..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > AHU DAYIOĞLU




18 Aralık 2006
Ruh Emici ve Beyaz Top  
AHU DAYIOĞLU
Beyaz başladığın hayatta, belki isteyerek belkide istemeyerek bazıları kırdı seni ve sende bazılarını. Birbirinizden bir şeyler çaldınız. Ruh emici bazen sen oldun bazen de karşındaki...


:BJED:
   Masanin ortasındasın işte, karşında bir kalabalık var. Hepsi farklı renklerde ve anlamlarda senin için. Beyazlığından büyüleniyorlar, gözlerini kamaştırıyorsun ve heyecanla yaklaşmanı istiyorlar onlara. Ve işte karşılaşma anı başlıyor;

1. karşılaşma;
Mavi topla karşılaşıyosun önce; uzun zamandır yanında bu top aslında, bu sahalara ilk çıktığın günden beri. Her zaman sadıktı sana, ne de olsa dünyaya onlar getirdi seni. Ailen onlar senin, bakışlarında her zaman bir huzur var onların, en kızgın anlarında hep sakinleştirdiler seni, en tamiri olmaz yaralarınla başa çıkmaya çalıştılar seninle, hem de hiç sıkılmadan, bıkmadan ve şikayet etmeden. Sana hep güvendiler, kimi zaman güvenmediklerini sansan bile. Aslında sadece sana karşı zaaflarından, bağlılıklarındandı bu. Kaybetmeye dayanamayacakları en büyük acıydın sen onlar için. Ama insanoğlu bu işte, sıkıldın onların korumacılığından, gözetiminden. Sürekli eleştirmelerinden bıktın ve biraz onlarsız kalmaya karar verdin. Zor oldu ama vakit geldi. En sonunda deliğe yolladın onları, artık istediğin renklerle istediğin şekilde yaşama özgürlüğün başlamış oldu. Aileni deliğe sokarken çarpmadan doğan kocaman bir çizikle birlikte.

2. karşılaşma;
Mavi toptan sonra, karşına ilk o çıktı. Kırmızı olan. Bir anda masanın üstündeki ışık fazla etkiledi seni, gözlerin kamaştı, sanki sıcak terler boşalıyordu üzerinden. İşte dedin, mutluluğu yakaladım. Her anını geçirmek istedin onunla, gece ve gündüz, ağlarken ve gülerken. En çok da sarhoşken istedin onu yanında. Anlatamadığın en derinini görebilmesi için anlayabilmesi için seni. Ve zaman geçti, bir baktın kırmızı top hayatının zemini olmuş sanki, herşeyini ele geçirmiş, özgürlüğün tamamen yok olmuş ellerinden. Kendi hayatının içinde sadece bir vurgu olmasını beklerken birden hepsi olmuş meğerse. Bu kadarı da fazla gelmiş sana, özgürce yaşadığın anları özlemişsin. En çok da yalnız kalabildiğin, kendini dinleyebildiğin anları. Hissettiklerini anlatmaya çalışmışsın ona; ama anlamamış seni, sevginin azaldığını söylemiş sana. Ardından büyük bir çarpışma olmuş ve kırmız delikte işte. Seninde üstünde derin bir çizik daha…

3. karşılaşma;
2. karşılaşma çok yordu seni. Onun yokluğu, ilk zamanlarda çok bocalamana sebep oldu. Yalnız kalmayı isterken, onsuz bomboş hissetmeye başladın kendini ve hemen yeşil topun yanına koştun. En yakın dostundu o senin. Her zaman güven verirdi sana. Anlattığın her sıkıntında, her sırrında yanındaydı. En kötü anında, tekrar ümitle bakmanı söyledi hayata. Onun içindeki huzura ve dinginliğe hayrandın hep. Kırmızı ve mavi top anısına, birlikte içti seninle, birlikte ağladı. Kimi zaman başucunda bekledi histeri krizlerinin bitmesini. Rahatça uykuya dalabilmen için dua etti hep. Ve onun sayesinde, tamamen kapanmayacağına çok sonraları anlayacağın yaraların kabuk bağlamaya başladı.Eğlenmeye çıktınız bir gece yeşil dostunla. Yeşilin yanında senin bir zamanlarki kırmızını gördün. İnanamadın ilk önce, sadece benziyordur dedin. Alkolün etkisi zannetin. Ama gözü yaşlı yeşil anlatmaya çalıştı sana, aşk dı bu söz geçirememişti kendine. Kaybetmişti kendini ve onu affetmen için saatlerce ağladı karşında. Canın çok yandı ve sonraları anladın hep o deliğin yakınında buluşmalarınızı, meğerse hep onun yanından geliyormuş seni teselli etmeye çalıştığı zamanlarda. Bu karşılaşmada bir çarpışma olmasada, yaran dahada derinleşti senin ve işte başladı beyazın rengi solmaya ışıltısını kaybetmeye...Yeşil kendi kendine atladı deliğe, kırmızı aşkı uğruna...

4. karşılaşma;
Hareket edemez oldun artık. Keşke mavi top olsaydı yanında. Nasılda teselli ederdi seni şimdi. Ama sende biliyordun çok geç artık. Mavi delikte çoktan. Dışarı çıktın biraz hava almaya, ısrarla susmayan telefonuna baktın, hiç istemeyerek. Bir parti varmış dışarıda seni davet ediyorlar. Neyseki iyileşmen için hala çaba harcayan insanlar var hayatında... Daveti veren sarı top, bir zamanlar aşık dı o sana. Sen onu çok sevdin hep, ama olmadı işte kalbin çarpmadı, ellerin terlemedi hiç. Gerçi bir gece sarhoşken gene, öpmüştün onu; ama sonrasında kaçmıştın yanından. Yanlış anlamamıştır nasıl olsa dedin. İçkiliydiniz ikinizde, hem sana çok önceleri aşıkdı o. Yalnızlığın verdiği bir paylaşım sadece bu. Sarı her zaman çok güldürürürdü seni. Hayata karşı rahat bir hali vardı hep, bir boşvermişlik vardı üzerinde ya da sen öyle zannetin. Partiye gittin, her zamanki gibi çok sıcak karşıladı seni kocaman güneşli gülümsemesiyle. Neyseki o da unuttu beni dedin ve sende kocaman sarıldın ona. Eğlenmeye başladınız sonra, dans ettiniz sarılarak bu iyi arkadaşla tam o sırada, mor bir top gördün karşında, zerafeti büyüledi seni. Ve sen sarıya sorular sormaya başladın bu mor düşün hakkında...Birden, güneş ışığı kaybodu sarının yüzünden, gülümsemesi soldu ve sanki hastalandı birden...Anlamadın önce bu soluk rengi, sarı kaçtı yanından. Midesi ağrımış birden öyle dedi. Ve bir daha hiç görmedin sarıyı sonra...Aradıysanda bulamadın onu, aslında çok da uğraşmadın bu durumla; çünkü bilirsin o sözüm ona mide ağrısını sen, renkler yalan söylemez; ama kıskançlığın rengidir o yüzdeki solma...

5. karşılaşma;
Tabiki mor düşün hikayesi var bu karşılaşmada. İşte o gece, o partide yakınlaştın zarif morla. O da sarhoştu çok ve sanki biraz da hüzünlü aslında. Gece boyu iki sarhoş anlatınız birbirinize hiç susmadan, nefes almadan hayata olan kızgınlıklarınızı. Ve hemen birlikte oldunuz o gece, hiç bir kuralı, hiç bir doğruyu tanımadan. Sabah uyandığında mora baktın, hala uyuyordu o. İnceledin onu ta ki o uyanana kadar. Mor uyandı ve evine gitti. Ertesi gece, sonraki gece ve daha sonraki gecelerde hep buluştunuz mor düşünle. Hep kızdınız ve hep seviştiniz. Gündüzleri buluşamadınız hiç, belli belirsiz bahanelerle. Korktunuz çünkü birbirinizden, iki yaralı, iki kaybetmiş olarak ayık kafayla karşılaşmaktan. Ve bir gece içmedin sen, merak ettin bu karşılaşmayı. Gündüzün ışığı olmayacaktı nasıl olsa, herşey aydınlağa kavuşamayacak diye telkin ettin kendini. Mor düşünle buluştun ve anlatmaya başladı o, içindeki kaybetmişlikleri, acıyı ve nefretti sana. Sen sanki hiç tanımadığın biriyle oturur gibi dinledin onu; halbuki haftalardır aynı şeyi konuştunuz kaybettiklerinizi…Anlandın ki kaybettiklerinizin tesellisini aramışsınız sadece birbirinizde, korkmuşsunuz yaşadıklarınızdan ve incinmişsiniz çok, bu yüzden sondan başlamaya çalışmışsınız hikayenize. Ama doğanın bir düzeni var işte, sondan başlanılmaz hiç bir hikayeye…Mor topla çarpışmadınız hiç, çünkü zaten mor top delikteydi kaybedenler ve kaybettiklerinin diyarında.

6. ve 7. karşılaşma;

Bordo ve Turuncu top var bu karşılaşmada. Patronun ve işdeki oda arkadaşın bunlar. Hiç bir zaman sevemedin işini, mavi topun hatırına seçtiğin bu mesleği…Cömertti bordo patronun aslında, kimi zaman sertde olsa kırdığı kalbi tamir etmesini bilirdi. Ama madem mavi yokdu artık hayatında neden katlanasın bordoya ve hep eksiklerini kapatan oda arkadaşın turuncuya. Ve karar verdin gittin bordonun odasına. Her zamanki durağan bakışlarıyla baktı sana, istifa mektubunu uzattın ve arkasına yaslanıp okudu anlamsız bakışlarla. Neden dedi sadece. Çok uzundu anlatmak ve birazda içki lazımdı esasında. İkisini birden deliğe yolladın, hiç düşünmeden ve kaybettiklerinin yanında hiç canını yakmadı bu seferki ayrılık.

VE SON KARŞILAŞMA

İşte sonunda siyah top var karşında. Bu kimse değil, sadece aynadaki yansıman. Şaşkınlıkla baktın ona nasıl bu kadar kararmıştın. Herkes hayrandı parlaklığına, o beyazlığının saflığına. Kendini bu şekilde görmek bu dağılmışlık fena canını yaktı. Kara vermen lazım şimdi. Siyah top tam deliğin yanında duruyor. Ya kurtulacaksın bu aynadaki suretinden, ya da atacaksın kendini o deliğe. Yeniden başlamak ya da tamamen yok olmak. Cesur bir karar bu doğrusu, önceleri hep başkalarını yolladığın o kara delik şimdi tam karşında. Biliyorum çok güçsüzsün aslında istiyorsun gitmeyi, bakmaya dayanamıyosun o karartıya. Ama son bir şans ver diye fsıldıyorum kulağına, hiç birşey için geç değil dene başaracaksın diyorum ve ilk defa söz dinliyorsun. O karartıyı yolluyorsun deliğin dibine.

SKOR

Tabiki 1-0. Sen kazandın, birçok şeyi beraberinde kaybetsen bile. Beyaz başladığın hayatta, belki isteyerek belkide istemeyerek bazıları kırdı seni ve sende bazılarını. Birbirinizden bir şeyler çaldınız. Ruh emici bazen sen oldun bazen de karşındaki...
Bu kadar yaşanmışlıktan sonra bak şimdi aynaya, ne görüyorsun hadi anlat bana. Derin çizikler var üstünde değil mi?Birde o parlak beyazlık yok artık sanki biraz grileşmiş gibi. O çizikler artık başka bakmanı sağlayacak bu hayata ve merak etme, korkma griden, melankoliyi ifade eder bu renk hayatta. Daha melankolik bakacaksın karşındakine, daha az canın yanacak; çünkü daha fazla anlayacaksın. En çok canımızı yakan olaylar, neden sorusunu hep yanında taşıyan hikayeleri içerir. Ve işte şimdi sen o soruların yanıtını daha kolay anlayacaksın. Kimse kolay kolay seni deliğin dibine yollayamayacak ve sende kimseyi. En sonunda hayatın bir bilardo maçından farklı olduğunu anlayacaksın, hayatta skorlara yer olmadığını...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


AHU DAYIOĞLU kimdir?

Yaşadığımız dünya gibi yusyuvarlak hayatımız, aynı çemberin etrafında dönmek gibi. . . Okurken gidemediğim yerlere, tanıyamadığım insanlara ve yaşamaya cesaret edemediğim aşklara yaklaşıyorum. Yazarken de ruhumu saran çemberi kırmaya çalışıyorum, okuduklarımın büyüsüyle. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Milan Kundera, Paulo Coelho, Irvin Yalom, Elif Şafak, Balzac, Kafka, Schopenhaur


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © AHU DAYIOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.