bir çoğunluk sizi sinema sanatçısı olarak tanıyor ama edebiyat dünyasında öykü ve şiirlerinizle de biliniyorsunuz. Şimdi de roman çalışması geliyor. Bundan sonra karşımıza romancı Fikret Hakan olarak mı çıkacaksınız? Fikret Hakan – Oyunculuk kesmedi. Yetmedi demek ki romancılığa soyundum şimdi de. (Hınzırca gülüyor. Kahkahalarla gülerken, bütün muzipliğiyle son noktayı koyuyor.) Yorum yok.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |