..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Zaman dostluğu güçlendirir, aşkı zayıflatır. -La Bruyere
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Anılar > Mehmet Sinan Gür




15 Nisan 2002
Kopya Verdiğim Kız Arkadaşım Öldü  
Mehmet Sinan Gür
Genç iken hiç ölmeyeceğimi düşünürdüm. Şimdi öyle düşünememek için bir neden daha oldu.


:BFBD:
Bu hafta sonu Ankara’daydım. Mezun olduğum okulun bulunduğu kent, Ankara. Orada kötü bir haber aldım. Yazın, adı İnci olan bir arkadaşımızı kaybetmişiz. Kalp krizinden ölmüş. Daha 42 yaşındaydı.

Hemen gözümün önüne okuldaki halleri geldi. Kalabalık olarak insanların bir arada bulundukları yerlerde nasıl tanışıldığı pek anlaşılmaz. Ben de İnci ile nasıl tanıştığımızı hatırlamıyorum. Ama bir şekilde arkadaş olmuştuk. Belki başka arkadaşlarla toplu olarak kafeteryaya giderken, belki de bölümün kantininde oturmuş çay içerken, belki de fizik sınavında ona kopya verirken tanışmıştık. Çok fazla konuşmayan, tepkilerini belli etmeyen, ne güzel ne çirkin, fakat oldukça çekici bir kızdı. Tepkilerini belli etmezdi ama soğuk değildi. Hele kötü hiç değildi. Nadir olarak güldüğünü gördüm. Ağladığını, kızdığını, bağırdığını hiç görmedim. Öyle tepkisiz görünürdü ki bir gün onu büyük çaba sarf ederek masa tenisi oynamaya çalışırken gördüğümde şaşkınlığa düşmüştüm. “Tepkisiz görünüyor ama demek öyle değil,” demiştim içimden. Genellikle kısa olan siyah düz saçlarını masa tenisi oynarken iki kısa örgü yapmıştı ve çok komik görünüyordu. Gecenin bir saatiydi. Okuldaydık; projelerimiz için sabahlamaktaydık. (Her fırsatta söylemişimdir; şimdi de aklıma geldi, söylüyorum. Mimarlar diğer insanlara göre biraz çatlak olurlar. Başka bilinen bir deyişle kafalarında birkaç tahta eksiktir; bir fay kırığı vardır. Sebebi işte bu sabahlamalar. Aklınızda olsun; her sabahlama sonunda bin kadar beyin hücresi ölürmüş.)

Derslere gelir, notlarını alır giderdi. Jürilerde fazla konuşmaz, projesini pek savunmazdı. Yalnız birkaç kelime ile anlatırdı, o kadar. Gerisini öğretmenlerimiz hallederdi. Ama o da proje teslim dönemlerinde herkesle birlikte sabahlardı.

Okulu bitirdiğimizde 15 kişi kadar bir grupla birlikte kafaları çekmeye gitmiştik. Nasıl deliler gibi sarhoş olmuştuk bilseniz... Çıkışta herkes sallanıyordu, gülüyordu, ağlıyordu. Sanki bu günlerin bir daha yaşanmayacağının farkındaydık. İnci dengesini kaybedip sırtüstü yere düşmüştü. Ben de onu açık kalan bir gözüm ve bilincimin yarısı ile görmüştüm. Tepkisiz bir şekilde toparlanmaya çalışıyor, beceremiyordu. O kadar kötü durumdaydım ki ona yardım edememiştim. Bizim zamanımızdaki gençlerin özel bir durumu vardı. O yüzden o güne kadar böyle içmeye gitmek gibi bir şey yapmamıştık. Yapınca da ipin ucunu biraz kaçırmıştık. Gece yarısında bilincini yitirmiş, yol ortasında sürünen, yuvarlanan insanlar... Kim bilir çevredekiler bize nasıl bakmışlardı.

İnsan gençken öleceğini hiç düşünmüyor. O zamanlar ölüm aklıma bile gelmezdi. Ölenler ya yaşlılar, ya kazaya uğrayanlar, ya da tabanca ile vurulanlardı. Ama ben değildim. Çünkü ben gençtim. Çevremde bulunan başkaları da ölemezdi. Çünkü onlar da gençti. Yurtta yaşarken bir arkadaşım bir ölüm haberi üzerine “Demek ölünüyor” demişti. Hiç üzerimize kondurmuyorduk.

Daha önce söz ettiğim gibi ölen arkadaşlarım oldu. İnci, sınıf arkadaşlarım içinde beşinci oldu. Ama onun diğerlerinden ayrılan bir yeri var. O, ona baktığım zaman, hakkında aklımdan değerlendirmeler geçmesine engel olamadığım, ölen ilk kız arkadaşım oldu. Onu okulu bitirdikten sonra, yakın yıllarda hiç görmedim. Ne kadar yaşlandığını da bilmiyorum. Aklımda hep öğrenci olduğumuz zamanki gibi genç kalacak.

İnci evlenmiş, Bodrum’da bir evleri olmuş. Kriz, yazın o evde tatile gittikleri sırada gelmiş. Ben bilmiyordum ama anlattıklarına göre önceden zaten bir rahatsızlığı varmış. Ameliyat olması gerektiğini söylemişler. Korktuğu için olmamış. Kriz sırasında da hastaneye gitmeyi reddetmiş. Çok geç bir saatte hastaneye ulaştırdıklarında yapacak bir şey kalmamış.

22 yaşında okulu bitir, zaten o yıla kadar yetişmek çabası içinde zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyor. Biraz yaşa, sonra hemen kalple boğuşmaya başla. 42sinde noktayı koy. Daha çocuklarını büyütecektin. Bu kadar mıydı be İnci?

15.Nisan.2002



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anılar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Canlı Balık
Sahalin'de Altı Ay
Müzik - Tevekkül

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Baraj Sorusu: Beni Seviyor Musun?
Lenin'in Mozelesini Ziyaret
Ölüm Anında Görülen Tünel ve Işık
Cadde'de Eğlence
Müzik Film - Hair
Önyargı
Çanakkale Gezisi - 2
İki Günlük Çanakkale Gezisi - 1
Film Müzik– Batı Yakasının Hikayesi
Müzik– Cats

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.