ellerin tuz içindeydi korkuluydun
korkuyordun
ilk gecesinden uyanmış bir genç kızın kalbi gibi pır pır yürektin
acılar garında sabahlamıştın Ankara girdabının
uyanmak onlarca yıl sonrada olsa yasaktı artık sana
uyanmak yüzü gözü şişmiş bir bebeğin ilk ana rahminden çıkışı gibi olsa da
bekleyenin olmalıydı şayet
karanlık karanlık geçmişlerin kapanları kapandılar
ayak izleri silindi geçmişin
ve
mevsimlerin dinamitlerinde suikastlere uğramış yalın ayak yollarda
son artık gelmeli kucağına gerçeğin beyefendisi
alkol komalarının sidikli sancısı
yarım yaşanan salyalı boşalımların tükenişi
asker kaçağı askerin firari baş ağrıları
yeni yetme on beşlik kızlar sokaklarında şehrimin satıyorlar
saçlarının sarılarını satıyorlar
badem gözlerini bulut gözlerini satıyorlar
ve her insanın hasretle beklediği yarım aşklarını
yıl bilmem ne kaçtı ne zamandı
.....kaç...ne....niye.....
boş lafların eskidiği Ankara garında denizden yeni çıkmış tuzlu elleriyle korkmuş bakışlarıyla bir kız haykırıyordu
bu gece kadınlığın ilk rüyasından uyandım
bu gece gerçeğin gecesi
ayrılmak vakti geldi hayallerden ayrılığın son mayınlarına basmak zamanı
elveda sarı papatyalar çevresinde ki çocukluğun düşleri
doyum olmuyordu hayata alışılmıştı
acının binlercesine
kahkahaları gecelerin korkusuydu
oysa yıllar önceleri
bir kızın sürdüğü dudak boyalarını koklamamış mıydınız daha önce
ne tuhaftır zaman korkulu geceyi güneş zannettirir zaman
elde var hala sıfır elde kalan sıfır ve sonsuzdur hazineleri sıfırın
ve dağıtır kentinin kızlarına bol sıfır
sen söyle küçükmüşsün de sonra büyümüş müs sünün küçük kızı
söyle son seferinden ne zaman döndü mutluluğun kirlide olsa adamı
bağlanmak artık zorluda olsa yolların ve uçurum sonunda kuru otların kokusu
yeşil uğramaz artık yanına
ah işte hayat sana sunulan
kızıl saçlı kadın vitrinlerin camında
dönülmez akşamın ufkunda şarkısını söyler gibi poz vermiş
eski bir İstanbul hanım efendisi anlatmış bu hikayeyi Ankara'ya
anlatacaklar tabi ki zamanın dev deltasında daima anlatacaklar
içinde kin ve savaşma duygusu
yenebilirsin artık neyi istersen
ve hala akasyalar baharlarda şarkılar söylerler
dönebilirsin evine
unutulmadın ki
sade bir şarkı zamana
uçurumda var
ama mutlulukta
]
İzninle Hayat
bir ağaç lazımdı sana yaprakları mavi çocuk kokulu bir gülüş gerçekliğinden göz kamaşmış bir yara her an temiz ellerde bakımı yapılan