belki hüzünler ırkından gelmeyim ben
belki yüzümdedir sizlerin taşıyamadığı izler
bıçak kadar keskin zehir kadar öldürücü
yüzüme bakamaz kimse
belki hüzünler ırkından gelmeyim ben
hüzün kokar tenim
buğday yanığıdır bahar sonrası
tarlanın köşesine bırakılmış bir yığın yanmış samanın,
kalan izidir kapkara gözlerim
ağaçların kaderine terk ettiği yaprakların rengidir
bedenim
ölmek ve düşmektir sonu ...
bir son mu
düşünemez insanoğlu rüzgarın uğultusunda
bir ağacın kovuğunda mahsur kalmış
bir sincaptır en çok hüznü bilen
neşesi yüreğine sıkışmış....
küçük bir yürek atışı
tüm ağaçlar duyar .kızıla kesmiş ,
hüzne bulanmış tüm kadınlar
hisseder
ve yangının külleri kalır avuçlarında
yüreklerini masum bir merasimle
son baharlarına adamışlardır
belki bir başka bahardır umutları
hüzne bulanmış tüm kadınların
belki hüzünler ırkından kalmayım ben
eski bir romanın arasına konmuş küçük bir sonbahar
yaprağından gelen....