Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapýsý deðil bu kapý. / Nasýlsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Dýþarýya baktýðýmda, ne yazýk ki çevremde olagelen kalýn duvarlý ve kendini çepeçevre ören kendi elleri ile sýkboðaz eden birçok kimsenin olmasýdýr. Hep düþünürüm insan neden kendini böyle çekilmesi olanaksýz acýlara býrakýr ve kendi yangýnýna bir damla su bile atmaz. Ve acýlarýnýn ardýndan içinden geldiði gibi bir tek çýðlýk atamaz. Ýçinde hiç durmayan, tükenmek bilmeyen o yangýnýn içine býrakýr. Ýnsan yetisinin, dirayetinin umarsýzlýðý kendine çektirdiði ölüme kadar süren acýlar içindeki kývranýþlarý, içinde çýkmaya yol arayan bir ýrmak gibi dolanýr durur. Dünyaya bakýldýðýnda insanlar kendileri için birçok þey yaratýp, üretmiþler son yýllarda öyle aþamalara ulaþmýþ ki tüketmekten varlýklý olanlarýna bile bezginlik gelmiþ. Varsýlda olsa yoksulda olsa hepsi kendi içindeki yoksulluða kendi ördükleri duvarlar yüzünden ulaþamýyorlar. Yaþadýðým küçük bir kasabada kýz kardeþimin eline tutuþturulan bez bebek (dodopal=gelin) benim elime tutuþturulan tahta tüfeklerle temeli atýlmýþ duvarlarýmýzýn. Bu gün bile o duvarýn ardýnda sancýlar içinde kývranýp duruyorum. Bütün bu sosyal örgü ve kurallar çerçevesi içinde ayrý olmak sýra dýþý olmak isteyenler için. Psikoloji bilimi oluþturulmuþ, ayný bireyler olsun diye. Bir fabrikadan çýkan her hangi bir ürün gibi insanlar makinenin aðzýndan dökülüyorlar. Duygusuz ve bir kalem. Yuvarlak dünya düzmeceleri ile iletiþiminde desteðini alarak duygusuz bireyci, kendinci bir kuþak giderek dünyayý kucaklýyor. Ýletiþimle birlikte sevginin þekli içeriði deðiþiyor birey elindeki aracýn bir parçasý haline geliyor. Ýnsan içi giderek duygusuz, sevgisiz bir öz haline geliyor, Bu geliþmeler koþulsuz ekonomik olarak bir küme insana yarýyor. Onlara da bakýldýðýnda; yaþamlarýnda yenilik yapmak içlerindeki yangýný söndürmek adýna varsýllýklarýnýn gücünü kullansalar da sonuçta yangýn biraz daha büyüyor. Doyumsuzluklarý üst kerteðe ulaþýyor. Evlerin de yatak odalarýndaki dolabý ayný model. Banyoda, mutfaktaki oturma ve yatak odalarýnda ki araçlarý herkes ayný biçimde kullanýyor. Ve koþulsuz her birey diðerinin aynýlaþýyor. Böylece sýnýrsýz yeni buluþlar insaný vuran aþýrý doyumsuzluða ve maymun iþtahýna düþüren bireyi ödün vermeye ve elde etmek adýna kiþiliksizleþtiriyor. Bütün bunlara kimi zaman karþý durmak gerekiyor diye düþünüyor insan. Ýþte o zaman sýra dýþý ya da yuvarlanýp giden yuvarlak dünya dýþýnda kalýyorsun. Bu dünya kocaman keskin diþli bir çark halini alýyor. Sizde elinizi kolunuzu o çarkýn aralarýnda un ufak ediyorsunuz. Bu un ufak etme bir parmaðýnýz ya da kolunuz vermekle kalsa yetinip içinizdeki sevginin sýcaklýðýnda kalmaya razýn olacaksýnýz. Ama bu yetmiyor ayný çark dönerek bir kar topaðý gibi sizin iç dünyanýzda büyümeye baþlýyor. Ve bu bedel içinizde ki yangýný hiç sönmeyen bir aleve dönüþtürüyor. Bütün bu dayanma diretmeleriniz giderek direncinizi ufaltýyor ve patlýyor. Siz küçük kasabalardan büyük kentlere ailelerden küçük sosyal kümelere doðru yürürken baþýnýza gelmedik kötülükler kalmýyor. On yedi yaþýn uçarýlýðýndan yaþamýn içine doðru göç etmeye baþlýyorsunuz. Bu göçler küçük yerleþim yerlerinden büyük kentlere doðru baþlarken içinizdeki çocukça düþlerinde yerini büyük düþler alýyor. Karþýda yaz, bahar ve bolluk ülkesi var. Sizi o bolluktan ayýran ýrmaðýn içinde timsahlar karþý yakada aslanlar çakallar, sýrtlanlar. Ve gökyüzünde de akbabalar leþ yiyiciler, var. Sizde içinizi kavuran o önüne geçilmez iþtahla karþýda gözünüzün önünde duran bolluk ülkesine yolculuk yapmak zorundasýnýz. Ýþte o ýrmaðýn içine kendinizi býraktýðýnýz andaki soðuk duþla baþlýyor yaþamýn özgün yüzü. Karþý tarafa geçip geçmemeniz timsahlarýn baðýþlama içgüdüsüne kalmýþ. Kalabalýðýn içinde kaybolmayý þansýnýzýn da yardýmý ile becerebilirseniz timsahlarýn güçlü çenelerinden kurtulursunuz. Kendinizi göç mevsiminde Nil’i karþý kýyýya geçmeye çalýþan ceylan yavrularýndan biri gibi duyumsarsýnýz. Son günlerde bir rüya görüyorum; bir portakalýn tam ortadan kesilmiþ þeklini düþünün ve içinde parlament mavisi, siyah dilimler arkasýnda bol ýþýk. Siyah, mavi ve ýþýk... Sonra gün boyu bu renk dünyasý ile beni çevreleyen ve içimde dolanan ýrmaðýn arasýnda bir bað kurmaya çalýþýyorum. Bütün bu yorumlarla kendimi çocukluðumdan bu güne kadar düþünüyorum. Küçük kareler halinde ve hýzlý geçen bir film þeridi gibi onlarý izliyorum. Acaba diyorum özgürlük ararken meydanlarda; kendi içimizdeki özgürlüðe yeni duvarlar mý ördük? Acaba bu mavi rengin arkasýnda ki güçlü sabýrsýz ve direngen ýþýk, özgürlük ya da sonsuz güzellikleri içinde barýndýran mavinin en güzel tonu olan bu rengin siyahla bir araya geliþi miydi bana dayanýlmaz gelen? Karanlýk ve mavinin ýþýða belendiði karýþým mýydý bu kadar dayanýlmaz olan? Sonra mavi ardýnda olan ýþýðý çocukluðuma benzetiyorum. Çocukça düþlerle önüme dizdiðim boyumu aþan isteklerimle, heveslerim; içimde kanayan gün görmemiþ pýnarýn duru kaynaðýndan ilk yeryüzüne fýþkýran damlanýn bir tek gözyaþýndaki doruluðunda. Karnemi almýþ koþuyorum. Soluðum kesiliyor nefes nefese kalýyorum. Sýnýftaki “en iyi karne benim “ diye baðýrýyorum anneme. O sývamakta olduðu taþ duvarý býrakýp elinin çamurlarýný sýyýrýp, sýkýca sarýlýyor bana, Soluklanmamý istiyor. Çevreye komþularýna doðru bakýnýyor, benden daha sesli bir þekilde yakýn gelecekte þu anki yaþamýnýn bu karneyle deðiþeceðine ve ellerindeki çamurun yerini akýl almaz bir büyüyle, güzel kremlerin alacaðýný düþlüyor ve komþulara baðýrýr gibi: “Evet sen iyisin, zekisin, sen sýnýfýn en iyisisin. Bu yüzden de sen büyük adam olacaksýn” diyor. Annem diyor bende içimde çýkýþ arayan ýrmaða bir adým daha yol açýyorum. Uzun yýllar akýp gidecek bir yatak hazýrlýyorum. Kendi döngüsü içinde akan, bir deniz ya da bir ýrmaða baþka bir akara hiçbir zaman ulaþamayacak bir ýrmak. Þimdi annemi düþünüyorum ne de çok yük yüklemiþ içinde çýkmaza giden o küçücük dereciðe. Çýkmazlarýný benim içimde o karanlýk ardýnda duran ýþýða anlatýyor ve ardýndan ekliyor: “Akþam deðirmene yemek götür, babana da bu güzel haberi ver.” Sanki içinden her an dýþarý fýrlayacakmýþ gibi bekleyen o derecik fýrlýyor ve sevinç gözyaþlarý dökülüyor yanaklarýnda ki o derin çizgilerden. Sarýlýyor sýkýca, içindekileri benim, içime göbek baðýndan akýtýyor sanki. Gözlerindeki bulutlar yeniden duru sonsuzluða ulaþýyorlar. Çevredeki yeþillikler yansýyor mavi yeþil gözler, giden bulutlarýn ardýndan. Bana umutla gülümsüyorlar. Hava karanlýk. Ýki dað arasýnda bulunan deðirmene doðru, elimde bir tepsi ile yola çýkýyorum. Aklýmda ki büyük adam olmak ve büyük iþler baþarmak, bu yolculuk ile baþlýyor. Yamacýn yarýsýna doðru geldiðimde babaannemin anlattýklarý geliyor aklýma. Aklýmdaki büyüklerin yerini, yamaçta büyük kayanýn altýnda yaþayan cinlerin perilerin olduðu yer alýyor. Beynim sancýlara tutuluyor, doðuracakmýþ gibi çýðlýklar atýyor. Sancýlar dayanýlmaz oluyor ve doðuruyor beynim. Sanki Zeus’un alnýndan doðan “Minerva” gibi tam göz bebeklerime oturuyor bir anda, o siyah kayanýn dibinden yükselen çýnar. Küçülüyorum, küçülüyorum… Korkuyorum bu cin, peri anlatýlarý karþýsýnda, içimdeki büyük olandan utanýyorum bir anda küçüldüðüme üzülüyorum, hayýflanýyorum korkaklýðýma. Ve yürüyorum yerden bir taþ alýp atýyorum o çýnara. Hem taþ atýp hem de ilerliyorum. Her adýmda çýnar küçülüyor, küçülüyor. Elini kolunu açmýþ bana doðru saldýrýya hazýr, çýnar, küçük bir dikene dönüþüyor. Yürüyüp gidiyorum, içimde o heybetli çýnarýn býraktýðý ürperti kalýyor. Deðirmen dönüþü babaanneme anlatýyorum olanlarý. Babaannem: “O taþý büyük baban siper yapmýþtý. Rus ve Ermenilerin baskýnýnda”. Sonra susup gözlerinden akan yaþlarýný baþörtüsüyle siliyor. “Büyük babam nerede “? Diyorum. Kendime geldiðimde soluk soluða kalmýþým. Odanýn ortasýnda gidip geliyorum kilometrelerce yol koþmuþ gibiyim. Þimdi bile deðirmen yolculuðunda yaþadýðým o coþu, o korku, ürperti o an ki gibi içimde fýrtýnalar koparýyor. Kahve yapýp sigaramý yakarak oturuyorum. Kahve, sigara, deðirmen yolculuðu, büyükbabam, beynimdeki sancýlar, içimdeki o ýrmaða karýþýyor hala orada dolanýyorlar. Yorgun düþüyorum. Son zamanlarda hiç alýþýk olmadýðým gündüz uykularý aðýrlaþtýrýyor göz kapaklarýmý. Düþümde “parlament mavisi portakal dilimleri” görmeyi umuyorum. Öðlen yemeklerinden sonra on beþ - yirmi dakika uyuyarak üzerimdeki o aðýrlýðý atýyorum. Kendime gelmek için çýkýp biraz hava alýyorum balkonda. Evin önünden geçenlere bakýyorum. Hepside kendi duvarlarý içinde yýlgýn ve tek tip insanlar biri diðerinin elindeki pazar poþetini diðeri olmaksýzýn (hiç girmediði) evinde ayný yerlerine yerleþtirebileceðini söylüyor. Arkalarýndan mahallenin delisi yürüyor, elinde bir çift terlik duvarsýz ve korumasýz. Bir þarký söylüyor. ”Salla salla titret Ne kadar sallarsan Sala da benim olacan sonunda” Deli ve önünde yürüyen iki komþu, yeni olgunlaþan portakal aðaçlarýnýn yanýnda sýralanmýþ kayýsý aðaçlarýnýn yerlerdeki yapraklarý. Eylülün geride býraktýðý o güzelim aðaçlarýn yalýn gövdelerindeki ayrý ayrý büyüme pervasýzlýðý. Aðaçlarýn dallarýndaki gökyüzüne yürüyen büyüme çýðlýklarýný kýskanýyorum. Hemen çalýþtýðým masanýn yanýnda duran aynaya bakýyorum. Olmayan saçlarýmý düzeltmeye uðraþýyorum. Elimi gezdiriyorum saçlarýmýn üzerinde, yüzümdeki kýrýþýklýklarý bir bir saymaya baþlýyorum. Ýçimdeki ýrmaðýn yataklarý mý bunlar. Gözüm dudaðýmýn üzerinde ki yara izine takýlýyor iyice yaklaþýp aynaya bakýyorum. Nasýl yaralandýðým düþüyor usuma. Ölümcül sahne düzeni, taþ duvar ve biz, tek ayaküstünde hazýr. On beþ yirmi dakika geçti. Tüfek mekanizma sesleri. “Doldur, boþalt” diyor komutan. Tüylerim dikiliyor. Beynimde anlayamadýðým bir uðultu var. Giderek alaca karanlýk kararýyor. “Siper al! “Diyor komutan. Ellerimi, dayadýðým duvardaki taþlarýn çýkýntýlarý kesiyor, tek ayaküstündeyim. Üzerine bastýðým ayaðým uyuþtu. “Siper al!” Diyor tekrar komutan. Yanýmda dikilen arkadaþým: “Hakkýný helal et, Gülhaným’a selam söyle, sen kalýrsan” Diyor ve yere düþüyor. “Niþan al!” Diyor komutan. Henüz bize doðrulan silahlar patlamadý. Dayanamýyorum ve atlýyorum, kaldýrmaya çalýþýyorum. Onu kaldýrmaya uðraþýrken biri enseme bir tekme atýyor… Bayýlmýþým. Gözlerimi açtýðýmda o ahýrlardan bozma zindana geri getirdiklerini görüyorum. Yanýmda arkadaþlarým dikiliyorlar. Aðzýmdan kan oluk gibi akýyor. Yaralandým mý? Hani neremde kurþun? Yanýmdakiler: “Yok bir þey”, diyorlar. Aðzýmda bir boþluk duyumsuyorum ön diþlerim yok dudaklarým çok acýyor kan yutuyorum. Kýmýldamaya çalýþýyorum sýrtýma, enseme bir sancý giriyor tekrar gözlerim kararýyor. Parlament Mavisi ýþýklar uçuþmaya baþlýyor gözlerimin önünde. Bir asker gelip su atýyor üzerime. Kendime geliyorum. Yürüyüp yürüyemeyeceðimi kontrol ediyor. Kalkýp yürümeye çalýþýyorum. “Yürüyor! “Diye baðýrýyor asker. Tekrar alýp götürüyorlar zindanýn avlusuna on on beþ kiþiyiz. Ellerimizi duvara dayýyoruz.”Niþan al!”Diyor komutan. Yanýmdaki baþka arkadaþ “Hakkýný halel et ”Diyor. Giyotinli filimler geliyor aklýma. Suçluyu yatýrýyorlar, cellat giyotinin ipini kesiyor. (Niþan al diyor üniformasýz komutan). Ýzleyenlerin tezahüratlarý kulaklarýmý dolduruyor. Annemi, babamý, babaannemi anýmsýyorum. Annem: “Büyük adam olacaksýn” Diyor. Babaannem: “Deden burada Rus ve Ermenilere karþý þu kayanýn dibinde savaþtý, onu alýp götürdüler Yolda firar etti tekrar yakalayýp götürdüler Tiflis’e. Orada öldürdüler, hem de üzerine cezaevinin duvarýný yýktýlar” Diyor. Aðlatýsý kulaklarýmda babaannemin “O þehit oldu ve onun için bize bir köþesi yanýk mektup gönderdiler.”Koynundan çýkarýp gösteriyor. Ellerimi dayadýðým taþ duvar, acýtýyor. Duvar üstüme yýkýlacak sanýyorum. Ýyice acýyan ellerime aldýrmadan tek ayaðýmýn üstünde dayanýyorum. Asker dürtüklüyor “hadi yürü” diyor. Yürüyorum kýrk elli metre kadar olan bir rampadan çýkýp gidiyoruz. Gece karanlýk ve ýssýz, ürkütüyor insaný. Ýçime dolan temiz hava aydýnlatýyormuþ gibi içimi sonuna kadar çekiyorum. Kýrlarda koþtuðum, ekinler üzerinde, çocukça seviþmelerim ilk sevgilimi öptüðüm anlar aklýma geliyor. Daha olmamýþ buðday baþaklarý sarý altýn renginde, rüzgarla sallandýkça gözlerinizden içinize dolan o büyüleyici hava ve güzellik içinde, yarý çýplak yatan sevgilimi apak vücudunu sarý saçlarýna gelincikler taktýðýnýn görüyorum. Boðazým kuruyor yutkunuyorum yutacak tükürük yok aðzýmda, ensemde ve sýrtýmda aðrýlar saldýrýdalar, çenem sýzlýyor. Dokunuyorum ön diþlerim yok. Yürüyoruz gökyüzünde ay yavaþ yavaþ görünmeye baþladý. Gece parlament mavisine dönüyor giderek. Asker “Yürüyün! Sýrayý bozmayýn !” diyor. Ay geldikçe dayanamýyor Fikret daðlara doðru koþmaya baþlýyor. “Dur !” diyor asker. Üniformasýz komutan emir veriyor “Niþan al !” diyor ve “Ateþ !” Üçü beþi birden ateþ ediyor. Fikret ve ay düþüyor. Yere çömelip oturuyoruz. On yedi yaþýndayým -12 Eylül Gördünüz olanlarý kaçamazsýnýz” Diyor üniformasýz komutan. Yanýmýzdaki jeep Fikret’i alýp götürüyor. Yere uzanmýþ boylu boyunca bekliyoruz. Yüzümdeki yara kanýyor, dudaðýmdan aðzýmdaki diþlerimden kalan boþluktan soðuk doluyor içime. Aðzým bir maðara gibi içim ve aðzým bomboþ sýra hepimize gelecek diyorum. Kapý zili çalýyor kabustan, bezginlikten, sarsýntýdan irkilerek kendime geliyorum. Kapýyý açýyorum. Postacý elinde bir zarf. “Ýcra Müdürlüðü’nden” diyor. “12 Eylül” diyorum. Postacý ben imzalarken yüzüme bakýyor: “12 Kasým aðabey” diyor. Seslenmiyorum. Alýp zarfý diðerlerinin yanýna atýyorum. Turgay Delibalta
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Turgay DELÝBALTA, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |