Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
LAYIK OLMAK “Sen bunları hak etmiyorsun” Ya da, “Daha iyi şeylere layıksın…” Sevdiklerimizin trajedi anlarında onlara sarfettiğimiz sözlerdir. Hep iyi şeyler isteriz sevdiklerimiz için. Daha iyi, daha güzel… Ama, daha’ nın bir sonu yoktur. Sonsuzdur. İnsan güçlü bir varlıktır. Sanırım güçlü olduğu kadar da zayıf. Daha iyi şeylere layık olma fikri bazen insanın içindeki devi uyandırdığı gibi, bazen de kaçış noktası oluyor galiba. İnsanın yaşadıklarını kabullenememesi ve daha iyiye duyduğu özlem kimi zaman ağır sonuçlar getirebiliyor. Oysaki unutulmaması gereken en önemli şey, varolan her şeyin ama her şeyin kader dediğimiz o muhteşem örgü ile birbirine bağlanmış olması. Hiçbirşeyin sebepsiz olmadığı yani. Anadolu Evliyalarından Sümbül Efendi, birgün öğrencilerine sormuş “Siz alemi yaratsaydınız nasıl yapardınız?” Kimi “Ben kötülüğü yok ederdim”, kimi “Açlığı yok ederdim” demiş. Öğrencilerden biri de “her şeyi merkezde bırakırdım. Hiçbir şeyi yerinden oynatmazdım”(*). Sümbül Efendi’ninde beklediği cevap buymuş zaten. “Sen bunları hak etmiyorsun” diyerek ateşe körükle gitmek yerine, “Bu senin yaşaman gereken gerçeğin. Dur bakalım ne öğretecek sana. Biraz sabret” demek galiba sevdiğimize yapacağımız en güzel iyiliklerden biri olur. Bir flim izlemeye başladığında o filmin sonu bellidir. O sonu değiştiremezsin. Yaşam bir oyun bizlerde oyuncuysak eğer, kaçışların pek önemi yok. Son belli. Hintli yaşlı bir usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkar. Birgün tuz almaya gönderir çırağını. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde yaşlı usta ona, bir avuç tuzu bir bardak su da eritip içmesini söyler. Çırak yaşlı adamın dediğini yapar ama içer içmez tükürmeye başlar. “Tadı nasıl” diye sorar yaşlı adam. “Acı” der bizim çırak. Usta çırağını bu sefer bir göl kenarına getirir. “Bir avuç tuzu şimdi göle at ve o göl suyundan iç”der. Çırak yine denileni yapar. Usta sorar “tadı nasıl” “Ferahlatıcı” “yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir. Ne azdır ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Bu ıstırabın acılığı neyin içine koyulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili her şeyi genişletmektir. Onun içinde artık sende artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.” Demiş usta. Sevgi ve ışıkla kal… Bilirkişi Serapis Bey: İnsanlar hep güzel şeyler ister.Acıyı tatmayan güzelin tadını alamaz.Yaşamdaki hiçbir şey sebepsiz değildir. Ama iyi ama kötü. (*) Anadolu Evliyaları. Nezihe Araz. Milliyet Yayınları.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ayşe ATILGAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |