Sadece sıkıştırılmış, onarılmaya veya bozulmuşta atılmaya, değersiz, bazılarına göre anlam yüklü diğerlerine anlamsız, manevi eşyalarınız hatta ve hatta duygularınız. Öyle ki unutulmak için üstüne defalarca basılarak olmadı sonsuza dek kurtulmak için tekrarlara başvurularak yapılan “yok ol beynimden” yöntemleri gibi...
Bunlara rağmen hayat hep siyah-beyaz yeşilçam klasiği. Tutunacak dalınız yok farkındasınız fakat kök sizin. Buna hitaben umut saçan öğütler bir yana aşka susamışsınız. Ama yollarınız çeşme değil sahra size gülümsüyor.....
Hayal kırıklıkları ölüm saçıyor adeta ve uykularınızın kahramanı karabasan oluyor. Her daim sonuçta uyanıyor aynı zamanda uyandırılıyorsunuz.....
İşte ömür o an bir rüya olabiliyor.......
Sıcak bir öpücük yaşam sevinci oluyor size , sevmenin manası içinize işliyor.
Sonra bir gün eksikliğini hissediyosunuz ona göre suretini beyninize enjekte edip onsuz olamamanın mimarisini çiziyosunuz...
Yaptığım şey aslında “aptallığın” üzerine yüksek lisanstı diyor var olan sevginizi de yokluğun içine hapsetmeyi seçiyorsunuz....
“Hiç bir zaman düzelemedim. Onu bir daha görmedim. Belkide görmek istemedim.” Pişmanlıklarını her saat başı nüksediyorsunuz..
“Özlemekte iyidir.” Cümlesinin manasıyla, tabi ki bir bakıma sevmektir özlemek. Diyorsunuz....
En olmadık namüsait zamanlarınızda bile sadece onu düşünüyorsunuz....
Yalnız halen bazı şeyleri bazılarına söyliyemiyorsunuz.......
Duygularınızı paketlemeyin ne olur....
Taze taze tüketin onu.....
Bakın bir poşet gibi harcanıyor hayat....
Değersizce........
Uğur cem lalek........